Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 19.06.2008, 12:50   #5
WåñTêd_øØ7
Usta Yiğido
 
WåñTêd_øØ7 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
WåñTêd_øØ7 Şuan WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Tournaments Won: 2

Üyelik Tarihi: 05.02.2008
Mesajlar: 1.335
Tecrübe Puanı: 781 WåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR
Standart --->: PEYGAMBERİMİZİN ÖRNEK AHLAKI

PEYGAMBERİMİZİN HAYVANLARA MERHAMETİ

Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve bir merhamet denizi olan Sevgili Peygamberimizin şefkat ve merhameti sadece insanlara mahsus değildi. Hayvanları da kapsıyordu. Çünkü, onlar da can ve ruh taşıyordu.

Peygamberimiz, Cahiliye Araplarının bu konudaki çirkin âdetlerini de kökünden kazıdı. Hayvanların da merhamete muhtaç olduklarını öğretti.

Araplar, hayvanlara çok kötü ve merhametsizce hareket ederlerdi. Canlı hayvanları ok atışlarında hedef dikerler, kendi hayvanlarını diğerlerinden ayırmak için kulak ve kuyruklarını keserler, hatta dağlarlardı. Çölde acıktıkları zaman canlı devenin hörgücünü yarıp bir parça yağ çıkararak pişirip yerler, susadıkları zaman da hayvanın damarını keser, bir miktar kan alırlar, tekrar dikerlerdi.

Peygamberimiz bütün bu alışkanlıklardan onları vazgeçirdi. Hayvana bir işaret konulsa bile, en az acıyacak yere konulmasını tavsiye etti.

Peygamberimiz hayvanlara fazla yük vurulduğunu, aç ve susuz bırakıldıklarını veya bünye ve yaratılışlarına aykırı bir işte kullanıldıklarını görünce, bunu yapmamalarını söylerdi.

Peygamberimiz insanlarla konuştuğu gibi, aynı şekilde hayvanların dilini de anlardı. Onlarla konuşur, dertlerini ve şikâyetlerini dinlerdi. Çünkü hayvanlar Peygamberimizi tanırlardı.

Temim ed-Dârî anlatıyor:

"Peygamberimizle birlikte oturuyorduk. O sırada bir deve koşarak geldi. Peygamberimize yaklaştı. Başı ucunda durdu. Bunu gören Peygamberimiz:

"Ey deve sakin ol. Doğru söyle, doğru söylersen senin yararınadır, yalan söylersen zararına olur. Hem de Allah bize sığınanı güvende kıldı, artık sen güven altındasın. Bize sığınan mahrum kalmaz' buyurdu.

"Biz, 'Yâ Resulallah, bu deve ne diyor?' dedik.

"Sahipleri onu kesip etini yemek istemişler. O da kaçmış, Peygamberinize sığındı' buyurdu.

"Biz bunları konuşurken devenin sahipleri koşarak geldiler. Deve onları görünce tekrar Peygamberimizin yanına sokuldu. Korunmasını istedi. Bunun üzerine adamlar:

"Yâ Resulallah, bu bizim devemizdir. Üç gün önce kaçtı. Onu arıyorduk. Sonunda yanınızda bulduk' dediler.

"Peygamberimiz: 'Ama o sizden çok fena şikâyet ediyor' deyince:

"Ne diyor, yâ Resulallah?' diye sordular.

"O yanınızda güven içinde büyümüş, gelişmiş. Üzerinde yıllar boyu yaz aylarında otlu ağaçlı ülkelere, kış aylarında sıcak memleketlere yük taşımışsınız. Büyüdükten sonra ondan yavru almak istemişsiniz. Allah ondan size bir sürü deve nasip etmiş. Bolluk senesi gelince onu kesip etini yemek istediniz değil mi?'

"Doğru yâ Resulallah. Vallahi böyle oldu' dediler.

"Peygamberimiz:

"Sahiplerine bu şekilde güzelce hizmet verenin mükâfatı bu mudur?' deyince;

"Yâ Resulallah, onu gerçekten kesmeyeceğiz' dediler.

