Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 28.02.2008, 15:06   #1
FatihCan
Usta Yiğido
 
FatihCan - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
FatihCan Şuan FatihCan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 03.07.2009 15:15

Üyelik Tarihi: 01.10.2005
Yaş: 42
Mesajlar: 572
Tecrübe Puanı: 797 FatihCan COK SEVILEN BIR KISIFatihCan COK SEVILEN BIR KISIFatihCan COK SEVILEN BIR KISI
Daumen hoch 11 defa 28 Şubat

11 yıl tarih için az, insan ömrü için uzun bir süre. Hiç olmazsa 11 defa düşünmüş olmalıyız.
Bugün anayasa suçu işleyecek kadar pervasızlaşan rektörlerin arkasında hâlâ 28 Şubat hayaleti duruyor. 28 Şubat 1997'de Millî Güvenlik Kurulu'nda alınan 18 maddelik kararların 13. maddesi, bugün üniversite yönetimlerinin direndiği yasağın başlangıcı idi. Bir emekli kurmay albay, rektörlere brifing yani talimat vermiş, Rektörler Komitesi adında bu alanda yetkisiz bir kuruluş ise bütün üniversitelere başörtüsü yasağını tamim etmişti.

11 yıl önce olan-biteni, Ankara'nın yüksek bir tepesinden günü gününe, hatta saati saatine takip etmiştim. 28 Şubat sürecinin nasıl örgütlendiğini, adım adım nasıl mesafe aldığını ve sivil siyasetçilerin ne tür zaaflar sergilediğini gözlemiştim. Sonuçlarını takip ettim. Aradan geçen zaman zarfında ortalığa dökülen bilgileri ve itirafları kaydettim. Ulaştığım sonucun rafine olduğunu düşünüyorum.

Askerî darbeler, aslında "askerî" değiller; yani askerler tarafından yapılmaları bu darbelere "askerî" bir nitelik kazandırmıyor. Bugün Kuzey Irak'ta kara harekâtı yapan askerler ile darbe yapan askerler arasındaki büyük uçurumdan bahsediyorum. Koskoca bir kurumda, üstelik yaptığı iş icabı gizlilik içinde çalışan bir kurumda komitacılığa meyledecek olanlar elbette çıkacaktır. Vatan zaten "her zaman" tehlike içindedir. Ülke şartları ve dünya ahvali berbattır. İş başa düşmüştür. Hemen bir çete (buna kibarca cunta deniyor) kurulur. İlk darbe orduya yapılır. Bir darbe yapmak için silahlar ve birlikler örgütlenir. Ordunun en başta itibarının arkasına saklanarak mevcut imkânlar seferber edilir. Sonrasında, tekelleşmiş güce destek olup nimet elde etmek isteyen ve seçilmişlerden her zaman rahatsız olan sermaye ve bürokrasi iktidar sorumluluğunu paylaşmaya girişir.

Askerî darbe veya askerlerin yaptığı darbe önce orduya karşı yapılmaktadır. Bugün sahibi ve sözcüsü kalmayan 28 Şubat sürecinin iç içe geçtiği yolsuzluklarla doğrudan ordunun itibarına verdiği zararı hatırlayalım.

28 Şubat süreci, Batı Çalışma Grubu adı ile örgütlenen bir çetenin eseriydi. Ordunun hiyerarşik yapısı içinde yönetilmedi. Sermaye, medya ve üniversite desteği ile geniş bir koalisyona dönüşerek, zaten "askerî" niteliğini kaybetmişti. Bugün 28 Şubat adına konuşan tek bir askerin bile bulunmamasının sebebi budur. Sermaye haksız rekabet üstünlüğü peşindeydi; finans sektörü iştah kabartıyordu. Medya, verdiği destek ile sermayesini katladı. Üniversite rektörleri 28 Şubat'ın yardımıyla, içine denetimsiz feodal iktidarlarını yerleştirdikleri bugünün ortaçağ kalelerini inşa ettiler.

28 Şubat'ta Batı Çalışma Grubu ne idiyse, bugün Ergenekon Çetesi odur. İzlenen yöntem farklıdır; ama amaç aynıdır: iktidarı gasp etmek. Her toplumda ilkel, hastalıklı, çağdışı; kısaca farklı marjinal fikirler bulunabilir. Çeteleşme bu marjinal fikirlerin iktidara taşınmasının yegane yolu olduğu için çok tehlikelidir.

Doğu Silahçıoğlu'nun önerdiği gibi Türklük ve İslâmiyet'i, "birlikteliği mümkün olmayan iki öğreti" olarak kabul etmenin iki ön şartı vardır. Birincisi toplumda ve tarihte karşılığı olmayan marjinal bir düşünceye sahip olmak; ikincisi Türklüğü bir "öğreti" olarak kabul edebilmek için bu marjinalliğin faşizm adını taşıyan bir ideoloji olması. Ama çok daha vahimi, bu fikirlere sahip olan birinin emrinde caddelere çıkartabileceği askerî birliklerin ve tankların bulunması. Bu tasvir 28 Şubat'ın özetidir.

YAŞ kararları ile bu marjinal fikirlerin muvazzaf sahiplerinin de tasfiyesi gerekmez mi?

Türkiye tam 11 yıldır, başta ekonomi olmak üzere 28 Şubat'ın önümüze koyduğu faturayı ödüyor. Çeteleşme, hâlâ bir sorun olarak devam ediyor. Çeteleşme, hakkı ve hukuku yere sererek iktidarı gasp etmek olduğuna göre, hukuka sahip çıkmamız ve her yere sokmamız lâzım. En başta çetelerin örgütlendiği yerlere.

Türkiye'nin güvenlik sektörü üzerinde demokratik ve hukukî denetimi eksiksiz gerçekleştireceği köklü reformlara ihtiyacı var. 11 yılda 11 defa düşüneceğimiz tek sonuç budur.


28 Şubat 2008, Perşembe

MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE

m.turkone@zaman.com.tr
FatihCan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif