PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : okuyupta unutamadığınız kitap nedir?


suzii
04.05.2009, 08:19
:) herkes mutlaka bir kitap okumuştur. bu kitaplardan okuyupta unutamadıklarınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?

ben o kadar çok kitaptan etkilendim kihangisini yazsam diye düşünüyorum.Köse Kadı Uçtaki Adam Baba ve Piç Aynada Batan Güneş Toprak Ana Suç ve Ceza İvan İlyiçin Ölümü Sergüzeşt...

barikat58
04.05.2009, 08:22
Emine şenlikoglu-Ben kimin kurbanıyım

Tuuba1012
04.05.2009, 09:22
ADI AYLİN-Ayse Kulin
unutlmayacak kadr ii değil ama nedense bu:)

sibelYILMAZ
04.05.2009, 09:28
Bende kitaba düşkün olan biri olarak çok kitap okudum makber gülü diye bir kitap var zeki saylam o çok akıcıydı 2 akşamda bitirmiştim öbür türlü okuduğum her kitabı beğenerek ve inceleyerek okurum...

Kardelencicegi
04.05.2009, 09:30
Okudugum Kitaplar.

Resat Nuri Güntekin.
Calikusu.
Dudaktan kalbe.

Kerime Nadir
Gelinlik kiz.
Saadet Taci
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Geciken Müjde.

Halit Ertugrul
Kendini arayan Adam
Aysel
Canan..

Huzur Sokagi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Sule Yüksel Şenler.
{Okudugum tarih 2002}

El kizi
Orhan Kemal
{Okudugum tarih 1992}

Oya Baydar
Allah cocuklari unuttu.


Mualla Uzmay
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Yas 17.
Okudugum Tarih 1984.

Liste uzun oldu kusura bakmayin daha cok var.

goramaz
04.05.2009, 09:31
simyacıyı unutamıyorum

suzii
04.05.2009, 23:02
aslında etkilenmediğim kitap yok ama şunları da eklemeliyim ki Hüseyin Nihal Atsız'ın Bozkurtları Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor gerçekten her TÜRK' ün ve kendini TÜRK hissedenlerin okuması gereken bir kitap

Sivaslisandy-58
05.05.2009, 01:24
BÜTÜN NOSTALJI KITAPLARINI OKUDUM siyah beyaz filmlerin
SON OLARAKDA;YÜREGININ GÖTÜRDÜGÜ YERE GIT,yazari susanna tamaro
ve HITLER`in kitabi özel ve gercek anilari hitler`in ve otto güncshe`nin birde w.stalin`in.
ve musa daginda 40 gün yalanda olsa bu hikaye almanlarla tartismayi seviyorum hakliyim kararliyim:Dve osmanli tarihini okumaya not almaya devam ediyorum bunuda tartisacagimiz icin birde ermeni diyasporasi tabi"durmak yok biz avrupayi baska yoldan fetih edecegiz :D

Klimasuyu
05.05.2009, 01:29
Boğazdaki kırmızı köşk Nermin VAHİD...............

tatli-dilli
09.05.2009, 08:07
Simyaci muhtesem bir kitaptli,
bu yazarin Paulo Coelho'nun daha bir cok güzel kitabi var,
bende yaklasik bir 8-10 kitabi var seviyorum bu adamin tarzini.

Su an okudugum ve hayran kaldigim bir kitap var herkese tavsiyemdir:
Gönül Tahtimizin Essiz Sultani "Efendimiz" Yazari: Resit Haylamaz...

ABDULLAH DUMAN
09.05.2009, 09:20
yazarını unuttum ama Babasının oğlu diye bir kitap okumuştum çok güzeldi

beyza66
09.05.2009, 10:17
ahmet günbay yıldız - seni unutmaya gücüm yetmedi

ayten58
09.05.2009, 10:25
benim kendime ait bi küçük kütüphanem var ve tarih okumaya bayılırımokumayı çok seviyorum okuduğum kitapların sayısını bilemiycem ama unutamadığım seksenli yılların başında avukatım rahmetli hikmet dumanın kitaplığında dikkatimi çeken üç kitap gördüm ve aldım getirdim üç cilt bi başladım okumaya kafamı kaldırmadan bir cildi bitirdiğimi unutamam ve üç kitap üç gün sürdü dördüncü cildini haala ararım biliyomusunuz ama bulamıyorum
çok ama çok etkilenmiştim adı allahın gazapları harika bi kitaptı sizin akuduklarınız bende mevcut şu an okuduğum kitapsa efendi adı birinci ciltteyim henüz

güleyşa_58
09.05.2009, 10:32
Ben de çok kitap okudum, hatta tarihi kitapları zorla okutturdukları için pek bi tat alamadım. Ama Halit Ertuğrul'un ŞARK KIZI ve Üstad Necip Fazıl'ın ÇİLE'si vazgeçilmez...

