PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ne mutlu senin gönlüne düşene..


MeLody58
22.04.2009, 15:15
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Ey en Sevgili'den lütuf Sevgili!.. Dudaktan dökülen sözle, kalemden süzülen satırların, sadra doğan muhabbetle olan sıcak bağını hesaba katarak, kelâmımın Senin katındaki aczi altında ezilerek şunları diyebilirim ki;

Sen latîf olan ALLAH'ın, yerini kimsenin dolduramayacağı, paha biçilmez bir lütfusun bize. Sen lütufların en yücesisin, en güzelisin Sultânım! Bizi, Sen'in ümmetin olmakla şereflendiren ALLAH Teâlâ'ya, yarattıkları adedince hamdolsun!..

Hazret-i Sevban kadar sevemesem de Sen'i, muhabbetine tâlip, muhabbet duyduklarının dostu olma yolunda tökezleye tökezleye gelmekteyim Sana doğru.

Ne acıdır ki, eskiden muhabbet sadırlardan satırlara nakşedilirken, şimdilerde satırlardan sadırlara terfî etmeyi bekliyor. Gönlün muhabbetinle hemhâl olması ise; ancak muhabbetinin hakkını verip mübârek ahlâkınla ahlâklanmaktan geçiyor.

Zâtının aşkıyla yanıp tutuşan ve lütfuna nâil olan şâir Nâbî kadar dökemesem de muhabbetimi satırlara, sadrım Sen'in aşkının nûrunu dağıtıyor tüm varlığıma. Hasretin gözlerimden döküldüğünde, gözyaşlarımı Fuzûlî'nin gönül testisiyle Sana göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden, Efendim.

Endülüs'ten Bağdat'a gelip, evinin çevresi karantinaya alınmış hocasının kapı aralığından mübarek hadîs-i şeriflerini öğrenmek için dilenci kılığına giren, aşkına bürünmüş Bâkî bin Mahlet'i duyduktan sonra, Cumâ'ları Sana salât ü selam getirenlerin yüzlerini bizzat gördüğün haberiyle sarsılıp utanıyorum.

Ey kalplerin tabîbi!.. Şahsınızda, Sizi Yaratan'ın Zâtına -celle celâlühu- hürmet gösterip, mübârek hadîs-i şeriflerinizi nakletmek için, bulunduğu mekânda en yüksek yere çıkmayı, edebin bir gereği olarak gören bir ecdâda sahipken, bu güzel fazîletlerin kalıntılarıyla diri tutmaya çalıştığımız mâneviyâtımızın tekrar yeşermesi için ne olur bize duâ edin! Bizlerin “az”lardan, müjdelediğin “garip”lerden, “mukarrebûn”dan olmamız için şefaatini lütfet.

Kutlu müjdene nâil olmak için ömrünün son demlerinde İstanbul'un İslambol diye anılmasına vesîle olan fethe ilk adımı atanlardan Ebû Eyyûb el-Ensarî gibi İstanbul'u mânevî açıdan yeniden fethetmemiz, tekrar ümmet bilincini, İslâm kardeşliğini kazanmamız için kerem edip, sünnetinle yol göster bizlere!..

Muhabbete en çok lâyık olan beşer Sen'sin. Senin sevgini, başta kendi gönlümüzde ve tüm insanlığın gönlünde, İslâm\'a hizmetçi olarak diri tutmamız için, Sana “Habîbim” diyen Vedûd olan ALLAH'tan yardım diliyoruz. Çünkü Sen'i lâyıkıyla sevmek, Sana “Sevgilim” diye hitâb eden Rabbimizi de lâyıkıyla sevebilmeye bir vesîledir diye ümid ediyoruz.

Sultanım, bizi cürmümüze rağmen sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir ki; bizden daha bahtiyarı olmasın dâreynde!

Hiçliğinin dahî idrâkine varamamış bu âciz kul, Senin yaratılışının en önemli harcı olan muhabbetle, gönülden gönüle Sana -âdetâ- lehimlenmek ister! Şefaatinle ferahnâk etmezsen eğer, hâlimiz nice olur Efendim!

