Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar

Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar (http://www.sivaslilar.net/forum/index.php)
-   Serbest Dini Konular (http://www.sivaslilar.net/forum/forumdisplay.php?f=334)
-   -   Ramazana ve Ömrümüze Dair (http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=21205)

seva 23.09.2008 13:31

Ramazana ve Ömrümüze Dair
 
[COLOR="Blue"][CENTER]Ramazana ve Ömrümüze Dair







Bir ömür gibi çarçabuk bitiyor ramazan.
Dün bir, bugün iki derken...
Ramazan bitiyor.
Tıpkı ömrümüz gibi.
***

Ürperiyor insan. Bu ne süratli yolculuk!
Her sene, biraz daha yalnızlaşan biz/iz.
Medeniyetin -nesi varsa- hepsi çaresiz.
Ne hastalıklara bir derman var, ne de ölümler bitiyor.
Bizi avutsun diye oyuncakları çoğaltıyoruz.
***

Gidişe çare var mı!
Ayrılığa, hasrete, gurbete, ölüme...
Kocaman binalar hangi odasında avutur beni?!
Uçaklar hangi diyara götürür de: "İşte aradığın bu!" diyebilir?
Otobanlar, köprüler iki yakamı bir araya getirebilir mi?
Gözyaşlarımı silebilir mi medeniyet?
***

Bu ramazan sanki daha hızlı gidiyor.
Ne zaman geldi, ne zaman yarıyı geçtik; anlayamadım.
***

Sağdan sola dönerken akşam oluyor.
Her şeyde nasıl bir nizam, nasıl bir (hızlı) elveda!
Yetişebiliyor musun/uz?
***

Her günbatımı alır götürür beni.
Alamam kendimi kimi zaman.
Dalar dalar giderim. Bir kızıllık, bir vedâ ki...
Nereden nereye...
İşini bitiren gidiyor.
***

İşte ramazan...
İşte ömrümüz...
İşte günlerin art arda gidişi...
Yaşanmamış gibi bunca yıllar...
Yaşanmamış gibi doğumlar, düğünler, ölümler...
Yaşanmamış gibi hayat!
Heyhat!
***

Elini çabuk tut!
"Emanet ata binen tez iner."
Bir emanettir bu hayat, bu vücut...
Gelmek; gitmekle "çok yakın" akraba...
Hayat… sarmaş dolaş ölümle.
Bir ürperti, bir korku, bir heyecan...
Ümitle kol kola gezince...
Rahatlıyor insan.
***

Bir aşağı bir yukarı terazinin kefeleri...
Ümit ve korku dengeye gelinceyecek...
Ümit ve korku arası hayat.
***

Ramazan çarçabuk bitiyor.
Tıpkı ömrümüz gibi...
Ramazanda ve ömrümüzde...
İzimiz, sözümüz var mı?

Aynalarda "yüzleşebileceğimiz" yüzümüz?


Ali HAKKOYMAZ



.
__,_._,___ [/CENTER[/COLOR]]

burcum 23.09.2008 14:08

--->: Ramazana ve Ömrümüze Dair
 
[FONT="Comic Sans MS"][B][CENTER][COLOR="Red"]Sağdan sola dönerken akşam oluyor.
Her şeyde nasıl bir nizam, nasıl bir (hızlı) elveda!
Yetişebiliyor musun/uz?


İşte ramazan...
İşte ömrümüz...
İşte günlerin art arda gidişi...
Yaşanmamış gibi bunca yıllar...
Yaşanmamış gibi doğumlar, düğünler, ölümler...
Yaşanmamış gibi hayat!
Heyhat![/COLOR][/CENTER][/B][/FONT]

[FONT="Comic Sans MS"][B][CENTER][COLOR="Magenta"]Çok güzel bir şiir
Duygular çok güzel ifade edilmiş :)
teşekkürler ;)[/COLOR][/CENTER][/B][/FONT]

derdest_58 23.09.2008 14:45

Cevap: Ramazana ve Ömrümüze Dair
 
teşekkürler emegine sağlık bende bir yazı paylaşmak istiyorum .begenmeniz dileğimle............Yaşlı çoban sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak: "Hadi bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık". Ve bir elma düşerdi, en güzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı çakısını çıkartarak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra, babasından kalan Kur'an'ını okumaya koyulurdu.

Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı. Elma ağacının kökleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye başlamıştı. Çoban o zamanlar henüz genç sayıldığından şöyle bir uzandı mı en güzel elmayı şıp diye koparırdı. Fakat aradan geçen bunca yıl içinde beli bükülüp boyu kısalmış, ağacınkiyse bir çınar gibi büyüyüp göklere yükselmişti. Ama boyu ne olursa olsun, ağaç yine de yavrusu değil miydi? Onu bir evlat sevgisiyle okşarken :

"Ver yavrum, derdi, gönder bakalım bu günkü kısmetimi." Ve bir elma düşerdi hiç nazlanmadan, yıllar boyu hiçbir gün aksamadan.

Köylüler, uzaktan uzağa gözledikleri bu hadiseyi birbirlerine anlatıp yaşlı çobanın veli bir zât olduğunu söylerlerdi.

Yaşlı adam, ağacın altında dinlenip namazını kıldığı bir gün, yine elmasını istedi. Ancak dallar dolu olmasına rağmen nedense birşey düşmemişti. Sonra bir daha, bir daha tekrarladı isteğini. Beklediği şey bir türlü gelmiyordu. Gözyaşları, yeni doğmuş kuzuların tüylerini andıran beyaz sakalını ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp koyunların arasına attı kendini.

Yavrusu, meyve verdiği günden bu yana ilk defa reddediyordu onu. İhtiyar çobanın beli her zamankinden fazla bükülmüş, güçsüz bacakları da vücudunu taşıyamaz olmuştu. Hayvanlarını usulca toplayıp köye doğru yöneldiğinde, aşağıdaki caminin her zamankinde daha nurlu minarelerinden yankılanan ezan sesiyle irkildi birden. Yeniden doğmuştu sanki çoban. Birşey hatırlamıştı.

Çocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona şefkatle sarılırken :


"Canım" dedi, hıçkırıp ağlayarak.


"Benim güzel evladım, mis kokulum. Şu unutkan ihtiyarı üzmeden önce neden söylemedin,bu günün ramazanın ilk günü oldugunu.

ayparcam 24.09.2008 11:30

--->: Ramazana ve Ömrümüze Dair
 
[B]ALLAH c.c razi olsun sizden cok guzel paylasillariniz olmus birinde uzulduk birindede sevindik tipki yasantimizda herzaman oldugu gibi[/B]


WEZ Format +2. ?uan Saat: 00:12.

Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.


Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.