PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : DILEK


ayparcam
28.07.2008, 12:50
bir yuva dilegim simsicak olsun
anne kus yuvasinin sicakliginda
bir cift goz bakacak olsun
ceylan bakisinin sicakliginda

bir sicak merhaba can verir bana
karsilik verip " merhaba " demek
icimi isitir gulen bir bakis
ayrilip giderken "elveda" demek

sevgimi tazeler gunun dogusu
gokyuzunde bir cift kusun otusu
bir genc kizin gun dogarken uyusu
sabah gunesinin sicakliginda

sicak bir corba, bir icim su
haz verir gonlume lokma tadinda
bir bardak sicak cay bir fincan kahve
dostlar sofrasinin sicakliginda

halime yanarim ben kendi halime
bir bulut altinin golgeliginde
annemi ozledim " off" bugun yine
sila hasretinin sicakliginda

yanasica gonul olmaz olaydin
sevgiyi inanci bilmez olaydin
guzeller tadini sinmez olaydin
kavruldun kor askin sicakliginda

bir dilegim var bir tek dilegim
o yuce MEVLA'NIN ulu katinda
alsin su gonlumu alsinda benden
yanmasin sevginin sicakliginda

silayi andigim yalniz geceler
sicak hayallerim uyutur beni
gurbette kaldigim bunca seneler
bitmiyor cehennem sicakliginda

yazan Sivas altinyayla ilcesine bagli basyaylali MEHMET SIMSEK 24-05- 1991

kabri nur mekani cennet olur insALLAH

Kardelencicegi
17.06.2009, 19:46
Açık”ta bırakılmış kadınlar…



[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Kalabalıkta özellikle o dikkat çekiyor. Yakası açık bırakılmış, kolları kısa
tutulmuş, eteğinin ucu hayli yukarıdan kesilmiş, beli iyice daraltılmış
elbisesi değil dikkat çeken.
Elbiseden taşan beden parçaları.. O elbiseyi
özenerek seçmiş olmalı. “Üzerinde güzel duracak” demiş olmalılar. “Bana
yakışacak” diye umutlanmış olmalı. Ama hoyrat bakışlar, elbiseyi değil,
elbiseden arta kalan kısımları süzüyor.


