Orijinalini görmek için tıklayınız : Müsade Özdemir Şiirleri
kerbelam
14.05.2009, 18:40
Öl Benimle İsmihan
gönüllere vururdu gülümsemeler
biz çocuklara ad takarken güzeldik
kimi Can'dı, kimi Canan'dı
birde gül yüzlü İsmihan vardı ki
tüm kainat ona hayrandı
o anları düşündüm son güne kadar
ah İsmihan, nerede o eski dostlar, nerede dostluklar
seni böyle yarım ağızla düşmanların da sorar
etrafın sahte yüzlerle dolu, sığınma İsmihan
sığınma, seni bu haller yorar
gözlerine akşam çökünce şahittir kirpiklerin
güneşin hep sabahı beklediği gibi , çizilir sınırlar
hangi yola gitsen, hangi yöne dönsen ateşten duvar
sığın çiğli şafaklara, sığın İsmihan
saçların rüzgar gülü olsa ne yazar
sen uykularda, sen suskularda uçan melek
ölümü hiçleyerek alıştın hasretlere
hüznün hazinelerine sarılarak, kaldın çapraz acıların ateşinde
ağla, utanma kendini ele vermekten
yazılmış alnına bir kere
keder yeliyle savrulan son yaprak sendin, düştün
o ağaç, seni yeniden iliştirebilecek mi dalına
ağla İsmihan ağla
tükenen umutlardan pay kalır mı yarına
düşün İsmihan, gülün sürgününe düşen bülbülü düşün
kim kimden daha güçlü,
kim kimden daha büyük, düşün İsmihan
o ıssız derelerde usul usul akıp giden kimsesiz suyu
düşün, bir gün bulabilecek mi diye okyanusunu
biz, birbirimizi severken, biz, çocuklara ad takarken güzeldik
çoğalttık kederleri kendimizde, çocukları ölümlere gönderdik
ah İsmihan, kapandı oyunun son perdesi
sen artık dolduramazsın senin yerini
dağların çöktü, okyanusların kurudu
sustu içindeki fırtınalar
şimdi son akşam
içime kurduğum sunaktan
canımdan can koparan İsmihan
ölümsüz yaram
severse tükenircesine mi sevmeli insan
öyleyse öl benimle
öl benimle İsmihan
Müsade Özdemir
kerbelam
14.05.2009, 18:45
Zaman Gitme Zamanı...!
sen nesin ki böylesine kutsal
nasıl yakalanabilirsin mutluluk
nerdesin
yaralanınca yürekler
acıyınca eller
çok oldu üstümüzü saralı
yüksek tepelerden
kan rengi gölgeler
sahi...!
sen neden zamansız gittin
duyuramadık yüreğimizdeki yangını
her gece yalnızlık uğrak yerimizdi
yandık söndük,
bir daha,
bir daha
adımların kulaçladığı küllerimizdi
ne çok sırlarımız vardı yuttuk
bir mağrur suskunluğun kıyısına
yağınca sapsarı yağmurlar
mil çekti gözlerine sevdalar
karıştık gökyüzünün uğultusuna
vuslatı unuttuk
huzurdu aradığımız
bir kuşluk vakti med-cezirlerde
hasreti nasır tuttu yüreklerimizin
ellerimizde zincir
ayaklarımızda pranga daldık uykuya
ömrün yaralı yatağında, gidiyoruz işte
nedensiz hayatımızın yok karşılığı
ne kaldı ki alacak, kapanınca kapılar
orada bir yalnızlığın
bir de sessizliğin çanları çalacak
zaman mutluluğun ötelerinde
sahte düşlerde
sahte gülüşlerde
zaman gitme...
