Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 05.04.2010, 08:56   #3
WåñTêd_øØ7
Usta Yiğido
 
WåñTêd_øØ7 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
WåñTêd_øØ7 Şuan WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Tournaments Won: 2

Üyelik Tarihi: 05.02.2008
Mesajlar: 1.335
Tecrübe Puanı: 738 WåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR
Standart Cevap: Adalet Timsali HZ.ÖMER B. HATTAB (r.a) Menkibeleri

Doğru sözü hemen kabul ederdi
Onun zamanında, Müslümanlar İslamiyet’i İran içlerine kadar yaydılar. İranlı meşhur kumandan Hürmizan, teslim olmamak için çok direndi, fakat hayatının tehlikeye girdiğini görünce teslim oldu. Hazret-i Ömer, huzuruna çıkartılan Hürmizan’a sordu:
- Bize söyleyeceğin bir şey var mıdır?
- Var! Fakat önce ölecek miyim, kalacak mıyım bunu bilmem lazımdır.
- Konuş, sana zarar gelmeyecektir.
- Ey büyük halife, önceleri biz İranlılar siz Arabları öldürüyor, zorla mallarınızı ellerinizden alıyorduk. Ne zaman ki, Allah size peygamber gönderdi. Ondan sonra bizim üstünlüğümüz sona erdi. Siz aziz, biz zelil olduk.

Hazret-i Ömer, Enes bin Malik’e sordu:
- Ne yapalım bunu?
- Öldürmeyelim! Çünkü arkasında büyük bir kalabalık vardır. Belki onlar, ileride Müslüman olabilirler.
- Fakat o, Resulullahın kıymetli arkadaşlarını şehid etti. Onu sağ bırakmamız uygun olur mu?
- Ya Ömer bunu öldürmememiz lazımdır. Çünkü, “Konuş sana benden zarar gelmez” diye söz de vermiştin.

Hazret-i Ömer, kim tarafından söylenirse söylensin, doğru sözü hemen kabul ederdi. Enes bin Malik hazretlerinin bu sözü üzerine, onu öldürmekten vazgeçti. Birçok sahabinin şehid olmasına sebep Hürmizan'ın hayatını bağışladı.

Bir müddet sonra da, Hürmizan Müslüman oldu. Ayrıca onun vesilesi ile birçok kimse imana geldi.

Yine Onun kaderine kaçalım
Halife Hazret-i Ömer, Şam'a gidiyordu. Şam'da veba hastalığı olduğu işitildi. Yanında bulunanların bazısı, Şam’a girmeyelim, dedi. Bir kısmı da; Allahü teâlânın kaderinden kaçmayalım, dedi. Halife de buyurdu ki: Allahü teâlânın kaderinden, yine Onun kaderine kaçalım, şehre girmeyelim. Birinizin bir çayırı ile, bir çıplak kayalığı olsa, sürüsünü hangisine gönderirse, Allahü teâlânın takdiri ile göndermiş olur.
Sonra Abdurrahman bin Avf hazretlerini çağırıp sordu:
- Sen ne dersin?
- Resulullahtan işittim. (Veba olan yere girmeyiniz ve veba olan bir yerden, başka yerlere gitmeyiniz, oradan kaçmayınız!) buyurmuştu.
Halife de;
- Elhamdülillah, benim sözüm, hadis-i şerife uygun oldu, diyerek, Şam’a girmediler.


Nefsimden büyük düşmanım yoktur
Hazret-i Ömer halife iken, bir gün mescidde oturuyordu. Rum kayserinin elçisi geldi. Bazı hediye ve bir doğan, bir tazı, bir şişe zehir de getirdi. Dedi ki, ya halife. Bu tazı öyle bir tazıdır ki, her nereye salar isen, avını yakalar, kaçırmaz. Avı ondan kurtulmaz. Bu doğan da bir doğandır ki, hangi kuşa salarsanız, hiç aman vermeyip, alır. Asla bir kuş pençesinden kurtulamaz. Bu şişe içinde olan zehir, öyle bir zehirdir ki, bir katresini insana içirseler, o anda ölür, bunun ilacı olmaz. [Yani o kişi kurtulamaz]. Tuhaf nesne olup, padişahlar hazinesinde bulunması lazımdır ve layıktır diye, rum sultanı kayser göndermiştir.

