Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar

Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar (http://www.sivaslilar.net/forum/index.php)
-   Diğer Konular (http://www.sivaslilar.net/forum/forumdisplay.php?f=34)
-   -   Kadir58'den alintilar (http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=17106)

sonbahar5803 21.03.2008 15:55

--->: -->: Milli Egitim Bakaninda sok aciklama: :"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" denm
 
[QUOTE=serrrkan;246925]BEN ALPEREN OCAKLARI ÜYESİYİM ÜLKÜ OCAKLARININDA BİR BÖLÜMÜNÜ SAVUNURUM.
O ZMN OCAKLAR DEMEYECEKSN Ü.O DİYE BELİRTECEKSİN ORDA YOKSA BENİM OCAĞIMADA LAF GELİYOR.AYRICA KARDEŞİN NE YAPTIDA ZOR DURUMDA KALDINIZ??????
AYRICA TÜRKEŞİN BİR TANE VE SON SAĞ KOLU VARDI O DA MUHSİN YAZICIOĞLUYDU.[/QUOTE]

Valla Ülkü ocakları ya da Alperen ocakları ne farkı var anlayamadım. Siyasi farklılık mı? Farklı şeylerse elbette senden özür dilerim çünkü bizim oğlan Ülkü Ocaklarına takılmıştı ve ben onların içini dışını bilirim.

Bu arada kuzenim sağ kolu demedim, sağ kolu olacak derecede yetkiye sahipti. Bizim şehre geldiğinde bizzat korumalığını yapardı. 4 yıllık üniversiteyi 8 yıla bilinçli uzattı; üniversitede bazı şeyleri düzene koymaları emredilmişti çünkü. Neyse bunlar uzun konular, anlatmakla bitmez.

Kardeşim de daha ortaokuldaydı ama iri yarı olduğu için onu seçmişlerdi. Tabi kimin kuzeni olduğunu bilmiyorlar. Bizimkiler grup olmuş, alt sınıflara o kitapçıklardan satıyorlar; dayakla.
Annem yatağının altında bulmuş, bana getirdi. Baktim içine, Köycülük, Türklük, devletçilik yok bilmem necilik...

Bir gün birine vermiş parasını alamamış. Bir güzel dayak yemiş. Eve geldi, yüzü neredeyse tanınmaz halde. Annem hemen Ü.O.'na koşturdu. Tabi oradakiler tanıyor annemi. ...'nın halası diye. Kuzenin haberi oldu. Emir geldi, bizimki bir daha ocaklara adım atamadı.


Bu başlık uygun değildi bunları anlatmaya ama konu açıldığı için yazdım.

Hep söylüyorum, bugünkü Ülkücü Gençliğin 80'li yıllardakilerle pek de alakası yok.

Kadir58 21.03.2008 16:03

--->: -->: Milli Egitim Bakaninda sok aciklama: :"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" denm
 
[QUOTE=sonbahar5803;246933]Hep söylüyorum, bugünkü Ülkücü Gençliğin 80'li yıllardakilerle pek de alakası yok.[/QUOTE]

Bu dedigin dogru, ama bazi kendini bilmezler, 80 öncesi Ülkücülere bile dil uzatipda, müslümanim diye gecinenler var.

albina58 24.03.2008 21:53

--->: Milli Egitim Bakaninda sok aciklama: :"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" denmesin
 
ŞIH ŞEY DENENLERİN ELİNİ ÖPENLERE BAK!
ŞIH ŞEY DENENLERİN ELİNİ ÖPENLERE BAK!
BOLU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Risale-i Nur Enstitüsü’nün ‘Meşrutiyetin 100. Yılında Türkiye’nin Demokrasi Serüveni’ konulu konferansının kendi salonunda yapılmasını son anda iptal etti.
El öpme kuyruğu

Bunun üzerine harem- selamlık konferans Bolu Belediyesi’ne ait nikah salonunda yapılırken, Said Nursi’nin öğrencisi 80 yaşındaki Mustafa Sungur’un elini öpmek isteyenler sıraya girdi. İl Milli Eğitim Müdürü Recep Sezer elini tuttuğu Mustafa Sungur’un önünde saygı ile eğildi.

SAİD NURSİ'NİN ÖĞRENCİSİ ÖNÜNDE İŞTE BÖYLE KUYRUĞA GİRDİLER

Risale-i Nur Enstitüsü, dün akşam Bolu Belediyesi’ne ait eski nikah salonunda ‘Meşrutiyetin 100’ncü Yılında Türkiye’nin Demokrasi Serüveni’ konulu konferans düzenlendi. Bolu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 3 Ocak tarihinde verdiği izinle 21 Mart tarihinde salonu Yeni Asya Gazetesi’ne tahsis etti. Ancak, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 21 Mart tarihinde yapılacak Nevruz kutlamalarını gerekçe göstererek Yeni Asya Gazetesi’nin programını son günde iptal etti. İl Kültür ve Turizm Müdürü Hasan Kaplan ve Vali Yardımcısı Veysel Özgür imzalı iptal yazısı ilgilileri iletildi. Günler öncesinden bilboard ve davetiyelerle programın yapılacağı yeri duyuran Risale-i Nur Enstitüsü programı Bolu Belediyesi’ne ait eski nikah salonuna taşıdı.

Salonda harem-selamlık olarak oturularak, erkekler salonun ön kısımlarındaki koltuklarda, kadınlar ise arka sıralarda oturdular. Konferansa Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Öztürk ve Orhan Bozgeyik, Bolu İl Milli Eğitim Müdürü Recep Sezer, İl Milli Eğitim Müdürü yardımcıları, şube müdürleri ile çok sayıda bürokrat katıldı. Said Nursi’nin öğrencisi olduğu ve Kastamonu’da yaşadığı öğrenilen Mustafa Sungur programda en büyük ilgiyi topladı. En ön sırada koltukta oturan Mustafa Sungur’un önünde sıraya girenler elini öptüler. Sıraya girenler arasında bulunan Başkan Yardımcısı Abdullah Öztürk, İl Milli Eğitim Müdürü Recep Sezer ve bazı bürokratlar Mustafa Sungur’un elini tutarak önünde saygı ile eğildiler.