zaman kahretme zamanıdır
umutlarda döndü mühürlü kapılardan
bizden bir söz kaldı geriye
elveda
Müsade Özdemir
kerbelam
14.05.2009, 18:48
Jiyan
son yolcu gitti, son yağmur yağdı
sustu son şarkı
bu ne ilk ne de son gece…
soğuk sarılar içindeyim, boyun eğiyorum
gidişin hangi tufanın gelişiydi
boynumda muska gibi gezdirdiğim kasırgam
kim var benden başka böyle bekleyen
kimler senin kadrine kapanıktır benim kadar
jiyan
umuda buladığım
hangi gülün bülbülüsün
sevdayı yükledin yorgun kanatlarına
söyle jiyan söyle, göç etme zamanı gelmedi mi
hangi dağı aşsam hangi dala tutunsam
hasretin göğsüme değen taşkınlığında ateş yanarcasına
eriyip giden bu zavallı bedenim, bir avuç küldür jiyan
alışamadım yokluğuna ölüme alıştığım kadar
gitme, bırakma ellerimi demiştim
gittin jiyan
gittin gideli düşmelerdeyim
sesinde gizlediğin neydi jiyan, bedenimi parçalara bölen
sırrın neydi jiyan acıyı dillendiren
hecelerim yorgun, haykırıyorum sensizliğe
bir yanım düşer gibi toprağa
jiyanım sıcaklığım
jiyanım uysallığım
yokluğunda yok olmuşluğum
bin bir koku, bin bir renk, sokaklarımda izlerine kavuştuğum
zaman eğiliyor yalnızlığa, düşün jiyan
tükenerek yenilmeyi düşün
söyleyecek söz bulamıyor insan
uzayan yolları dinamitliyorum, sana erişilmezliği
bağırıyorum sevdamın görkeminde
gök yanıt vermiyor, yer yanıt vermiyor
boşluklardayım
sabaha düşman gecelerde buluyorum seni
çiseliyorsun benliğime ılık ılık
gün doğuyor, yankılana yankılana gidiyorsun
çekiliyor yüreğimin kanı jiyan
kerpiç duvarlım, yıkık damlım, kapılarda meltemim
saçları buğday başaklım
odam soğuk, yatağım yorgun, inliyor pencerem
nereye baksam sen, neye dokunsam sen
ah bir bilsen jiyanım bilsen
kuşlar deli deli uçuyor yörüngesiz
gel kıralım feleğin çemberini
gel bozalım ayrılığın hesabını
gel jiyanım gel, adınla gel toprağıma
korkma kim kendi dağında düşebilir
elini ver
yanan parmakların ucunda kim üşüyebilir
kurumuş dudaklarımda türkülerin en içlisi
uzadıkça acının boyu düşlerimde, gökler düşüyor üstüme
çöl fırtınaları üstüme üstüme
ateş topuyla geliyor düş avcıları
ıssız zamanlarda yitip sana koşuyorum
yıldızlarım sönüyor
sönüyor jiyan ve kimse görmüyor
kesiliyor elim ayağım, siliniyor yüzüm
hayallerine sığındığım, ateş bedenli tılsımım
nice şehirler yıkıldı bir gecede
sana hangisinden sesleneyim
son şarkı kim içindi
çanlar kime
kimin bu nihayet, sessiz - kimsesiz
bu ceset, bu cinayet
kimin jiyan
kimin
Müsade Özdemir
sevdagülü
14.05.2009, 18:50
çooook begendim eline yüregine seglık kardeş
kerbelam
14.05.2009, 18:53
Ölmek de Yok Dönmek de...!