Hazret-i Ömer buyurdu ki, kuş nedir ki, insan onunla meşgul olup, ondan ne fayda hâsıl eder. Ehl-i hal olan onu eline alıp, amellerini boşa çıkarmaz, buyurdu ve bağlarını çıkarıp, sahraya salıverdi. Köpek nedir ki, insan ona talib ve ragıb olup, o mekruhu evine koysun ve ardınca gezip, yürüsün. Onun da zincirlerini alıp, serbest bıraktı. Ondan sonra o içinde zehir olan şişeyi mübarek eline alıp, dedi ki, benim dünyada nefsimden büyük düşmanım yoktur. O zehri (Bismillahirrahmanirrahim) diyerek tamamını içti. Elçi bu hali görünce, şaşırıp, mescid kapısında durdu. Az zaman sonra gelip, Hazret-i Ömer’e baktı. Gördü ki, Hazret-i Ömer evvelki gibi sıhhat ve selamette oturur. Hemen yerinden kalkıp, Hazret-i Ömer’in ayaklarına yüzünü gözünü sürüp dedi ki, ya halife, bana imanı anlat. Hazret-i Ömer elçiye kelime-i şehadet telkin etti ve elçi müslüman oldu, rum kayserine gitmeyip, geri kalan ömrünü Hazret-i Ömer’in hizmetinde geçirdi. (M. Ç. Güzin)

Yârimi benim katıma getirin
Bir yahudi olan Ebu Lülü, Mugire tebni Şubenin kölesi idi. Efendisini Hazret-i Ömer’e gelip şikayet etti. Efendim benden haddimden fazla harc ister, dedi. Hazret-i Ömer buyurdu ki, ne miktar ister. Dedi ki; her gün iki dirhem, ister. Hazret-i Ömer buyurdu ki, ne sanat bilirsin. Bir kaçını saydı. Hazret-i Ömer, bu sanatlar ile bu kadar harc çok değildir. Sonra, işittim ki, sen yel değirmeni yaparmışsın. Benim için de bir yel değirmeni yapsan buyurdu. Dedi ki, senin için bir yel değirmeni yapayım ki, doğuda ve batıda onu söyleyeler. Hazret-i Ömer mecliste olanlara buyurdu ki, bu kâfir beni katletmek istediğini söylüyor. Eğer böyle demek istiyor ise, onu ortadan kalkması için emredin, dediler. Buyurdu ki, katlden evvel kısas olmaz.

Ebu Lülü, Hazret-i Ömer’i katl için fırsatı gözetti. Zilhiccenin yirmiüçüncü günü sabah namazını eda ederken, fırsat bulup, altı yerinden yaraladı. Başkalarını da yaraladı. Beni Esed kabilesinden bir er Ebu Lülü melununun başına bir ok atıp, yıktı. Birisi de öldürdü. Hazret-i Ömer bu ahvali gördü. Abdurrahman bin Avf hazretlerine emretti. O imamlık yaptı. Sonra Sahabe-i güzini toplayıp, buyurdu ki, siz mi Ebu Lülü’ye benim katlimi emrettiniz. Hepsi, hâşâ bizim haberimiz yoktur diye yemin ettiler. Hazret-i Ömer dedi ki, Elhamdülillah ki, ben bu ümmetin, katlettiği kimse olmadım. Bir yahudinin elinde şehit olurum. Diri iken ve ölü iken hilafetin benim üzerimde olmasını istemem. Aşere-i mübeşşereden altı serveri, hilafete layık görüyorum. Bunlardan birini seçin.

O altı serverin biri Osman bin Affan ve biri Aliyyül mürteda ve biri Talha ve biri Zübeyr ve biri Sad bin Ebi Vakkas ve biri Abdurrahman bin Avf idi. Said bin Zeyd hazretleri hayatta idi. Lakin Hazret-i Ömer onu müşavereye dahil etmemişti. Zira amcası oğlu idi.
Sahabeden birini Hazret-i Âişe’nin huzuruna gönderdi ki, izin verir ise, biz de Resulullahın ravda-i mutahheralarına girelim ve O Servere iltica edelim. Hazret-i Âişe bu haberi işitince ağladı. Ah, kıymetli Ömer, atamın yadigârı da gidiyor. O yeri ben kendim için saklardım. Ama ona hibe ettim. Hazret-i Ömer’e söyleyin ki, Resulullah ve babamın yanına varınca, benim selamımı onlara söylesin. Ve desin ki, bu ayrılığım ne zamana kadar olacak. Hazret-i Ömer bu haberi işitince, oğlu Abdullaha dedi ki, benim cenaze namazını kıldıktan sonra, Âişe-i Sıddıkanın huzuruna geri varıp, izin isteyesin. Evvelce benden utanıp, izin vermiş olabilir ve pişman olmuş olabilir. Onun rızası ile defn olayım.

Hazret-i Ömer şehadet kelimesini getirip, vefat etti. Ondan sonra yıkayıp namazını kıldılar. Oğlu Abdullah, Hazret-i Âişe validemize gitti. İzin istedi. Hazret-i Âişe ağladı. Dedi ki, ey Ömer, adaleti hayatında da, ölünce de elinden bırakmadın. O yeri sana feda ettim.

