PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ahiret için yatırım


bayatlı kenan58
23.07.2008, 18:04
Sual: Ahirete yatırım için, hangi cins hayır hasenata ağırlık vermeli?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Farz ibadetin yanında nafile ibadetlerin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla kadar bile değildir. Melun şeytan, müminleri aldatarak, farzları küçük gösteriyor. Nafilelere yol gösteriyor. Zekat yerine nafile sadakaları güzel gösteriyor. Halbuki, zekat niyeti ile fakire bir altın vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevaptır. Çünkü zekat vermek, farzı yapmaktır. Zekat niyeti olmadan verilenler ise, nafile ibadettir. (1/29)

Farzın önemi, hiçbir sünnetle, nafile ibadetle asla mukayese kabul etmez. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizi]

Dikkat edin, farz orucu kaza ediyor, oruç borcundan kurtuluyor ama, farzı zamanında yapma sevabına kavuşamıyor. Hatta ömür boyu nafile oruç tutsa da, bir farzı zamanında yapma sevabına kavuşamıyor. Farzın ne kadar önemli olduğunu bu hadis-i şerif açıkça bildiriyor. O halde nafile değil de, farz olan bir ibadeti tercih etmek gerekir.

seva
10.10.2008, 17:49
Fani olan bu dünyamızda huzurlu yaşayabilmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Yapmalıyız da. Peki içinde ebedi kalacağımız ahiret yurdumuz için gereken yatırımları yapıyor muyuz?


İnsan, çok garip bir varlık. Bir misafir olarak gönderildiği bu dünyada sanki devamlı surette kalacakmış gibi hareket ediyor. Dört elle sarılıp bir an önce dünyasını mamur edebilmek, günümüzdeki argo ifadesiyle köşeyi dönebilmek için var gücüyle çalışıp çabalıyor. Hatta bunun için çoğu zaman sabırsızlık gösterip acele ederek kısa yoldan mal-mülk sahibi olabilmek adına yanlış yollara bile girebiliyor. İnsanın bu hali, `İnsan (karakteri gereği) aceleden (acele hareket etme duygusuyla) yaratılmıştır.` (Enbiya, 21/37) ayet-i kerimesini ne de güzel doğruluyor. Bunu derken `İnsan çalışmasın, miskin miskin otursun` demek istemiyoruz elbette. Ancak, fani olan bu dünyasını mamur etmek için acelecilik gösteren ve bu konuda gösterilmesi gerekli olan gayretten asla taviz vermeyen insanoğlu, asıl gideceği yer olan ahiret yurdu için de aynı aceleciliği göstermelidir. Dünyamızı kazandıracak işlerimize dört elle sarılırken, ahiretimizi kazanacağımız işlerimizi ise `Daha yaşım genç. Hele biraz daha zaman geçsin, ileride yaparım, ederim.` gibi ifadelerle erteleyip geçiştirebiliyoruz. Böyle bir yaklaşım, bizim adımıza büyük bir kayıptır.


Zira dünya işlerine ahireti unutturacak kadar dalma, insanı yapması gerekli olan ibadetlerden de soğutabilir veya daha iyimser bir ifadeyle insanı ibadetlerinden zevk almaz hale getirebilir. Aynı zamanda mükellef olduğumuz ibadetlerimizi ileriye erteleme neticesinde biriken kulluk borcumuzu yerine getirmekte de zorlanabiliriz. Esasen bunun altında ailedeki kötü örnekler, tembel ve işini erteleyen kimselerle arkadaşlık etme, irade zaafı, Allah`ın af ve mağfiretine güven, başkaları tarafından eksikliklerinin hatırlatılmaması, günah ve isyana dalma gibi sebepler yatıyor. Öyleyse ne yapmamız gerekiyor, bu hastalığı nasıl tedavi edebiliriz?