Öylesine yok gibi ki elbise hepten

çıplak kalmak istediğini haykıran bedenin üzerinde “engel” gibi duruyor.
Bedenin tamamlayıcı parçası değil, “fazlalık” gibi görünüyor.
Bakılsın diye oradaydı bedeniyle. Bakıldıkça varolacağına inandırılmıştı.
Bir tür bakılma açlığı ile donanmış olmalıydı. Farkında olmadan, diğer
gözlerin “nesne”si haline getirilmişti. Öyle bir nesne ki, üzerine bakış
düşmediğinde karanlıkta kalıyordu. Gözler üzerinde olmadığında kıymetini
kaybettiğini sanıyordu.
Gözlerin kayması için açıkta bırakılmış bir bedene, teşhir etme niyeti de
eşlik ederse,-bu niyetle bakılanın gözleri de sizin bakan gözlerinize
kilitlenmişse- kendi içinde tutarlı bir sahne seyredersiniz.
Seyredilmek
isteyen bir ruh ve seyredilen bir beden, birbiriyle yan yana, kardeşçe
oturuveriyorlardır: Sorun yok gibidir. Ama çıplak bırakılmış bedene,
içindeki ruh başka telaşlar peşinde koştururken gözünüz kaydığında, mağdur
edilmiş bir beden buluyorsunuz karşınızda.
Uçağa yetişme telaşının sardığı,
tatilden dönme hüznünün hükmettiği bir ruhun ardı sıra yürüyen, hâlâ daha
plaj kıyafetine takılmış bir beden, gözünüzün önünde, birden bire
çıplaklaşıyor, topraklaşıyor, et ve kemik soğukluğuna düşüyor. “Açılmış”
değil “açıkta bırakılmış” oluyor.
Onu o çıplaklığa özendiren tüketim mekanizmalarıyla paketlenmiş, onu açıklık
içinde utanmaktan alıkoyan ısrarlı teşviklere sarılmış bir cesedi sürüklüyor
ardı sıra. Kadın bedeninin özellikle sivriltilmiş bir kaç detayına
indirgenmiş bir kişilik sergisine icbar edilmiş, zorlanmış, itilmiş oluyor.
Özel bir insan olarak yaratılmış, yüzü özel, duyguları biricik, kalbi
bi’tane, varlığı müstesna bir kadını, “her kadın gibi” eyleyen, “herhangi
bir kadın” gibi “den den”leştiren, sıradan bir serinin modüler parçası kılan
sürecin ucuna yerleşiyor: Kalça hareketleri kadar var olan bir kadın. Göğüs
dekoltesi kadar öne çıkan bir kadın. Yüzünden çok belden aşağısı muhatap
alınan bir kadın. Kişiliği dişiliğine kilitlenmiş bir kadın.
Mağlup, mağdur, mazlum o. Kendi rızasının şimdi ve burada olması bir şeyi
değiştirmiyor. Kendi rızasını iptal eden, kendi iradesini unutturan, utanma
duygusunu uykuya yatıran hayli uzunca, karşı konulmaz ve sistemli bir ikna
sürecinin kurbanı..
Ara sıra, varlığını hatırlatan o kadınsı irade, o utanç
duygusu hiç uzamayacak eteğini refleksif bir hareketle çekiştirtiyorsa da
ona; nafile. Bedeni üzerine yapışmış gözleri kabullenen, yaban bakışları
evcilleştiren bir çaresizlikle oturduğu yerde oturtuyor onu görünmez bir
iktidar. Alnına boncuk boncuk dizilmeye hazırlanan utancını müşfik bir el
hareketiyle siliveriyor. Bir anda çıplak olarak yakalandığını hissettiği o
nadir şaşkınlık anlarında gözlerini kurnazca kapatıveriyor. Sakinleştiriyor
onu, uysallaştırıyor, hırçınlığını gideriyor.
Kendinden uzağa düşürüyor kadını çıplaklık. “Kendine özel”, “sahici” ve
“sahih” bakışlar arıyor boşuna. Baştan ilan edilmiş bir sadakatsizlik vardır
çıplak bedende.. “Bakan sadece sen değilsin ki bana!” “Ben bütün bakışlara
açı(ğı)m.” “Bunca bakanım var benim.” “Sen de kim oluyorsun?” Galip gibi
duruyor ama mağlup. Zulmediyor görünüyor ama mazlum. Kadir kıymet bilmiyor
ama kadir kıymeti de bilinmiyor. Mağdur ediyorken mağdur ediliyor.
“Açık”ta bırakılmış kadın, sırf şehvet üzerinden tanımlanıyor. “İnsan”da
olan ama tümüyle “insan” olmayan bir şehvet üzerinde dikelmeye zorlanıyor.
Böylece, “dişi” yanı “kişi” yanına galip getiriliyor. Olan “kişi”ye oluyor.
Önce ve hep “insan” olan kadın, bedeninin kıvrımlarına sürgün ediliyor,
teninin sığlıklarında hapis tutuluyor. Kadın ruhu, kadın bedeninin altında
eziliyor.
Örtünmek, kişiliğini dişiliğinin üstüne koymaktır. Kendini sonsuza
saklamaktır. Kadınsı merhameti, kadınsı inceliği, kadınsı zerafeti ipekten
tüller ardına saklayıp inci gibi büyütmektir örtünmek.
“Tesettürsüzlük
nedir?” diye sorsaydınız bana, “Kadının dişiliğini kişiliğinin önüne geçiren
her haldir” derdim… Bir “kişilik tutulması”… Bir “kadınlık eklipsi”…
Ay tutulur ya hani dünyanın gölgesi üzerine düştü diye. Dişiliğin kişiliği
gölgede bırakıp kadın ruhunu gözden kaçırdığı bir tür eklips hali bu..
Saçları kapatmaktan fazlası: Kadın ruhunun bedenle kapatılması….............


Alinti.

altuntas58
17.06.2009, 19:52
Güzel paylaşımlarınız için teşekkürler

bahar5834
17.06.2009, 20:13
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Bir Dilek Tuttum Gönül Bağımda
Seni Aradım O Kayıp Yarınlarda
Bir Dilek Tuttum Gönül Bağımda
Seni Aradım O Kayıp Yarınlarda

Tek Çarem Senmisin Yar Her Gün Üzersin
Bumu Senin Sevgin Halin Benliğimi Unuttum
Ben Benden Olmuşum Sen Meğer Bir Değil Yoksa Halin
Artık Konuşma !