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ahmet Akgündüz ve yazar İbrahim Kaygusuz, konferans verdi. Konferansa katılan çocuklara salona girişte Kuran ve dini kitaplar dağıtıldı.

Risale-i Nur Enstitüsü Bolu Temsilcisi Feyzullah Arslan, konferansın yapılacağı salonda programın iptal edilmesine tepki göstererek, “Konferans için 3 Ocak’ta izin aldık. Onu göre davetiyeler basıldı ve tanıtımlar yapıldı. Toplantının yapılacağı gün başka bir gün program konulduğu için iptal edildiği belirtildi. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Valilik hakkında davacı olacağız” dedi.

Said-i nursi (kürdi) kimdir...
O günün dedeleri,bugünün torunları.Hedef daima TÜRK Milleti..Anglo-sakson larla ittifak ve diyalog içinde hedef; TÜRK Milletinin egemenliğini yıkmak..
01 Ekim 2006 Pazar 00:01
Said-i Nursi kimdir?
1877 yılında Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde doğan
ve 24 mart 1960 tarihinde ölen ve bidayette Saidi Kürdi diye anılan
bir şahsın esas gayesi, Türklüğü tahrif ederek ayrı bir Kürt
devleti kurmaktır. Nitekim yaşamı boyunca bu amacını
gerçekleştirmek için etkinlik göstermiştir.

Doğduğu bölgeden İstanbul'a gelen Said-i Kürdi, 31 Mart
ayaklanmasına katılmış, Milli mücadele döneminde Kürt Teali
Cemiyeti kurucuları arasında yer almıştır.

(kaynak Marmara Brifingi: Orgeneral turgut Sunalp, Korgeneral
Abdurrahman Ergeç, Tümgeneral Recai Engin, Tümgeneral, Memduh
Ünlütürk, Tümgeneral Fazıl Polat, Kur. Alb. Fikret Küpeli...) Bu
zamandan 1950'ye kadar risaleleri yaymaya ve cemaatini büyütmeye
devam etmiştir.

1950 sonrasında yazmış olduğu risalelere dayanan cemaatini iyice
güçlendirmiş ve bu dönemki DP hükümeti le işbirliğine
girmiştir. Atatürk'ün başlatıığı toprak reformunu yarıda
bırakarak bölgesinin ağalara ve şeyhlerin elinde kalmasında
büyük pay sahibi olan Said-i Nursi zamanın iktidarı Adnan Menderes
tarafından eli öpülerek el üstünde tutulmuştur.

1960 ihtilaliyle birlikte Adnan Menderes ve diğerleri asılmıştır.
Said-i Nursi'nin cesedi de İhtilal subayları tarafından ortadan
kaldırılmıştır.

Volkan Gazetesi
Şeriat devleti isteyenlerin bütün hareketlerinin gerisinde
emperyalizmin çirkin yüzü sırıtmaktadır. 31 Mart irtica olayında
da Derviş Vahdeti'nin ve Melanzade Rıfat'ların iplerini elinde tutan
gerçek güç emperyalizmdir.

15 Aralık 1908 tarihli Volkan, İngilizlerin adem-i merkeziyetçiliği
sayesinde Kıbrıs'ın "küçük bir İsviçre" haline geldiğini ileri
sürmektedirler. Oysa ki Kıbrıs İngiltere hükümetinin Osmanlı'dan
alacaklarına akrşılık rehin aldığı fakat ilk bahaneyle el
koyduğu veişgal ettiği, nüfusunun da Yarıya yakınının Türk
olduğu bir topraktır. İngilizlerin burayı tek kurşun bile
sıkmadan dalavereyle ele geçirmesini ve sömürge kurmasını Volkan
gazetesi alkışlamaktadır.

8 Nisan 1909 tarihli Volkan: "İngiliz Hükümetinden, kuvvetli,
mütefennin, her surette müterakki, hami-i insaniyet bir hükümetin
mevcudiyetini hala mutasavver mir?" diyerek bugünkü Amerikan
dalkavukluğuna andırır biçimde İngiltere'nin her yönden
propagandasını yapmaktadır.

İşta 31 Mart olayının başkahramanı Derviş Vahdeti dahi,
günümüz Amerikan şeriatçılarına benzer biçimde koyu bir İngliz
İngiliz şeriatçısıdır. 31 Mart yobazları önlerine çıkan
ilerici subayları şehit ettikleri halde hristiyan kafirlere karşı
davranışlarında son derece "centilmen"dirler. Yobazlara 31 Mart
günü yollarda rastladıkları hristiyanlara korkmamaları için
teminat vermişler, yabancı elçiliklerin kapılarına da nöbetçiler
dikmişlerdir.

İsyandan sonra hükümet 31 Mart olayında ünlü "Intelligence
Service"e mensup İngiltere elçiliği baştercümanı Fitz Maurice ile
onun ihzmetindeki yerli işbirlikçilerin marifetlerini saptamışlar
ama bu konuyu kurcalamaktan kaçınmışlardır.

31 Mart Ayaklanması
Halkın temsil edildiği parlamentonun kaldırılarak, Padişahın
mutlak egemenliğinin geri getirilmesi için çıkan ve sloganı: "Halk
burada çoban nerede?!" olan bu ayaklanma Mustafa Kemal Atatürk'ün
komuta ettiği Yıldırım Orduları tarafından bastırılmıştır.

Bu ayaklanmada önemli rol oynayan Volkan gazetesi'nde de yazıları
çıkan Said-i Kürdi Isparta'ya sürülmüştür.

Kürt Teali Cemiyeti
1. Dünya savaşında yenilince yurd emperyalistler tarafından daha
önce yapılmış anlaşmaya uygun olarak işgale başlandı. Ülkenin
her yerinde Yunan ayrılıkçısı, Ermeni ayrılıkçısı Kürt
ayrılıkçısı cemiyetler türemeye başladı.

Isparta'daki sürgünden memleketine dönen Said-i Kürdi yine
İngilizlerin işgal planına uygun olarak Doğu'da ve güneydoğuda
İngiliz hükümeti destekli bir Kürdistan kurulması amacıyla "Kürt
Teali Cemiyeti" kurucuları arasında yerini aldı.(kaynak: Marmara
brifingi, 1971)

Bir yandan işgalcilerle mücadele eden Ankara hükümeti bir yandan da
İngiliz destekli gerici isyanları bastırmakta başarılı olunca
Said-i Kürdi bu sefer M. Kemal'le görüşmek için Ankara'ya gitti.
Amacın şeriat devleti kurmak olmadığını, ulusal temele dayanan
devlet kurmak olduğunu anlayınca bundan vazgeçti.

Bugün dahi Nurculukta cuma namazı kılınması farz kabul edilmez.
Çünkü Said-i Kürdi'nin anlayışına göre ülke hala "müslüman"
değildir. "Dar-ül harp"tir. Yani şeriatı getirmek için
savaşılması geren topraklardır.

Bu anlayışa uygun olarak çıkan ve arkasında İngiliz desteği
olduğu resmi belgelerle kanıtlanmış olan Şeyh Sait isyanına
katıldığı için İstiklal Mahkemesince yargılandı ve birçok ilde
sürgün yaşadı. İngiliz destekli bağımsız Kürdistan isteyen bu
ayaklanma birçok şehrin yıkımına, ordunun büyük ölçüde kayıp
vermesine ve misak-ı Milli sınırlarımız içinde olan Musul ve
Kerkük'ün İngilizlere kalması ile sonuçlandı.

Nur cemaati'nde Atatürk'ün "Öküz aleyhisselam", "Beton Kemal",
"Deccal" gibi isimlerle anılmasınınn arkasında bu şeriatçı
ayaklanmaların uğradığı hezimetler yatmaktadır.

Risaleleri ve fikirleri
Said-i Nursi'nin yaşamı boyunca yazmış olduğu risalelerin tümüne
"Risale-i Nur Külliyatı" denir.

Türkçe konuşan insanların %90'ının anlayamayacağı bir dil
kullanan(ve kişisel düşünceme göre hiç de derin anlamı olmayan
ve birbirinin tekrarı niteliğinde olan) bu eser, başlarda cifir'in
İslam dışı olduğunu söylediği halde("cifir..., gaybı Allah'tan
başkası bilmez ayetine karşı edep dışı bir davranıştır")(bkz.
Lem'alar s. 39(yazıldığı tarih 1957) daha sonraki kitaplarında
sık sık cifir kullanarak kendisinin ve yazdıklarının ne kadar
yüce olduğunu anlatır. Buna örnek vermek gerekirse:
"-... İçlerinde bedbaht olanlar da said olanlar da vardır-
anlamındaki ayetin cifir yyönünden sayı değeri 1303 eder. Hud
Suresinde -Emrolunduğu gibi hareket et-, anlamında bir ayet olduğu
gibi Şura suresinin 2. ayetinde de aynı anlamda bir ayet vardır.
-Vav-la başlayan Şura suresindeki ayetin cifir yönünden sayı
değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle
birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk
veriliyor. Birinci tarih(1303)de ise, Risale-i Nurlar müellifi(Said-i
Nursi)nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. İkinci ayetin tarihi
ise O müellif(Said-i Nursi)nin harika bir şekilde pek az bir zamanda
ilimce en son noktaya ulaştığı(!), tahsili bitirdikten sonra ders
vermeğe başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak
okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en
ünlü alimlerinin yanında o 3 ayın mahsulu fakat 15 yılın mahsulü
kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir alim olduğunu;
hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevabı
vermekle ispat ettiği tarihe rastlar."(Tasdik-i Gaybi, s. 61-62, yıl
1958)

Ayrıca Hz. Ali'nin vbg. İslam Dünyası'ndaki ünlü kişilerin
sözlerinden cifir yaparak kendisini haber verdikleri anlamını
çıkartır. Oysa İslam'da gelecekten haber vermek yasaktır!...

Said-i Nursi bir yerde de kendisini şöyle tanıtır:
"İngiltere'nin en yüksek bilim kurulu, Şeyhülislamlık'a 6 soru
sorup cevabını istediği zaman; o 6 soruya 6 kelimeyle cevap veren;
Yabancıların en çok önem verdikleri ve bilginlerinin en esaslı
düstur saydıkları ilkelerine, gerçek ilim ve marifetle karşılık
verip üstün çıkan;
.... Gerek Avrupa filozoflarına, gerek ülemasına ve gerek okullarda
yetişmiş olanlara meydan okuyan, kendisi hiç soru sormadan sorulan
soruları eksiksiz cevaplandıran..."(Lem'alar Risalesi)

İşte Said-i Nursi böyle üstün bir kişi olduğunu kendisi
anlatıyor...

Ayrıca İzmir ve Erzincan Depremleri için şöyle dediğini F. Gülen
kendisi naklediyor:"Ya oralarda hiç hizmet eden yoktu(dine hizmet
eden) veya onlar yenik durumda idiler ki bu bela başlarına geldi.".
Yani müslümanı varsa bile azınlıktıaydı. Depremler bu yüzden
olmuştu.