Ondan sonra mübarek cenazesini, Ravda-i mutahhera kapısına getirdiler. Birisi ileri varıp, Esselamü aleyke ya Resulallah! Ömer’i getirdik. Eğer destur var ise, ravda içine defn edelim, dedi. Cümle Sahabe-i güzin, Resulullahın, (Yârimi benim katıma getirin) diye mübarek sesini işittiler. Ravdanın kapısı açıldı. Hazret-i Ebu Bekir’in sol yanında hazırlanmış yere koydular. (M. Ç. Güzin)

Ömer, davasının eri imiş
Resulullah efendimiz, bir gün meclis-i şeriflerinde kabir azabını, Münker ve Nekir’in nasıl heybet ile gelip sual ettiklerini anlatıyordu. Hazret-i Ömer, ya Resulallah! Biz kabre girdikten sonra, bu akıl bize verilip, sonra mı sual olunuruz, yoksa verilmeden mi sual olunuruz diye sordu. Resulullah efendimiz, (Şimdi ne akılda isen, kabirde de öyle olursun) buyurdu. Hazret-i Ömer dedi ki, böyle olduktan sonra, üzülmeye lüzum yoktur.

Hazret-i Ömer vefat edip kabre defnedildikten sonra, Hazret-i Ömer’in böyle söylemiş olduğu Hazret-i Ali’nin hatırına geldi. Kabrine geldi. Mübarek gözlerini yumup, kalbi şeriflerini Hazret-i Ömer’in ahvaline yöneltip, tam bir teveccüh ile murakabeye vardığında, Allahü teâlâ gözlerinden perdeyi kaldırıp, ahvali [durumu] müşahede etti. Gördü ki, Münker ve Nekir heybetle gelip, Hazret-i Ömer’e dediler ki, (Rabbin kim, dinin nedir, Peygamberin kimdir). Hazret-i Ömer onlara, siz şimdi nereden gelirsiniz diye sordu. Dediler ki, yedinci kat gökten. Peki buraya kadar, ne miktar yol geldiniz? Dediler ki, yedibin yıllık yoldur. Peki Rabbinizi unuttunuz mu? Hayır dediler. Peki, siz yedibin yıllık yoldan gelinceye kadar Allahü teâlâyı unutmadınız da, ben bugün evimden çıkıp, kabre gelince, Rabbimi ve dinimi ve Peygamberimi nasıl unuturum. Melekler dediler ki, ya Ömer biz de senin böyle cevap vereceğini bilirdik. Lakin bu heybetle gelip, sual etmeye memuruz.

Olayı takip eden Hazret-i Ali, Allahü teâlâ mübarek etsin, Ömer davasının eri imiş, dedi. (M. Ç. Güzin)

Kefenim arasına koyduğun mektup ile
Hazret-i Ömer’in vefatından bir sene sonra oğlu Abdullah onu rüyada görmüştü. Sabahleyin Resulullahın mescidi şeriflerine vardı. Seslenip dedi ki, ey sahabiler, toplanın. Babamın selamını size getirdim. Hepsi toplandılar. Orada Abdullah dedi ki: Dün gece babamı rüyada gördüm. Babamın ahirete irtihal edişi bir sene oldu. Resulullaha babamı rüyada göreyim niyeti ile salevat getirirdim. Fakat, göremezdim. Dün gece gördüm. Babamın yüzü sararmış çok yorgun vaziyette idi. Dedim ki, babacığım bu ne hâldir. Senin yüzünün rengi kırmızı idi. Dedi ki, ey oğul, şimdi kurtuldum. Şimdiye kadar hesapta idim.

Dedim ki babacığım nasıl hesap olundun. Buyurdu ki: (Hesabın biri bitmeden biri başlıyordu. Hâl bir yere erişti ki, beytülmala ait sadaka develerinin bir yuları var idi. Birçok yerden bağlamıştım. Artık deveye takacak durumu kalmamıştı. Ben de atmıştım. Cenab-ı Rabbil âleminden azarlayıcı hitap geldi ki, niçin o yuları attın. Müslümanların malını zayi ettin.

Dedim ki, Ey baba, bu itabdan ne sebeple kurtuldun. Dedi ki, ey oğul! Sana, “Bu mektubu benim kefenim arasına koy, dediğim mektup sebebi ile.” (M.Ç.Güzin)



Sesli Olarak Dinlemek İçin:[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Bilgisayara indirmek İçin(Mp3 Formatında):[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
__________________
Nefsini baş tacı eden , Dinini hor görür...
WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla