Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar - Tekil Mesaj Gösterimi - Türkiye'de 1923,1926, 1948 ve 1967 Yılları
Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 05.04.2016, 15:49   #3
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 15:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 580 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: Türkiye'de 1923,1926, 1948 ve 1967 Yılları

1948 Yılı Öncesi Türkiye
(Kudüs’e Yöneliş)

İsrail Devleti kurulmadan hemen önce, 5 Nisan 1946 günü ABD’nin savaş gemisi Missouri Zırhlısı Dolmabahçe önünde demirledi. ABD’nin savaş gemisi Missouri, 1946 yılında ölen Türkiye’nin Amerika Büyükelçisi kripto Yahudi Münir Ertegün‘ün cenazesini İstanbul’a getirmiştir. Bu savaş gemisi, Japonya’nın ABD’ye teslim olduğu antlaşmayı imzaladığı gemiydi. İkinci Dünya Savaşı’nda, ABD Başkanı İbrani asıllı Harry Salamon Truman (1884-1972)’ın emriyle Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları atıldıktan sonra Japonya ABD’ye teslim oldu, Japonya’nın teslim antlaşması döneminin en büyük zırhlısı olan Missouri’de imzalanmıştı.

Missouri gemisi, bir Yahudi sömürgesi olan ABD’nin Türkiye’nin üstüne çizmesini basmasının bir sembolüdür. Türkiye’yi NATO’ya sokmaya karar verenler, bahane olarak, Stalin’in Türkiye’den, Kars/Ardahan ve Boğazlar’ı istediğini ileri sürmüşlerdi. Hızlanan Türk-Amerikan ilişkileri çerçevesinde, Türk halkına şirinlik yapmak isteyen Amerika, Washington’da ölen Türkiye’nin Amerika Büyükelçisi İbrani Münir Ertegün‘ün cenazesini, Türkiye’ye, ABD donanmasının en gözde zırhlısını Missouri’yle gönderdi. 5 Nisan 1946 Cuma sabahı Missouri Zırhlısı Dolmabahçe önünde demirledi… On binlerce İstanbullu ünlü zırhlıyı ve Amerikan askerlerini görebilmek için Dolmabahçe önüne gelmişti. (Sevinç gösterileri; binlerce yıl süren göçebelik (yazısız, tarihsiz, belleksiz toplum) Türk Moğolları eblehleştirdi) Tarihe Kara bir leke olarak geçen Missouri Felaketi, silahlı bir mukavemet olmadan ABD adına dünya Yahudiliğinin Anadolu'yu tam olarak işgal etme ve Kudüs’e (misitk yaşam biçimine) dönüştürme sürecinin de başlangıcıydı. Bu aynı zamanda Batı Uygarlığı’na (Çağdaş Uygarlık: Muassır Medeniyet) erişme amacından da vazgeçmek idi.

Missouri felaketi sonraki yıllarda yapılan askeri darbeler ve kültürel dönüşümlerin başlangıcı olur. Truman’ın özel temsilcisi Weddel, Dolmabahçe Sarayı’ndaki yemekten sonra Milli Şef İsmet İnönü ile görüşmek üzere Ankara’ya hareket etti.

Prof. Dr. Yalçın Küçük’e göre İbrani asıllı olan- Prof. Dr. Mina Urgan’ın kendi yaşamını da irdelediği gözlemlerinde de çok açık ifade edilmiştir:
Gençliğimde çok acı çektim, ama şimdiki gençlerin acıları benimkinden bin beter herhalde. Çünkü benim kuşağım, gençliğini ve gençliğin sorunlarını umutlu bir dönemde yaşadı hiç olmazsa. O birinci ve tek cumhuriyet gözümüzün önünde kurulmaktaydı. Eğer çalışırsak, doğru dürüst eğitim görürsek, aç biilaç ortalarda kalmayacağımızı biliyorduk. Güçlü bir umut içimize öyle derin kökler salmıştı ki, simdi yaşadığımız toplumsal felaketler, hortlayan gericilik bile, benim gibi dinozorları hala yıldıramadı. Oysa liberal denilen ekonominin o yağmacı ve vahşi kapitalizminin yıkıcı rekabet ortamı içinde bocalayan Turgut Özal'ın zavallı veletlerinde, bu türden bir umut hiç yok. Çok çalışsalar da, üniversiteler bitirseler de, aç kalacakları korkusundan kurtulamıyorlar. Ne yazık ki, çoğunun amacı, bizim kuşağın amacından bambaşka. /…/ 1940'lı yıllarda Missouri gemisinin İstanbul limanına demir atmasıyla birlikte, bizim yaşam biçimimiz, Missouri'den önce, Missouri'den sonra olarak ikiye bölünür.” (Prof. Dr. Mina Urgan: Bir Dinozorun Anıları, s:10,11, 15. Yapı Kredi Yayınları)

•Amerika’nın savaş gemisi MissouriZırhlısı’nın Türkiye’ye gelmesinden hemen sonra, 12 Mart 1947’de Truman Doktrini ilan edilmişti.