Fethullah Gülen de bu söze dayanrak şunu ekliyor( Prizma 2 sf 66): "
-Devlet bu belayı hazrıladı, altyapı hazır değildi, inşaat
ruhsatı verilmemeliydi vs.- diyorlar. Halbuki İslam inancına göre
maziye ve musibetlere kader açısından bakılır. Artık bu safhada
bize Allah'a tevekkül etmek düşer. Yoksa böyle bir bakış
açısı, musibeti Üstad'ın ifadesiyle ikileştirir."

Adnan Menderes ve Said-i Nursi
"Ben kütüğü aday göstersem milletvekili seçtiririm.", "İstersem
hilafeti geri getiririm" söylemlerinde bulunan ve Anaaysayı ihal
ederek diktatörlük yolunda giden Adnan Menderes Doğu'daki ve
Güneydoğu'daki şeyh, ağalık oluşumu düzeltmek için Atatürk
döneminde başlatılan toprak reformunu sürdürmek bir yana oranın
sömürücüleri olan ağalarla ve şeyhlerle işbirliğine girmiştir.
Said-i Nursi'nin de elini öpmek seviyesine kadar düşerek cemaate
hoş görünmeye çalışmış ve başarılı da olmuştur.

Yetiştirilmiş beyinleri ülkeye kazandırmak için Atatürk
tarafından kurulmuş olan köy enstitülerini kapatan ve yerine imam
hatip okuları açan, demiryollarını "komünist işi!" diye bırakan
ve ulaşımda, sanayide, ticarette ülkenin geri kalmasına yol açan
Adnan Menderes ülkeyi Amerikan benzinine bağımlı kılmayı tercih
etmiş, ABD'nin isteği üzerine uçak fabrikasını kapatmıştır.

Demiryollarına halen bir çivi bile çakılmamış olması ülkemizin
Mobil, BP gibi AB güdümlü sermayenin bir nuamralı sömürgesi
yapmakta, Avrupa2nın toplamında daha çok kamyona sahip olmamıza
neden olmakta ve trafik kazalarını bir katliam boyutuna
çevirmektedir. Bütün bunların sorumlusu halka gerçekleri anlatmak
yerine cemaat bilinci aşılayıp uyutanlardır.

Nurculuk Cereyani (*)

Dinci, gelenekçi çevrenin bir temsilcisi olduğu "$akirtleri"
tarafindan belirtilmi$ olan Said-i Nursi (31 Mart Olaylarindan Said-i
Kurdi) ye baglanan cereyan Nurculuk adini almi$tir. Said-i Nursi
taraftarlari, Nursi'yi "misilsiz, muellif, hakikat kahramani, Butun
islam aleminin muhtac oldugu bir filozof" olarak tanimlami$lardir. Ilmi
degeri bakimindan "Aristo'yu, Ibni Sina'yi, Ibnirrust'u, Farabi'yi"
geride biraktigi da muritlerince iddia edilmi$tir. Manevi sahada
Turkiye'nin Gandisi oldugu belirtilmi$tir. Eseri "Risale-i Nur" Kuran-i
kerim'in yirminci asirdaki tefsiri sayilmi$tir.(115) Bu hukmu, eseri
hakkinda bizzat Said-i Nursi de tekrarlami$tir. Risale-i Nur'a kimsenin
mani olamayacagini, onun manevi bir polis oldugunu, dunya bari$ini
saglayacak kudretini kendisi de belirtmi$tir. Bu bakimdan iktidar
partisi (DP) ve eski iktidar partisi (CHP), Risale-i Nur'a minnettar
olmalidir, cunku o belalari defeder. O'na hucum edilirse mutlaka bir
bela ile kar$ila$ilir. Nitekim bir eseri ile ilgili yapilan bir arama
sirasinda sifirin altinda 18 derece soguk olmu$tur. (116)

Said-i Nursi'nin Kuran'i yorumlayan yazilari yaninda siyasi ve sosyal
fikirlerini içerenler incelendiginde bu alandaki fikirlerinin ilmi
açidan zayif olduklari gorulmektedir. Genel olarak Said-i Nursi'nin
fikirleriyle dinci çevrenin savundugu fikirler arasinda birlik vardir.

Said-i Nursi ve talebeleri, Cumhuriyet'in 1950 senesine kadar olan
devresini mutlak bir istibdat (dikta) saymi$lardir. Bu zaman içinde
pek çok tekliflerinin sonuçsuz kaldigini da uzuntuyle
kaydetmi$lerdir. Said-i Nursi 1950 genel seçimlerinden sonra ba$layan
devreyi fikirleri için bir kabul ve gerçekle$me devri saymi$tir.

Said-i Nursi genel olarak teokratik bir devlet $eklinin taraftarligini
yapmi$tir. Bu fikrini El Hutbei $amiye ba$likli 31 Mart olayini konu
edinmi$ bir risalesinde ileri surmu$tur. (117) Bu suretle laiklik
prensibini de tamamen reddetmi$ olmaktadir.Mesela $apka giyimi ona gore
islam'in geleneksel kanunlarina muhaliftir, çar$afa gelince, kadinlar
için bir " kale ve siper" anlamindadir. (118) Açik bacak ve yarim
çiplak kadinlar iman ehline saldirmaktadirlar. Çiplak bacaklar,
"cehennem odunlari" dir. Cehennemde yilan suretinde gorunurler.
Tesetture uymayan kadinlar cehennemde azap çekeceklerdir.(119)

Çok kadinla evlenmeye gelince, bir erkek birden çok nikah altina
alinamayacagi gibi, ba$ka kadinlari da nikah edebilir. (120) Kadinlarin
bo$anmak için mahkemeye ba$vurmalari "islam onuruna ve milli $erefe"
yaki$mamaktadir. (121)

