PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : ESKİ ÖĞRETMENLERİMİZİ NEDEN ÖZLÜYORUZ


Sabiha Serin
24.11.2009, 22:22
ESKİ ÖĞRETMENLERİMİZİ NEDEN ÖZLÜYORUZ

İlk Öğretmenimiz Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk “ Dünyanın her yanında Öğretmenler, insan topluluğunun en fedakâr ve saygıdeğer kişileridir” demiştir.

Eski öğretmenlerimizi neden özlüyoruz?
Bu sorumun cevabını hepiniz biliyorsunuz, hatta şu an içinizden bir of çekip; “ Hey gidi o güzel günler” dediğinizi duyar gibiyim. Belki yeni kuşak öğretmenlerimiz bana gücenecekler ama hiç gücenmesinler sakın, yeni kuşak öğretmenlerimizi bu konuda çok iyi anlıyorum, onlarda haklı. Çünkü eski öğretmenlerimizi özlememizin nedeni yine bizleriz, biz velileriz.
Bundan 10 yıl önce bir İlköğretim Okulunda iki yıl üst üste Okul Aile Birliği Başkanlığı yaptım. O yıllarda Öğretmen-Öğrenci-Veli üçgeni içinde bulundum. Bence öğrencinin başarısı işte bu üçgendir diyorum. Bu üçgenden birisi olmaz ise o öğrenci başarılı olamaz. İşte o yıllarda ve yaşamım boyunca eğitim ve öğretimde gözlemlediğim şu oldu. Velilerimiz okul idaresi ve öğretmenlerin her yaptığı çalışmalarda anlasın veya anlamasın müdahale edip, öğrenciye fiske dahi vurdurmuyorlar. Herkesin çocuğu kendine göre elbette değerli ama bence yeri geldiğinde bir öğrenci disiplin ve kuralları da öğrenmeli. Yeni kuşak öğretmenler ne yapsınlar. Öğrenciye “Şuradan kalk şuraya otur” dese ertesi gün veli hemen şikâyet için okula gelir. O zaman o öğrencide kendine güven duygusu gelişir mi soruyorum? Biliyor ki en ufak sorun karşısın da veli çözümleyecek. İşte o zamanda o öğrencide ne kişilik kalır nede kendine güven ve cesaret duygusu gelişir. Oysa kendi sorununu kendisi çözmeli ki yaşam boyunca ileride karşılaşacağı sorunların üstesinden kendisi gelmeyi de öğrensin diye düşünüyorum.
İşte eğer veli en ufak sorunda öğretmenle yüzleşip anladığı veya anlamadığı her konuda öğretmenin işine karışırsa yeni kuşak öğretmenler ne yapsın. Sonrada durmadan eski Öğretmenlerimizi özlüyoruz diyoruz.
Bundan 30–40 yıl hatta daha da eskiden eğitim öğretim daha iyiydi. Bir veli öğrenciyi okula getirdiğinde Öğretmene” Eti sana kemiği bana” diyerek Öğretmene güvenip çocuğunu teslim ediyordu. Öğretmende yeri geldiğinde bir tokat atıyordu belki ama işte o zaman o öğrenci o hatayı tekrarlamıyordu. İşte o zaman öğrenci bir daha hata yapmamaya özen gösteriyordu. Korku ve disiplin elbette yeri geldiğinde olmalı. Bir çocuk el bebek gül bebek yetişirse işte görüyoruz ne saygı kaldı nede büyüğe hürmet. Elbette dayaktan yana değilim ama çevremde benim yanımda eski kuşak olup çok iyi yerlere gelen birileri Öğretmenlerini gördükleri zaman”
İyi ki yıllar önce o tokatı atmışsın, yoksa bu saygın görevde olamazdım, ellerine sağlık öğretmenim” dediklerini çok duydum.
Evlatlarımızın okumaları, iyi yerlere gelmeleri için bence onların arkasında gölge olmayı bırakıp, kendi sorunlarını kendilerinin çözmelerini beklemeliyiz. Onları uzaktan takip edelim, ancak eğer çözmeyi başaramazlarsa işte o zaman destek olmalıyız diye düşünüyorum. İnanın o zaman eski öğretmenlerimizi özletmeyecek bir eğitim öğretime kavuşuruz. Hepimiz veli olarak elbette çocuğumuzla, okulu ile ilgilenelim, sevgi ve şefkatimi gösterelim ama öğretmenlerimize çocuğumuzu güvenle teslim edip, çocuğumuzun en ufak sorununda öğretmenin karşısına gidip bıktırmayalım. Öğretmenlerimize güvenelim ki çocuklarımıza da güven duygusu aşılayalım diyorum. Unutmayalım ki bir yaşam boyu çocuklarımızın gölgesi olamayacağız. Bırakınız çocuklarımız zaman zamanda zorluklarla mücadele etsinler ki, bir ömür boyu ayaklar üzerinde kalmayı öğrensinler diye düşünüyorum. Takdir sizlerindir.

ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE BÜTÜN ÖĞRETMENLERİMİZİN ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ SEVGİ VE SAYGILARIMLA KUTLUYORUM.

“ ÖĞRETMEN” ADLI ŞİİRİM ÖĞRETMENLERİMİZE ARMAĞANIM OLSUN.


ÖĞRETMEN

Engel tanımadan göreve koşan,
Dereler içinde seldir Öğretmen
İlim irfan ile bilgece coşan,
Öğrenciye kanat, koldur Öğretmen.

Büyük önder Ata’m ilk öğretmendi,
Türk Ulusu ondan çok şey öğrendi,
Sınıfta andımız her gün söylendi.
Öğrenciye ışık yoldur Öğretmen.

Ağlayanla ağlar dert ortağıdır,
Gülen yüzler için, can otağıdır,
Okul ortamında gönül bağıdır,
Barış sahnesinde güldür Öğretmen.

Atamın izidir yolunuz, diyen;
Kitaplar içinde kalınız, diyen;
Hayırlı evlatlar olunuz, diyen;
Cennet çiçeğinde baldır Öğretmen.

Emeğin hakkını nasıl öderiz?
Bir yaşam boyunca minnet ederiz,
Öğretmen sevgisi çok farklı deriz.
Saygıyla öpülen eldir Öğretmen.

Ana baba gibi davranır candan
Sevgisi akıyor damardan kandan
Paylaşır bilgiyi özü derinden.
Öz Türkçe içinde dildir Öğretmen.

Canları öğretmen sevdası almış,
Muhteşem dostluğun en hası olmuş,
Kutlu bir mesleğin özünde kalmış,
Başların tacında yeldir Öğretmen.


SABİHA SERİN

altuntas58
24.11.2009, 22:37
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

LaEdri
24.11.2009, 23:14
Günümüzdeki eğitim sisteminin en önemli sorununa değindiğiniz için teşekkür ederim.
Eski öğretmenlerimizi daha çok özlediğimiz konusuna katılmıyorum.her insan ilkokul öğretmenini,haftada 30 saat ve 5 yıl boyunca beraber olduğu öğretmenini sever.Şurada kime sorsam ilkokul öğretmenini hatırlar.Çünkü hayatında en önemli izi bırakmıştır.Aile dışı ilk tecrübesini onunla yaşamıştır.1970'te böyleydi,bugün de böyle,yarın da böyle olacaktır.Teşekkürler!

Sabiha Serin
24.11.2009, 23:27
Günümüzdeki eğitim sisteminin en önemli sorununa değindiğiniz için teşekkür ederim.
Eski öğretmenlerimizi daha çok özlediğimiz konusuna katılmıyorum.her insan ilkokul öğretmenini,haftada 30 saat ve 5 yıl boyunca beraber olduğu öğretmenini sever.Şurada kime sorsam ilkokul öğretmenini hatırlar.Çünkü hayatında en önemli izi bırakmıştır.Aile dışı ilk tecrübesini onunla yaşamıştır.1970'te böyleydi,bugün de böyle,yarın da böyle olacaktır.Teşekkürler!


