PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : -AHMED ARVASİ-


Abdurrahman 58
12.04.2008, 00:04
1932 yılında dünyaya geldi.Ailece Van'ın Müküs (Bahçesaray) kasabasına bağlı
Arvas (Doğanyayla) köyündendir. Mühitlerinde bu köyün adına izafeten 'Arvasiler'
olarak tanınırlar. Soyadı kanunu çıktıktan sonra köylerinin adı soyadları oldu.
Babası Anadolu'da yetişen büyük velilerden Seyyid Abdülhakim Arvasi'dir.

Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabı yazarı Hüseyin Hilmi Işık ile büyük
şairlerimizden Necip Fazıl'ın hocaları Abdülhakim Arvasi hazretleri ise bir
başkasıdır.

1952'de Erzurum Öğretmen Okulu'ndan mezun olduktan sonra bir süre ilkokul
öğretmenliği yaptı. 1958'de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü'nü bitirdi.
Sırayla Balıkesir, Bursa ve İstanbul'daki eğitim enstitülerinde hocalık yapan
Arvasi, 1979 yılında emekli oldu. Aynı yıl Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)
Genel İdare Kurulu'na seçilerek bu partideki görevine 12 Eylül 1980 ihtilaline
kadar devam etti. MHP'den İstanbul Senatör Adayı da olmuştur. Arvasi Hoca, o
zamanlar Türk milliyetçiliğinin sesi olan Hergün Gazetesi'nde, ' Türk-İslam
Ülküsü ' başlığıyla günlük makale yazdı. 12 Eylül darbesinden sonra Türk İslam
ülkücüleriyle birlikte MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'ndan yargılandı. Mamak
Cezaevi'nde işkence gördü. Tahliye olduktan sonra ülkücü gazete ve dergilerde
yazı yazarak gençliğe yol göstermeye devam etti. Türkiye Gazetesi'nde Hasbihal
başlığı ile makaleleri neşredildi.

56 senelik ömrünün bir bölümünde hep konuşan, anlatan ve hitabet sanatını en
güzel şekilde icra eden Arvasi Hoca vardı. İkinci ve son bölümde ise hep yazı
yazan. 31 Aralık 1988'de Erenköy'deki evinde saat 11.00'de ruhunu teslim ederken
çok sevdiği daktilosunun başındaydı. Ölümünü Yeni Düşünce Gazetesi, 'Bir Güzel
Adam Hakk'a Yürüdü", Türkiye Gazetesi ise 'S. Ahmet Arvasi'yi Kaybettik'
manşetiyle verdi. Arvasi'nin cenaze namazı için yurdun çeşitli yerlerinden gelen
binlerce kişi Fatih Camii'ni ve bahçesini doldurmuştu.

Merhumun akrabası Van eski Müftüsü Seyyid Kasım Arvasi cenaze namazını kıldırdı.
Arvasi Hoca, Edirnekapı'da damadı Reşat Yamankaradeniz'in yanına defnedildi.
Kabrinin biraz aşağısında meşhur Osmanlı şeyhülislamlarından İbn-i Kemal
hazretlerinin kabri bulunuyor.

ESERLERİ


Türk-İslam Ülküsü (3 cilt), Kendini Arayan İnsan, İnsan ve İnsan Ötesi,
Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz, Şiirlerim, Eğitim Sosyolojisi, Doğu Anadolu
Gerçeği, İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri, Hasbihal (6 cilt) Hasbihal, daha
sonra konularına göre şu isimlerde yayımlandı: Emperyalizmin Oyunları, Devletin
Dini Olur mu, Kadın Erkek Üzerine, İnsanın Yalnızlığı,

HAKKINDA YAZILANLAR

1.Asrın Yesevisi Ahmet Arvasi, Hüdavendigar Onur, Biyografi Net Yayınları,
İstanbul 2003

Türk İslam ülküsünün abide şahsiyetlerinden Seyyit Ahmet Arvasi'nin ailesi,
akrabaları ve hayatı hakkında yazılan Asrın Yesevisi isimli eserde, İlme Önem
Veren Bir Millet, Arvas Mektebi, Arvasi'ye Göre İnsan Tahlilleri, Kültür ve
Medeniyet Üzerine, Milliyetçilik, Arvasi'nin Milliyetçilik Anlayışı, Arvasi'de
Türk Sevgisi, Arvasi'ye Göre Zararlı Cereyanlar, Arvasi'nin Eserleri gibi
bölümlerde bulunuyor.

2.Ahmet Arvasi'nin Hayatı Tefekkürü Eserleri, Burak Yayınevi, İstanbul

3.Ahmet Arvasi Hoca hakkında Bizim Ocak, Nizam-ı Alem Ocakları, Hisar, Ufuk
Çizgisi gibi dergiler özel sayı çıkardılar.

Abdurrahman 58
12.04.2008, 10:58
ALLAH MEKANINI CENNET EYLESİN İNŞALLAH

Catli58
12.04.2008, 11:15
Bu büyük fikir adamindan ALLAH razi olsun.
ALLAH rahmet eylesin, mekani Cennet olsun.

leblebi82
12.04.2008, 11:21
Bir kez daha Asrın Yesevisi Seyyid Ahmet Arvasi Hocamıza Allah'tan Rahmet diliyoruz. Onu unutmamak , eserlerini yeni nesillere aktarmak gerekmektedir. Bu anlamda başta Türkiye Gazetesi olmak üzere Seyyid Ahmet Arvasi'yi Hocayı anlatan bütün herkese teşekkürler.

Abdurrahman 58
12.04.2008, 16:21
İnşallah yeni arvasiler çıkarda yeni nesillere ışık tutar!

arvasibey2
01.09.2008, 12:58
ARVASILERIN ŞECERELERİ
1. ADEM Aleyhisselam, (safiyullah)
2. ŞİS (ŞİT) Aleyhisselam,
3. Enuş,
4. Kiban,
5. Muhlail,
6. Yerd,
7. Ahnuh,
8. Metuşleh,
9. Lemk,
10 NUH Aleyhisselam, (Neciyullah)
11. Sam,
12. Erfehşad,
13. Şalih,
14. Ayber,
15. Falih,
16. Rağu,
17. Şaruh,
18. Nahur,
19.Taruh,
(İbrahim aleyhisselamın babası budur.
Azer isimli nasipsiz amcası idi ve kâfir idi)
20. İBRAHİM Aleyhisselam, (Halilullah)
21. İSMAİL Aleyhisselam,
22. Sabit,
23. Kahtan,
24. Ya'rib,
25. Yeşceb,
26. Yerh,
27. Nahur,
28. Makum,
29. Add,
30. Aded,
31. Adnan,
32. Me'ad,
33. Nizar,
34. Mudar,
35. İlyas,
36. Mudrike,
37. Huzeyme,
38. Kinane,
39. Nadr,
40. Malik,
41. Fihr,
42. Galip,
43. Lüvey,
44. Ka'b,
45. Mürre,
46. Kilab,
47. Kusay,
48. Abdimenaf,
49. Haşim,
50. Abdulmuttalib,
51. Abdullah
ve (alemlerin efendisi, gelmişlerin ve
geleceklerin en üstünü, rahmeten lil alemin)
52. MUHAMMED ALEYHİSSELAM,
1. Hazreti Fatıma (dolayısı ile Hazreti Ali)
2. Hazreti Hüseyin (radıyallahü anhüm)
3. İmam-ı Zeynelabidin
4. Muhammed Bakır
5. Cafer-i Sadık
(Annesi Ümmi Ferve binti Muhammed bin Ebubekr-i Sıddık olduğundan, Arvasiler, anne tarafından Ebubekr-i Sıddık Radıyallahu teala anh efendimizin torunu olma şerefi ile de zinetlenmişler. Her şey Allahtan. Allah-u tealaya sayısız nimetleri için sonsuz hamd-ü senalar ve şükürler olsun)
6. İmam-i Musa Kâzım
7. İmam-ı Ali Rıza
8. Musa
9. Ali Cevad
10. Muhammed
11. Ali
12. Hasan
13. Muhammed
14. Hasan
15. Abdullah
16. Mehdi
17. Murad
18. İsmail
19. Ahmed
20. Ma'ad
21. Nizar
22. Abdulaziz
23. Mansur
24. Ebu Abdullah
25. Hasan Tahir
26. Hacı Kasım
27.Abdullah
28. Haydar
29. Cemalüddin (Alimüddin, Abdulkadir-i Geylani
Hazretlerinin rahmetullahi aleyh dayısı)
30. Abdulcebbar
31. Hacı Kasım-i Bağdadî
32. Abdulvehhab
33. Abdulaziz
34. İzeddin Abdullah
35. Hacı Kasım-i Bağdadî (Şirvanî)
36. Kutb-i Arvas Muhammed-i Veli (ARVAS Köyünün kurucusu)
37. Kemaleddin
38. Cemaleddin (Alim-i Rabbanî)
39. İbrahim
40. Muhammed Şehabeddin
41. Muhammed Veli
42. Abdullah
(Diğer oğlu Seyyid Abdurrahim Arvasi, Büyük Mütefekkir Rahmetli Seyyid Ahmed ARVASI’ nin dedesidir
43. Seyyid Abdurrahman-i Kutb-i Arvasî
(9 oğlu vardı. Üçünün nesli yok. Diğer evlatları uzun uzun ayrıca anlatılacaktır. Seyyid Fehim Arvasi kutb-i faik, Seyyid Sibğatullah gavs-i Hizani ve Seyyid Abdulhakim Arvasi Hazretleri -kaddesellahu esrarehumül aziz- kolları ve muhterem evlatları ile şerefli torunları ayrıca sitemizde anlatılacaktır.)
44. Abdullah (Arvas’ta müderris idi. Orada medfundur)
45. Abdulcelil-i veli
(Gavsi Hizanî Seyyid Sıbğatullah-i Arvasi hazretlerinin kayın pederi)
46. Abdullah
47. Halid
48. Abdulcelil
49. Zeynelabidin
(kardeşleri Hikmetullah ve Abdulmenaf)
***Rahmetullahi aleyhim ecmain) **********
50. Mehmet Salih Arvas
- Bu sitenin sahibi- [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
(Abisi Muhsin, kardeşi Mehmed Şerif)
51. Ömer ile Muhammed Arif. (Kızkardeşleri Rabia ile Nefise hanımlar)
**************************
Kaynaklar:
1. Ehl-i Beyt ve Bazı Secereler. S. Koku.1988.
2. Evliyalar Ansiklopedisi cild bir sayfa 198-199
3. İslam Alimleri Ansiklopedisi
4. Eshab-i Kiram. H. Hilmi Işık.
5. Devlet arşivlerinden alınan 32 sayfalık secere. Bu belge Osmanlıca orijinali ile sitede yayınlanacaktır.
6. Arvasın Kurucusu (banisi) Muhammed Kutup ve Mubarek Nesli. Prof Dr. Seyyid Battal Arvasi. Ank. Üniv. Dil Tarih C. Fak. Öğretim üyesi. 2008.
7. O ve Ben. N. Fazıl Kısakürek

Dilsad Hatun
04.07.2009, 17:34
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Ben, İslâm imân ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslâm'ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O halde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim.