Ogretim alaninda da Said-i Nursi'nin bazi fikirleri ve teklifleri
vardir. Bir anne çocugunu hafiz mektebinden alip Avrupa'ya gondermekle
çocugunun ebedi hayatini tehlikeye koydugunu du$unmemektedir. (122)
Yuksek ogretim alaninda Said-i Nursi'nin dikkat çeken teklifi "dogu
universitesinin" kuruşu$udur. Bu universite Kahire'deki "camiulezher"
in kizkarde$i olacaktir. Ogretim dili bakimindan "Arap vacip, Kurt
caiz, Turk lazim" (123) $ark universitesi geleneklere dayanmalidir.
"Batilila$maya ve medeniyete muhtaciz" tezi bu universiteye
uygulanamaz. (124) Istanbul Universitesinde ileride bir "Nur medresesi"
açilmalidir. (125)

Said-i Nursi "Ba$bakan ve dindar milletvekillerine" hitaben yazdigi bir
mektupta laiklik prensibinin uygulanma $ekli hakkindaki fikirlerini
açiklami$tir. Siyaset gizli dinsizlige degil, dine alet edilmelidir.
Bu goru$ bizi Said-i Nursi'nin natilila$ma meselesi uzerindeki
du$unceleriyle kar$ila$tirmaktadir. Islamiyet milliyetinden
faydalanacak yerde , batilila$mak dalalete, sefahate, yabanci
politikaya dayali bir ya$ayi$ $ekli sayilmi$tir. Gizli munafik ve
zindiklar, batilila$mak bahanesiyle, dini siyasete alet etmi$lerdir.
Avrupa, kulturuyle maddeten islam alemini yenmi$ olabilir. Fakat dinen
yenememi$tir.Islam dunyasinda Avrupa kulturuyle iyile$tirme (islahat)
yapilamaz.(126) Avrupa medeniyeti artik "kurtlanmi$ bir agaç"
halindedir ve Asya medeniyetine yenilecektir. Cumhuriyet rejimini
kurmak için "Avrupa'ya dilencilik etmek, islama buyuk cinayettir" Zira
islam bu rejimi 13 asir once getirmi$tir.(127)

Nurculuk hareketi bir aksiyon cephesine de sahip olmu$tur. Said-i Nursi
propaganda gezilerine çikmi$, genel ortami oldukça me$gul etmi$tir.
Zamanin iktidari bu hareketi desteklemi$tir.

Said-i Nursi'nin olumunden sonra Nuculugun durakladigi ve "ittihadi
muhammedi firkasi" hakkinda soyledigi gibi bir tunele girdigi
soylenebilir. Bu hareketin Turk devrim prensiplerine muhalefetleri
kayda deger ozelliktedir.

(*) : 1996 Tarik Z. Tunaya, Turkiye'nin siyasi Hayatinda BATILILASMA
HAREKETLERI, sf 190-194

115- Risale-i Nur hakkinda Ankara Universitesinde verilen konferans
(Ankara 1957)- E$ref Edip : Risale-i Nur muellifi Bediuzzaman Said-i
Nursi (ıstanbul 1952- 1317)

116-Bediuzzaman Hz. Said-i Nursi nihayet konu$tu. (Hur Adam No. 344- 20
$ubat 1959, s 1-4) Ankara'da Nurcular hakkinda devam eden mahkeme
safhalari ve Avk. Bekir Berk'in savunmasi için Bkz Hur Adam No 311 den
itibaren Said-i Nursi'nin Tesettur Risalesi hakkinda uyesi bulundugumuz
bilirki$i heyeti , verdigi rapor dolayisiyla dokuz imzali bir tehdit
mektubu almi$tir. (1952) Bu raporda da Risale-i Nur'un tedrisati
sayesinde on be$ haftada islah olduklari da belirtilmi$tir.

117-Bu kitabin çe$itli baskilari vardir. 1953 senesinde elimize geçen
bir nushasiyla , 1957'de basilan nusha arasinda yazilarin ba$liklari ve
yazilar bakimindan farklar vardir. Bu kitabin son baskisi $u ba$ligi
ta$imaktadir: Hutbe-i $amiye namindaki Arabi Risale'nin Tercumesi
(Antalya-1957)

118-Bediuzzaman , Yirmidorduncu Lem'a (Hanimlar rehberi, Istanbul 1958,
sf 24-27)

119-Birden ihtar edilen mesele-i muhimme (Gençlik rehberi, Istanbul
1951, sf 14-15)

120-Bediuzzaman , Yirmidorduncu Lem'a sf 24

121- Bediuzzaman : Ehli iman ahiret taifesi olan kadinlar taifesi ile
bir muhaveredir . (Hanimlar rehberi, sf 5-6)

122-123 Ayni yazi

124-Bediuzzaman Said-i Nursi'nin $ark universitesi açilmasina
giri$ildigi sirada cumhurba$kani ve ba$bakan'a gonderdigi dilekçeden
bir parça (Hur Adam No 33- 26 Aralik1958) s 2 Ayni mektup metni için
Bkz Risale-i Nur hakkinda Ankara Universitesi'nde verilen bir konferans
s 75-78

125-Bediuzzaman gençlik rehberi s 77

126-Said-i Nursi'nin 1923 tarihinde Millet Meclisi'ne hitaben yazdigi
bir hutbe:(Hur Adam No 320- 12 Eylul 1958, s 1)

127- Badiuzzaman: Hutbei $amiye (bkz 117)

Kaynakça;

TGSG

albina58 27.03.2008 21:05

--->: Milli Egitim Bakaninda sok aciklama: :"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım" denmesin
 
Tayyip'i üzerseniz Allah'ı üzersiniz
Atatürk ve açık kadınlara hakaret dolu kitap, camilerde dağıtıldı. Skandal kitap Diyanet'in onayını taşıyor...
DENİZLİ'de eşi emekli imam olan ev kadını Fatma Durmuş'un yazdığı `İlahilerle Hakka Çağrı' adlı ilahi kitabı ortalığı karıştırdı.Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından onaylanan, 10 bin adet bastırılan ve ücretsiz dağıtılan kitapta, halkın kin ve düşmanlığa teşvik edildiği, Atatürk'e hakaretlerde bulunulduğu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Peygamber ve Allah gibi gösterildiği iddiasıyla Denizli Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu.

Son dönemde İslami tarikat faaliyetlerinin artış gösterdiği iddia edilen Denizli'de bu kez ilahi kitabı krizi çıktı. Servergazi Beldesi'nde oturan ev kadını Fatma Durmuş'un yazdığı, Mahmut Koruk'un yayımcılığını üstlendiği `İlahilerle Hakka Çağrı' adlı kitapta, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın peygamber gibi gösterilip, ona karşı gelmenin Allah'a karşı gelmeyle eş olduğu, şeriat devleti kurulması yönünde teşvik ve tahriklede bulunulduğu, Atatürk'e, annesine, Atatürkçülere ve Cumhuriyet'e hakaretler edildiği, başı açık kadınların dinsiz olarak gösterildiği ve dinci bir ordu kurmaya yönelik çağrı yapıldığı iddia edildi. Adliye Sarayı önünde bir açıklama yapan ve kitabı gösteren Ali Kavak, Fatma Durmuş'un yazdığı ve 10 bin adet bastırılan kitabın cami önlerinde vatandaşlara ücretsiz dağıtıldığını söyledi.

`DİYANET ONAY VERDİ'

Kavak, kitaba Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da `olur' verildiğini ve yayımlanması için teşvik edildiğini belirterek şunları söyledi:

"Bu kitapta Atatürk'e ve annesine büyük saldırılar var. Askere saldırılar var. Kız çocuklarıyla erkek çocuklarının birarada okumasına saldırılar var. Atatürkçü düşünenlerin ve savunan insanların dinsiz olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmişler. Başı açık kadınlara büyük saldırılar var. Plajlarda ve caddelerde açık gezen kadınlara büyük saldırılar var. Böyle bir kitaba suskun kalamazdık. Her ne kadar Denizli Belediye Başkanlığı'nda görev yapan arkadaşlarımız inkar etse de, bu tür olaylar Denizli'de AKP iktidarı belediyeyi ele aldıktan sonra ve bir vakfın kermes düzenlemesiyle başladı. Kara çarşaflı kadınların belediye içinde kermesiyle başlayan ve hızlı bir tırmanışa geçen anlayışın, Denizli'de model olmaya başladığını görüyoruz. Burada eğitim birliği ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Şeriatçı bir düzen kurulması için mücahit ordusu öngörülüyor. Bunu da Allah adına, ilahiler adı altında yapıyorlar."

`ERDOĞAN ALLAH'LAŞTIRILIYOR'

Kitapta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın peygamberle bir tutulduğunu savunan Kavak şöyle devam etti:

"Erdoğan Allah'laştırılıyor. Erdoğan'a kızanlar Allah'a kızmış kabul ediliyor. Saçma sapan şeyler bunlar. Bunları siyaset alanında kullanmaya çalışıyorlar. Dini en iyi kullanma şekli olarak da camileri seçiyorlar. İnsanlarımız ilahi diye alıyorlar ve kitaba baktıklarında şaşırıyorlar. Bu kitapla ilgili bize yüzlerce telefon geldi. Savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz. Gerekenin yapılmasını istiyoruz. Bu kitaba onay veren ve teşvik eden Diyanet görevlilerin de cezalandırılmasını istiyoruz."

CHP'li Kavak, kitabın Sevindik, Karşıyaka ve Dokuzkavaklar mahallelerindeki camilere koliyle dağıtıldığı ve üzerine bırakılan notta vatandaşlara ücretsiz dağıtılmasının istendiğini ileri sürdü.

MÜFTÜNÜN HABERİ YOK

Gültepe Cami Derneği Başkanı Ali Taş ise kitabı kimin bıraktığı görmediklerini ve kitabı okuyan cemaatin de tepki gösterdiğini belirterek, "Öğle namazına geldiğimizde cami girişinde koli gördük. Kolinin içinde `cemaatimize ücretsizdir' diye not vardı. Kitabı okumaya başladığımızda çok şaşırdık. Ben dahil tüm cemaat tepki gösterdi" diye konuştu.

İl Müftüsü Mehmet Köse de böyle bir kitabın camilerde dağıtıldığından haberi olmadığını, ancak bu tür kitapların dağıtımına izin vermelerinin mümkün olmadığını savundu, cami görevlilerini uyaracaklarını dile getirdi.

KİTAPTAN BÖLÜMLER

179-182 Sayfalar `Tayyibim' isimli şiirden:

-Nerede hürriyet, cumhuriyet. Bütün taşıdıkları kötü niyet. Sade başörtüsünde vardır diyet. Suçun şiir değil dini yaşaman. Nerede dini hür vicdanı hürler. Atatürk'ün yolunda yürüyenler, okullardan kızları kovuyorlar. Suçun şiir değil, dini yaşaman. Halkçılık, insan hakları nerededir. Nerededir imam hatipliler, kurslar. Okusa da işe alınmaz bunlar. Suçun şiir değil, dini yaşamak. Tayyibim nerededir bu eşitlik. Bütün sevdikleri sarhoşluk, pislik. Deniz kıyısından bizler tiksindik. Nüfus cüzdanımızda dinimiz İslam, yaşayışta dinimiz Hristiyan. İş vermezler sonra mecbur yaşaman. Böyle yapanlar askeriyeymiş derler. Oradaki erler de bizim erler. Askeriyemiz yapmaz böyle şeyler. Nerede Necmettinler, Menderesler. Şart koşmuşlar leylek gibi açmayı, sindirmişler bunlar bizim atalarımızı. Oğlanla kız okurlarsa beraber, Sokaklar atılan çocuklarla dolar. Pamukla benzin ateşte durmazlar. Şuçun şiir değil, dini yaşaman. Tayyip Allah yolunun bekçisidir. Tayyibi üzmek Allah'ı üzmektir. Sevenlerini üzmek de aynıdır. Suçun şiir değil, dini yaşaman.

