24.09.2008, 11:39
|
#3
|
|
Usta Yiğido
ayparcam Şuan
Son Aktivite: 10.10.2011 14:00
Üyelik Tarihi: 24.07.2008
Mesajlar: 761
Tecrübe Puanı: 710 
|
--->: Tesettürsüz Türbanlılar
Alıntı:
madımak_58 Nickli Üyeden Al?nt?
wallahi bu bayanı tebrik ediyorum.çok güzel anlatmış türban taktıklarını sanan ama daha fazla dikkat çeken bu insanları.
evet bu nesil bu bez parçasını neden takıyor? aslında basit.ama bunun yok komploymuş,yok oyunmuş diye başka insanların üzerine atılması yanlış.ne çıkarsa insanın kendi içinden çıkıyor.bu bir gerçek...
|
Yanlis anlamayin ama ben sizi asagidaki hikayelerde anlatildigi gibi anladim
Bektaşi hikâyesini herkes bilir: Hocanın biri Bektaşi'ye "Niçin namaz kılmıyorsun?" der ve "Kur'an öyle emrediyor" cevabını alır. "Allah Allah, nerede emrediyor?" deyince, Bektaşi pişkin pişkin cevabı yapıştırır: "Lâ takrabu's-salat" (namaza yaklaşmayın) demiyor mu?" Hoca itiraz eder: "Devamını da okusana?" Maksadı kitaba değil kitabına uydurmak olan Bektaşi kaçamak yapar: "Ben hafız değilim."
Bu fıkrada dile gelen gerçek şu: İnsanın derdi hakikate uymak değil de hakikati kendisine uydurmaksa, Kur'an'ı bile buna alet eder. Bu yeni bir şey değil. Bazen kasıtsız, bazen kasıtlı yapılır bu. Daha sahabe döneminden bunun örneklerini biliyoruz.
Hz. Ömer'in hilafeti döneminde iki kafadar kafayı çekmiş, hesabını soranlara da Maide 93'ü göstermişti. Yine aynı dönemde bir kadın erkek kölesiyle zina yapmış, bunu nasıl yaptığını soranlara Mearic 30'u delil göstermişti.
Hariciler siyasi muhaliflerinin bebelerini öldürüyorlar, bunun delilini soranlara Kehf suresinin 74. ayetini okuyorlardı. Yine aynı zümre Hz. Ali'yi dinden dönmekle suçlayıp katlederken, Yusuf suresinin 40. ayetini delil getirdiler.
Bir zamanlar biriyle karşılaştım. Kıldığımız namazların Kur'an'ın emrettiği namaz olmadığını söylüyordu. Kur'an'ın emrettiği namazın nasıl kılınacağını sordum. Ayağa kalktı, kıbleye döndü, Fatiha'yı okudu, "İşte bu kadar" dedi. Yine bir zamanlar da bir grup esrarkeş münakaşa etmişler. Ellerine Mushaf'ı alıp "Esrar'ı haram kılan ayeti bize göster" diye yanıma gelmişlerdi.
Görüyorsunuz, iş çığırından çıkınca ortalık çamurdan geçilmez oluyor.
Başörtüsünün farziyyeti konusunda da mesele işte bu düzeyde ele alınıyor. Dini bir meseleyi konuşmanın bir usulü, üslubu ve adabı olduğu hatırlanmıyor. İnsanlar bozulan musluklarını tamir ettirmek için berbere gitmezken, iş dine gelince ilme ve ihtisasa hürmeti kimse hatırlamıyor. "Bilmiyorsanız Kur'an'ı (zikr) bilenlere sorun?" diyen Kur'an değilmiş gibi davranılıyor.
Alinti
Herkes kendi cikarina gore konusuyor yine sizde kendinize gore sadece isinize gelen bir bolumunu anlamak istemisiniz diye dusunuyorum..Neyse yinede ALLAH c.c razi olsun sizin fikirlerinizede saygi duymak lazim..
Gul-ahmer sagolsun yeterince aciklik yazmis ama yinede bir yazi daha var bunun hakkinda onuda ekleyimde karisan beyinlerimiz azda olsa biraz toparlanir insALLAH
Uzun diyerek okumaktan vazgecmeyin gercekten cok acik anlatilmis okuyup bilmiyor isek ogrenelim insALLAH
Başörtüsünün farziyyeti (1)
Önce Kur'an'ın hatırlattığı ilkeleri hatırlayalım:
1. “Bilmediğin şeyi savunma! Şüphe yok ki kulak, göz ve gönül; bunların hepsi elbet savunduklarından dolayı sorumludur.”
2. “Bilmiyorsanız zikir/Kur'an ehline sorunuz.”
3. “Allah'a kulları içinde gereği gibi saygı duyanlar bilenlerdir.”
Bu köşede yazdığım Kur'an eksenli yazılara gelen tepkileri üçe ayırabiliriz.