"Peygamberimiz, 'Yalan söylediniz. O size sığındı, yardım istedi, kabul etmediniz. Ben ise sizden daha merhametliyim. Allah münafıkların kalbinden merhameti çıkarmış, mü'minlerin kalbine koymuştur' buyurdu ve deveyi onlardan yüz dirheme satın aldı, sonra da deveye döndü:

"Ey deve, haydi git, Allah rızası için serbestsin, sana kimse dokunamaz' buyurdu.

"Deve, Peygamberimizin başının üzerine eğildi ve dua eder gibi yaptı. Peygamberimiz de; "Âmîn' dedi.

"Deve tekrar dua etti. Peygamberimiz yine:

"Âmîn' dedi.

"Sonra tekrar dua etti. Peygamberimiz yine:

"Âmîn' dedi.

"Dördüncü kez dua edince Peygamberimiz ağladı.

"Yâ Resulallah, bu deve ne diyor?' diye sorduk.

"Peygamberimiz şöyle buyurdu:

"Ey Peygamber, Allah İslâmdan ve Kur'ân'dan size hayırlar versin' dedi. 'Âmin' dedim.

"Sonra 'Siz beni rahat ve huzura kavuşturduğunuz gibi, Allah da kıyamet gününde ümmetini korkudan kurtarsın, rahat ve huzura kavuştursun' dedi. 'Âmîn' dedim.

"Daha sonra, 'Allah ümmetinin kanını düşmanlarından korusun' dedi, 'Âmîn' dedim.

"Daha sonra da, 'Allah ümmetinin helak oluşunu aralarında fitne fesat çıkararak birbirine silah çekmede kılmasın' deyince ağladım. Çünkü ilk isteklerini ben de Allah'tan istedim, Allah isteklerimi kabul etti, onları bana verdi. Son istediğini ise vermedi. Cebrail, Allah'tan ümmetimin birbirlerine silâh çekerek helak olacağı haberini getirdi. Olacakları kalem böyle yazmış. Allah'ın takdiri değişmez."

Peygamberimiz, hayvanların aç susuz bırakılmasına hiç razı olmazdı. Bir gün açlıktan karnı sırtına geçmiş bir deve gördü. Sahibini bulup ikaz etti:

"Hayvanlarınız hususunda Allah'ın sizi azaba çarptıracağından korkunuz."

Arapların eskiden beri yaptıkları bir âdetleri daha vardı ki, hayvanın sırtını hitap kürsüsü olarak kullanırlardı. Peygamberimiz bu âdeti de yasakladı ve şöyle buyurdu:

"Allah bu hayvanları, ancak güçlükle gidebileceğiniz yere kolayca gidebilmeniz için sizin emrinize verdi. Ayrıca yeryüzünü de yarattı. Diğer ihtiyaçlarınızı onların üstünde giderin."

Keyfi olarak hayvanlara, bilhassa kuşlara yapılan eziyetleri Peygamberimiz hiç hoş karşılamaz, onların hakkına dikkat edilmesini isterdi.

Bir sefer esnasında Sahabîler bir kaya kuşu gördüler. Yanında iki de yavrusu bulunuyordu. Birisi gidip yavrularını aldı.

Anne kuş gelip başlarıfont-family: "Comic Sans MS"'>1.Dobra Konuþanlar: Bunlar fikirlerini doðru sözlülükle ortaya koyarlar. Aldatma eðilimleri veya saklayacaklarý konularý yoktur. Her toplantýda deðerini koruyan kiþilerdir.

2.Mazlumlar: Bu tip insanlar her þey kötüye giderken havanýn yumuþamasýnda ve sorumluluk kabul etmede çabuk davranýrlar. Buradaki tehlike, bu tip kiþilerin suçu çok çabuk kabullenmeleridir.

3.Þüpheciler: Bunlar kendi fikirlerini kendilerine saklarlar veya herkes gittikten sonra düþüncelerini sadece patronla paylaþýrlar

4.Grup liderleri: Bu tip þahýslar þu sözü söyleyerek iyi bir güce sahip olmuþlardýr. ‘Evet siz haklýsýnýz. Ben þimdiye kadar bu þekilde düþünmemiþtim’.

5.Hatipler: Bunlar konuþmaya yumuþak bir þekilde baþlarlar ve yavaþ yavaþ havaya girerler. 15 dakika sonra kulaklarýnýzýn dibinde saldýrmaya devam ederler ve bilginizle alay etmeye baþlarlar. Herkesten fazla çalýþtýklarý, sizden fazla kendilerine kabul ettirmek istedikleri yönünde bir etkilenmeyle karþýlaþýrsýnýz.

