PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : SUÇ KİMDE..


bahar5834
26.05.2009, 21:21
Suç Kimde
Çocukken aynı mahalle de otururduk. Adı Osman’dı. Belki de en iyi arkadaşımdı. Hatırlıyorum da, o zamanlar annesi, bizim bu Osman’a hep renkli renkli kız elbiseleri giydirir, saçını uzatıp bir güzel tarardı. Annemden duymuştum o zaman, meğer Osman’ın annesi hep bir kızı olsun istermiş. Kendini buna o kadar şartlandırmış ki, Osman doğunca O’nu kızı gibi görmeye başlamış.

Ortaokul yıllarına kadar durum böyle devam etti. O dönem bir şey fark etmiştim. Osman’ın giyinişi kadar davranışları da bir tuhaflaşmıştı! Bir erkek çocuğundan çok bir kız gibi davranıyordu. O’nun bu halini fark eden çocuklar, Onunla çoktan alay etmeye başlamışlardı. O zamanlar sınıfta O’nun en candan dostu bendim. Çok iyi bir çocuktu aslında. Garipti. Sessizdi. Elinde ne varsa herkesle paylaşırdı. Babası, daha O çok küçükken annesinden ayrılmıştı.

Geçenlerde, Beyoğlun da eşim ve kayın pederim beraber yürüyorduk. Gözlerim bir an, az ötede ki kalabalığa takıldı. Orada bir şeyler oluyordu! Polisle bağıra çağıra münakaşa eden birilerinin sesleri geliyordu. Onların çevresine toplanan insanlar da gülerek ve alay edercesine olanları izliyorlardı.

Merak ettim, oradan geçerken yanaşıp bakmak istedim. Polisle tartışan kişilere dikkatle bakınca gözlerime inanamadım! Bunlardan birisi benim çocukluk arkadaşım Osman’ dı. Ama beni en çok hayrete düşüren Osman’ın tuhaf görünüşüydü. Sapsarı uzun saçları, ve altında siyah bir mini eteği vardı. Kısaca canım arkadaşım bir travesti olmuştu.

İçim sızladı. O an ne yapacağımı bilemedim! Herkes, onların tartaklanmasını bir komedi filmi seyreder gibi kahkahayla izliyordu. Yanıma gelen eşim ve kayın pederimde aynı şekilde olanlara bakıyorlardı.

Polisler, Osman’ı kolundan tutup zorla ekip arabasına bindirmeye çalışıyordu.
Dayanamadım. Atladım kalabalığın ortasına. Polis memurlarının yanına giderek,

“Bir saniye, polis bey!”deyip,Osman’ı kolundan tutum. Eşim ve kayın pederim gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış bana bakıyorlardı. Benim de yüzümde kızarmış, vücudumu ter basmıştı. Bu arada olanları büyük bir keyifle seyreden topluluk, yeni bir oyuncunun oyuna dahil olmasıyla daha da coşmuştu.

Osman salaklaşmış bana bakıyordu! Beni tanıyamadı önce, herhalde sivil polis zannetti.

“Osman, benim, Ufuk” dedim. “Çocukluk arkadaşın.”

Osman, bana baktı.. Baktı! Sonra utanmış ve mahcup birisinin haliyle,

“Ufuk! Sen misin?” dedi. Sonra, ne olduysa birden ağlamaya başladı. O an sanki etrafımızı saran kalabalık yok, sadece birbirini çok özleyen iki dost vardık.

O’na hemen hasretle sarılmak istedim. O’nun da bunu ne kadar istediği parlayan gözlerinden anlamıştım. Ama! Sarılamadık. Sarılamazdık! Çünkü bu kardeşçe sarılmaya, anında kalleşçe bin tane laf yazılacağı belliydi. Gözüm bir ara, bize sırıtarak bakan topluluğa kaydı. İçimden dedim ki”

Lan, vicdansızlar, sırıtarak, aşağılayarak baktığınız bu Osman, ya sizin kardeşiniz ya da oğlunuz olsaydı, gene böyle mi dalga geçecektiniz?”

Neyse, polislerden bin bir ricada bulunarak, O’nu bir kenara, çekip oradan uzaklaştırdım.
Bu arada yanıma gelen eşim ve kayın pederime de durumu anlattım. Çok şaşırdılar. Bir şeyler diyecek gibi oldular ama yanlış bir şey söylemekten çekinip sustular.

Osman’la hemen konuşmak istedim. Ne oldu? Nasıl bu hale geldi? bilmek istiyordum.
Fakat, bir yandan Osman’ın şu an herkesin bize bakıp laf atmasına neden olan çekici kıyafeti, bir yandan eşim ve babası..