Arif Coşkun
09.05.2009, 10:43
"İki yeşil su samuru" Buket Uzuner

Bu kitabı bir arkadaşımın tafsiyesi üzerine okumuştum. Bu kadar zaman geçmesine rağmen unutamadım. Harika bir kitap.

seva
27.05.2009, 13:20
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

Takdim
Özürlülüğün mahiyeti, eksiklik duygusu ile pekiştirildiğinde farklı bir boyut kazanır. Bu durumda var olanların değeri, mevcut fizikî, sosyal, zihnî ve manevî kapasitelerin önemi ve faydası da tam olarak anlaşılamaz. Özürlülük konusuna böyle olumsuz bir anlam yükleyen bir özürlü, mevcut kapasitesinin gelişiminin önüne bizzat kendisi engeller çıkartmış olur. Böyle bir duygu, günlük hayat akışının estetiğini ve etkinliğini bozacağı gibi, kişisel gelişimi ve başarıyı da zedeler. Hâlbuki özürlülük meselesine farklı bir açıdan bakabilen ve pozitif bir düşünce geliştirebilen birçok özürlü, sahip oldukları imkânları bir nimet olarak görmüş ve özürlülüklerine rağmen azmederek değişik alanlarda üstün başarılar elde edebilmiştir.

Diğer taraftan toplumun büyük bir kesimi de özürlülüğe, fizikî, ruhî ve zihnî yönleriyle kalıcı ve bariz bir noksanlık olarak gördüğü için, genelde negatif bir anlam yüklemektedir. Ancak özürlü olan kişi söz konusu olduğunda aynı kesim konuya genelde daha objektif, merhametli ve duyarlı yaklaşmaktadır. Özürlülük, hastalık ve yaşlılık hakkında kaygılarımızı belirtmek, kötü şeyler düşünmek ve bunları dile getirmek her ne kadar olağan karşılanıyorsa da, özürlü, hasta ve yaşlı kişiler hakkında aynı negatif düşünceler beslemek her zaman o kadar kolay olmamaktadır. Kendisi de özürlü olan Prof. Günther Cloerkes’in “Özürlülerin Sosyolojisi” kitabında tespit ettiği gibi, özürlülük (engellilik) olgusu ile özürlü kişiler arasında zihnimizde oluşturduğumuz farkı, belki de özürlülerin elde ettikleri ve edebilecekleri başarılarıyla ortadan tamamen kaldırmak mümkün olacaktır. Özürlülüğün mutlak anlamda bir engellilik durumu olmadığını, kitapta tanıtılan meşhur ortopedik özürlülerin hayat hikâyelerinden görmek mümkündür.

Özürlülüklerine rağmen engelleri aşabilen ve hayatta kendi kendine yeterli olabilen özürlüler, toplum tarafından her zaman takdir görmüş ve görmektedir. Dolayısıyla toplumsal boyutuyla özürlülük, çoğu zaman bizzat özürlülerin özürlülüklerini algılayış biçimine ve davranışlarına göre şekillenen sosyal bir olgudur. Toplumsal beklentilerin üstünde başarılara imza atabilen özürlüler, belki de bundan dolayı halkın teveccühünü kazanmakta ve “kahraman” veya “meşhur” olarak ilan edilmektedir. Genel anlamda özürlülere fırsat eşitliği verildiğinde ve onları çevreleyen engeller ortadan kaldırıldığında her özürlü, “meşhur” olmasa da en azından bu başarı kervanına katılma şansına sahip olacaktır.

Kitabımızda biyografik özellikleriyle birlikte yer alan “Meşhur Ortopedik Özürlüler”, her ne kadar siyaset, bilim, edebiyat ve sanat gibi değişik alanlarda iz bırakmışlar ise de kahramanlaştırılmadan mümkün mertebe oldukları gibi tanıtılmıştır. Hayat hikâyeleri, şahsî özellikleri çerçevesinde güçlü ve zayıf yönleri ile birlikte bir bütünlük içinde değerlendirilmiştir.