İnanmak Zor Benmiyim Bu Haldeki
Her Mevsim Baharımda Binbir Kır Çiçeği
Dur Sakın Sarılma Kokun Siner Kanıma
Dur Sakın Konuşma Yar Gözümden Anla

İnanmak Zor Benmiyim Bu Haldeki
Her Mevsim Baharımda Binbir Kır Çiçeği
Dur Sakın Sarılma Kokun Siner Kanıma
Dur Sakın Konuşma Yar Gözümden Anla
Off Dur Sakın Sarılma Kokun Siner Kanıma
Dur Sakın Konuşma Yar Gözümden Anla....

Salim58
18.06.2009, 09:17
sicak bir corba, bir icim su
haz verir gonlume lokma tadinda
bir bardak sicak cay bir fincan kahve
dostlar sofrasinin sicakliginda

halime yanarim ben kendi halime
bir bulut altinin golgeliginde
annemi ozledim " off" bugun yine
sila hasretinin sicakliginda

yanasica gonul olmaz olaydin
sevgiyi inanci bilmez olaydin
guzeller tadini sinmez olaydin
kavruldun kor askin sicakliginda

bir dilegim var bir tek dilegim
o yuce MEVLA'NIN ulu katinda
alsin su gonlumu alsinda benden
yanmasin sevginin sicakliginda

bahar5834
18.06.2009, 09:57
Mutlu aşk yoktur sevenler ateşe yürür bile bile
Bir dilek tut bari benim için sadece huzur dile
Hadi bi güzellik yapta efendi gibi git yoluna
Git istediğini sev istediğini al koynuna
Aşk değil bu can çekişmek ne uğruna
Nihayet demir attım kalbi kırıklar koyuna
Mutlu aşk yoktur sevenler ateşe yürür bile bile
Bir dilek tut bari benim için sadece huzur dile
Dün sabah saksılara sakız sardunya ektim
Sigarayı bıraktım temiz havayı içime çektim
Resimlerimize baktım bi sade kahve içtim
Düşündümki dünyaya gelirken de tektim
Mutlu aşk yoktur sevenler ateşe yürür bile bile
Bir dilek tut bari benim için sadece huzur dile

Salim58
18.06.2009, 10:01
Ey gördüğü güzele takılıp kalan kişi! Onun sûretini görüyor, mânâsından, yâni, ahlâkının güzel mi, çirkin mi olduğundan gâfil bulunuyorsun. Eğer akıllı bir adam isen sedefteki inciyi bul .

• Dünyadaki kalp sedefleri, yâni, bedenlerimizin hepsi de can denizinin feyzi ile diridir.

• Ne vakte kadar testinin şekli, biçimi ile üstündeki nakışlarla oyalanıp duracaksın? Testini şeklini, nakşını bırak da içindeki suyu ara.Yani, insanların güzelliklerine, dış görünüşlerine bakma da ahlâklarına, huylarına, tabiatlarına bak.

• Ama her sedefte inci yoktur.Gözünü aç da her birinin gönlüne, içine bak.

• Onda ne olduğunu, bunda ne olduğunu ayırt et.Çünkü, o değersiz biçilmez inci, pek az bulunur.
Bir bak…nohut, tencerede ateşten zebun oldu mu yukarıya doğru sıçramaya başlar. Tencere kaynamaya başlayınca nohut, tencerenin üstüne fırlamaya, yüzlerce coşkunluk göstermeye koyulur. “Neden beni ateşe attın, kaynatıyorsun.. mademki satın aldın, neye bu hallere uğratıyorsun” der. Nohut pişiren kadın da nohuda kepçeyle vurup der ki: “Yok.. güzelce kayna, tencereden çıkmaya kalkışma.” Seni sevmediğimden, senden hoşlanmadığımdan kaynatmıyorum seni ki… bir zevke, bir çeşniye sahip ol da. gıda haline gel, yen, cana karış diye kaynatıyorum. Bu imtihan, seni horlamak için değil! (Mesnevi III,

Cefaya uğrayıp cilalanacağı zaman kaçan, sonra da safa dileyen kişiye şaşarım doğrusu.

Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!(Mesnevi III, 4008)

Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir.

Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.

Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.
Güneş gibi ol şefkatte,merhamette.

Gece gibi ol ayıpları örtmekte.

Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte.

Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette.

Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette.

Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.

Tenini besleyip değiştirmeye bakma,çünkü o sonunda toprağa verilecek bir kurbandır.

Sen gönlünü beslemeye bak!

Yücelere gidecek şereflenecek odur...

Mevlana
__________________