Abdurrahman 58
01.10.2009, 23:02
Rahat uyu sen HOCAM !
ALPERENLER,ÜLKÜCÜLER SENİ UNUTMAYACAK !

65serdal58
06.10.2009, 09:52
GÖKMEDRESE’NİN SIRRI

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Kızılırmak Deltası’nın yumuşak toprağı üzerinde yükselen Gökmedrese onarılıyor. Görkemli Selçuklu yapısındaki çalışmaya temelden başlayan ekip, 736 yıllık bir sırla karşılaştı: Ardıç ağacından kazıklar

Bataklık toprağının üstünde bunca yıl boyunca ayakta kalan medresedeki ardıç kazıkların bir kısmının, medreseden de eski, 900-930 yıllık olduğu belirlendi.

Onarım çalışmalarını yürüten firmanın yetkilisi inşaat yüksek mühendisi, Coşkun Kahraman, Gökmedrese’nin temelinde günümüzden 736 yıl önce yapılan teknik çalışmaları görünce, “Ecdadımızla gurur duydum” dedi.

Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin, yedi asır sonra doğacak torunlarının 17 Ağustos depreminde un kurabiyesi gibi dağılan binalarda oturacağından habersiz, Sivas’a kalıcı bir eser bırakmak için Konyalı mimar Kaluyan’a başvurdu. Kaluyan, mavi çinileriyle göz kamaştıran Gökmedrese’yi 1271 yılında bitirdi.

736 yıl boyunca zamana direnen medrese sonunda onarıma alındı. İnşaat yüksek mühendisi Coşkun Kahraman, temelde bir kısmı 900-930 yaşında ardıç ağacından kazıklarla karşılaştı.

Daha önce Tokat ve Erzurum’da Gökmedrese benzeri binaların restorasyonunda çalıştığını, ancak ilk kez böyle bir teknik gördüğünü belirten Kahraman şaşkındı: “Yapının tabanı yumuşak zemin. Ardıç, suyun içine bıraktığınız zaman hiçbir özelliğini kaybetmiyor. Ardıçlar, zeminin gerilme katsayısını artırarak, zeminin taşıma gücünü yükseltmiş. Mühendislikte şu an “fore kazık”, yani betonarme kazık sistemi uygulanıyor. O günün şartlarında en uygun teknoloji olarak ardıcı uygun görmüş ecdadımız. Kızılırmak Havzası’nda olan medresenin zemininin bataklık olduğu kesin. Yatay ve dikey kullanılan ardıç kazıkları sıra sıra çakıp zemini güçlendirmişler. Bu işi bilen bir ecdadın torunu olmaktan gurur duyuyorum.”

Temelden çıkarılan 900-930 yıllık ardıç kazıkların Sivas’a kurulacak arkeoloji müzesinde sergileneceğini belirten Kahraman, Gökmedrese’nin altında, 8.5 metre yüksekliğinde, yani neredeyse medresenin kendisi kadar bir temel çalışması olduğunu vurguladı.

Gökmedrese’de temel takviyesi çalışmaları büyük oranda tamamlandı. Binayı korumak için üzerine çelikten geçici çatı örtüsü kuruldu. Onarımda kullanılacak taşlar belirlendi. Sonraki aşamada taş ustalarıyla çalışma sürecek. Dökülen çinilerin yerine Kütahya ve İznik’ten çini getirilecek.

AA

GÖKMEDRESE HAKKINDA GENİŞ BİLGİ İÇİN:

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Salim58
06.10.2009, 09:57
gittik gördük eski halinden bi hayli uzak çalışmalar hiçte hızlı yürümüyor yakından inceleme imkanı yok etrafı çevrili uzaktan bakılıyor sadece nezaman bitecek bekleyelim yeni hali nasıl olacak acaba benim kendi fikrim eski halini bulamayacağı kanısındayım bu gibi çok değerli eserlere daha değerli ve güzel çalışma yapılması gerekiyor inşallah yapılır

LaEdri
06.10.2009, 10:27
Gökmedrese diye bir eser kalmadı.Aslını yitirdi.Acınacak durumda.Emeği geçenlere teşekkürler(!)

65serdal58
15.10.2009, 07:45
BAĞIMSIZ TÜRK DEVLETLERİ

MİLLİ MARŞLARI

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

AZERBAYCAN:

Azərbaycan! Azərbaycan!
Ey qəhrəman övladın şanlı Vətəni!
Səndən ötrü can verməyə cümlə hazırız!
Səndən ötrü qan tökməyə cümlə qadiriz!
Üçrəngli bayrağınla məsud yaşa!

Minlərlə can qurban oldu!
Sinən hərbə meydan oldu!
Hüququndan keçən əsgər,
Hərə bir qəhrəman oldu!

Sən olasan gülüstan,
Sənə hər an can qurban!
Sənə min bir məhəbbət
Sinəmdə tutmuş məkan!

Namusunu hifz etməyə,
Bayrağını yüksəltməyə,
Cümlə gənclər müştaqdır!
Şanlı Vətən! Şanlı Vətən!
Azərbaycan! Azərbaycan!


KAZAKİSTAN:

Jaralğan namıstan kaharman halıqpız,
Azattıq jolında jalındap janıppız,
Tağdırdın tezınen, tozaqtın ozınen,
Aman sav qalıppız, aman sav qalıppız.

Erkındık qıranı şarıqta,
Eldıkke şaqırıp tırlıkte,
Alıptın quatı halıqta,
Halıqtın quatı bırlıkte.

Ardaqtap anasın, qurmettep danasın,
Bavurğa basqanbız, barşanın balasın,
Tatulıq, dostıqtın kiyelı besıgı,
Meyirban ulu otan, Qazaqtın dalası.

Erkındık qıranı şarıqta,
Eldıkke şaqırıp tırlıkte,
Alıptın quatı halıqta,
Halıqtın quatı bırlıkte.

Talaydı otkerdık, otkenge salavat,
Keleşek ğajayıp, keleşek ğalamat !
Ar-ojdan, ana tıl, önege saltımız,
Erlıkte, eldıkte urpaqqa amanat !!!

Erkındık qıranı şarıqta,
Eldıkke şaqırıp tırlıkte,
Alıptın quatı halıqta,
Halıqtın quatı bırlıkte.

Türkiye Türkçesi:

Namuslu ve kahraman bir milletiz,
Hürriyet yolunda, kor gibi yanmışız,
Kötü kader ve karanlık günlerden,
Aydınlığa çıkmışız, aydınlığa çıkmışız.

Hürriyet meşalesi ileri,
Uyansın Millet bilinci,
Delikanlılığın gücü halkta,
Halkın gücü ise birlikte.

Anasına ve alimlerine hürmet eden,
Aramıza nice insanları kabul eden,
Dostluk ve yaşama sevincinin beşiği,
Merhametli vatan, ulu Kazak bozkırı.

Hürriyet meşalesi ileri,
Uyansın Millet bilinci,
Delikanlılığın gücü halkta,
Halkın gücü ise birlikte.

Elveda! Karanlık geçmiş ve kötü kadere,
İstikbalimiz parlak ve istikbalimiz açık,
Ar, namus, ana dil ve ahlak bizim yolumuz,
Yiğitlikte, milli birlikte gençlere emanet.

Hürriyet meşalesi ileri,
Uyansın Millet bilinci,
Delikanlılığın gücü halkta,
Halkın gücü ise birlikte.

TÜRKMENİSTAN:

Türkmenbaşyň guran beýik binasy,
Berkarar döwletim, jigerim-janym,
Başlaryň täji sen, diller senasy,
Dünýä dursun, sen dur, Türkmenistanym!

Janym gurban saňa, erkana ýurdum,
Mert pederleň ruhy bardyr köňülde.
Bitarap, garaşsyz topragyň nurdur,
Baýdagyň belentdir dünýäň öňünde.

Türkmenbaşyň guran beýik binasy,
Berkarar döwletim, jigerim-janym,
Başlaryň täji sen, diller senasy,
Dünýä dursun, sen dur, Türkmenistanym!

Gardaşdyr tireler, amandyr iller,
Owal-ahyr birdir biziň ganymyz.
Harasatlar almaz, syndyrmaz siller,
Nesiller döş gerip gorar şanymyz.

Türkmenbaşyň guran beýik binasy,
Berkarar döwletim, jigerim-janym,
Başlaryň täji sen, diller senasy,
Dünýä dursun, sen dur, Türkmenistanym!

Arkamdyr bu daglar, penamdyr düzler,
Ykbalym, namysym, togabym, Watan!
Saňa şek ýetirse, kör bolsun gözler,
Geçmişim, geljegim, dowamym Watan!


KIRGIZİSTAN:


Ak möñgülüü aska zoolor, talaalar,

Elibizdin canı menen barabar.

Sansız kılım Ala-Toosun mekendep,

Saktap keldi bizdin ata-babalar.

Algalay ber, Kırgız el,

Azattıktın ýolunda.

Örkündöy ber, ösö ber,

Öz tagdırıñ koluñda.

Bayırtadan bütköm münöz elime,

Dostoruna dayar dilin berüügö.

Bul ıntımak el birdigin şiretip,

Beykuttuktu beret Kırgız ýerine.

Algalay ber, Kırgız el,

Azattıktın ýolunda.

Örkündöy ber, ösö ber,

Öz tagdırıñ koluñda.

Atkarılıp eldin ümüt, tilegi,

Ýelbiredi erkindiktin ýelegi.

Bizge ýetken ata saltın, murasın,

Iyık saktap urpaktarga bereli.

Algalaý ber, Kırgız el,

Azattıktın ýolunda.

Örkündöy ber, ösö ber,

Öz tagdırıñ koluñda.



ÖZBEKİSTAN:

Serquyosh, hur o’lkam, elga baxt, najot,
Sen o’zing do’stlarga yo’ldosh, mehribon!
Yashnagay to abad ilmu fan, ijod,
Shuhrating porlasin toki bor jahon!

Oltin bu vodiylar - jon O’zbekiston,
Ajdodlar mardona ruhi senga yor!
Ulug’ xalq qudrati jo’sh urgan zamon,
Olamni mahliyo aylagan diyor!