Benim ESKİ ÖĞRETMENLERİMİZİ NEDEN ÖZLÜYORUZ konusundaki görüşlerimi sanırım anlatamadım. Elbette her öğrenci öğretmenini hatırlar ama hatırlamak ayrı şey özlemek tamamen ayrı konudur bence.Ben hatırlamaz demedim ki zaten. Benim demek istediğim konu eğitim. Eski öğretmenlerimizin eğitimi.
Yani o yıllardaki öğretmenlerimizin bir öğrencide sağladığı disiplin, ciddiyet ve dolayısı ile öğrenciye verdiği özgüven ve kişilik gelişiminin sağlam yapısıdır. Böyle olunca de başarı kendiliğinden gelir ve o öğrencide kişilik sağlam temellere oturur görüşünü savunuyorum.
Duyarlılığınız için teşekkür ederim. Saygılarımla.

albina58
25.11.2009, 03:07
Hani çocukluğumuzda aldığımız tadlar vardır ya,domatesden,salatalıktan,bur am buram toprağın has mahsulünü yerken,seneler seneleri kovalayıpta hani şu hormonlu ürünlerin çıkıpta o eski tadları alamadığımız zamanların ilk nesliyiz biz.
İşte bu orjinal eski tadların tarih olduğu,her ne kadarda doğal üründür ibaresi bulunan meyva-sebzeleride yesek ne yazıkki o eski tadları hiçbir zaman alamayız.
Belkide meyva-sebzeleri buluruz ama...
Ama EĞİTİM,helede eski diye adlandırılan neyazıkkide günümüzde bile o zamanki çağdaş modern EĞİTİMCİLERİ hiçbir zaman bulamayız belki...
Cumhuriyet kurulmuş;O zaman 12 milyona yakın nüfüs içinde neyazıkki,il ve ilçelere gönderilicek okumuş yazmış bir devlet memuru adayı bulunamıyordu,onu bırakalım ataması yapılacak kaymakam-vali bile bulmakta zorluk çeken,çanakkale savaşı dahil kurtuluş harbi boyunca tüm okumuş yazmışları hatta okumakta olan genç nesli o cephelerde telef etmiştik.
Bir müddet sonra,zamanın üst düzey eğitimcileri tarafından oluşturulan heyetce(İ.hakkı Tonguç-h.ali Yücel,bulgar göçmeni Varnalı hocalar başta olmak üzere) yeni bir egitim ekolü geliştirildi.Tez elden,köylere,nahiyelere,kasab alara,ilçe ve illere gönderilip, okuması yazması olmayan,ana unsur olarakta,tarım toplumu olmamız özelliği ilede tarım ağırlıklı olmak üzere pratik eğitim verilmek üzere KÖY ENSÜTÜLERİ açılmıştır.
Bu okullarda daha çocuk köylerden çıkmış ve ailesi dar gelirli çocuklar isdihdam edilirken,maddi imkansızlıkları yanında,toprağın nimetleri ile yogrulmuş bu çocuklar verilen eğitime daha iyi adapte olacaklardı.Bu çocuklar temeller egitimleri neticesinde ilk mezunları tüm yurda tayin edildiler '' EĞİTMEN'' statüsünde.
Bundan sonraki aşama ise köy ensütülerinde biraz daha uzun soluklu eğitim sonucu tam eğitimi almış '' ÖĞRETMEN'' lerin yetiştirilmesi vardı.
İşte bu ensütülerden mezun olmuş,genellikle kendi köy-kasaba,ilçe ve İLlerinde görev alan ögretmenlerden,İlkokuldan başlayarak eğitim almaya başladım.
1976 lı yıllardada derlerdi bir müddet sonra 80 darbesi olanacada kimi zaman dediler '' bu köy ensütü mezunu ögretmenler komonos'' diye.
Bu söyleyen ama okula gidip tebeşir tozu bile yutmamış cahil cürafa bilmezki,solcu veya sağcı yetişen bir kişi bile bu hocalardan dini eğitimi bile gerçek anlamda aldığını,günümüzde bie osmanlı imparatorluğu zamanında olup biteni bir hikaye tarzında anlatarak o gençlerin kafasına hayatları sonuna kadar ezber değilde gerçekte kazıdıklarını.
Bakın ve araştırın,1978-1990 yılları arasında sivas-gürün lisesine,Türkiye ölçeğinde 1.lise,İstatisdiği ise yurt genelinde mezun verdiği ögrenci ile üniversiteye giren ögrenci fiksdir.Yani o dönem 50 ögrenci üniversite sınavına girmişse,50 ögrencide bir üniye girmiştir,dikkatinizi çekerim o zaman daha açık ögretim adında sahte bir üniversitede yoktu.