1. Bilenlerin tepkileri.
2. Bilmediğini bilenlerin tepkileri.
3. Bildiğini zannedenlerin tepkileri.
Bu üçüncüsünü de kendi içinde üçe ayırabiliriz:
1. Bildiğini zanneden samimi tipler.
2. Tüm cehaleti cesaretinden kaynaklanan bilgiç tipler.
3. Haddini bilmez tipler.
Son ikisine hiç cevap vermedim. Zira cevap soru sorana, bilmediğini bilene, haddini bilene verilir, bir. Cevap bilginin kıymetini takdir edene, öğrenmek isteyene, verilir, iki. Cevap, üretildiği kökün de delalet ettiği gibi (cevb “kesmek” demektir), doğrusunu öğrenince sesini kesecek olana verilir.
Bildiğini zanneden ama bilmeyen, bildiğini de yanlış bilen samimi tiplere cevap vermeye çalıştım. Samimiyeti kendi başına bir değer bildim. “Din samimiyettir” diyen Hz. Peygamber idi.
Bugünkü köşeme bildiğini zanneden ama yanlış bilen bir okurumun, bir önceki yazıma ilişkin yazısını alacağım. Yer darlığından dolayı yazının doğrudan yazımı ilgilendiren kısımlarına yer vereceğim. Okur bu yazısını internette yayımlamış ve bana da bir giriş ekleyerek yollamış. Virgülüne dokunmadan aldım. İmla hataları okura aittir:
“Sayın Hocaoğlu, önce Allah'ın selamı üzerinize olsun diyerek sözlerime başlamak istiyorum. Ben 50 yaşında bir emekli bir vatandaşım. Amacım yanlız ve yanlız Rabbim in gerçek yolunu Kuran'dan bulmaya çalışmaktır. Yaradan'ın ayetleri sonunda söyledikleri şu sözler beni gerçekten düşünmeye ve araştırmaya yönlendirdi.
/…/ Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez. “Arapçada kadınların başlarına örttükleri şeyin özel adı “hımar” değil “mikna” ve “nasıyf”tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın “mikna(çoğulu mekani)” ve “nasıyfın” hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu yazılıdır.” Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söylenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı 'res' ile vurgulanır. Gelelim ayette anlatılmak istenen asıl konuya. Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa'nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) /.../
Sami Hocaoğlu beyefendi hımar kelimesine birden fazla anlamlar vererek hem başörtüsü hem de örtü anlamının olduğunu yazmış. Bu fikri düşündüğünüzde Yaradan ın ayetlerini açık ve anlaşılır gönderdim sözlerine uymuyor. Nedeni her isteyen istediği anlama çekecektir de ondan günümüzde olduğu gibi. Bu görüşü konuşmaya devam edelim. Bu ayette anlatmak istenen şey başın örtülme emri değil peki neresi? Göğüs kısmını örtünüz diyor Rabbim. O zaman koskoca Kuran da Allah kadınlar başını örtmelidir diye bir tek ayet yazmayacak da bu ayette göğsünü örtmelidir ayetindeki bir kelimeye başörtüsü ismi takarak İşte bakınnnnn Allah kadının başını örtmelidir demek istiyor aslında bu ayette diyeceksiniz öylemi kardeşlerim. Yaradan eğer kadın başının örtülmesini isteseydi hiç kuşkusuz kadın başını örtmelidir derdi dostlarım, Çünkü Kuran ben böyle açıkça yazarım diyor dolaylı ima etmem diyor birçok ayetinde. Yukarıda yazdığım onca ayetin hiç mi hükmü yok sizce. Hiç ama hiç başını örtmeli kelimesi dahi geçmediği halde. Peki, ayetlerinde hani Rabbim yemin ederek; Yemin olsun ki, biz bu Kuran'da insanlar için her türlü örneği verdik. Diyordu. Ama kadın saçını göstermesin örtsün diyen ayetler nerede? Hani Rabbim; Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Diyerek bizlere açıklık getiriyordu. Hani öğüt alınması için kolaylaştırdık sözleri unutuldu mu dostlar. Ben isterseniz bir ayeti daha hatırlatayım sizlere; Zühruf Suresi 44 Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız. Bakın ne diyor Yaradan bu kitaptan sorumlusunuz. Bu kitaptan sorumlusunuz diyen Rabbim bizlerin birbirine düşmesi için mi acaba kadın başını örtmelidir namehremdir demeyi açıkca yazmamıştır dersiniz (HAŞA).”
Sahibi samimi görünüyor. Fakat samimiyetin tek başına yetmediğini de biliyorum.
Mustafa islamoglu
buyurun hala tatmin olamiyorsaniz bu linkten arastirabilirsiniz
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Selam ve dua ile
__________________
KENDINI HAK ILE MESGUL ETMEZSEN,BATIL SENI ISGAL EDER
|
|
|