Bag’ri keng o’zbekning o’chmas iymoni,
Erkin, yosh avlodlar senga zo’r qanot!
Istiqlal mash’ali, tinchlik posboni,
Haqsevar, ona yurt, mangu bo’l obod!

Oltin bu vodiylar - jon O’zbekiston,
Ajdodlar mardona ruhi senga yor!
Ulug’ xalq qudrati jo’sh urgan zamon,
Olamni mahliyo aylagan diyor!


DOĞU TÜRKİSTAN KURTULUŞ MARŞI

Qurtulush Marşi (Uygur Türkçesi)
Kurtuluş Marşı (Türkiye Türkçesi)

Qurtulush yolinda sudek aqti biznig qanimiz,
Sen üçün ey yurtimiz bolsun pida janimiz.
Qan kiçip hem jan birip akhir qurtuldurduq sini,
Qelbimizde qutquzushqe bar idi imanimiz.

Yar hem dem boldi biznig himmitimiz sen üçün,
Dunyani sorghan idi ötken ulugh ejdadimiz.
Yurtumuz biz yüz-közigni qan birle pakizliduq,
Emdi hiç kirletmigeymiz çünki Türktur namimiz.
Kurtuluş yolunda su gibi aktı kanımız,
Senin için ey yurdum, olsun feda canımız
Kan dökerek, can vererek, seni kurtardık,
Kalbimizde, kurtuluş için imanımız vardı.

Yar oldu, himmetimiz sana,
Dünyaya hükmetmişti geçmiş ecdadımız.
Yurdum, kanla temizledim seni,
Artık kirletmeyiz, Türk’tür adimiz

altuntas58
15.10.2009, 09:48
Güzel paylaşımınız için sağolun.Emeğine sağlık kardeşim

spainloco
15.10.2009, 10:00
turkmenistanınkini arıyordum teşekkürler..

Salim58
15.10.2009, 10:12
adları bağımsız yaşantıları bağımsızmı. hayır hep zulmün pençesindeler.

azarbeycan bayrağını türkiyede bi maça sokup sallayamıyorsam bu benim ayıbımdır

Dilsad Hatun
15.10.2009, 11:55
adları bağımsız yaşantıları bağımsızmı. hayır hep zulmün pençesindeler.

azarbeycan bayrağını türkiyede bi maça sokup sallayamıyorsam bu benim ayıbımdır

Veya Dogu Turkistanin bayragini ... Allah yardimcilari olsun.

Paylasim icin tesekkurler

Abdurrahman 58
29.10.2009, 21:17
arkadaşlar.lütfen okuyalım.tanınması gereken önemli bir şahsiyettir!

*AHISKALI*
04.11.2009, 23:14
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

MAVİ BİR ÖLÜM
Bak yine sana sesleniyorum…
Senin kim olduğunu hiç bilmeyerek
Senin kim olduğunu en çok bilerek,
Ağlayan güllerin, isyankar zambakların
Dört nala açan kiraz çiçeklerinin,
Dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım…
Sarı bir hüzün, kızıl bir gurur ve
Siyah bir öfkeyle konuşacağım sana…
Sana oklardan değil, yaydan bahsedeceğim,
Gülün dikenlerinden değil,
Gülleri ve dikenlerini doğurmaktan yorulmayan,
Topraktan söz açacağım..
Akan su gelmeyecek kelimelerime,
Suyu şefkatle kucaklayan sessiz taşların canını yakan
Damlaları dillendireceğim…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Yine sana sesleneceğim, senin kim olduğunu hiç bilmeden,
Bilmek istemeden…
Bir dilek hakkım olsaydı eğer,
Hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim.
Bir şey den vazgeçmeyi isterdim sadece,
Hayatta bir şey den vazgeçmem istenseydi,
Bedeli her şeyim olsa bile
Sana seslenmekten vazgeçmek isterdim.
İlginç değilmi.?
Sana seslenmekten vazgeçmek istemediğimi,
Bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belki de,
Oysa sana seslenmek,
Bütün hesaplarımı gördüğüm bu dünyadaki
Tek geride kalmış hesap benim için.
Bu dünyadaki tek yük…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Kürek mahkumu için her gün kürek çekmek neyse,
Benim içinde sana seslenmek o.
Bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu,
Öbür yandan, bileklerimden sızan kanların
Gönlümü işgale yeltendiği bir rotanın can suyu.
Oysa ben sana küreklerden değil,
Gemiden bahsetmek isterdim.
Büyüklerim bana, kadınlara gökyüzünü,
Gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler.
Sen kürekleri, yağlı urganları,
Geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun.
Sana ellerimle dokunarak,
Gözlerimle okşayarak göstermek isterdim,
Rüzgar la şişen beyaz yelkenleri.
Ama senin vaktin yoktu, ben bunu hiç anlayamadım…
Sana sesleniyorum…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] com/2007/04/4075541-md.jpg

Ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarıma kadar toplanmış
Kan pıhtılarını seyrediyor.
Kürekleri bırakmıyorum,
Önce yücelttiğin, sonra terk ettiğin aşkın onuru için,
Kalemi bir an elimden düşürmüyorum.
Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin,
Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm.
Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı,
Cehennemle konuşurdum,
Seni ona anlatabilirdim.
Oysa sen ne cenneti isteyecek kadar aşık oldun,
Ne de cehennemi isteyecek kadar ayrılık.
‘Seviyorum seni ama..’ dedin,
‘Hoşça kal’ diye ekledin.
Ve hiçbir şey söylemeden gittin…
Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim.
Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana,
Ve kalemime ilk defa saçma gözlerle baktım.
Yine, sadece sana sesleneceğim,
Müebbet bir aşk dışında,
Bildiğim tüm duyguları terk edeceğim,
Sana sesleneceğim
Seni sadece kuru bir sevgiyle değil
Binlerce yıllık bir gururla,
Ve pervasız bir öfkeyle sevdiğimi duyumsuyor musun?
Mütevazi bir sevgiyle değil,
Küstah bir aşkla sevdim seni.
Ben Osmanlı gibi,
Kollarımın yetişemediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken,
Sen ise köprülerin ülkesi Venedik teki son sancağı,
Kışın üşümemek için şal yaptın kendine.
Neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde,
Zaman geçtikçe eksilir demiştin oysa
Sana inanırım bilirsin,
Zamanla unutursun demiştin.
Niye daha derinleşiyor öyleyse?
Derinleşiyor özlemin,
Ve gönlümde bir iç savaşta dökülen
Kanları coşturuyor, ayrılık sözlerin.
Öfkelerimin kararlılığını aşka katık ederek konuşacağım..
Ta ki bu dünyayı terk edene kadar.

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Öyle sanıyorum ki hüzünle ve acıyla
Pek barışık olmadığın için benden uzun yaşayacaksın.
Benden sonra kelimelerim bir bir gelecek gönlüne,
Onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin.
Küstah bir aşkla seveceğim seni,
Savaş ve ölümle haşır neşir olan kelimeler dışındakileri,
Unutmaya gayret edeceğim ömrümün geri kalanında.
Sana sesleneceğim yine..
Sarı bir keder, kızıl bir kibir ve
Siyah bir isyanla konuşacağım sana
kim olduğunu hiç bilmeden,
Ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım...
Senin kim olduğunu en çok bilerek,
Hayatın bana vaadettiği tüm aşkları terk edeceğim
Müebbet bir aşk, sarı bir hüzün, kızıl bir gurur ve
Siyah bir öfkeyle konuşacağım,
Bu dünyayı terk etme müjdesi gelene kadar.
Hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke……..
Hüznümün beni aşan taşkınlığını,
Gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını,
Öfkelerimin hiçbir zaman sona ermeyecek ve
Azalmayacak kararlılığını anlayabilseydin…
Anlatabilirdim sana;
Seninle yaşanan bir aşktan sonra,
Ayrılığın,sadece ölüm bile olsa,

Mavi bir ölüm olacağını………….

alıntıdır...

altuntas58
04.11.2009, 23:37
Paylaşımınız için teşekkürler

Kardelencicegi
04.11.2009, 23:46
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Kardelencicegi
04.11.2009, 23:54
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Mavi sevda


Bir mavi denizdeyiz şimdi seninle

ak bir martı gibi umut ve sevinç yüklü gemimiz

mutluluk rüzgarları vuruyor yelkenlerimize

pupa yelken yol alıyoruz sabaha

güneşli günlere çıkıyoruz mavi gecelere



seninle

güzelliklerin el değmemiş ormanlarındayız

düşlenmemiş renklerin çılgınlığı var bakışlarımızda

kulaklarımıza binlerce kuş sesi dökülüyor

şiir cıvıltıları üşüşüyor saçlarımıza

sevgi çelenkleri örüyor zaman içimizdeki ışıltılardan



şiirlerle beslenerek,

bir çiçek büyüyor tüm zamanların özlem bahçelerinden

bütün küskün çocuklardan bir çocuk gülümsüyor geleceğe

sevinçler bizim artık

mutluluklar bizim

aşkı içiyoruz su gibi yudum yudum

hava gibi nefes nefes

sevdamızı tüm sevgilerin üstüne koyup

yelin suyla öpüştüğü kıyılara mavi gözyaşları bırakıyoruz



kaldırıp duvağını gökyüzünün

öpüyoruz tüm beyaz bulutları alnından

dudakların dolunay oluyor, gözlerin yıldız

uçuk bir mavide dansediyoruz sevgiyle sırılsıklam



seninle sokaklar dolusu mutluluk

çiçekler dolusu sevgi ekiyoruz güzelliğin doruklarına

kanatlanmış atlar geçiyor rüyalarımızdan

kardan çiçekler

maviler boyu martılar uçuruyoruz gökyüzüne



bir adem hava faslındayız şimdi seninle

yeni bir rüya görüyoruz

yeni bir bahar yeşeriyor tenlerimizde

Yaşanmamış bir masalı yaşıyoruz şarkıların tılsımında

bir yanı Mecnun masalımızın bir yanı Leyla

bir yanı Yusuf bir yanı Züleyha

güneşi, mehtabı, yıldızları içiyoruz tüm pınarlardan



dudakların kalplere sığındığı bir adada

binbir arzuyla köpürüp kabarıyor sular

şiir’in yedirenk kumları vuruyor kıyılarımıza

rüyada olsa güzeldir bir şiiri yaşamak kelebek kanatlarında



bütün ihanetlerden arı, bütün çirkinliklerden uzak

mavilere tırmanmak ince alımlı ayaklarıyla aşkın


Nuri Can

Alinti

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Salim58
05.11.2009, 06:36
paylaşım için teşekkürler...