uzaklarda bir yerde güneş doğuyor
burcu burcu kokunu aldım
yüzün ışıl ışıl
sabah oluyor, güneşle gel
güneşim ol gel
simsiyah ufuklardayım
yetiş yık karanlıkları
erit buzdan duvarları, yakınlaş,
dokun ellerime, yayıl tenime donuyorum
ya da bir seher vakti habersiz süzülüver içeri
perdem açık kapım kilitsiz
aldırma ellerin soğuğuna, ciğer yarasına
gel yangınım ol, ateşe ver şu lanet dünyamı
çek bu haksızlığı hesaba, adanmışım ol
özgürlüğün baharına ereyim
tutsağım, yorgunum
kollarına al, ne olur, bir nefes dinleneyim
ninniler söyle, ah maralım de, gönlü yaralım de
sevincimden ağlayayım
avucunda saçlarım tel tel, hülyalara dalayım
tut ki ben hep senindim
bırak ne olursun, bırak yüreğinde kalayım…
bir dokunuşun ahh, nelere kadirdir nelere
can verir mecalsiz hücrelere
upuzun kış gecesinin sabahı
usul usul kanıma dolarken, gidersen eğer
girersen bir uğursuz bulut gölgesine
dilime doladığım adınla,
ağustos kadar iştahlı
cehennem kadar harlı, yakarım ortalığı
Ruhuma dol, huzur bulayım
gözlerim ol, dünyamı cennet sanayım
acele et, ufkuma doğ ısınayım
ölmek de yok dönmek de
dünyalar çullanacak üstümüze
varsın olsun
kavuşacağız
sarılacağız
ısınacağız
ölmek de yok dönmek de
Müsade Özdemir
kerbelam
14.05.2009, 19:03
Düşlerde Direnmek!
bir düş vardı...
hasreti sonsuzluğunda
uykuların en uzun uyanışlarında,
endişeler sarardı o kapkara düşleri
her gece…o saatlerde yaşardım
ölüp öldüresiye dirilişleri
yüreğimin kanadığı vakitlerde
dinlerdim ölümün kıyısındaki sesi
gözlerimde bir tutam hüzünle
sarılırdı boynuma,
uzak sevgilinin yakın hasreti
bir düş vardı,
karanlığına yaslanıp ağladığım
bakışlarımdan gitmişti sürgüne dönüşlerin
yüreğimde dinmeyen sızılarla
dökülürdü tenime sus payı gülüşlerin
sesinde sakladığın ne varsa
adını apansız yalnızlık koydum
senle sessizlik arası
bir düş vardı umutsuzluğunda boğulduğum
dünya durdu, son ses durdu, kan durdu
bir düş vardı, düştüm boşluklarına
feryat yüreğe, ateş topuğa kadar
tüten dumanın içindeymişsin gibi
ne zaman söndürmek istesem
daha çok yanar
bir düştü beni benden uzaklaştıran…
öbekleşen kederlerle direnirken
buğulu gözlerdeydi saklanan
oysa…
yüreğimin tek suçu seni sevmekti
seni yaşamaksa
kapkara düşlerde direnmekti
Müsade Özdemir
kerbelam
14.05.2009, 19:05
Aşk: Ölüm kadar masum değil !!
eskir bir sevdanın gözyaşları masalda
dökülmüş anka kuşunun kanatlarına
bir kıvılcım
bir uzun ateş
ayağında çöl tuzu, yan yan bitmiyor
ektiği tarlada, hasretin tohumlarıyla
bir kız hasadını topluyor
denizci sevgilisine, yıllar önce ölen
mezarının üstünde otlar
soluk ay ışığında ayrılık türküleri söylüyor
kulak kesildi gecenin dorukları
bir bıçak düştü
çığlık sessizliğine, yüreği al’a kesti
bir fesleğen öldü, sardunya sararıp düştü
hiç kimse duymadı yakarışını
kırıldı kanatları bir serçe köze düştü
yüreği delip geçti kınından çıkan hasret
talanlara kurulan saat ateşten bir taçla
kondu kuşlar gibi zamanın akışına
durup durup çatladı kabuk
kanadı yara
hüzün perdelerini çekti gözlerin penceresi
ektiği tarlada, hasretin tohumlarıyla
bir kız hasadını topladı
sırtında sürgün geçmişi, köz tutar gibi tuttu
geldi yangınların rahminden denize ateş düşüren
suyun alazıyla ovdu ellerini
ne ay ışığı vardı gecede
ne kendine acıma
adanış hazırdı yalnızca
çözdü yüreğinin palamarını
döktü küllerini
...
gözlerini kapattılar, yüzünü örttüler ak köpüklerle
hiç kimse duymadı küllerin iniltisini
biraz düş, biraz gerçek, hayat yalan söyledi
Müsade Özdemir
vBulletin v3.8.3, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.