Cevap: İYİ İLE KÖTÜNÜN MÜCADELESİ
YENİDEN HÜZÜNLE
İşte yine can sıkıntısı
Bana bir şiir yazdıracak.
Tırnaklarım uzamış,
İçimde yaralı bir aşk.
İçimde yaralı bir aşk
Ve birkaç piyes ölüsü,
Birkaç gözyaşı kırıntısı,
İntihar gelgiti birkaç.
Sırtüstü uzandım dünyaya,
Odamın ampülüne bakıyordum,
Ampulün bağlı olduğu borunun
Tavanda kıvrılışına.
Tavanda kıvrılışına
Birkaç damla gözyaşının
Birkaç damla tentürdiyot,
Kalbim ağrıyordu,
Bir yaz günü düştüm sokaklara,
Karanlık sokaklara düştüm,
Bir yaz gecesiydi galiba,
Ürpererek indikçe bayırlardan,
Kimsesiz ve boş alanlara,
Çaresiz, bomboş bir cesettim,
Bir suyla dolu bir kova
Olarak kalmışım dünyada.
Herkes kim bilir nerdedir şimdi?
Sevgilim...
Kim bilir nerdesin?
Kalbim ki bir gün durur
Var mıydı acaba?
Ölümü ve tuzlu fıstıkları unutmadım,
Bayat tuzlu fıstıkları.
Sarhoşlar kusardı bir de
Ben varken orda. Dünya'da.
1965 yılında.
Bir savaş ve hüzün korkusuyla
Kahvelere dolardı insanlar
Sevgilim! Sevgilim!
"Kanayan yerim benim"
Çürük yumurta, bayat pastırma
Ve bamya yenilen bir lokantada
Mareşal Fevzi Çakmak, Koca Yusuf
Dünya güzeli Fatma
Dostumdular.
Ben o şehirde yalnızdım
Bunu kimseler bilemez
Gidip gidip rıhtıma
Dururdum.
Kör bir dilenci vardı,
O da dostumdu,
Beni evlendirmek isterdi kızıyla.
Ben içimde bir acıyla
Boyna bir resim yapardım
. Sarı kurdeleli kızlara
Hikayeler anlatırdım hatta
Uzak dünyalar ve
Albert Aynştayn hakkında.
Onlar
Uzun uzun susarlardı.
Güzelim kızları
Hürriyet gazetesi okurlardı
Ses ve Hafta.
Her şey o kadar birbirinin aynıydı,
Hayat akıp gidiyordu sıkıntıyla.
Domino taşlarına ve
Bir nehrin akışına benzeyen
Cesur ve genç hayat.
Akıp giden.
Kitapçı vitrinlerini
Ve alanları hızla eskiten
Hayat, bazen beni heyecanlandırırdı.
Yağmurlu, ıhlamur ağaçlı bir yolda
Kocaman, eflatun, bir güneş
Tıkanırdı gırtlağıma
Onu karnıma sokardım.
Güneşi, göğsüme ve karnıma
. Akşam beni bulurdu bir koyda.
Kırlara doğru koşardım bir bağırtıyla
Az önce ıslanmış kırlara,
Serin ve bereketli,
Her zaman bağışlayan,
O taze, ve hüzün anası kırlara...
Sevgilim! Sevgilim
Gece yürüyor,
Dünya yürüyor ordularla.
Kitaplarla ve matbaacı çıraklarıyla.
İçimde bir dağ çeşmesi akıyor...
Sabah oldu oluyor
Anında eski, külüstür,
Kömür yüklü sarı bir kamyonla
Yanında durmuştuk,
Orman battaniyeliydi hala
Bir hastane odasında sabaha karşı,
Yaralı bir onbaşı gibi uyuyordu.
Sabaha karşı bir hastane odasında
Aklıma çanlar geliyor.
Bir adam kesik çocuk başları satıyor.
Yeniden
Hüzünle başlıyorum bir romana...
Ataol BEHRAMOĞLU
|