183. Sayfa, `Dinsizler Gülüyor' isimli şiirden:

-Dinimi sömürüyor bu kargalar, dinsizler gülüyor bense ağlarım. Yaşanan görüntüler büyük dehşet, Türkiye'de yaşanıyor bu dehşet. Bir Allahım bizden bu zulmü def et. Dinsizler gülüyor, bense ağlarım. Din kardeşlerim size hayranım, bir hayatınız vardır buna yanarım. Gel birleşelim bu dehşeti yıkalım. Dinsizler gülüyor, bense ağlarım. Birleşmezsek kardeşlerim eğer biz. Bu Allahsızlar bırakmaz tozumuz. Gelin verelim elele biz, dinsizler gülüyor bense ağlarım.

119. Sayfa,`Erkek Kardeşim' başlıklı bölüm:

-Senin kahraman ecdadın, namusu için can verdi. Sense bunları unuttun. Karışıp kafir, Müslüman denizlerde karını soydu. Yoksa kalmadı mı arın, inan senin ecdadın böyle yatağa yatmazdı. Eğer sen böyle gidersen inan perişan olursun. Ne ukba kalır, ne devlet. Ne karın kalır ne avlat. Zaten kalmadı itaat. Gel kardeşim kendini topla. Sözde hanım giymiş şortu, görünüyor ayıp yeri. İnan ben utanıyorum, senin kalmadı mı gücün. Çıkamaz olduk sokağa. Onları görmeyeyim diye. Kadın hakkıymış güya. Biz hiç böyle hak görmedik. Erkek giymiş baştan sona, karı açmış baştan sona. Madem eşitlik var ise; onu da ört baştan sona. Hayvanı örtmüş tüyü ile, ayıp yerini kuyruğu ile. Bize vermiş en güzelini, sende örtün onun ile.

174. sayfada `Münacaat' şiirinin dördüncü kıtası:

-Soyunup sokaklara çıkanlara, arını namusunu unutanlara. Göster ya Rab, bu güzel şeriatı. Kararmış kalpleri yıka ya Rab.

175. Sayfa `Münacaat' şiiri:

-Kötülük yapanları görmeyenleri, müminlere saldıran azgınları, Atatürk'e sığınan acizleri, kararmış kalpleri yıka Ya Rab. Atatürk'ün annesi örtülü iken başı beli açıkları koruyup, başörtümüze saldıranların kararmış kalplerini yıka Ya Rab. Bunca yapılanları unutup, ana baba köpekmiş gibi kaçanı, keyiflerince yaşayanların kararmış kalplerini yıka Ya Rab

Kadir58 30.03.2008 13:18

AKP İslâmcı değildir!
 
Yenicag Gazetesinden Hasan Demir in yazisi:

Beni üzen ve şaşırtan, AKP’nin, “İslâmcı” bir parti olarak suçlanmasıdır. Çünkü bu iddia gerçeği yansıtan bir iddia değildir.

Üstelik bu iddia, iktidar olduğu günden beri İslâm dışı mihraklarla, mesela Siyonist unsurlarla, mesela “Haçlı Seferi başlattım” diyerek Afganistan’a giren ABD ile, meselâ, bir “Hıristiyan ittifakı” olan Avrupa Birliği ile, meselâ, bir Vatikan projesi olan “Dinlerarası Diyalog” la, meselâ, İstanbul’da devlet içinde devlet kurulmasının önünü açacak olan Vakıflar Yasası çıkartarak Bartholomeos’la kol kola olması ile ve yine mesela,Türkiye’yi bir misyonerler ve apartman kiliseleri cenneti haline getirmesiyle AKP gerçekte bırakınız Türkiye’yi İslâmlaştırmayı, tam tersine, Türkiye’yi İslâm ve Türk köklerinden çok uzaklara savurmuş bir partidir.

Yine AKP, düne kadar bu toprakların inanan insanlarına ait olan Telekom’undan limanlarına, bankalarından sigorta şirketlerine, toprakları ve madenlerine kadar pek çok değer ve servetini daha dün bu toprakları işgal edip Osmanlı’yı kuran atalarımızın Bursa’daki sandukalarını, “Kalk da ceddini kurtar!” diye tekmeleyen Yunan’ına, İngiliz’ine, Fransız’ına bir-iki yıllık kârları karşılığı satmış ve yine bugün “İslâmcı” olmakla itham edilen bu AKP, bu topraklardan Müslüman Türk milletinin silinme metni olan Sevr’i geri getirecek ve bu coğrafyada Türk’ün yeniden tutunma senedi olan Lozan’ı delecek, çürütecek pek çok yasayı Meclis’ten geçirmiş, gözyaşı ve kanla kazanılan milli egemenliği, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir Haçlı/Siyonist organizasyonu olan Avrupa Birliği’ne devretmiş bir partidir.

Bir partiye “İslâm” kimliği atfetmek ve bir siyasetçiye “İslamcı” diyebilmek için o parti ve kişinin söylemde değil evvelemirde eylem ve icraatta Kur’an ve Sünnet referanslı olması gerekli değil midir?

Elbette öyledir..

Siz şimdi AKP’nin Afganistan ve İsrail işgallerinde Türk milletinin bütün imkânlarını Haçlı/Siyon ittifakının emrine vermesini Kur’an’ın hangi ayeti, Resûl’ün hangi sünneti ile irtibatlandırabilirsiniz?