Ama ne olursa olsun bir zamanlar kardeşim gibi, sevdiğim, Osman’ la konuşmalıydım.
O’nu böyle görüp de bırakamazdım. Sonra kendi kendime “ Cehennemin dibine kadar kıyafeti de, bize küçümseyerek bakan insanların pis imaları da”dedim içimden.
Belki de bu adilerin çoğu Osman ve ya O’nun gibilerle yatmış, şimdi de bize namus abidesi kesiliyorlardı.

Bizimkilere, Osman’la konuşmam gerektiğini söyledim. “Siz biraz dolaşın, ben geliyorum dedim.” Yüz ifadelerinden, o an benimle ilgili ne düşündüklerini çözemedim. Belki” Aferin bizimkine nasılda arkadaşına sahip çıktı” dediler, belki de “ Sakın bizim oğlanın bu dönmeyle bir numarası olmasın” dediler. Bilmiyorum…İnsan bu, her şeyi düşünür.

Osman’la fazla yürümeye meydan vermemek için hemen orada ki bir cafeye oturduk.
“Osman ne oldu?”dedim. “Nasıl bu hale geldin?” diye sordum

Osman yüzünde acı bir gülümsemeyle anlatmaya başladı.

“Ufuk beni kim yaktı, kim bu hale getirdi biliyor musun? Anam.. Anam yaktı beni! Ben daha doğmadan hep bir kızı olsun istemiş. Ben doğunca da beni karı gibi yetiştirdi. Giydiğim elbiseleri biliyorsun. Zorla, zorla kendimi farklı hissettirdi bana.Zaten birçok erkeğin içinde biraz kadınlık varmış. Anam da bana böyle davranınca kadınlığa meylettim. Sonra, hani mahalleden taşındık ya..Anam adi herifin biriyle evlendi. Adam sapık ********in biriydi. Annemin olmadığı bir gün bana tecavüz etmeye kalktı. Bende tuz ruhunu adamın yüzüne boşalttım. Evden çıkış, o çıkış.

Sokaklarda yattım önce. Sonra köprü altlarında iğrenç arkadaşlıklar, dönülmez hatalar ve şimdi gördüğün gibiyim.

Osman anlattıkça derin bir öfkeye kapılıyor, kime, neye kızacağımı bilemiyordum. Ona yardım etmek istiyordum. Bu hayatı yaşamasına içim elveremezdi.. Kollarına baktım, faça ve enjektör izleriyle doluydu. Yaşadığı iğrenç hayatın bütün izlerini üzerinde taşıyordu.

“Osman” dedim. “Gel kardeşim bu hayata bir son verelim. Yani, elimden ne geliyorsa yaparım. İyi kötü param da var. Bak! Yalnız değilsin.

Osman gözlerimin içine umutsuzlukla baktı,

“Vay Ufuk’um vay! Sen var ya o zamanlarda delikanlıydın. Bak, şimdi de öylesin. Ulan, şu adi hayatta bana senin kadar el uzatan oldu mu? Gene aynı mertliktesin. Zaten senin kadar sevdiğim bir arkadaşım da hiç olmadı.

Ben bittim Ufuk, ben bittim. Artık beni ne para kurtarır, ne başka bir şey..
Hadi soruyorum sana, beni yanına alır çalıştırır mısın? Beni evlendirebilir misin? Benden karı mı olur, koca mı? Benimde bir çocuğum olur mu kucaklayıp öpeceğim, elinden tutup okula götüreceğim? Ben dönülmez yoldayım artık, dönülmez yolda. Sonuna kadar pisliğe bulandım. Bana hiç yanaşma kardeşim. Benim canım kardeşim, pisliğim sana da bulaşır!

Osman öyle şeyler söylemişti ki, ne diyeceğimi bilemedim. Aslında bir bakıma haklı gibiydi.
Onu işyerimde çalıştırsam, bizim kızlar ha bire aralarında onun taklidini yapar, kir kir gülerlerdi. Ya erkek elemanlar! Bir zaman sonra Osman’la ilgili sapkın düşüncelere girerlerdi. Çaresiz kalmıştım. Şu an, O’nu bu bataklıktan kurtaracak bir şey düşünemiyordum.

Sonunda ayrılma vakti geldi. Ayağa kalktık vedalaşırken ona sarıldım, göğüsleri bana değerken içimde ki acı ikiye katlandı. O günden sonra bir daha hiç görüşmedik.

Bir gün, bir gazetenin orta sayfasında rastladım O’na. Yerde yatan kanlı cesedin üzerinde, “Belgrad ormanında, takma adı Aysu olan, Osman M.’in boğazı kesik cesedi bulundu” yazıyordu.

Gözyaşlarına boğuldum. O temiz kalpli gariban Osman, böyle bir hayatı hiç hak etmemişti.

Suç kimdeydi? Diye düşündüm. Osman da mı?
Yoksa, O’nu kız gibi giydirip, ruh halini faklı bir yöne saptıran annesin de mi?

Ya da, çekip giden bir daha da, “Oğlum ne durumda” diye arayıp, sormayan sorumsuz babasında mı?

