PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ask öyle istemek ki...Kavusmak mecbur kalsin ...


Dilsad Hatun
09.11.2009, 22:06
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]


Çaresiz kalmıştı Leyla’da…

Kavuşmak imkansızdı…

İhtiyar, tatlı-sert yol gösterdi;

“Gir şu odaya; çağır Leyla’yı..”

Aklı almadı önce..

Pek de inanmamıştı..

Ama yapacak da başka bir şey yoktu…

Çaresiz adam, çaresiz girdi odaya…

Sayıkladı günler boyu, geceler boyu…

Çıkmadan o odadan, çağırdı Leyla’yı..

Kırk asırdır yandığı aşkı,

Daha kırk vakit dolmadan…

İşte geliyordu…

İşte görüyordu;

Leyla, kendisini çağıranı ararcasına geliyordu…

Korktu genç adam..

Anladı genç adam..

Unuttu genç adam..

Gidip sarıldı ihtiyarın eline..

“istersem olduğuna göre..

Çağırırsam geldiğine göre..

Bana AŞK’ı öğret!..”



Dedi ki ihtiyar:

“Bu kainat..

Aşkına yaratıldı Sevgili’nin..

Sen AŞK’ı ne sandın?”



Ask…

Öyle istemek ki…

Kavuşmak mecbur kalsın…

seva
10.11.2009, 15:28
Çok güzel bir yazı.''Aşk öyle istemek ki kavuşmak mecbur kalsın.''Can alıcı bir söz...

sibelYILMAZ
10.11.2009, 15:44
ÇOKKKKK GÜZEL ANLATILMIŞ YÜREĞİNE SAĞLIK......

gönlüm58
10.11.2009, 17:27
Ne denirki süpeeeeeerrrrr,yüregine saglık........

Dilsad Hatun
10.11.2009, 21:14
Okuyan gözleriniz dert gormesin insaAllah ben Tesekkur ederim.:)

Dilsad Hatun
28.04.2010, 09:56
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Bir çok razılık bir çok başlangıç, bir çok aşma bir çok aşkınlık. Verse de vermese de Rabbinden razılığın sırrına vakıf olan hakikat-i Züleyha’ya Bismillah!

Uyandın, seni perdeler ötesinden hakikate doğuran aşka Bismillah!

Yusuf’u kuyunun karanlığından ve önlün gecesinden geçirip de Züleyha’ya getiren kervanaBismillah!

Züleyha’nın ateş bahçelerini İbrahim’in gülşenine çeviren yangına, yakılan ve

yanan trende uyanan ruha Bismillah!

Kuyuya Bismillah! Zindana Bismillah!

Karanlıktan aydınlığa çıkaran duaya, hüzün ile semaya ağan ruha Bismillah!

Ey kalbin üzerinde titreyen hüzün !
Acıya Bismillah!
Ateşe Bismillah!
GözyaşınaBismillah!

Ne olursa kalpte olur, ey kalbi kırıklarla beraber olan ALLAH’ım!

Yolunda yürümek için ben kuluna lütfettiğin, ikbalim olan yol arkadaşıma Bismillah!

Mesnevi bahçelerinin diretmiş dildarı merhaba!

Mana aleminden kağıda düşen kelama Bismillah!

Kaleme irah veren nu’na Bismillah!

Nun’un nakşı bir ah’a Bismillah!

Bir ah çekip de derundan kalbimde buluverdiğim

Gül-i siyaha Bismillah!

Nazan Bekiroğlu

rüzgar79
28.04.2010, 10:07
Söz de, Aşk da, Ne benim
Ne yarimin; Bir Mart sabahı açan
Papatya, Nisan yağmuru Mayıs gülü,
Eylül göklerinde başımın üzerinden geçen bulut
Ne kadar Allah;tansa,
Mülk gibi söz de ve aşk da Ondan;
Gönül tahtına kimi oturtsak...
Hiçbir yol Ondan başkasına çıkmıyor aslında
Gönül tahtına Ondan özge sultan olmuyor...
Değil mi ki her şey Ondan,
Gidecek yer yok Ondan başka...
Gelinen yer yok Ondan başka

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Dilsad Hatun
09.05.2010, 20:45
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Iki Kum Tanesi(alinti)



Günün birinde bir çölde iki kum tanesi karşılaşmış ve birbirlerini çok
sevmişler uzun bir süre çok yakın olmuşlar. Birbirlerini yanlarında,
canlarında olarak sevmeyi öğrenmişler. Derken bir rüzgar çıkmış kum
tanelerinden biri yerinde kalırken diğeri biraz uzağa savrulmuş. Çok
uzak değillermiş ama yinede göremiyorlarmış birbirlerini. Sevgileri hiç
azalmamış yine sevmeye devam etmişler. Birbirlerine ulaştırabildikleri
sesleriyle, haberleriyle yaşıyorlarmış ve artık görmeden seslerinde
sevmeyi öğrenmişler.