65serdal58
05.11.2009, 22:50
Atatürk bayrak rengini değiştirmeyi düşünmüş
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Yılmaz Koç'un kitabında Atatürk'ün, 1920 yılı başlarında Büyük Millet Meclisinin açılması için çalışmalar sürerken bayrak rengi olarak gök mavi rengi düşündüğüne yer veriliyor.

Meclis görevlisi Yılmaz Koç, inkılap tarihi ve Kurtuluş Savaşının bilinmeyen veya unutulmaya yüz tutmuş detaylarını "Unutulanlar" isimli kitabında derledi.

Koç’un, Meclis tutanaklarından ve arşivinden yararlanarak hazırladığı kitapta, 1920 yılı başlarında Büyük Millet Meclisinin açılması için çalışmalar sürerken Atatürk’ün, bayrak rengi olarak gök mavi rengi düşündüğüne yer veriliyor. Kitapta, Çankaya’da yapılan sohbetlerde Atatürk’ün gök rengini çok sevdiğini, bayrağın renginin de böyle olmasını arzu ettiğini arkadaşlarına söylediği, ancak bu yönde arkadaşlarından bir fikir veya teklif gelmeyince, 2. Mahmud döneminde kabul edilen ay yıldızlı al bayrakla devam edildiği anlatılıyor. Kitapta, "Atatürk’ün Meclis-i Mebusan üyesi olduğu, fakat bu Meclisin toplantılarına hiç katılmadığı" bilgisi de yer alıyor. 7 Kasım 1919 seçimlerinde Erzurum’dan Meclis-i Mebusan’a milletvekili olarak seçilen Atatürk’ün, "hastalığını" bahane ederek Meclis çalışmalarına katılmadığı kaydedildi.

ÜLKE YOKLUK İÇİNDEYDİ
Kitapta, bazı olaylar da şöyle anlatılıyor: - Kurtuluş Savaşı döneminde, sadece düşmanla değil, yoksullukla da mücadele ediliyordu. Erzurum Kongresinden sonra Sivas Kongresine katılmak için yol hazırlıklarına başlayan Mustafa Kemal Paşa’nın durumunu, heyetin para işleriyle uğraşan Mazhar Müfit Kansu hatıralarında şöyle anlatıyor: Erzurum’dan Sivas’a yola çıkacaktık, fakat yola çıkmak için gerekli yakıtı alacak ve yolda iaşeyi sağlayacak para yoktu. Heyet üyelerinden 60 yaşındaki Binbaşı Süleyman Bey, biriktirmiş olduğu 900 lirayı verdi. Süleyman Bey, bundan Mustafa Kemal Paşa dahil kimsenin haberi olmamasını istedi. - Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1923’te en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mensubu Şükrü Bey’in başkanlığında toplanıyor. Açış konuşmasından sonra söz alan Mustafa Kemal Paşa, kürsüye çıktığında üzerinde Erzurum Valisi Münir Bey’in elbisesi bulunuyordu. - Mustafa Kemal Paşa, temsil heyetiyle Ankara’ya geldiğinde ülkenin her tarafında yokluk hüküm sürüyordu. Ekmekçilere bile verecek paraları kalmadığını yazan Mazhar Müfit Kansu, kendi kürkünü sattırdığını anlatıyor.

HALK "KÜRDİSTAN MESELESİNİ" NASIL REDDETTİ?
Lozan Konferansına "Kürdistan" temsilcisinin davet edilmesi üzerine, Mecliste 17 Mart 1921 tarihinde genel görüşme yapıldı. Bu görüşmede, "Kürdistan meselesi diye bir meselenin mevcut olmadığına" dair Doğu illerinden gelen çok sayıda telgraftan biri okundu. Tutanaklara geçen telgraf metni kısaca şöyle: "Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler, kendi milletlerinden saymazlar. Kürtlerin mukadderatı, Türk’ün mukadderatıyla beraberdir. Biz Kürtler, TBMM Hükümetinden başka kurtarıcı beklemediğimiz gibi, İtilaf devletlerinden merhamet dilenmeye tenezzül etmiyoruz. Misak-ı Milli dahilinde sulh yapılmasını temin için bütün varlığımızla Hükümetimize yardım edeceğimizi, TBMM Hükümeti dahilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak bilinmesini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ve başarılar temenni ederiz." Aynı konuyla ilgili telgraflar 31 Mart 1921 tarihine kadar gelmeye devam eder. Telgrafların hangi illerden ve kimlerden geldiği tekrar Meclis’te ele alınır. Genel Kurulda okunan diğer telgrafta ise "Altı buçuk asırdır ki Türkiye idaresinde rahat ve refah içinde yaşıyoruz. Hiçbir zaman Türkiye’den ayrılmak, ayrı bir hükümet kurmak Kürtlerin hatırına gelmemiştir. Tarihimiz, dinimiz ayrılık kabul etmeyecek bir manevi ve maddi mahiyeti ile birbiriyle iç içedir. Kürdistan namına konferansta söz söyleme yetkisi, yalnız Büyük Millet Meclisi Hükümetini temsil eden Türkiye heyeti üyelerine aittir" deniliyordu.(aa)



KAYNAK:[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

altuntas58
05.11.2009, 23:06
Atamızı ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum bu ülke için yaptıklarına bakınca içim burkuluyor yokluk içinde ülkemizi bu günlere gelmesin sağlayan atatürk ve arkadaşlarının ruhları şad olsun Bayrağımızın rengi çok güzel iyiki kırmızı beyaz olmuş
değerli kardeşim bu güzel paylaşımınız için çok teşekkür ederim

Salim58
06.11.2009, 08:31
Atatürkü ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyoruz

iyiki değişmemiş şu anki bayrağımız gayet güzel.

paylaşım için teşekkürler..

HaZaN
06.11.2009, 09:57
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Ulu Önder M.Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını rahmetle anarken ruhları şado mekanları cennet olsun.

Kibrisli
06.11.2009, 10:56
Tesadüftür benim de bu konu da bir kaç araştırmam olmuştu... Atatürk'ün 1920 yılında bayrak rengi hakkında söyledikleri doğrudur ancak bunu gök mavisini sevdiği için değil Orta Asya'ya bağlılığından dolayı sadece kişisel bir talep olarak yakın çevresi ile paylaşmıştır yoksa hiç düşünmemiştir değiştirmeyi bayrak rengini... Eğer hakikaten isteseydi emin olun değiştirebilecek gücü vardı, en azından Kurtuluş Savaşından sonra...

İkinci olay da Kasım 1919 Sivas Kongresinin devam ettiği bir dönem... Ayrıca En önemlisi Amasya Görüşmelerinin hemen sonrası, yani Osmanlı Devletinin Milli Savunma Bakanı Salih Paşa ile Rauf Bey ve Mustafa Kemal'in birlikte yaptıkları bir görüşme... Bu görüşmede belli protokoller imzalanıyor bunlardan birisi de Damat Ferid Paşa hükümetinin dağılmasının ardından yeni bir heyeti temsiliyenin kurulmasıdır... Osmanlı Devleti tüm protokollere imza atmasına karşın sadece bu protokolü uyguluyor ve yeni seçimler yapılıyor Mustafa Kemal'de Erzurum Vekili seçiliyor... Ancak Paşa'nın bir tek şartı vardır İşgal Altında meclisin rahat çalışamayacağını söyler ve anadoluda güvenli bir yerde olmalı der... Ancak Kanunu Esasiye aykırı olduğu gerekçesi ile İstanbul'da kurulunca da Mustafa Kemal İstanbul'a gitmeyi reddeder ve "Milletin Bağrında çalışacağını" söyler...

Son Kürdistan Meselesine gelince... İsmet Paşa Lozan'a gittiğinde, Kürtlük mevzusunu açan yabancı devlet adamlarına bu telgraflardan birisini göstererek "Ben buraya hem Türk hem de Kürt halkını temsilen geldim" diyerek tek cümle ile o konuyu kapatır ve Lozan'da yer almasını önler...

gönlüm58
24.11.2009, 05:55
HANIMLAR !!! Unutmayın... Bir toz tabakası, altındaki ahşabı korur.

'Bir ev mobilyaların üzerine 'seni seviyorum' yazabildiğinde gerçek bir ev olur .'

Yıllardır her hafta sonu, 'aman biri çıkıp geliverirse' diye en az sekiz saatimi her şeyin mükemmel görünmesine harcıyordum.
En sonunda anladım ki, hiç kimsenin çıkıp geldiği filan yok; hepsi dışarıda hayatlarını yaşayıp eğleniyorlar !ŞİMDİ, insanlar ziyarete geldiğinde, kendimi evimin durumunu izah etmek zorunda hissetmiyorum;
İnsanlar, benim daha çok dışarda hayatımı yaşarken ve eğlenirken ne yaptığımla ilgililer.

Bunu hala keşfedemediyseniz, lütfen tavsiyelerime kulak verin.

Hayat kısa, tadını çıkarın !
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın .......
içilecek bir kahveyle, yüzülecek bir nehir, tırmanılacak bir dağ, dinlecenek bir müzik, okunacak bir kitap, dedikodu yapılacak arkadaşlar, sürdürülecek bir hayat .

Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın, ama onun yerine bir resim yapmak, bir mektup yazmak daha iyi değil mi, kurabiye ya da bir kek pişirmek, bir tohum ekmek toprağa, istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek ?


Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın, ama bilin ki çok zamanımız yok . . . .ama bilin ki dünya gözlerinizi kamaştıracak güneşle dışarıda, saçlarınızın arasında gezecek rüzgarla, karla, sizi ıslatacak yağmurla... Bu gün bir daha yaşanmayacak.

Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın , ama hep aklınızda bulunsun, yaşlılık bir gün gelecek ve bu çok da hoşunuza gitmeyecek . . .Ve bir gün bu dünyadan gittiğinizde - ki hepimiz mecbur gideceğiz - geride daha çok toz bırakacağız !

Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat...
Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat...

gönlüm58
24.11.2009, 05:59
Vaktiyle ergin bir meslek erbabı, yıllarca yanında yetiştirdiği çırağını imtihan etmek ister. Onun eline iri bir pırlanta verip:
'Oğlum' der 'Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster.
Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.'
Çırak, elinde pırlanta bir bakkal dükkanına girer ve 'Şunu alır mısınız?' diye sorar.
Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği mücevheri alır; elinde evirir çevirir; sonra: 'Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın' der. Çırak teşekkür edip çıkar.
Bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği mücevhere ancak bir beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü olarak semerciye gider: 'Buna ne verirsiniz?' diye sorar. Semerci şöyle bir bakar,
'Bu...' der 'benim semerlere iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.'
Çırak en son olarak kuyumcuya gider. Kuyumcu mücevheri görünce yerinden fırlar.
'Bu kadar büyük pırlantayı nereden buldun?' diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. 'Buna kaç lira istiyorsun?' Çırak sorar: 'Siz ne veriyorsunuz?'
'Ne istiyorsan veririm.'
Çırak, 'Hayır veremem.' diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:
'Ne olur bunu bana sat. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.' Çırak 'emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını,
ancak fiyat öğrenmesini istediklerini' anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
Meslek erbabının yanına dönen çırak büyük bir şaşkınlık içinde macerasını anlatır.
'Bundan ne anladın?' diye sorar.
Çırağının verdiği cevap çok doğrudur: 'Bir şey, ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir.'

Her zaman değerinizi bilenlerin yanınızda olması dileğiyle......

gönlüm58
24.11.2009, 06:07
siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuzmu?


kıymetli malı olanlar bağırmaz.



domatesci,biberci bağırırda,

kuyumcu bağırmaz..



eskici bağırır ama

antikacı bagırımaz.



insanlar bağırırken düşünemez

düşünemeyenler ise hep bir

kavga içindedirler.



popcular rakcılar bogazlarını

patlatana kadar bagırıp duruyor.

ama dede efendi'yi okuyanlar

hiç bagırmıyor...



insanın kazandıgı paradan değil

paranın kazandığı insandan korkulur..

Sivasprensi
24.11.2009, 18:16
gercekten ibret verici sözler,hatirlatma maiyetinde,,tesekkürler.

65serdal58
01.12.2009, 16:34
SON OTUZ YILIN EN İYİ YABANCI ŞARKILARI (1000 adet)

(The Top 1000 Songs of the Past 30 Years ..)


Kendi akışına bırakırsınız, 1000 şarkıyı sırası ile dinleyebilirsiniz…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
iyi dinlemeler:):):):):)

kronik
01.12.2009, 20:57
aaa çok güzel şarkılar var nerelere gidip geldim teşekkürler

Cley
01.12.2009, 21:01
Teşekkürler....Bazı şarkılarda virüs bulunuyor.

kronik
01.12.2009, 21:12
bende bir süre dinledikten sonra hemen kaçtım

65serdal58
03.12.2009, 00:03
evet haklısınız,,,

virus bulaşabilir,,,

umarım sağlam bir virüs programınız vardır

65serdal58
03.12.2009, 00:14
konu güncellemesi

65serdal58
05.12.2009, 17:27
TÜRK DEVLETİ’NİN DNA’LARIYLA OYNANIYOR

Kürt açılımı girişimi bir ABD, İngiltere ve İsrail projesidir
Nurullah Aydın: Daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük sloganına sığınan AKP, Türk Milleti’nin ortak dokusunu parçalıyor. Devlet kurumları arsındaki güvensizliği körüklüyor. Devleti çatırdatıyor. ABD’nin yüzyıllık rüyası, İngilizlerin hayali gerçekleşiyor

Türkiye’yi son günlerde oldukça meşgul eden Kürt Açılımı konusunu Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Nurullah Aydın, küreselleşme boyutuyla değerlendirdi. Türkiye’de sorunu küreselleşme boyutuyla anlayabilmek için öncelikli olarak Türk toplumunun kolektif zihninin ve bilinçaltının dönüştürme ya da bölünmeye hazırlanma yöntemlerinin iyi bilinmesi gerektiğini ifade eden Aydın, öncelikle Türk toplumunun hafızasıyla oynayabilmek için DNA’ların hedef seçildiğini kaydetti. Bunun sonucunda toplumun hazırlanmasıyla Kürt Açılımı adı altında ABD, İngiltere ve İsrail’in projesinin hayata geçebileceğini savunan Aydın, işbirlikçi yazar ve çizer takımının da bu konudaki katkılarını Türk toplumunun görmezlikten gelmemesi gerektiğini kaydetti.

Son günlerdeki tartışmalarla birlikte bazı konular bir kez daha gündeme geldi. Bunlardan bir tanesi de toplumsal bilinçaltını bölünmeye hazırlama adı altında yapılan tartışmalar. Sizce bilimsel olarak mümkün müdür? Yani toplumun kolektif zihnini bölünme kavramıyla şekillendirip bunu hayata geçirebilir misiniz?
* Bugün küreselleşmenin önündeki en büyük engel milli/ulusal direnç noktalarıdır. Direnç noktalarını çözmek içinde belli merkezler, yeni yöntemler, taktikler geliştiriyorlar. Öylesine ki bu konuda bilimsel çalışmalar, makalelerde yer alıyor. Pentagon’a ve NATO’ya bağlı enstitülerde çalışan fizik bilimcilerin yazdığı “Fraktel Yapılar, Yeniden kaos,” “Kosmozdan kaosa, kaostan kozmoza”, “Spin camları altında bunalım ve kaos” “Evrende her şey tekildir”, “Multiple Intelligence/ Zeka çok parçalıdır”, “Çatışma Teorisi”, “Çocuk bireydir” gibi makaleler, üniversitelerimize akmaya başladı. Ve Nato’nun fizikçileri keşfettiler ki insan beynine görsel ve işitsel yoldan tahrip kalıpları göndermek mümkündür. Ne diyorlar; Parçaları asla birleşemeyecek asimetrik objeleri veya çağrışımları beyne gönderirsen beynin zemini parçalanır.! Asimetri beynin düşmanıdır, beyne uyumsuzluk gönderirsen matematiksel dengeler kırılır! Negatif çağrışımlı sözcük, bellekteki ilgili pozitif kavramı siler. İnsan beyni ışıkla çalışan bir mekanizmadır, bu ışığı karartan karanlık renk ve simgeler beyne gönderilirse beynin ışığı karartılabilir.. Evrende var olan ışık içerisinde insanda olan her şey vardır, ışık zararlı titreşimlerin taşıyıcısı olarak kullanılabilir. İnsanların birbirine negatif enerji gönderecekleri, sürekli çatışma ortamı oluşturun; Akademik adı çatışma stratejisi, medyadaki karşılığı dedikodu programları.
* AKADEMİK karşılığı dedikodu programı dediğiniz bu olgu toplumda nasıl bir etki yaratır, bunu açmanız mümkün mü?
Kullanılan taktikler : Bilgiyi o kadar ufak parçalara ayır ki parçalar birbiri ile buluşamasın! Bozuk Boz-Yap oyunları kullan! Tarih kavramını boz, hem dikey hem yatay olarak asimetriler yarat ki tarihsel süreç algılanamasın! Değişik tarihlerde yaşanmış olayları aynı ünite içerisinde anlat ki zaman mefhumu kalmasın. (Zamanda sınırsızlık beyni dağıtır.) Dil; beynin zihinsel faaliyet aracıdır, dili boz-parçala-kır. Yazı; beynin bütünü algılama özelliğine aykırı hale getirilsin, cümleler, kelimeler ve heceler harflerine kadar farklı renk-punto-karakterlerle parçalara ayrılsın! Eğitim; onu yıkmaya herkesin zihinsel olarak hazırlanması gerekir, bunun için Türk sosyal müfredat programının aleyhinde kampanya başlat, genel kabul görecek simge sözcük seç, yıkılacak olan bu imiş gibi imaj yarat. (Seçilen sözcük: Ezberci Eğitim!)
* TOPLUMDA yaşayan bireylerin zihninin şekillendiği organ olan beynimiz artık siyasal söylemlerin ve uluslararası küresel diktatörlerin bir oyun alanı haline mi geliyor?
Beyne sürekli negatif enerji yükleyen sözcükler gönder, pozitif enerjiyi körelt, olumlu / pozitif sözcükleri bozarak anlamsızlaştır, bu yolla zihinsel faaliyeti yok et! Negatif çağrışımlı sözcükleri bu amaçla silah olarak kullan! Ders kitapları bu amaçla yazılmaya geçilmeliydi, YÖK Dünya Bankası dairesi açıldı, 1995-2005 arasında “Çoklu Zeka” adıyla beyin çökertme yöntemleri itibarlı tez konusu olarak üniversitelerimize ve MEB içerisine yerleştirildi. Dengesizliği yazı ve resimlerle, topluma bombardıman et.(1.Sınıf Türkçe kitabının ilk sayfasında dengesiz duruştaki bir çocuk karikatürü yerden çöp topluyor!) Türk insanının beynindeki doğru tarih bilgilerini paramparça etmek üzere geliştirilmiş bir psikolojik bombayı nihayet üretebilmişlerdi: Bu bombayla parçalara ayrılan zihinde bellek kayıtlar otomatik olarak dağılacaktı! Sonrası, domino taşı gibi yıkılmaya devam ederdi. Kitlesel zihin çökertme silahına Dikkat! Türk Devleti’nin DNA’ları ile oynanıyor.

Sürekli çatışma ortamı oluşturun; Akademik adı çatışma stratejisi, medyadaki karşılığı dedikodu programları