Raûf! Ne mutlu Sen'in kalbine düşene, ne mutlu kalbine Sen düşene!!!

Ne olur bizlere şefaat eyle!

Sultanım!..


* * *
Canımı, cânân eğer isterse minnet cânıma
Can nedir kim, ânı kurban etmeyem cânânıma


* * *
Sultanım, Seni sevdikçe daha çok tanıyor,
Tanıdıkça daha çok seviyorum…



Göz, neyi görürse, akıl onun derdine düşüp onunla meşgul oluyor..

Öyleyse, ey göz, güzel bak !..

Sen güzel baktıkça, güzeli gördükçe, kainatın sayfaları açılacak bir bir önüne..
Sen bakmaman gerekenlere baktığında, yorulacak akıl ve kalp.Gayenin önünü toz kaplayacak..

Kulak, işittiği sözleri tekrarlıyor..

İşitilenlerden akla bir yol gidiyor sanki ve gereksiz her söz, o yolda ilerleyip, beyin kıvrımlarında yerini alıyor..

Öyleyse, ey kulağım, kötü şeyler işiteceğini bildiğin yerden kaç..Gıybet ve dedikoduya kapan..


Eller ve ayaklar, her gün türlü işte çalışıyor..Gidilmesi yere götürmeyip uzanıveriyor bazen ayaklar bir yerlere..

Bazen, eller, vermesi gereken yere uzanmıyor..Geri çekiliyor..

Öyleyse, ey el, “veren” ol..Ve ey ayak, en güzel yerlere taşı bu bedeni..

Kalp, neyle doluysa, ameller de o yönde oluyor..Kalbin ne kadar kısmını boş sevgiler kaplıyor?Sevgilerin esas sahibine yönelmeyince, bir yük oluyor kalp..

Ey kalp, seni Yaratan’dan çok sevebileceğin kimse var mı?…

Akıl…Güzelliklerin de, kötülüklerin de gerçekleşmesinin önceki durağı..İradeyle yönlendirilen, niyetlerle anlamlanan ameller…

İşte ey aklım, düşünmektir mesleğin.. Tefekkürdür emelin..

Hayrı ve iyiyi hayal etmekte, hayra karar vermekte, iradene hakim olmakta, yani senin işleyişinde belirleniyor her şey..Çizgiler böylece çiziliyor..

Dil, türlü tatlarla mütelezziz..Türlü kelamlarla müteellim..
Bazen, dökülen kelamın her biri ayrı bir tohum, ayrı çınarlar yetiştirecek..
Bazen, ağır bir yük olarak inecek insanların kalbine kırıcı sözler..

İşte, ey dil!… Sarf ettiğin sözleri koru…Hayra dön, şerde tutul..

İyi tad.. Fabrikanın yasakçısı hükmünü koru..

Bütün âzâlarımızın her daim şükrünü edâ edebilme duâsıyla…!

seva
22.04.2009, 15:24
Ey kalplerin tabîbi!.. Şahsınızda, Sizi Yaratan'ın Zâtına -celle celâlühu- hürmet gösterip, mübârek hadîs-i şeriflerinizi nakletmek için, bulunduğu mekânda en yüksek yere çıkmayı, edebin bir gereği olarak gören bir ecdâda sahipken, bu güzel fazîletlerin kalıntılarıyla diri tutmaya çalıştığımız mâneviyâtımızın tekrar yeşermesi için ne olur bize duâ edin! Bizlerin “az”lardan, müjdelediğin “garip”lerden, “mukarrebûn”dan olmamız için şefaatini lütfet.


Sultanım, bizi cürmümüze rağmen sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir ki; bizden daha bahtiyarı olmasın dâreynde!

Yâ Raûf! Ne mutlu Sen'in kalbine düşene, ne mutlu kalbine Sen düşene

ALLAHIM.bizlere senin sevdiğin paeygamberimizin sevdiği kulların gibi yaşamayı nasip et.Kalplerimizden silme sevgini ve senin sevdirdiklerini.amin