Erdoğan demek AKP demektir, AKP demek Erdoğan demektir.

Peki Erdoğan değil midir, “Ben Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyım, inşallah bu proje hayata geçer, Diyarbakır da bu projenin yıldızı olur” diyen?

İyi de, BOP, bir Haçlı/Siyonist proje değil midir?

Bir kişi “Müslüman” kimliği ile, İslâm ülkelerini bölme ve parçalayıp yutma projesi olan BOP’ta planın üreticisi ve uygulayıcıları tarafından kendisine tevdi edilen bir görevi kabul edebilir mi?

Yine Erdoğan ve Abdullah Gül değil midir, Irak’ta bir milyon 200 bin Müslüman’ı katleden, Ebu Garip cezaevinde binlerce Müslüman’a işkence eden Amerikalı askerler için, “İnşallah en az kayıpla evlerine dönerler” diye dua eden ve “ABD’nin Irak’taki başarısı bizim başarımız olacaktır!” diye övünenler. Ve bunlar değil midir Mehmetçiğin başına çuval geçiren Haçlı ABD’liler için, “Büyük devletler özür dilemez” diyerek kafiri büyük, Müslüman’ı ondan küçük gösterdiğinin bile farkına varmayanlar.

Bu söz ve fiiller için siz Kur’an’ın hangi ayeti Peygamber(s)’in hangi hadisinden referans gösterebilirsiniz!

Uzatmaya ve örnekleri çoğaltmaya hiç gerek yok.

AKP icraatı Türkiye’yi İslâm’dan uzaklaştıran ve fakat misyonerlere ve Siyonizm’e yaklaştıran bir icraattır.

Üstelik AKP bu icraatları ile övünen bir partidir.

İcraatları ile böylesine İslâm ile kavgalı iken ağızların ayet ve hadisler zikretmesi ve eşlerin başlarının örtülü olması nasıl olur da AKP ve AKP’lileri “İslâmcı” yapar!

İşte samimi Müslümanların ve İslâm’ın ve millete ait diğer değerlerinin farkında olmayan, vatan ve devlet elden giderken bile, “İlle de laiklik” diye hop oturup hop kalkanların fark edemediği bu.

Öyle olduğu içindir ki, son dava, AKP’nin Haçlı/Siyon ittifakı ile kol kolalığının fark edilmesini bir hayli geciktirecek bir metindir.

seva 30.03.2008 14:58

--->: AKP İslâmcı değildir!
 
akp adaletle kalkınma partisi cümhüriyet başsavcısına göre ALLAH ve KURAN o zaman bende düşündümki chp yani cühüriyet hak partisi cehenem halkı böyle şey olabilir mi diye düşündüm :)

laikliğin en çok kulanan chp laiklik dinsizlik değil sadece dinsizlik olarak algılanıyor 70 yıldır çözülemeyen laikliğe aykırı demenin de bir anlamı yok haa şeriat diyorlar şeriat yol demek insanın istediği şeriati kulanabilir yani istediği yolla hareket edebilir şimdide şeriatte gidiyoruz demenin de bir anlamı yok...

mertveilkeli 30.03.2008 16:20

-->: --->: AKP İslâmcı değildir!
 
[QUOTE=seva;249265]akp adaletle kalkınma partisi cümhüriyet başsavcısına göre ALLAH ve KURAN o zaman bende düşündümki chp yani cühüriyet hak partisi cehenem halkı böyle şey olabilir mi diye düşündüm :)

laikliğin en çok kulanan chp laiklik dinsizlik değil sadece dinsizlik olarak algılanıyor 70 yıldır çözülemeyen laikliğe aykırı demenin de bir anlamı yok haa şeriat diyorlar şeriat yol demek insanın istediği şeriati kulanabilir yani istediği yolla hareket edebilir şimdide şeriatte gidiyoruz demenin de bir anlamı yok...[/QUOTE]

tşk ağzınıza sağlık doğruları zikretmişsin belli herkes uyandı kimin ne istediğine merak etmesinler

asitane3458 30.03.2008 16:46

--->: AKP İslâmcı değildir!
 
ulan adamlar islamcı olsa ayrı bi suç
islamcı olmasa ayrı bi suç...


ne bu yha bırakın bu saçmalıkları artık adamlar ne yapsa size yaranamıyolar sizin gibi taş kafalı zihniyete hiç bir şey işlemio..

Kadir58 30.03.2008 16:57

--->: AKP İslâmcı değildir!
 
Cumhuriyet Bassavcisinin kendi fikri baskasini baglamaz. Ayrica konuyu baska tarafa cekmeyelim.
Sizlere aktardigim köse yazisini degerlendirin. Yalan veya yanlis diyin.

Mesela su asadaki yazanin nesi yalan veya yanlis:

Erdoğan ve Abdullah Gül değil midir, Irak’ta bir milyon 200 bin Müslüman’ı katleden, Ebu Garip cezaevinde binlerce Müslüman’a işkence eden Amerikalı askerler için, “İnşallah en az kayıpla evlerine dönerler” diye dua eden ve “ABD’nin Irak’taki başarısı bizim başarımız olacaktır!” diye övünenler. Ve bunlar değil midir Mehmetçiğin başına çuval geçiren Haçlı ABD’liler için, “Büyük devletler özür dilemez” diyerek kafiri büyük, Müslüman’ı ondan küçük gösterdiğinin bile farkına varmayanlar.

???

asitane3458 30.03.2008 17:07

--->: AKP İslâmcı değildir!
 
siz anti-akp liler sizin düsünüp yorumlama kabılıyetınız yhokmu .niye başkalarının yazılarını foruma tasıyosunuz..
kopyla-- -yapıştır nereye kadar


WEZ Format +2. ?uan Saat: 16:29.

Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.


Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.