Geçmişten bugüne kadar şu veya bu şekilde ün yapmış ortopedik özürlüler (sakatlar), elbette sadece bu kitaptaki şahsiyetlerden ibaret değildir. Biz burada sadece hayatlarında ibretler ve örnek sahneler bulunan belli başlı olanlardan otuz tanesini seçerek, doğum tarihlerine göre takdim ettik. Bununla birlikte çalışmada kişiler hakkında kuru bir ansiklopedik bilgi vermek yerine, okunup istifadeyi kolaylaştırıcı bir üslubu benimsedik. Her özürlünün hayat hikâyesinin sonunda mevcut kaynakları da ekledik. Bunun yanında hayatta olup da görüştüğümüz kişilerden elde ettiğimiz şahsî bilgilerimizi de yansıtmaya gayret gösterdik.

Farklı ve özel konuma sahip bu renkli portrelerin hayat hikâyelerinin her birisi aslında takdirlerimizi celbedecek kadar ibret dolu hadiselerle doludur. Bazılarının biyografisi müstakil bir kitap olabilecek kadar önemli olduğunu tespit ettik. Mazeret üretmeyen, pes etmeyen, çalışan, çabalayan, birikimlerini ısrarla faydalı alanlarda değerlendirmek isteyen azimli özürlülerden, özürlü olsun veya olmasın herkes bir şeyler öğrenebilir. Problemleriyle baş etmede bütünüyle başarılı olmasalar dahî, verdikleri mücadeleler bile kendi başına takdir-i şayan bir olaydır. Özürlüler arasında öyle tarihî şahsiyetler var ki, özürlülükleri hiçbir zaman ön plânda olmamış. Çalışmaları, eserleri ve başarıları özürlüklerini âdeta arka plâna itmiştir. İlginçtir bunlardan bazıları da özürlülükleri sayesinde daha da popüler hâle gelebilmiştir.

Şunu da belirtmekte fayda vardır: Özürlülükleri sayesinde veya özürlülüklerine rağmen şöhreti yakalamış şahsiyetlerin özel hayatlarını sadece özürlülükleri üzerine bina ederek tahlil etmek, kişilikleri hakkında her zaman doğru bilgilerin elde edilmesini ve isabetli değerlendirmelerin yapılmasını sağlamaz. Haddizatında kişileri sadece özürlülükleri ile özdeşletirerek değerlendirmek bazen yanıltıcı sonuçlara bile sebebiyet verebilir. Bu tespitten yola çıkarak, biz meşhur özürlülerin kişilik oluşumunda etkin rol aldığını düşündüğümüz özürlülük olgusunun dışında özürlülerin içinde yaşadıkları sosyo-kültürel çevre gibi haricî faktörleri de değerlendirdik. Böylece daha kuşatıcı bir özürlü portrenin ortaya çıkmasını sağlamaya uğraştık.

Özürlülük dünyasına damgasını vurmuş kişilerin özgeçmişleri üzerinden kendi hayatımızın bir muhasebesini de yapabiliriz. Bu yönüyle biyografiler, ortak insanî duyguların ve duyarlılıkların ortaya çıkmasını sağlayan bir vasıta olduğu kadar çok katmanlı iç dünyamızı ve insanî duruşumuzu da belirleyen bir ölçüdür. Biyografiler sayesinde hatalarımızı anlayıp bunlardan vazgeçerek, doğruları bulup kişilikli duruşumuzu sağlayarak hayatımıza yön verebiliyorsak sadece kişisel anlamda değil toplumsal boyutuyla da bir adım ileriye gitmiş oluruz. Elinizdeki bu kitap da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Bu vesile ile özürlü olanlarla olmayanlar arasında bir diyalog köprüsü oluşturmanın ötesinde değişik sosyal kesimler arasında küçük de olsa kaynaşmaya yol açan bir katkımız olabilmiş ise kendimizi bahtiyar hissederiz.

Doç. Dr. Ali Seyyar


etkileyici bir kitapti...

ukba
30.05.2009, 02:52
talha bora öge_____denemeye var mısın??