Eyaletler kanunu dayatması
* Sonunda bunu da yaptılar! Demirel ve Özal savundu, Gül-Erdoğan da hayata geçirdi Kalkınma Ajansları marifetiyle eyaletleşme projesi, AKP iktidarından önceki iktidarlar döneminde de savunulmuştu. Hani Turgut Özal, daha DPT’de çalışırken Güneydoğu için ABD’deki Tennesse Eyaleti’nde uygulanan kalkınma projesini önerince dönemin Başbakanı İsmet Paşa, “Bayrak da verelim mi?” diye sormuştu ya! Hani Turgut Özal, Cumhurbaşkanı iken Federasyonu tartışalım demişti ya!Hani Recep Erdoğan Hükümeti, ülke içindeki bütün siyasi veya sosyal gruplara kendi kaderlerini tayin ve kendi bölgelerindeki ekonomik varlıklara sahip çıkma hakkı tanıyan ikiz yasaları kabul ettikten sonra, kamu yönetimi reformu ile Türkiye’yi “81 ile 81 devlet” dediğimiz bir yönetim tarzına doğru sürüklüyor ve bunu “Kalkınma Ajansları” adı altında ve Melih Gökçek’in Ankara’ya davet ettiği MOSSAD Başkan Yardımcısı David Kimche’nin (asıl adıyla David Kamhi’nin) Globalleşme projesi ile tamamlamaya çalışıyor ya!Avrupa’nın, Osmanlı’ya dayattığı federalizm, AKP hükümetince de resmen uygulamaya konuldu. Hükümet, 23 ili kapsayan 8 bölgede Kalkınma Ajansı kurdu. Merkezi idare, güç kaybediyor…Kendi meclisleri olacak! Avrupa’nın, Osmanlı’ya dayattığı federalizm, AKP tarafından “Kalkınma Ajansları” adı altında resmen uygulamaya konuldu. Proje kapsamında Türkiye, 8 ayrı bölgeye bölündü. Bu bölgelerde 100 üyeli kalkınma kurulları oluşturulacak ve ’kalkınma için’yabancı ülkelerle bile direkt temasa geçilebilecek.
* KALKINMA Ajanslarını tarihsel örnekleri ve sonuçları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Osmanlı’ya da dayatılmıştı Kalkınma Ajansları, uzmanlar tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Avrupa tarafından dayatılan bir genelgeye benzetiliyor. Merkezi iradenin etkisini zayıflatıp, yerel yönetimleri kısmen bağımsız kılan genelgeyle 20.06.1913 tarihinde Sadrazam Sait Halim Paşa tarafından yayınlanan Geçici vilayet kanunu ile devam eden parçalanma ve çöküş süreci daha da hız kazanmıştı. Şimdi siz bu zihniyetin; ülkenin birlik ve beraberliğini koruyacağına, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne sadakatle hizmet ettiğine edeceğine inanıyor musunuz? Biliyorsunuz, Kalkınma Ajansları Türkiye’yi önce 26’ya sonra 12’ye böldü. Paflagonya Projesi sırasında ortaya çıkan bir belgede ise Türkiye 16 bölgeye bölünmüş ve isimleri de tek tek sayılmıştı. Amacı ulusal devletlerin iç federasyonu (devletler federasyonu) şeklini gerçekleştirmek olan,Avrupa karakterli bir fenomen geliştiriliyor. Peki bu fenomen yeni mi? Hayır, 20’nci yüzyılın başında İngiliz gizli servisinin kontrolünde olan Prens Sabahaddin’in görüşleri doğrultusunda proje önce Lübnan’da uygulandı ve Lübnan elden gitti! Abdülhamit, projeyi rafa kaldırınca halledildi ve gerisini savaşla tamamladılar! Şimdi elimizde kalan vatan parçasını yine aynı yöntemle parça parça etmeye çalışıyorlar…

Sadrazam Sait Halim Paşa’nın ‘Geçici Vilayet Kanunu’ genelgesi parçalanma ve çöküş sürecini hızlandırmıştı

* Sosyal ve siyasal hayatta yaşadıklarımıza açıklamalarınız doğrultusunda bakarsak kaos ortamının hazırlayıcıları olayları bir bütün içerisinde görmemizi engelliyor mu?
AKP’yi kapatma davası, Abdullah Gül’ün davası, cumhurbaşkanı seçimi, Ümraniye davası, Deniz Feneri davası, dokunulmazlıklar derken hukuk-yargı ülke gündeminde tartışma konusu oldu. Silahlı Kuvvetlere yönelik ağır suçlamalar, ithamlar, savcı ve hakim atamalarıyla devletin kurumları sarsılmaktadır. Neyin amaçlandığı ise gözlerden uzak tutulmaktadır. Bakın AKP yetkililerin hemen her konuda yaptıkları açıklamalarla, toplumsal-tarihsel belleğimizde kaos yaratılmaktadır. Açıklamaların bizzat kendisi bir tür zihinsel kaos yaratma silahıdır. Toplum olarak hepimiz aynı zihinsel saldırı altındayız. İnsan beyni olaylar arasında mantıklı matematiksel denklemler kurarak, eşleştirme yaparak zihinsel faaliyet yapar. Açıklamalarda ise, bütünsel olan hiç bir şey yok, bağlantı yoktur, parçalar orda burada uçuşuyor! Yani açıklamalar beyni dağıtmak üzere kurgulanmış! Sürekli asimetrik durumlarla insan beyni aptala döner, burada bunun amaçlandığını açıkça görüyorum. Dikkat ediniz, yorumların başı ile sonu arasında bağ yoktur, sözcükler arasında bağ yoktur, ne ile suçlandığınızın bile mantıklı bir tarifi yoktur, iddia edilenler arasında bağ yoktur, görüşlerin başı ile sonu arasında bağ yoktur! Bu kadar bağlantısızlık beyinde kaos yaratır, Akıl denilen zihinsel faaliyet bağcıklarını kırar! Görüşlerdeki tutarsızlıklara düzgün bir mantıkla cevap vermek mümkün değildir.

AKP’nin açıklamaları beyni dağıtmak üzere kurgulanmış!


* Anlattıklarınız doğrultusunda son günlerde tartışılan Kürt Açılımı söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük sloganına sığınan AKP, Türk Milleti’nin ortak dokusunu parçalıyor. Devlet kurumları arsındaki güvensizliği körüklüyor. Devleti çatırdatıyor. Wilson prensipleri hayata geçiriliyor. ABD’nin yüzyıllık rüyası, İngilizlerin hayali gerçekleşiyor. Önce çekiç güç adıyla Irak’ın kuzeyinde tampon bölge oluşturuldu. Peşmergeler, Guam adalarına götürülüp eğitildi. İsrail İstihbarat örgütü Mossad eğitti. Yetmedi, işgal sonrası bölgede devlet oluşumu için eğitim verildi, lojistik destek sağlandı. Sonrası mı? Sıra Türkiye’ye geldi. Bu kez AKP; ABD, İsrail ve İngiltere şer üçgeninin dediğini yapmak zorunda bırakıldı. Birbiri ardına açıklamalar yapılıyor. Ekonomi geriliyormuş, küçülme varmış, daralma tehlikeli boyuttaymış, bütçe açık veriyormuş, yatırımlar durmuş, yabancı sermaye gelişi kesilmiş, cezaevlerinde tutuklu sayısı katlamalı artıyormuş, suç işleme oranı yükseliyormuş deniliyor. Deniliyor da deniliyor… Bunların AKP’liler için hiç ama hiç önemi yok. Terör örgütünün taleplerinin yumuşatılarak kabul edilerek çözülmesi yoluna gidiyorlar.,Ülkenin dört bir yanı sorunlar yumağı içinde iken, uğraştıkları işe bakın. Gazetelerin çok bilmiş, her konunun uzmanı köşe yazarları, TV bülbülleri ahkam kesiyor akıl veriyorlar, yol gösteriyorlar.

Sorun Kürt’ü Türk’ten ayırma sorunudur…
Bir sürü laf ediliyor ama bir çuval lafın arasında Kürt konusunun ne olduğu bir türlü anlayamıyorsunuz. Türkiye’de herkesin sistemden kaynaklanan sıkıntıları var, sorun müşterek. Ve biz de soruyoruz; geldiğimiz noktada Kürtlerin ne sorunu var, hangi demokratik açılımı, hangi sorun için istiyorsunuz? Bir Türk’ün sahip olduğu hangi hakka bir Kürt sahip değil “ diye soruya cevap verebiliyor musunuz?

Atatürk’ün mirasına en büyük darbe Erdoğan’dan
The Guardian ilginç bir yorum yapıyor. Gazetenin köşe yazarı Simon Tisdall, ” Türkiye’de bir barış süreci kökleşirse, bunun bazı çevrelerde Atatürk’ün tek dil ve tek bayrak altındaki tek halk idealini baltaladığı gibi görülecek “ diye savunduğu yorumunda şunları yazıyor: ” Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün aşınan ultra milliyetçi mirasına şimdiye kadar en büyük darbeyi vurmak üzere olabilir “ iddiasında bulunuyor. Açıkça, alenen pervasızca, tek dil ve tek bayrak altındaki tek halk ideali baltalanıyor. Lozan Antlaşması’nın 86 yıl sonra Atatürk’ün şekil verdiği gömleğin gevşemesine yönelik karşı konulması zor baskılar iç ve dış ihanet şebekelerince oyun içinde oyun oynanıyor.Yalan yanlış iddialarla, tek direnç gücü Türk Silahlı Kuvvetleri hırpalanırken, ülkenin birliği sarsılıyor, devletin varoluş-kuruluş ilkeleri tahrip ediliyor.

Bugün gelinen noktada yapılan tartışmalara ne anlam vermek gerekiyor?
Kürt konusu aslında nedir? Gazete köşe yazarları TV yorumcuları yıllardır Kürt konusunu tartışıyor. Konuşuyorlar, tartışıyorlar, tamam da ne demek istiyorlar acaba! Yazarlar ve konuşmacılar; dönüp dolaşıp Kürt sorunu, Demokrasi, Anayasal perspektif gibi laflar ediyor. Bir sürü laf ediyorlar ama bir çuval lafın arasında Kürt konusunun ne olduğunu bir türlü anlayamıyorsunuz. Türkiye’de herkesin sistemden kaynaklanan sıkıntıları var. Herkes bazı sorunlar yaşıyor. Ama bu genel sorunları kimse etnik sebeplere irca edemez. Çünkü sorun müşterek. Onca laf arasında fındıkkabuğunu dolduracak somut bir şey çıkmıyor.Ve biz de soruyoruz; Geldiğimiz noktada Kürtlerin ne sorunu var, hangi demokratik açılımı, hangi sorun için istiyorsunuz? Hiç kimse tek bir müşahhas örnek vermiyor, veremiyor. Bazıları diyor ki; ” Ama geçmişte yapılanları da unutmayalım, lütfen. Güzel de be kardeşim geçmişi bırakalım, bugün için soruyorum, bir Türk’ün sahip olduğu hangi hakka bir Kürt sahip değil “ diye soruya cevap verebiliyor musunuz? Kürt’ün Türk’ten ayrı bir kültürü varsa onu da yaşasın. Ama bu farkı bize de göstersin hangi kültürel farklar varmış biz de görelim? Çünkü müşahhaslaştırılmayan, yuvarlak, soyut ifadelerle geçiştirilen bir problemin çözümü de olmaz. Tarifi olmayan şeyin çözümü olur mu? Bütün bu ifadeler sorunun ne olduğunu gösteriyor: Kürt sorunu dedikleri şey, aslında Kürt’ü Türk’ten ayırma sorunudur.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ekonomik sorunlarının çözümüne ilişkin olarak neler yapılabilir. Bunu biraz da sosyal yapının dönüşümü olarak ele alırsak neler söyleyebilirsiniz?
Kürtçülüğün ideoloğu haline gelmeye çalışan ne kadar da ilginç tipler var. Bunlardan bir sosyolog var, sadece Kürt kimliğini savunmuyor; öyle olsa mesele yok. Uluslararası Sömürge Kürdistan diyerek Türkiye’yi sömürgecilikle suçluyor! Bankalardan kredi alarak, iş kurarak, ticaret yaparak zenginleşen Kürt vatandaşlarımıza ajan sınıf diyor! Bütün radikal Kürtçülerin tezidir bu! Kaç genci ateşleyip ölüme sürmüştür bu kör kışkırtma?! Halbuki İranlı Kürt lider Abdurrahman Qasimlu, geri kalmışlığın tarihsel sebebinin bölgenin dağlık coğrafyası olduğunu anlatır. Bu coğrafya hayvancılık dışındaki işlerin gelişmesine imkân vermemiş, aşiret hayatını, feodaliteyi dayanıklı hale getirmiştir. Ira Lapidius da feodaliteyi kırabilecek Osmanlı idare ve toprak sisteminin aynı coğrafi zorluklar yüzünden bölgede uygulanamadığını hatırlatır…