6.Tartýþma taraftarlarý: Bunlara göre herþey tartýþýlabilir. En güzel yanlarý inatçý avukatlar gibi doðruyu bulmaya çalýþmalarý, en kötü yanlarý ise çok fazla zaman harcamalarýdýr.

7.Yok ediciler: Bu tip þahýslar birinin fikrine, projesine veya egosuna saldýrmadýkça rahat edemezler.

8.Uykucular: Toplantý boyunca koltuklarýna yaslanýrlar, ayaklarýný öne doðru uzatýrlar ve güzel bir uzun oturuþ örneði oluþtururlar. Bunlarla sadece koridorlarda veya hiç koltuk bulunmayan odalarda görüþün.

9.Tecrübeliler: Bunlar kendilerini geliþtiren ve insanlarý yönetme konusunda yeteneði olan zeki ve bilgili þahsiyetlerdir.

BÖLÜM IV

STRES

‘Pas demiri, stres de insaný sessiz sessiz yer bitirir’.F. Gülen Hocaefendi

Stres, insanlarý bunalýmlý, sýkýntýlý, saldýrgan hale getiren organizmayý zarara sokucu bir illet konumundadýr.

Stresli Kiþilik Özellikleri:

1.Aþýrý hýz ve hareketlilik, yeme, içme, konuþma, yürüme ve bunun gibi eylemler öteki insanlara göre oldukça hýzlýdýr.

2.Genel olarak sabýrsýzdýrlar, acelecidirler.

3.Ayný anda iki veya daha çok iþi düþünme ya da yapmak da bu kiþilerin özellikleri arasýndadýr.

4.Birkaç saatlik bir dinlenme aný veya bir tatil bu kiþilerde suçluluk duygusu oluþturur.

5.Bu kiþiler rekabetten korkmaz ve inatçýdýrlar.

7.Çevresindeki güzellikler ve ilginç þeyler bu tür davranýþ biçiminin aðýr bastýðý bireyler için çok anlam taþýmazlar ve hatýrlanmazlar.

8.Bu tip insanlar iþ yaþamýný, baþarýlarýný ve olaylarý sürekli olarak rakamlarla anlatmaya çalýþýr.

9.Bu tip davranýþ birimi sürekli titrek ve sinirli hareketlerle de çevreye yansýr.

10.Gerilim yaþamlarýnýn bir façasýdýr.

Stresi Azaltma Teknikleri:

Stres, insanýn dýþýndaki þartlardan ve içinden dünyaya bakýþ biçiminden kaynaklanmaktadýr.

a-Kendini deðiþtirme: Stresli bir insan iseniz öncelikle hayatýnýzý, alýþkanlýklarýnýzý gözden geçiriniz, deðiþmeye çalýþýnýz.

b-Gevþeme cevabý: Stres tepkisi sýrasýnda beden kimyasýnda deðiþmeler meydana geldiði ve bazý kimyasal maddelerin salgýlandýðý bir durum olduðu bilinmektedir. Gerçekten gevþemeyi baþarmýþ bir insanýn solunumu derin ve rahat, ve ayaklarý sýcak ve alný serindir. Bu durumdaki kaslarý gevþemiþ, hormonal dengesi saðlanmýþ ve beden metabolizmasý yavaþlamýþtýr.

Stres ilacý:

Kadere teslimiyyet içinde tevekkülle yaþayan, hayatýn yüce rehberi prensiplerine göre tanzim eden, ruhun ve kalbin ihtiyaçlarýný ihmal etmeyen, iç-dýþ organizmayý hýfzý’s-sýhha ölçülerinde koruyan istikamet insanlarý için stres mevzubahis deðildir.

Bu tür huzur insanlarýn da çile, meþakkat, kafa sancýsý, beyin-kalp hafakanlarý, ýzdýrab, Allah korkusu, mes’uliyyetin aðýr baskýsý belki diðer insanlardan daha fazla ruhi sancýlar meydana getirmektedir.