Bir gün biri diğerine "sevdamız sonsuza erişmesi için aynı anda bir
dilek dileyelim" demiş. Ikisi de aynı anda bir dilekte bulunmuşlar ve
tam o sırada bir fırtına çıkmış. Bu kavuşmamız, sevdamızın sonsuza dek
sürmesi olabilir diye ikisi de kendilerini fırtınaya bırakmışlar.
Gözlerini kapayıp fırtına dindiğinde sevdalarının yanı başında olmuş
olmayı arzulamışlar. Fırtına o kadar kuvvetliymiş ki o güne kadar
yıllarca yerlerinden kıpırdamayan kumlar bile başka yerlere
savruluyorlarmış.
Fırtına günlerce sürmüş kum taneleri de oradan oraya savrulup durmuşlar.
Ikisini de bir sabırsızlık sarmış. Fırtına durmuyor aksine artıyormuş.
Fırtına dinmek bilmedikçe onlarda sabırla sevmeği öğrenmişler. Günler
geçmiş sonunda fırtına durmuş gözlerini açtıklarında ikisi de başka
alemlerde bulmuşlar kendilerini. Bu fırtınanın onları birleştireceğine
o kadar inanmışlar ki birbirlerini yanlarında bulamayınca yüreklerinde
derin bir acı hissetmişler ve acıyla sevmeği öğrenmişler. Kendilerine
birazcık geldiklerinde ikisi de bu fırtınayla başka başka yerlere
savrulduklarını anlamışlar. Biran ölmek istemişler ama sonra
birbirlerini hiç görmeden,mesafelere, engellere rağmen sevmeği
öğrenmişler. "Eskisi gibi bağırsakta sesimiz ulaşmaz ki birbirimize"
demişler. Ikisi de yeni yerlerinde kimseyle konuşmamışlar ve yıllarca
hep susmuşlar. Hep yeni bir fırtına ümidiyle birbirlerine ihanet
etmeden beklemişler. Böylece umutla sevmeği öğrenmişler. Yıllar geçmiş ama

sevgileri hiç geçmemiş.
Birbirlerinden hep umutlu olarak yaşamışlar. Bir gün ikisi de
birbirlerinden habersiz aynı anda gözlerini kapamışlar ve kavuşmak için
yeniden fırtına çıkmasını dilemişler. Beklemişler beklemişler ama
fırtına bir türlü çıkmamış. Kendilerini tüm benlikleriyle fırtınaya
bırakmak için oldukları yerde dönmüş durmuşlar ama hepsi nafile küçük
bir rüzgar bile çıkmamış. Sonunda durmuşlar ve gözlerini açmışlar.
Sevdiklerinin, sevdalarının, yıllarca beklediklerinin tam karşısında
durduklarını görmüşler ve hemen ikisi de yıllar önce diledikleri dileği

anımsamışlar.
Dilek şöyleymiş "Allah'ım bizi birbirimize her şeyiyle sevmeği
öğrendiğimizde kavuştur. Öğle kavuştur ki sevdamız sonsuza erişsin."
Sonunda anlamışlar ki birbirlerinden çok uzaklarda geçirdiklerini
sandıkları yılları aslında birbir yanı başlarında geçirmişler.
Dileklerinin kabul olması için yılların geçmesi gerektiğini öğrenmişler
çünkü onlar sevmeği her şeyiyle öğrenmeği dilemişler.

Dilekleri kabul olmuş umutla, sabırla, acıyla, yakında, uzakta...her
şeyiyle sevmeği öğrenip birbirlerine kavuşmuşlar.

Sevmeği bildikten sonra mesafeler, acılar, yıllar, aylar...asla sevdayı
söndürmez ama sevmeği bilmedikten sonra yanı başında ki sevdiğini bile
yıllarca göremeyebilir insan...

Dilsad Hatun
14.05.2010, 15:55
Hasret senin adin…

Leyla dedimse Sen, Suna dedimse Sen, Yar dedimse, Yaran dedimse Sen,

Sen gizlisin en asikar varliklarda, isimler farkli farkli olsada,

Sen islenmissin kalbimizin mahzenine, Sana cikar bütün yollar, Sana acilir
bütün kapilar, sevdalar Sende kemale erer. Adimlar hep Sana atilir.
Siirlerin kalbinde Senin adin saklidir, nagmeler Sana bestelenir.

Yelkovan askinla, akrep askinla döndürür zamani, döndükce, dünya döner
askindan, aktikca, nehirler akar ardindan...

Hasret Senin adindir, özlem Sensin icimizde...

Kandillerde isiklar ansizin söndügünde, Sensin en parlak Nur yüregimizde.

Seherin bagrina düsen gözyaslarda askin gizlidir, askin gizlidir fecir vakti
dualarda, yakarislarda...

Aksamlarin yalnizliginda, yalnizligin bagrinda Sensin görünen. Gariplerin
yoldasi,sirdasi,arkadasi, Sensin velisi, vekili kimsesiz klamis
gönüllerin...

Seni konusur hatipler, Seni susar evliyalar, Sana bakar asiklar, Sana kosar
sevdalilar. Secdeler Sana yükselir, dalga dalga Sana ulasir zikirler.

Bize kalem ile yazmayi ögrettiginden beri, Sana yürür kelimeler.

Sen deyince susar dillar, yanardaglar kizsada gönülde...

Ferhat daglar ardinda aradi Seni, mecnun cöllerin bagrinda. Masivayi seviyor
görünsede gönül, sevmek, Seni sevmekdir aslinda. Yanmakdir, yanardaglar gibi
icden ice ve susmakdir Seni sevmek, yalniz Seninle konusmakdir, Seninle
dertlesmekdir, yandikca susamakdir, susadikca yanmakdir, en güzel sarabi
tatmakdir Seni sevmek, Hak ile dolmakdir, ham iken olmakdir, hicbir zaman
solmamakdir seni sevmek...

Aynalardaki piriltiyi cözdük Rabbim, biz sonsuz Nur´unu diliyoruz...

Yalniz seni, Yalniz sevgini diliyoruz...

(alinti)