Tarifi olmayan şeyin çözümü olur mu? Bütün bu ifadeler sorunun ne olduğunu gösteriyor

Kürtçe dilde yapılacak eğitim sorunun çözümü için önemli mi? Türkiye’de Kürtlere Kürtçe eğitim verildiği takdirde demokratik haklar denen açılım daha mı sağlam olacak. Tek dilde yapılan eğitim mi demokratik hakların önünde bir engel olarak görülüyor?
Anthony Birch, ” Nationalism and National Integration “ adlı eserinde, Kuzey İrlanda’da bu iki kimliğin ’ayrı eğitim’ler yüzünden böylesine zıtlaştığını belirtir. Yakın zamana kadar eğitimi elinde tutan Katolik ve Protestan kiliseleri, öğrencilerini, etnik cemaat olarak, ötekine karşı sosyalize etmiştir! Okullarda iyi Katolik veya iyi Protestan yetiştirmenin iyi uzman, becerili insan yetiştirmeye engel olduğu fark edildiğinde iş işten geçmiş, kimlikler cepheleşmişti. Eğitim sistemimiz, özellikle de resmi tarih eğitimi, kendisini Kürt hisseden bir gence bir şey söylemiyor. Hatta karşıt duygu olarak Kürtlük hissiyatını adeta tahrik ediyor! Terörist başı hangi okullarda okumuştu?! Kürtçü yayınlara bakın, eğitim faktörünü açıkça görürsünüz. Biz neyi anlattığımızı zannetsek de o kendi ön hislerinin süzgecinden geçirerek alıyor veya reddediyor! Hangi tanım denmesi, onu ikna mı etti? Yoksa geri mi tepti? Ne yapmalı? Kuzey İrlanda’nın vahim hatasını tekrarlayarak Tevhid-i Tedrisat’tan vazgeçip ayrı etnik okullar açılması asla düşünülemez. İkincisi, müfredat meselesidir. Özellikle tarih eğitimi, kendini Kürt hisseden bir gençte Ben yokum duygusu yaratarak ayrı bir tarih arayışına yol açıyor.Ve dün gizli, bugün açık etnik tarih yayınları ona cazip geliyor: Cemşit Bender’in matematiği de Kürtlerin icat ettiğini veya Mehrdat İzady’in antik Mezopotamya medeniyetlerini Kürtlerin kurduğunu savunan zırvaları gibi! Bu medeniyetleri Türklerin, Arapların yahut Yahudilerin, Fransızların kurduğunu söylemek kadar zırvadır ama modern ideolojiler böyledir; geçmişteki bir eşkıyayı bugün sınıf kahramanı veya ulusal kahraman yahut özgürlük savaşçısı kılığına sokabilir! Bilimsel planda zırva olması çok önemli değil; etnik kimliği militanlaştırması önemlidir. PKK’nın taban kazanmasındaki çeşitli sebeplerden biri, bu psikolojik-pedagojik mekanizmadır. Peki, nasıl bir milli tarih, milli kimlik, nasıl bir vatan anlayışı sorusu cevapsız mı kalacak? Bu konularla ilgili her kafadan ses çıkmaya devam ediyor. Türk Milleti’nin Osmanlı dönemi parçalanması gibi Cumhuriyet dönemimde de ikinci büyük parçalanmasının önü açılmıştır. Kürt açılımı diye gündemi meşgul eden tarih, sosyoloji, coğrafya, jeopolitik ve jeostratejiden habersiz kişilerin girişimleri; ihanet mi, vatanseverlik mi olduğu çok iyi anlaşılmalıdır.

Tevhid-i Tedrisat’tan vazgeçip ayrı etnik okullar açılması asla düşünülemez

Birbirlerini anlamıyorlar
AKP, Türkiye’de Kürtçe kursların açılmasına izin verdi. Açılan tüm kurslar katılım olmadığı için kapandı. Çünkü Kürtlerin ortak bir dili yok. PKK’lı teröristlerin anlaşma dili bile Türkçe.

Kürt ulusu diye bir ulus yok
Son günlerde yoğunlaşan bir Kürt açılımı sözü gündemde! Öylesine ki; yüzyıldır ABD’nin İngiltere’nin İsveç’in, Fransa’nın, Ermenistan’ın, İsrail’in yapamadığını Türkiye’ye yaptırmak istiyorlar. Ne mi yaptırmak istiyorlar? Kürt ulusu yaratmak! Peki böyle bir ulus var mı? Kürt ulusu diye bir ulus yok.. Nasıl mı yok? Bakın; İngiliz muhipler cemiyeti, Kürt teali cemiyetinin 1900’lü yıllardan başlayan çalışmaları var. Paris, Oslo, Erivan, Vatikan, Telaviv’de Kürdoloji Enstitüleri kuruldu. Yıllardır çalışmalarına karşın bir Kürtçe gramer, sözlük ortaya koyamadılar..Erivan’ın geçen yıl çıkardığı sözlük Türkçe, Arapça, Farsça ve yerel dil karması.Kuzey Irak’ta, dünün teröristleri Talabani ve Barzani aşiretleri birbirini anlamıyor. Arapça ortak dil.ABD, İsrail, İngiltere bir türlü ortak dil gerçekleştiremedi. AKP; Türkiye’de güneydoğu da Kürtçe kursların açılmasına izin verdi. Açılan tüm kurslar katılım olmadığı için kapandı. Neden Çünkü ortak bir dil yok. Güneydoğu kökenli sanatçılar kasetler yaptılar, okunmadı, satılmadı, vazgeçtiler. TRTŞeş büyük bir gösteri ile açıldı.. Kırmançça’nın Diyarbakır ağzıyla yayınını kimse anlamadı. Diğer lehçe Zaza’ca yayına koydular yine izlenmedi..DTP; TBMM’de basın toplantısıyla Kürtçe gazete çıkardık dediler. Satılmadı okunmadı anlaşılmadı, satılmadı.Terör örgütünün anlaşma dili Türkçe.. ROJ TV birçok lehçede yayın yapıyor ama genel yayını Türkçe. Peki ama neden? Çünkü; Kürtçe diye bir dil yok. Sadece bölgede farklı topluluklar var. Zazaca, Kırmançça, Solhanice, Dimillice, Bohtanice var. Ve her biri bir diğerini anlamıyor, birkaç kelime dışında! Şimdi siz hangi dilden, hangi ulustan bahsedeceksiniz! Sonra da çıkmışlar; Kürt açılımı diyorlar. Neyin açılımı bu? Türkiye’de yüzde 6’lık topluluk o da kendi aralarında bütünlük taşımıyorsa neyin açılımı olacak bu?

Kürt açılımı’nın tarihi gerçekleri olduğu da son günlerde yine sıkça ifade buluyor. Buna nasıl bakmak gerekir?
Avrupa ve Asya tarihi Türkler olmadan yazılamaz diyen batılı tarihçilere inat, Türkiye’deki bazı aklı evveller uçuk tezleri ile kafa karıştırıyor! Selçukluların ve Osmanlıların ne olduğu, ne yaptığı hem Türk tarihçilerce hem de batılı tarihçilerce kapsamlı bir şekilde yazılmış ortaya konulmuştur. Farklı yorumlarda olsa 1000 yıllık tarihte, bilinmezlikler kalmamış gibidir. Halbuki, bugünkü ” millet “ varlığımız Anadolu’nun yerli kültürlerini de özümseyen Selçuklu ve Osmanlı tarihlerinin evriminin eseridir. Anadolu insanına bir ” aidiyet “ ve ” vatandaşlık “ duygusu vermede, içinde yer aldıkları bu tarih çizgisi esastır. Bu çizgi de yani; Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet dönemlerindeki algılamalara göre konuyu değerlendirmek gerekir. Yani, ” etnisist “ değil, ” Türkiye “ odaklı bir tarih… Böyle bir tarih yazımında iki konu hayati derecede önemlidir: Türklerle Kürtlerin buluşması… Bin yılı birlikte yaşamaları…Türk-Kürt buluşması ” Etnisist “ tarihçiliğin Kürtçü versiyonu, Doğu Anadolu’nun otantik Kürt yurdu olduğunu, Türklerin 1071’den itibaren gelip ’işgal’ettiğini yazarlar; tarihe ” buluşma “ gözüyle değil, ” çatışma “ gözüyle bakarlar. Halbuki antik Kürtlerin orijinal yurdu, Van Gölü’nün epeyce aşağısında ve Batı İran’da dağlık Carduchi coğrafyasıdır. Brownson bunun haritasını da yayımlamıştır.

TRT ŞEŞ büyük bir gösteri ile açıldı.. Kırmanççayı kimse anlamadı. Zazaca koydular yine izlenmedi

Prof. Dr. Nurullah AYDIN

YENİÇAĞ

65serdal58
06.12.2009, 13:04
AÇILIMIN ELÇİLERİ; İSTİKLAL MARŞI YERİNE, KÜRT MARŞI İSTİYOR!

‘Kürtler kendi marşlarını okumak istiyor’




Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde DTP’nin düzenlediği mitinge Kandil ve Mahmur kampından dönen PKK’lılar da katıldı. Mitingde Mahmur Kampı’ndan gelen Bülent Aka, Kürtçe konuştu ve ”Kürtler kendi marşlarını okumak istiyor” dedi.


DTP’nin Yüksekova İlçesi’nin Cumhuriyet Mahallesi’nde düzenlediği mitinge, Kandil ve Mahmur Kampı’ndan Türkiye’ye gelen 34 PKK’lıdan Elif Uludağ, Hüseyin İpek, Zehra Tunç, Bülent Aka, İsmail Ayaz, Fatma İzer, Sait Şedal, Mikail Soydan, Menekşe Soydan ile Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin, DTP İlçe Başkanı Nazif Ataman ve yakalaşık 10 bin kişi katıldı. Mitingte PKK bayrakları ve elebaşı Öcalan’ın posterleri açıldı. Mahmur Kampı’ndan gelen Bülent Aka, Türklerin İstiklal Marşı’nı okuduğunu belirterek, Kürtlerin’de artık kendi marşlarını okumak istediğin söyledi.