Ve yahut, Osman ya da Osman gibilere yardım eli uzatmak yerine onları, istismar eden, tükenişlerine duyarsız kalan bizlerde mi? Ben cevabını bulamadım….

Kardelencicegi
26.05.2009, 21:44
Önce Annesinde sonra toplumumuzda.
SUC zayifi ezen bu toplumda.

SİVASLIM-58
26.05.2009, 21:58
Hemşerim bu güzel paylaşımınızdan dolayı tebrik ediyorum selam ve dua ile
A.E.O

altuntas58
26.05.2009, 22:33
Suc bu çocuğun yetiştirilme tarzında

Kardelencicegi
26.05.2009, 22:39
Suc o cocuga gelisme sirasinda gereken ilgiyi göstermeyenlerde.

bahar5834
27.05.2009, 11:59
Senin lütfunu hatırlayınca, kalbime teselli doluyor.
Günahlarımı düşündükçe, gözlerimden yaş dökülüyor.
Sen şanına layık olanı yap, BENİ AFFET..

Salim58
27.05.2009, 12:07
paylaşım için teşekkürler ellerinize sağlık

HaZaN
27.05.2009, 12:36
Osman gibilere yardım eli uzatmak yerine onları, istismar eden, tükenişlerine duyarsız kalan bizlerde mi? Ben cevabını bulamadım….

İlk başta ailesindi ve sonrada bizlerde onları topluma kazandırmalıyız ; bataklıkta olana bir tekmede biz atmamalıyız ama malesef her geçen gün dahada kötüye gidiyor toplumumumuz bir an önce uyanmalıyız bu gaflet uykusundan.

Emeğine sağlık kardeş.

bahar5834
27.05.2009, 12:43
Senin lütfunu hatırlayınca, kalbime teselli doluyor.
Günahlarımı düşündükçe, gözlerimden yaş dökülüyor.
Sen şanına layık olanı yap, BENİ AFF

sizlerinde gözlerinize sağlik..

Salim58
27.05.2009, 12:45
Vay Ufuk’um vay! Sen var ya o zamanlarda delikanlıydın. Bak, şimdi de öylesin. Ulan, şu adi hayatta bana senin kadar el uzatan oldu mu? Gene aynı mertliktesin. Zaten senin kadar sevdiğim bir arkadaşım da hiç olmadı.

bahar5834
27.05.2009, 13:10
Dostlar arasına hasret uçurumu girdiğinde, yıldızlarla vuslat köprüsü kurduk yürekten yüreğe. Gönlümüzün hasret günlüğüne unutmayı ve unutulmayı hiç yazmadık

ALLAH YARDİM ETSİN OSMANLARA

seva
27.05.2009, 16:02
Suçlu Anne diyorum ama kendide suçludur Çünkü o hayati bile bile kendini atmış bilmeseymiş ona bişey diyemem...

ayten58
27.05.2009, 17:02
benimde bi arkadaşım var aynen sizin yazdığınız gibi ama o kendisini çabuk toparladı allaha şükür şu anda evli iki çocuğu var çevre hastanasinde görev yapıyor çokda seviliyor tabii annedede var ama kendiside isteseydi aklı erdiğinde karşı koya bilirdi anneye benim arkadaşım öyle yaptı aklı erince baktı anneye karşı gelemiycek kaçtı istanbula geldi ve hastaneye girdi çalışıyor birazda içten gelecek demekki çocukda istememiş galiba allah taksiratını affetsin

bahar5834
28.05.2009, 00:19
kağıdı ve kalemi her elime alışımda,
önce yokluğun sonra vurgunun geliyor aklıma,
hani bir deniz kudururda dalgaları vururya kayalara ?
şıpırtıları inletirya ortalığı ?
hani kırar geçerya zayıf olan ne varsa herşeyi ?
hani dağılırya damlacıkları serpilir her yana ?
işte öyle bir hale düştüm senin yüzünden...

yokluğun bir vurgundu bana,
hep üstüme geldi sensizlik,hesap sordu gezdiğimiz yerler cevap veremedim,
hatıralar ve yaşananlar yüzüme vurdu sensizliği ve uğultular çınladı kulaklarımda...

zayıftım,güçsüzdüm dermansızdım,
un ufak oldum dağıldım,darmadağın oldum yokluğunda,
öyle bir hale düştüm ki senin yüzünden,
toparlayamadım kendimi yaşattığın bu vurgundan...

şimdi vurgunlara yenik yaşıyorum sayende,
kağıdı ve kalemi her elime alışımda vurgunları yazıyorum,
ezilmişliğimi,yıklımışlığımı yok olmuşluğumu yazıyorum,
ve her defasında o vurgunları yeniden hep yeniden yaşıyorum,
yaşamak istemesemde KAHRETSİN YAŞIYORUM işte...