Fakat bunlar tatlý bir hüzün olarak algýlanmýþ, dermaný dertlerin içintospace:none">"Allah'ın emrine razı ol, sabret" derken, kasabı da uyardı:

"Sen de ey kasap, koyunu incitmeden götür."

PEYGAMBERİMİZİN AFFI VE BAĞIŞLAMASI

Peygamber Efendimizin güzel ahlâkından birisi de affedici ve bağışlayıcı olmasıdır. Peygamberimiz kendi yakınlarına ve Sahabîlerine devamlı hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar güçsüz bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pekçoğunun iman etmesine vesile olmuştur.

Hz. Aişe validemizin de buyurduğu gibi, Peygamberimiz yaratılışı icabı, kendisine kötülük edene kötülükle karşılık vermez; affeder ve intikam almaya da yanaşmazdı.

Bu üstün vasıflardır ki, düşmanları tarafından bile takdir edilmiş, sevilmiş ve sevgisini onların kalbine de ulaştırarak, ebedî kurtuluşlarına vesile olmuştur.

Peygamberimiz savaş dışında, düşmanlarından kendine sığınan, teslim olan ve bağışlanmayı dileyenleri yüz üstü çevirmemiştir. Ricalarını kabul ederek affetmiştir.

Peygamberimiz kalabalık ordusuyla Mekke'nin fethi için yola çıktığı, Mekke'ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu çaresiz kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı. Fakat Peygamberimiz imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım affetme büyüklüğünü ilan etmiştir.

Zaten Rabbi de kendisine böyle tavsiye etmiyor muydu?

"Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir." (Araf Sûresi, 199.)

Peygamberimizin Mekke'yi fethe çıkan ordusunun şehre yaklaştığını öğrenen Mekke müşriklerinin içini bir korku sardı. Mekke'nin eski reisi Ebû Süfyan yanına iki kişi daha alarak ordu hakkında bilgi edinmek istedi. Ancak yolda giderken Müslüman askerleri tarafından yakalandı. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas ellerinden alarak onu Peygamberimizin huzuruna getirdi.

Ebû Süfyan, Hicretten önce Peygamberimize Mekke'de bulunduğu süre içinde her türlü işkence ve eziyeti yapmaktan geri kalmamıştı. Medine'ye hicretinden sonra da onu rahat bırakmadı. Peygamberimize karşı yapılan bütün düşmanca hareketlerin başında o bulunuyordu.

Kureyş'in başına geçerek müşrikleri devamlı Müslümanların aleyhine geçiriyor, ordu kurarak savaşa hazırlıyordu. Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusunda başkumandandı. Bu savaşlarda pekçok Müslümanın kanını dökmüştü.

İşte böyle bir müşrik reisi Peygamberimizin karargâhına getirildi. Bir gece bekledikten sonra da İslâmı kabul etti. Peygamberimiz kendisine yaraşan büyüklüğü gösterdi. Onu affetti. Bununla da kalmayarak, ona bazı imtiyazlar verdi. "Ebû Süfyan'ın evine kim girerse güvendedir" dedi.

Peygamberimizin affı sayesinde baş düşman, dostlar sınıfına geçti.

Peygamber ordusu Mekke'ye girince, İslâm safına giren pekçok insan bulunuyordu. Ebû Süfyan'ın hanımı Hind de Kureyş kadınlarıyla birlikte yüzü örtülü olarak Peygamberimizin huzuruna geldi. Müslüman olarak affını diledi. Peygamberimiz onu tanımıştı. Fakat belli etmedi. Yaptıklarını hiç yüzüne vurmadan affetti.

O Hind ki, Uhud Savaşında Kureyş kadınlarıyla birlikte def çalıp şarkı söyleyerek müşrikleri savaşa kızıştıranların başında geliyordu.

Peygamberimizin sevgili amcası Hz. Hamza şehit düşünce, onu parça parça etmiş, kin ve ihtirasını yenemeyerek ciğerini çıkarıp dişlemişti.

Bu hali gören Peygamberimizin içi parçalanmıştı. Fakat onun affı her zaman üstün geldi. En azılı can düşmanını bile, iman ettiği için affetti. Bu esnada nefreti sevgiye dönüşen Hind, "Bugün senin meclisinden daha sevimli bir meclis görmüyorum" diyerek takdirini gizleyememişti.

