Cevap: AB'ye EVET mi?, HAYIR mı?
			 
			 
			
		
		
		
		bi de bunu okuyun. 
Günümüz dünyası küçüldükçe küçülmüş, dünyanın her yerinde her milletten insan güçlü bir iletişim bağıyla hareket ederek yaşamaya başlamıştır. İşte bu dünya düzeni artık hiçbir devletin kapalı bir toplum şeklinde yaşamasına izin vermeyip, devletleri karşılıklı menfaat ortaklıkları oluşturmaya zorlamıştır. Türkiye, tercihini Atatürk’ün “muasır medeniyetler seviyesine yükselme” düşüncesini rehber edinerek zamanın en büyük uygarlık binası Avrupa’dan yana kullandı. AB üyeliği bir devlet stratejisi ve siyasal bir hedef olarak belirlendi. Uzun, yorucu bir sürecin ardından AB üyeliğine bu kadar yaklaşmışken “AB’ye girmemeliyiz.” Düşüncesinin sadece bir münazara konusundan ibaret olduğunu düşünüyorum. 70’li yıllarda bu düşünce oldukça yaygındı ve o yıllarda yapılan AB karşıtı hatalar, sıkıntılar yarattı ve süreyi geciktirdi. 
                      1999 yılındaki Amsterdam Anlaşması’nın 6.maddesine göre, “AB, özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine kurulmuştur.” Şimdi soruyorum sizlere: “Biz bu kuruluşu neden istemeyelim?”  Ülkemizin hedefi AB’ye tam üyeliktir. 2005 yılında tam üyelik için müzakereler başlamıştır. AB Komisyon Başkanı Jose Morvel Borouso: “Tam üyelik Türkiye’nin en doğal hakkı.” derken, AB’ye bu kadar yaklaşmışken nasıl emeklerimize, çabalarımıza yazık edebiliriz? 
                       Bizi almazlar, oyalıyorlar düşünceleri ne kadar basit, paronayak bir düşüncedir. Avrupa’da bulunan tüm ülkelerin gerekli kriterleri yerine getirmeleri durumunda AB’ye katılması onların en doğal ve yadsınamaz hakkıdır. Kaldı ki üyelik ortak menfaatlere dayanır. AB bugün ABD ve Çin ile rekabetini devam ettirebilmek için Türkiye gibi güçlü bir ülkeye ihtiyacı olduğunun farkındadır. Avrupa’nın aradığı dinamizmdir ve bu Türkiye’dedir. 
                         Hiç bir güç bizi AB’ye girmemiz için zorlamıyor. AB ülkesi olmak sandığınız gibi bir durum ise şayet, bu konuda bizlerden daha vakıf olan yöneticilerimiz neden AB’ye katılmak için çalışıyorlar? Bugün başbakan “AB’ye tam üyelik hedefine kilitlenmiş durumdayız.” Derken sizce ülkenin zararını mı gözetiyor? Tabi ki hayır! Ülke olarak kendi standartlarımızı en üst seviyeye çıkarmak istiyorsak bu noktaya çıkarmak istiyorsak bu noktaya ulaşan ülkeler gibi “AB Standardı.”olmalıyız. 
                           Bazen süreçler de sonuçlar kadar önemlidir. AB süreci işte böyle bir süreçtir. Bize düşen, bu süreçleri en verimli şekilde değerlendirip hakkını vererek yaşamak. Sadece AB sürecinin hız kazandığı 2002-2006 yıllarında bile Türkiye ekonomisi %39 büyümüştür, sanayi üretimi atmıştır. Yine bu dönemde 36 milyar dolar olan ihracat miktarı 125 milyar dolara kadar çıkmıştır. Yıllarca 1 milyar doları aşamayan uluslar arası doğrudan yatırım gene AB ülkeleriyle ilişkilerinin gelişmesiyle 23 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye ezilmek, maşa olmak, pasif olmak için değil genç, dinamik ve büyük nüfusuyla AB’de de söz sahibi olmak dünya üzerinde etkin bir güce ulaşmak için AB’yi istiyor. Peki, AB ne istiyor? Kopenhag kriterlerine bir göz atalım: 
 
                         -İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması, 
                         -Hukuk devleti olmak ve hukukun üstünlüğünü kabul etmek, 
                          -İnsan haklarına saygı ve riayet etmek. 
Bu kriterlerden hangisi zarar verir sizce? AB’den uzaklaşmak bizi daha fazla mı yüceltir? AB üyeliği demek Avrupa’da söz sahibi olmak demektir. AB’ye sırt çevirmek ise Türkiye’nin söz hakkının komşularıyla olan ilişkilerinden ibaret olması manasına gelir. Fransa, İngiltere, Almanya gibi dünya devleriyle bütünleşmenin yolunda bu kadar ilerlemişken dünya siyasetinde tek başımıza kalmamızın bize faydası nedir? 
                AB sürecinde bize ne zarar verdi? Eğitim reformu mu? Sağlık reformu mu? AB’ye üye olmak demek malların ve iş gücünün serbest dolaşımı demektir. Bunu bir düşünsenize… 98 verilerine göre Türkiye üye olduğunda AB fonlarına 2,8 milyar Euro katkı sağlarken 10,3 milyar Euro kazanç elde edecek. Sadece giriş yapması anında bile 7,5 milyar Euro gibi bir paranın ülkemize girmesi demektir. 
                  Kendimizi kandırmayalım, bu zamanda bir ülke küresel oyuncu değilse kaybeder. Bizim gibi büyük bir ülkeye büyük oynamak yakışır diye düşünüyor, teşekkür ediyorum.. 
 
SABRİ AKIN İLKÖĞRETİM OKULU SERAP.. ERCAN 
		
	
		
		
		
		
		
		
		
		
		
	
	 |