12 Temmuz 1947’de Türk-Amerikan anlaşması imzalandı.

1948 yılı ve Filistin
(Soyut vatan kavramının Somutlaştırılması)

Yaklaşık iki bin yıl dünyanın çeşitli toplumları arasında göçebe, tefeci, fitneci, toprak spekülasyonu, rüşvet, iktidarlara ortak olmak gibi çok farklı işlevler, köle-kadın-silah-uyuşturucu ticareti gibi toplumsal ahlakı ve dayanışmayı bozucu işlevlerden sonra Filistin’e ilk Yahudi göçleri 1880’lerden itibaren başlamış ve 1920 yıllarında hızlanmış olsa da, asıl Yahudi göçleri İsrail Devleti’nin kurulduğu 1948 yılından sonra olmuştur. Filistin’e yönelik Yahudi göçlerinin genel adı Aliyah’tır (Türkiye’de gizli Yahudiler arasında Aliye adı yaygındır)

İlk iki Aliyah Birinci Dünya Savaşı’ndan önce gerçekleşti. Manda öncesi dönemde daha çok toprak satın alma yoluyla bölgeye birçok Yahudi yerleşmişti. Birinci Aliyah 1882-1903, ikinci Aliyah 1904-1914 yılları arasında yaşandı. İlk iki Aliyah’ın nedenleri arasında Yahudilerin Kudüs ve civarında ibadet etmek üzere yerleşme istekleri ile Doğu Avrupa ve Rusya’da yaşanan pogromlar(Yahudi kırımları)neticesinde artan Antisemitizm sayılabilir. 1845 yılında Filistin’deki Yahudi sayısı tahmini 12.000 iken 1882’de bu sayı 24.000’e çıktı. Bu ilk yerleşimciler genellikle Musevilik açısından kutsal sayılan Kudüs, Safat (Safad), Halilürrahman (Hebron) ve Tabarya (Tiberya) civarına yerleştiler. İkinci Aliyah’ta ise 1895’te 47.000 olan Yahudi nüfusu 1914’te 85.000’e ulaştı. Bu göçlerle birlikte Kibbutz’ların sayısında artışlar meydana geldi. Günümüzdeki Tel Aviv şehri Ahuzat Bayit isimli Kibbutz’un temelleri de yine bu göçlerle birlikte atıldı. ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...])

Aliyah’ların üçüncüsü ise 1919-1923 yılları arasında gerçekleşti. Bu süreç birçok Yahudi kurumunun faaliyete geçtiği zaman dilimini de içermekteydi. Göçler neticesinde geneli Doğu Avrupa’dan gelen 35.101 Yahudi Filistin’e yerleşti. Bu süreçte yerleşen Yahudilerin 29.239’u Eşkenaz, 1675’i Sefarad idi. Göç dağılımı ise yeni yerleşim yeri olan Tel Aviv ve Yafa’da 21.656, Kudüs’te 3.456, Hayfa’da 3.456 kişi olarak tespit edilmişti. Bu dalgayla birlikte Filistin’e yerleşen Yahudiler arasında gelecekte İsrail’in başbakanı olacak David Ben Gurion’da vardı.

1922 yılına gelindiğinde Filistin’e düzenlenen Yahudi göç dalgasının üçüncü döneminin de sonuna gelinmekteydi. 1922 yılında politik amaçlar için yapılan nüfus sayımı sonucu ve tutulan manda nüfus istatistiklerine göre Filistin’de; Yahudi yerleşimci sayısı 83.790, Müslümanların sayısı 486.177, Hristiyanların sayısı 71.464 ve diğer grupların sayısı 7.617 olmak üzere toplam 649.048 kişi yaşamaktaydı. Bu dini nüfus oranları 1870-1922 yılları arasını kapsamaktaydı. Görüldüğü üzere 52 yıllık süreçte Yahudiler genel nüfus içerisindeki sayılarını % 4-5 arasında arttırmıştı.1922’de Yahudilerin yerleşim yerlerine göre nüfus yüzdeleri ise Kudüs % 54, Tel Aviv % 100, Yafa % 16, Hayfa % 25, Tabarya % 64 ve Safad % 34 şeklindeydi.

İngiltere’nin Filistin’e hâkim olduğu 1922-1947 yılları arasında dördüncü ve beşinci Yahudi göçü yaşandı. Manda yönetiminin izin vermediği yasadışı göçler de (Aliyah Beth) bu süre zarfında gerçekleşti. Bu göçlerde etkili olan en önemli konuların başında ABD, Kanada ve İngiltere gibi devletlerin kendi ülkelerine yapılacak Yahudi göçlerine kota koyması gelmekteydi. 1933’de İkinci Dünya Savaşı’nın öncesinde Almanya’da Nazi partisinin iktidara gelmesiyle artan Antisemitizm 1933-1936 yılları arasında Yahudi göçünü hızlandırdı. Bu tarihe kadar gerçekleşen göçlerin en büyüğü olmasından dolayı Yişuv’da yerleşenlerin sayısı iki katına çıktı. Beşinci göç dalgasının bir diğer özelliği de Almanya’dan göçen Yahudilerin iyi eğitimli olması ve sermayelerini yanlarında getirmesi gösterilebilir. Sermaye sahipleri daha çok kıyı şeridine yerleşerek ticaretle ilgilendiler.

Manda yönetiminin tuttuğu istatistiklere göre 1932-1939 arasında 213.629 Yahudi Filistin’e göç etti. Yahudi Ajansı’nın düzenli olarak tuttuğu kayıtlar da ise nüfusun 170.000’i Eşkenazi, geriye kalanlar Sefarad ve Yemen’den göçen Yahudilerdi. 1932-1939 yılları arasında yaşanan göçlerin gerçekleştirildiği ülkelere göre dağılımında birinci sırayı Polonya (76.500), ikinci sırayı Almanya (41.089) almaktaydı.1931’de Yahudi nüfusu 53.800 olan Kudüs, 1939’da 82.000 Yahudi’ye ev sahipliği yapmaktaydı. Yahudi yerleşimlerinin merkezi konumunda bulunan Tel Aviv’de ise 1931’de 46.300 olan Yahudi sayısı 1939 yılında 177.000’e ulaştı. Tel Aviv’de yaşanan bu yoğunluğun temel sebepleri arasında ticaret için bir liman kenti olması ve güvenlik açısından daha rahat olmasından kaynaklanmaktaydı.([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...].)

Sonuç olarak: 1922 yılında 94.752’i olan Yahudi nüfusu 1948 yılına gelindiğinde Filistin genelinde 750.000 kişiyi geçmişti. Bu demografik değişimle İsrail 14 Mayıs 1948’de kuruldu. Yaşanan göçler neticesinde Filistinli Araplar topraklarını da terk etmek zorunda kaldı. Bunun bir diğer anlamı Arapların kendi vatanlarında mülteci konumuna düşmesiydi.

1948 Yılı Sonrası Türkiye

14 Mayıs 1948’de Arapların anavatanı Filistin’de İsrail Devleti kuruldu. İsrail Devleti’nin kurulmasından 1 hafta önce, 1 Mayıs 1948’de, Türkiye’de “Hürriyet” adında bir gazete yayın hayatına başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1923’te kurulduğuna göre, 1948’te hangi toplum için hürriyet? (1948 yılından sonra Türkiye’de doğan kız çocuklarına “Hürriyet”, erkek çocuklara “ Özgür” adı verilmeye başladı.

• Israil'i tanıyan ilk ülke SSCB'ydi. (bkz: Komünizm=Siyonizm? [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]

Israil'i kuruluşundan 11 ay sonra tanıyan ilk Müslüman ülke Türkiye’dir.

•İsrail'i fiili olarak ilk tanıyan başbakanımız Prof.Dr.M.Semsettin GÜNALTAY ( ilahiyatçı olup bir Ortadoğu- ve Yakındoğu uzmanıydı.)

•Israil'i ilk ziyaret eden başbakan Adnan MENDERES (Soner Yalçın'a göre Kripto; Sabetayist)

•İsrail’in kurulmasıyla birlikte, başta laik yaşam olmak üzere Batı Uygarlığı temelleri üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1948’den sonra Sünni inancın eğitim kurumları İmam-hatip, yüksek İslam enstitüleri, ilahiyat fakülteleri açıp yaygınlaştırmaya başlamıştır.

Batı kültürünü Anadolu’ya yerleştirmek, Anadolu insanına “kul” değil, “birey” olduğu bilincini aşılamak ve teknikle donatmak, başka bir söylemle ilkel insanı uygarlaştırmak için 17 Nisan 1940 yılında kurulmuş olan ‘Köy Enstitüleri’, 1946 yılında Milli Eğitim Bakanı Olan Reşat Şemsettin Sirer zamanında Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür. Bu okullar da Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954'te kapatılmıştır.

21 Mayıs 1948 tarihinde İmam Hatip Yetiştirme Kursları açılmıştır.

• 17 Ekim 1951 günü Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin onaylamasıyla İmam Hatip Okulu açma kararı yürürlüğe girmiştir. Kararnameye göre 7 ilde birer İHO açılmıştır. İHO, 1954-1955 öğretim yılı sonunda ilk mezunlarını verdikten sonra 3 yıllık lise kısmı da açılmıştır. Böylece 4+3=7 yıllık bir ortaöğretim kurumu haline gelmiştir.

Hem Filistin’de ve hem de Türkiye’de asıl dinselleşme (Sünni iktidar tekniği) 1967 yılından sonra görülecektir.

Konu cebe tarafından (05.04.2016 Saat 16:00 ) değiştirilmiştir..
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 15 Kullanıcı cebe'e Teşekkür Ediyor...