BİR DE HENÜZ ON YEDİ YAŞINDA

Salim58
30.05.2009, 06:09
çok küçüktüm ilkokul yılları bi hikaye kitabı elime geçmişti onu hergün okur yastığımın altına saklar kimseye vermezdim yine çocukluğumuzu hatırladık

LaEdri
30.05.2009, 10:10
Cengiz Aytmatov-Dişi Kurdun Rüyaları ve Gün Olur Asra Bedel asla unutamayacağım kitaplarıdr..

ukba
12.10.2009, 10:21
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])

sayın muhsin yazıcıoğlunun hediyesiydi
günümüzü özetleyen kitap

kronik
12.10.2009, 10:35
ANN CHAMBERLIN

Safiye Sultan I
Hadım edilmiş Bir Aşk






"Safiye Sultan-Hadım Edilmiş Bir Aşk", Osmanlı İmparatorluğu'nun 16. yüzyılına farklı bir ışık düşüren "üçleme"nin ilk cildi.
Bu üç ciltlik romandaki karakterlerin büyük bir bölümü gerçek kişiler, tabii olaylar da öyle. Chamberlin bize Osmanlı tarihinin önemli bir geçiş dönemini bir hadımın ağızından yazmayı tercih etmiş, bunu da, "kadın ve erkek dünyasını aynı anda gözlemleyebilecek olan yalnızca onlardı" diye açıklıyor.
Öykü 16. yy Osmanlısında geçiyor, Venedikli bir asilzadenin kızı olan güzel Sofia Baffo korsanlar tarafından kaçırılarak Şehzade Murad'a verilmek üzere Osmanlı haremine satılmıştır. Kısa zamanda haremin en önemli kadınları arasına giren ve sultan anasının gözdesi olan Safiye ile aynı gemide bulunan İtalyan gemici Giorgio Veniero'nun kaderi benzer şekilde gelişmez. Giorgio hadım edilerek kaybettiği erkekliğini Safiye'ye duyduğu tutkulu aşkta yaşar.
Tarihsel zenginlik ve çarpıcı bir romantizmle işlenmiş olan bu romanda Muhteşem Süleyman'ın hüküm sürdüğü topraklarda yaşanan büyük bir aşkın yanı sıra saray ve harem entrikalarına, hadımlar arasındaki ölümcül mücadeleye ve erotizmin en uç, en sapa boyutlarına tanık olacaksınız.






Safiye Sultan II
Ya İpek Urgan Ya Gümüş Hançer







Kanuni'nin torunu, II. Selim'in kızı, Sokullu'nun karısı İsmihan'ın umutsuz aşkı, hadımı ve sahibesini nereye götürecek? Belki de ölüme... Güzeller güzeli Safiye, yeni hadımı Macar Gazanfer'in yardımıyla iktidar savaşını kazanabilecek mi? Ölümün soğuk nefesi, sultanlardan halayıklara kadar herkesin ensesinde..

"Ya İpek Urgan, Ya Gümüş Hançer", birbirinden heyecanlı olaylarla dolu. Yasak ilişkiler, akla gelmez cinayetler, inanılmaz ihanetler ve her şeye karşın aşk ve rotizm. Venedik, İstanbul, Sakız Adası, Manisa, Konya... Yeniçeriler, korsanlar, dervişler... 16. yüzyıl tüm detaylarıyla yeniden canlanıyor.





Safiye Sultan III







"Safiye Sultan"ın üçüncü cildinde haremde yaşanan olaylar doruğa tırmanırken, entrikaların sır perdesi sonunda aralanıyor. II. Selim ve III. Murad, ardından da III. Mehmed'in iktidarları döneminde zaman kanatlanıyor sanki. Bir yanda dünya güç dengesinde meydana gelen çatışmalar ve savaşlar, diğer yanda harem içinde sürüp giden ölümcül entrikalar... Merdivenlerden atılan bebekler, denizin dibini boylayan cariyeler, hançerlenen sadrazamlar... Ve birbirinden çarpıcı sorular: Sokullu'yu kim, neden öldürttü? Sultan Selim gerçekten de hamamda kayıp başını taşa çarparak mı can verdi? Kanuni'nin torunu, Sultan kızı İsmihan neden hep ölü doğumlar yapıyordu?

KARAMELLL58
12.10.2009, 10:58
Turgenyev-BABALAR ve OĞULLAR okurken çok ağlamıştım süperdii

tatli-dilli
16.10.2009, 23:43
Elif Şafak - Aşk
atladigim bir yerler varmi diye
ikinci defa okuyorum,
cok güzel bir kitap bir türlü doyamiyorum...

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]