Olaylar çıkmadan önce mitingin ilk konuşmacısı PKK’lı Elif Uludağ oldu. Uludağ yaptığı Kürtçe konuşmasında, Öcalan’ın çağrısı üzerine geldiklerini hatırlatarak Ak Parti’nin önünde bir fırsatın bulunduğunu ve bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerektiğini iddia etti. PKK’lı Uludağ, Öcalan muhatap alınmadan sorunun çözülemeyeceğini belirterek şöyle konuştu:
“Eğer bu sorunu çözmek istiyorlarsa Öcalan’ı ve PKK’yı muhatap alacaklar. İlla bunları muhatap almayacaklarını söylüyorlarsa, o zaman Kürtlerin meclisteki temsilcisi olan DTP’yi muhatap alsınlar. Kürt halkı bugüne kadar Öcalan ve gerillalarına sahip çıktı. Bundan sonra da sahip çıkacaktır. PKK’nın ve Kürtlerin bazı talepleri var. Öcalan’ı serbest bıraksınlar. 1982 Anayasası değiştirilsin. Çünkü bu anayasa ile açılımdan söz etmek mümkün değil. Koruculuk sistemi kaldırılsın. Bu sistemin kalkması ile birlikte köylerini boşaltanlar köylerine dönecektir. Kürtlerin kendi dilleri anayasal güvence altına alınarak serbest bırakılmalı. Bu şartlar yerine getirilirse o zaman PKK’lılar gruplar halinde gelip teslim olurlar. Aksi takdirde gelmeleri mümkün değil.”

KÜRTLER KENDİ MARŞLARINI OKUMAK İSTİYOR
Mitingin bir diğer konuşmacısı ise Mahmur Kampı’ndan gelen Bülent Aka oldu. Aka konuşmasını Kürtçe yaptı. Aka, artık kendi marşlarını okumak istediklerini belirterek, “Eğer İstiklal Marşı okunuyorsa, Kürtler de kendi marşlarını okumak istiyor. Dağlarda herşey vatan için yazılıyor. Biz de aynısını söylüyoruz. Vatanımızı seviyoruz. Ne mutlu Türk diyene yazılmıyor biz de ne mutlu insanız diyoruz. Vatan bir bütündür ama bu vatan demokratik ve özgürlükçü olursa bir bütündür” dedi.

Bu arada mitinge katılanlar Kandil ve Mahmur’dan gelenlerle tokalaşmak istemesi izdihama neden oldu.

EYLEMLERDE 2 KİŞİ YARALANDI
Miting sonrası çıkan olaylar ise hala devam ediyor. Göstericiler Yüksekova-Şemdinli karayolunu da kapatarak polise taş atmayı sürdürdü. Mahalle aralarında ise polis ve göstericiler arasında kovalamaca yaşanıyor. Olayların başlaması üzerine ilçedeki tüm işyerleri kapandı. Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı ilçede bir polis memuru ile bir vatandaşın da çıkan olaylarda yaralandığı belirtildi.

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

sandalli
16.12.2009, 18:21
Hanimlar neleri unutuyor da haberleri yok. :)

HasreT
16.12.2009, 18:27
gönül iyi demişsinde ben ömrüm çürüyor temizlikle hele çamaşır suyu beni mahvediyor ama onsuz yapamıyorum hergün kalk daha yüzümü yıkamadan evi sil süpür ov parlat canım çıkıyor inan
keşke dediklerini yapabilsem

gönlüm58
16.12.2009, 18:31
Kapıyı çekip çıkmazsan iş bitmiyor.En kötüsüde saatlerce ugraş beş dakıkada berbat edıyorlar...:)

HasreT
16.12.2009, 18:33
kapıyı nasıl çekip gidiyim iki çocukla heeee valla uğraş uğraş ne beşdakkası anında berbat

sandalli
16.12.2009, 18:42
Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat...

Iste gercek zenginlik bu bence.

ayten58
16.12.2009, 18:52
gonül ne diyon anam sen şindi altımıza edip üstünemi oturah manyadınmı gı sandallı şunu gafasına bir indir şuurunu yitirdi heralda ........ yazzıh temizlık itmen diyor bahele bah hele şuna bah................

HasreT
16.12.2009, 18:54
sonunda kahkahada attırdın benim oğlan diyorki kime gülüyon anneeeeee diyor iyiki eşim yok evde bu karı iyice manyadı derdi

SsİiVvAaSsLlIı
16.12.2009, 18:59
hay Allahım ya gülmekten krize gircem bugün :)))))))

gönlüm58
16.12.2009, 19:08
Azda gamsız olun napıyım yeter neki iş iş iş iş.Ayten abla ben zaten normal degildimki...:)

ayten58
16.12.2009, 19:19
vaşşş anladım canım bah saa bir edirese veriyim benim eski dohdurum gerçi delilerle uğraşmahdan oda gafayı yemiş emme genede iş gorür sami akkuş iyi tamircidir gerçi bende ecik hasar bırahdı emme genede idare ediyom gız şukür hadi anam anca gidersin

gönlüm58
16.12.2009, 22:25
Yok canım Orhan Dogan süper...:):)

klozet_kapagi
17.12.2009, 00:18
haaahh bu metin tam benlik ... temizlik hastalarına acıyorum...

klozet_kapagi
17.12.2009, 00:27
Kürt ulusu diye bir ulus yok
Son günlerde yoğunlaşan bir Kürt açılımı sözü gündemde! Öylesine ki; yüzyıldır ABD’nin İngiltere’nin İsveç’in, Fransa’nın, Ermenistan’ın, İsrail’in yapamadığını Türkiye’ye yaptırmak istiyorlar. Ne mi yaptırmak istiyorlar? Kürt ulusu yaratmak! Peki böyle bir ulus var mı? Kürt ulusu diye bir ulus yok.. Nasıl mı yok? Bakın; İngiliz muhipler cemiyeti, Kürt teali cemiyetinin 1900’lü yıllardan başlayan çalışmaları var. Paris, Oslo, Erivan, Vatikan, Telaviv’de Kürdoloji Enstitüleri kuruldu. Yıllardır çalışmalarına karşın bir Kürtçe gramer, sözlük ortaya koyamadılar..Erivan’ın geçen yıl çıkardığı sözlük Türkçe, Arapça, Farsça ve yerel dil karması.Kuzey Irak’ta, dünün teröristleri Talabani ve Barzani aşiretleri birbirini anlamıyor. Arapça ortak dil.ABD, İsrail, İngiltere bir türlü ortak dil gerçekleştiremedi. AKP; Türkiye’de güneydoğu da Kürtçe kursların açılmasına izin verdi. Açılan tüm kurslar katılım olmadığı için kapandı. Neden Çünkü ortak bir dil yok. Güneydoğu kökenli sanatçılar kasetler yaptılar, okunmadı, satılmadı, vazgeçtiler. TRTŞeş büyük bir gösteri ile açıldı.. Kırmançça’nın Diyarbakır ağzıyla yayınını kimse anlamadı. Diğer lehçe Zaza’ca yayına koydular yine izlenmedi..DTP; TBMM’de basın toplantısıyla Kürtçe gazete çıkardık dediler. Satılmadı okunmadı anlaşılmadı, satılmadı.Terör örgütünün anlaşma dili Türkçe.. ROJ TV birçok lehçede yayın yapıyor ama genel yayını Türkçe. Peki ama neden? Çünkü; Kürtçe diye bir dil yok. Sadece bölgede farklı topluluklar var. Zazaca, Kırmançça, Solhanice, Dimillice, Bohtanice var. Ve her biri bir diğerini anlamıyor, birkaç kelime dışında! Şimdi siz hangi dilden, hangi ulustan bahsedeceksiniz! Sonra da çıkmışlar; Kürt açılımı diyorlar. Neyin açılımı bu? Türkiye’de yüzde 6’lık topluluk o da kendi aralarında bütünlük taşımıyorsa neyin açılımı olacak bu?

bu doğruu.. süper bilgiler...

gönlüm58
17.12.2009, 11:32
Klozet kapagı canım,sen bu resimleri çok arıyormusun?:):)

altuntas58
17.12.2009, 11:53
Klozet kapagı canım,sen bu resimleri çok arıyormusun?:):)

Ben klozet kapağını iyi tanırım kendisi çok ilgin bir kişiliğe sahiptir:D bu resmin bence hiç bir mahzuru yoktur

gönlüm58
17.12.2009, 11:56
Ben klozet kapağını iyi tanırım kendisi çok ilgin bir kişiliğe sahiptir:D bu resmin bence hiç bir mahzuru yoktur

Çok uçlarda yaşadıgı belli,sadece merak ettim abi nerden buluyor.:)Adını bilsek iyi olur klozet kapagı demek az tuhaf oluyor...:):):)

altuntas58
17.12.2009, 12:09
Çok uçlarda yaşadıgı belli,sadece merak ettim abi nerden buluyor.:)Adını bilsek iyi olur klozet kapagı demek az tuhaf oluyor...:):):)

Kendisi benim çok yakınımdır öğretmendir çok renkli kişiliğe sahip daha ondan ne gördünüzki asıl ilginclikler geride bekleyin göreceksiniz adını kendisi acıklasın ben karışmam

gönlüm58
17.12.2009, 12:15
O zaman bekleyip görelim...:):):)

seva
17.12.2009, 13:35
Kadın değerli bir varlık anadır bacıdır abladır kardeşdir teyzedir haladır..

klozet_kapagi
17.12.2009, 23:30
O zaman bekleyip görelim...:):):)
adım aslı... :D :D :D bu resimleri değişik forum sitelerinden buluyorum. özellike rock metal siteleri

goramaz
26.12.2009, 18:58
medrelserimizin mimarisine ve kullanılan malzemelerdeki estetiğe bakıp da atalarımızın önünde saygıyla eğilmemek mümkün değil.

bazen düşünüyorum da çocuklarımıza zamanımzdan ne kalacak diye hiç bir şey bulamıyorum.

küyüphanelerimiz, üniversitelerimiz, okullarmız, is merkezlerimiz,camiilerimiz evlermiz hepsi beton...Tıpkı ruhumuz gibi...sıcaklıklarını çekiciliklerini kaybetmiş durumda..

Abdurrahman 58
01.03.2010, 09:38
bu saçmalığı kim yaptıysa derhal düzeltsin! Asrın yesevisi Seyyid Ahmed Arvasi hocamız için açtığımız konuya başka konuları neden ekliyorsunuz! sessiz durdukça iyice işi bozutuyorsunuz! düzeltin şu saçmalığı