Nemi oldu kuşağa,öncelikle 1980 darbesi,sonrasında aşamalı olarak ise rotasyan ile o kuşak el çektirildi.Kimlermi geldi yerlerine,hani hatırlarsınız 1980 öncesinde ''Hızlandırılmış eğitim'' adında,belirli bir siyasi parti yandaşlarının sokaklarda dövdükleri veya öldürdükleri,genelliklede öldüren bir gencin ödül olarak,başta AYDIN vilayeti dolaylarında 4 ay müddetinde ögretmen olarak diploma alanlara.
1980 sonrası kurulan ilk hükümetlerde görev alan milli eğitim bakanlığı kararları gereği,yurt sathında açılan ''Endüstri meslek liseleri'' başta olmak üzere bu ögretmenler görev tayini oldular.Nasılmıydı bu ögretmenler,iki örnek vereyim,biride benim akrabam,kekeçdir kendisi net Türkçe konuşamaz ama iri cüssesinin verdiği avantaj ile o günlerde görevinin yaptığının ödülü olarak diplomada ''TÜRKÇE ÖGRETMENİ'' yazıyordu,her ne kadar konuşduğu dili yazı olarak hedaye yazsada.Bu akrabam,aynı zamanda kısa süre ögretmenim 4 yıl görev yaptıktan sonra istifasını verdi,açık olarakda beyan etti,emeklilik zamanım geldiğinde bir yıl daha görev yapar,emekli olurum dedi,aynı zaman siyasi kimliği ve istifası sonrasında uğraştığı ticaretin yanında siyasi parti ilçe başkanlığı yapdığı halde verdiği bilinç altı mesajda''Devletin malı derya deniz yemek domuz'' aradan geçen 25 yıl sonrası bile unutamadığımdır,aklıma kalan tek eğitimi.Bir başkası ise nede olsa bizim vilayetten değil adını vereyim Osman TURŞAK;namı diğer ögrenciler arasında buçuk osman ,fizik ögretmenidir,derse girdiğinde ceketinin üstündeki kabanının eteği,pantolunun içinde olması yanında,botunun birinde pantolunun paçaları olurken diğerinde ise bir karış uzun gelen paçası gürün belediyesinin kadrolu işcileri gibi yolları süpürmüş olması o gün derslere girerken biz ögrencilere ayrı bir gülümseme eşliğinde neşe katması idi,Asıl vahim olan ise mesleği fizik ögretmenliğini bilmemesi idi.Tahtaya o problemi yazdıkdan sonra ''hocam anlatabilirmisiniz anlamadık'' sözüne verdiği cevap çok hazin veya trajikomikti '''Anlayaydınız''
Benim elleri kadar ayaklarıda öpülesi ögretmenlerim.İlk okula gözümüzü açtığımızda,babalarımızın analarımızın ''eti senin kemiği bizim'' diy emanet ettiği ögretmenlerimiz,affınıza sığınarak gürün ilçesinde olan ögretmenlerimizinde isimlerini vereyim,cemil Aydoğar'İlkokul ögretmenim),ziya CORUK,gürün'ün fenomeni Abdullah KAYAPINAR,Bekir İNCEĞÖZ namı diğer rahmetlik cıncık Bekir ,Cafer POLAT,Ramazan POLAT ,Ahmet MOGULKOÇ,Yücel KARLIOĞLU, gibi degerlerimiz ilk akla gelenler olurken,bu hocalarımızdan bugün hala Türkiye'nin en ciddi dershanelerinden olan FİNAL DERSHANEleri nin kurucularından olmalarıda bir başka özellikleridir.
Düşününüz günümüz Türkiyesinde tv lerde pembe dizilere,karım kızım ol proğramlarına rağbet eden,üniversite çağına gelmiş ama bir devlet kurumuna şikayetini beyan etmek için dilekçe yazmakdan aciz bir nesili gördüğüm ortamda dahada vahimi,üniversite sınavlarına girişte sıfır puan---0-- çeken ögrenci adedi yüzbinleri bulduğunu görmem,beni derinden yaralarken,genç nüfüsa sahip ülkemde yarınları emanet edeceğimiz genç nesilleri yetiştirmekle mükellef ögretmenlerin yetersizliği yanında devlet olarak özlük haklarınında tam verilmeyerek kafaları rahat bir şekilde ögrenci yetiştiremeyecek olmalarıda ayrı bir can sıkıntısı olmaktadır.

<Bu kadar uzun yazı ile canınızı sıkdığım için özür dilerim..