Hz. Hamza'nın katili Vahşi de Mekke'den kaçarak bir müddet kabileler arasında gizlendi. Fakat emin bir yer bulamıyordu.

Sonunda birisi kendisine "Sen kendin için en güvenli yeri ancak onun yanında bulabilirsin; git, Resulullahtan af dile" dedi.

Vahşi çekinerek ve sıkılarak Resulullahın huzuruna girdi. Peygamberimiz Vahşi'yi görür görmez başını yere eğdi. Ona bakamıyordu. O anda amcasını hatırlamıştı. Hz. Hamza'nın al kanlar içinde bulunan başı gözünün önüne geldi. Mübarek gözlerinden yaşlar boşandı. Katil, karşısındaydı. Kısas yapabilirdi. Kimse de bir şey diyemezdi. Fakat o yine büyüklük göstererek Vahşi'yi affetti. Fakat bir daha gözüne görünmemesini söyledi. Çünkü her gördükçe gözünün önüne Hz. Hamza geliyor, içi yanıyordu.

Ebû Cehil ve oğlu İkrime, Peygamberimizi her seferinde sıkıntıya sokan, ona eziyet vermek için elinden geleni yapan iki din düşmanıydı. Ebû Cehil, Peygamberimiz Kabe'de namaz kılarken üzerine deve işkembesi atan, arkasına geçip hücum ederek abasıyla boğmak isteyen, Peygamberimizi öldürmek için tuzaklar kuran, Müslümanlardan gelen bütün barış tekliflerini reddederek Bedir Savaşını körükleyen azılı bir düşmandı. Oğlu İkrime de babasıyla birlikte hareket ediyor, Peygamberimize düşmanlıkta önde gidiyordu.

İslâm ordusu Mekke'ye girince İkrime korkusundan Yemen'e kaçtı. Fakat hanımı Müslüman olmuştu. Peygamberimizin büyüklüğünü tanıyor, bağışladığı insanları yakından görüyordu. Kölesini yanına alarak kocasının peşine düştü. Yemen'de buldu. Peygamberimizden kendisini affedeceği hususunda teminat aldığını söyledi.

Medine'ye geldiler. Peygamberimiz İkrirne'nin geldiğini duyunca onu karşılamak için çıktı. Öyle acele etti ki, sırtından hırkası bile yere düşmüştü. Onu güleryüzle karşıladı. "Merhaba ey süvari muhacir" diyerek kucakladı ve iltifatta bulundu.

İman eden İkrime, Peygamberimize yaptıklarından dolayı mahcuptu. Fakat rahmet Peygamberi, Müslüman olan İkrime'ye şöyle dua etti:

"Allah'ım, İkrirne'nin bana yaptığı bütün kötülükleri, Senin nurunu söndürmek için attığı her adımı affet. Yüzüme karşı ve gıyabımda söylediği sözleri de affet."

Peygamberimizin affı en azılı bir düşmanını bile kuşatmıştı.

Hebbar bin Esved, gözü dönmüş bir Peygamber düşmanıydı. Her fırsatta Müslümanlara eziyet etmekten zevk duyuyordu. Pekçok Müslümanın canına kıymıştı. Bununla kalmamış, hicret esnasında Peygamberimizin kızı Zeyneb'i devesinden iterek düşürmüştü. Hamile bulunan Hz. Zeynep çocuğunu düşürdü. Bir müddet sonra da bu hastalıktan vefat etti. Böylece Peygamberimizin kan düşmanı da olmuştu.

Mekke'nin fethi günü Peygamberimiz onun kanını helal kılmıştı. Görüldüğü yerde öldürülecekti.

Hebbar çok korkuyordu. İran'a kaçmayı düşündü. Fakat daha sonra bundan vazgeçti. Akıllı davranarak Peygamberimizin huzuruna gitti. Ona iltica etti.

"Ya Resulallah, önce İran'a kaçmayı kararlaştırdım. Fakat sizin büyük affınızı, benzersiz müsamahanızı düşünerek işte huzurunuza geldim. Yaptığım bütün suçlarımı itiraf ediyorum. Sizden af diliyorum" dedi.

Peygamberimiz af kapısını ona da açtı. Samimi itirafları üzerine Hebbar'ı bağışladı.
WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla