Yiğido
iozgur Şuan
Son Aktivite: 02.07.2013 08:37
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 53
Mesajlar: 177
Tecrübe Puanı: 744 
|
--->: MERKEZ ÇAYGÖREN KÖYÜ (CİRİN)
Kraliçeye saygıda hiç kusur etmiyor, Türkiye seçkinleri. Hatta tazimi abartıyorlar. O’nun protokol kurallarına övgüler yağdırdılar. Baykal’ın neden köşke katılmadığı sorulduğunda, koskoca muhalefet lideri mızıkçı bir çocuk gibi, savunma yaptı. “Kraliçeye saygısızlık yapmadığını” anlattı. Sonra smokin giymeyerek asıl saygısızlığı başbakanın gösterdiğini, böylece batılı giyim tarzını reddettiğini; bir çırpıda işin ucunu, batıdan beslenen laikliğe ekleyiverdi.
Tepeden tırnağa kraliçenin değerlerine biat etmemiz, bizim laikçiler tarafından adeta farzmış gibi algılanmakta. Seni gidi smokin sevmez, batı karşıtı, gerici.
Tokalaşma tenezzülünde bulunmadığından elini saklayan eldivenine dokunabilmek için yanıp tutuşan yerli zevat, ülkesinden kovduğu Osmanlı’nın Paris restoranlarında bulaşıkçılık bile yapmış prenseslerinin çektiği acıyı hep görmezden geldi.
Keşke yerlerinde duralardı da, biz de keyifle eleştirse idik dediğimiz, bir hanedan çocuğu bile bırakmadılar.
Şimdi ağızları açık, elin özenle koruduğu saltanat mensuplarını hayran izlemekteler.
Kraliçenin üzüm salkımlı ipek elbisesi; Kaz dağlarımızın organik üzümleri ile kendisini besiye çektiğimizi anlatmakta idi.
Prens Charles Türkiye ziyaretinin önemli bölümünü organik bağlarımızda geçirdiğinde, nasıl acı çektim.
Türk halkına hormonlu, İngiliz beylere sağlıklı üzümler.
Seksen ikilik kraliçenin yanaklarından kan damlarken, çayını bile sütsüz içmeyen dik omuzlu İngiliz kadını kraliçenin kemik yaşını ölçmek geçti aklımdan.
Taş çatlasa elli beş, altmış yaş kadınının dik duruşu ile taşıdığı elbiselerle bizimkilerin çıktığı abartılı yarış, yarıda kaldı. Organik domatesleri İngiltere sarayı için yetiştirdiğimiz aklıma geldikçe, tarihte hiç sömürge olmamış bir millete mensup olmanın gururunu yaşayamıyorum.
Kraliçe kadar Türkiye halkı da farkındalar mı acaba, Bursa’nın Osmanlı ipek merkezi olduğu için yolunu oraya düşürdüğünü.
Tıpkı sömürgeleri Hindistan halkının ipek dokumacılarının sağ ellerini kesip, onların dokumalarını ucuza alıp, hind ipekçiliğini söndürüp, İngiliz kumaşları için yeni pazarlar kazanan kraliçenin dedelerini bir kez daha acı ile anımsadım.
Şık eldivenleri ile adeta atalarının döktüğü kanları saklayan kraliçe, katil cedlerine rağmen, ülkemde mağrur dolaşması, beni hiç mesrur etmedi.
Yeşil Camide Kur’an-ı Kerim dinlemesi de; halk tribünlerine oynanmış iyi çalışılmış bir ev ödevi idi.
Derken aynı günlerde malum gazetelerde benzer başlıklar:
“Kütahya ve Afganistan” benzetmeleri.
“Taliban Kütahya’da” başlıkları ile 28 Şubat gibi dış gebeliklerle meşgul basının cehaleti, kötü niyeti, provokasyonu bir kez daha hatırlanıyor.
Tarih, sanat, medeniyet bilgisi olmayan, İstanbul dışına çıkmamış muhabirlerin bir yerlere yaranabilmek için kendi halklarına çamur atma biçimleri çok barbar.
Kraliçeden bari biraz ders alsalar.
Osmanlı’nın ipek merkezi Bursa’ yı bu cahillerden daha iyi bilen Kraliçe, umuyorum ki Kütahya’nın asil kültürünü de, bu bunak yalakalarından daha fazla tanımakta. Bir kültür, doğa, tarih cenneti Kütahya’yı nadir bir sanat eseri olarak ne kadar seyredeyim ki usanayım.
Anadolu’ya 1220’lerde gelen Germiyanoğullarının merkezidir Kütahya.
Moğol himayesindeki Anadolu Selçuklularına kafa tutarlar.
Ne yazık ki resmi tarihimiz Osmanlı olmuş, Anadolu Türk beylikleri Osmanlı karşısında yenik düşürülmüştür.
Germiyanoğulları Kütahya, Ankara, Afyon, Kula, Denizli civarında Anadolu’nun en güçlü beyliğini kurdular. Bizans İmparatorluğu’ndan vergi aldılar.
Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’u, Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’e verip, Kütahya civarındaki kimi toprakları da çeyiz olarak belirlemesi, oğlu Yakup beyin hiç hoşuna gitmedi.
Bu toprakları geri aldı. Yıldırım karşı taarruz ile kayınbiraderinin elinden tekrar toprakları alıp, Yakup beyi hapse attırdı. Onların bu hesaplaşmasında Devlet Hatun kim bilir ne acılar çekti. Bir yanda kardeşi, diğer yanda eşi. Belgelerle keşke bir film çekseler de kendi tarihimizi öğrenebilsek. Hapisten kaçan Yakup Bey, güçlü ordusu ile Timur’a destek verip inada bindirdiği kız kardeşinin çeyizi olan toprakları aldı.
Bu mücadeleci Germiyan beyi, yaşlandığında erkek evladı yoktur, talihin bir cilvesi olarak, kız kardeşinin torunu 2. Murad’a tekrar topraklarını vasiyet eder.
Yakup Bey’in hazineleri, konakları; sosyal ve ekonomik hayatın yüksek düzeyini göstermektedir. Germiyanoğlu Beyliği’nde, edebi ve ilmi hayat çok canlı idi.
Medreselerde dini ilimlerin yanı sıra fen ve astronomi okutulurdu. Sadece seramik ve porselenleri, kaplıcaları, şifalı suları değil, kadın dünyasını çok ilgilendiren Germiyan kumaşları da çok ünlü idi. Buldan dokumaları, “Ak alemli” kumaşı ile hilat yapılırdı. Çok zengin bir Germiyan kültürünü hala koruyan Kütahya’ya her gittiğimde;
13. yüzyılın asaletini, hala çarşıda pazarda rastladığım kadınların şalvarlarında, düğünlerinde, oyalı yazmalarında, üç eteklerinde gördüğümde; tarihe, kültüre, medeniyete, orijinleri koruyup saklamaya çok meraklı ruhum nasıl mutlu olmakta. Bu sebeple kumaşları ile ünlü Germiyan kültürünün kendine has asil tesettürünü hala yaşatan her Kütahyalı kadını durup saygı ile selamlamaktayım. Ünlü Macar muhalifini sanat eseri bir köşkte ağırlayan Kütahya’yı ne kadar anlatsam ki bitirebileyim.
“Taliban Kütahya’da” diyen cahiller gidip kraliçeye; Kütahya’nın tarihini, asil kumaşlarını, soylu Germiyan kültürünü sorsalar hiç fena olmayacak.
|