Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar - Tekil Mesaj Gösterimi - Ben Yıldız Dağı'nda Yalnız Bir Ahlatım
Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 17.07.2011, 14:05   #1
YILDIZDAĞ
Usta Yiğido
 
YILDIZDAĞ - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
YILDIZDAĞ Şuan YILDIZDAĞ isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 10.06.2016 10:50

Üyelik Tarihi: 11.02.2010
Mesajlar: 1.257
Tecrübe Puanı: 646 YILDIZDAĞ FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Ben Yıldız Dağı'nda Yalnız Bir Ahlatım

Ben Yıldız Dağı'nda yalnız bir ahlatım... Bahara doğru açılır tomurcuklarım. Bahara doğru salınırım tepenin en tenha yerinde. Yalnız bir ahlatım dağın doruğunda. Kış yaz aynı serçelerle söyleşip dururum. Aynı serçeler, şakımalarını kondururlar bağrıma. Aşka tutsak bir bedenden arakladığım, gözü yaşlı zamanları anımsamadan, şerha şerha paralanan kovukçuklarımda söylenir adım.
Ben Yıldız dağında bir ahlatım



Sen, Konya düzünde bir sarı söğüt.
Dizlerim tutmadı varmaya yanına
Tutup bu mektubu yazdım sana.”
**
Nasılsın; kök saldın dal attın mı?
Boyun uzadı mı beş on santim?
Bense, bildiğin üzere
Bakar dururum açık göklere.
**
Bazen gelin saçı bulutlardan
Bir umut sarkar üzerime,
Sonra komaz ki kör olası rüzgar
Sürer götürür ötelere.
**
Yıllar yılı hep böyle.
Ökse emdi, karga oydu.
Tırtıl yedi bitmedim…
Ne yeşerdim meyve doldum
Ne kurudum odun oldum.
**
Yaz der, sonbahar der
Yel alır yaprağımı götürür
Sel alır toprağımı;
Kanım donar kara kışta damar damar
Şimdi görme beni
Ölümle yaşamak arasında
Bir perişan halim var.
**
Ben yıldız dağında ahlat
Selam ederim sana sarı söğüt
Hele bir duralım
Önümüz bahar…
Muzaffer Özden

Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım… Bahara doğru açılır tomurcuklarım. Bahara doğru salınırım tepenin en tenha yerinde. Yalnız bir ahlatım dağın doruğunda. Kış yaz aynı serçelerle söyleşip dururum. Aynı serçeler, şakımalarını kondururlar bağrıma.
Aşka tutsak bir bedenden arakladığım, gözü yaşlı zamanları anımsamadan, şerha şerha paralanan kovukçuklarımda söylenir adım.
Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım. Anlamaz kimse, derdimin dermanının bende saklı olduğunu… Anlamaz kimse, ne için bedenimde göz göz yaraların açıldığını… Anlamaz kimse aşka düşenin, yalnızlıkla gönlünü tımarladığını… Ben yalnız bir serçe gibi, tutunacak bir dal ararım. Sarı söğütlerle hemhal bir gözenin başında, ruhumu ay aydınlık günlere saklarım… Ben yalnızlığı her daim heybesinde taşıyan yalnız bir ahlatım. Dağın en tenha yerinde, filizlerimle güneşi selamlarım. Bilirim dizlerimin dermansız olduğunu. Sana varmaklığıma engeldir içimin hezeyanları. Sen narin gözeler başında saçlarını dağıtırken rüzgarlara, ben yüce bir dağın başında, bulutlarla örerim sana hasret gergeflerimi…Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım… Geceden örülmüş şiirler kadar mağrur, tan vakti öten bülbüller gibi nazlıyım… Ben yalnız bir ahlatım… Yalnızlığının su aldığına aldırmadan, gururdan örülü keşanelere sığınan yalnız bir ahlatım…
**
Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım…
Kaybettim, güzümün gazellerini. Göğe sunduğum taptaze resimlerden, hayaller kursam da, bulutlara erişmeyen yanlarım var benim. Sen gidenden bu yana, ben yalnız bir tepecikte, yalnız bir ahlatım…Sen gidenden bu yana, yapayalnız bir ahlatım… Ancak bahara kök salar umutlarım… Ancak tomur tomur tomurcuklanır bedenim baharda. Ben Yıldız Dağında yalnız bir ahlatım.. Yalnız bir şiir kadar üşüyor, yalnız bir kartal gibi divaneyim…Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım… Yalnızlık kaderim olsa da, uzak tepeciklerin en tenha yerinde parlarım ötelere. Sen gidenden bu yana, perişan bir halim yansır aynalara. Tutunamam dalcıklarımın neşesine… Yanına, yörene varmaya kalksam tutmaz dizlerim…Şimdi sorma beni… Arama beni… Ölümle yaşam arasında perişan bir halim var… Sen gülüp oynarken, şırıl şırıl dereciklerin kıyısında, ben yalnızlığa hüküm giymiş mahzun bir divaneyim…Dizlerim tutmaz varmaya yanına…Ben ölümle yaşam arasında dolaşan bir ahlatım..Yalnız bir hüzünbazım dağın tenhasında
**
Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım…
Uzak dururum pınarların başına. Uzaktır zaten hayalim ötelere. Kök salsamda yüzyılların bereketine, içimin sancılarından bir türlü sıyrılamam. Bedenimde dolaşan kurtçuklara aldırmadan, uzak bozkırlardaki başak denizlerinden sıyrılarak, bir sarı söğüte odaklanır yüreğim. Sızım sızım sızlayan dereciğin bir kenarında, yaprakları gökle tenhalaşan sarı bir söğüdedir hasretim. Ben yalnız bir ahlatım. Ormanların onca çeşit güzelliğine aldırmadan, yapraklarını usul usul gökle söyleştiren bir sarı söğüte aşinayım. Ben Yıldız Dağı’nda, bin türlü zorlukla cebelleşirken, sen öte düzlüklerdeki pınarların başında, sap sarı başını göklere uzatırsın… Anlamazsın yalnızlığın bedenimi nasıl yakıp kavurduğunu…. Anlamazsın, çekip gitmelere bu yalnız ahlatın bir türlü dayanamadığını…
**
Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım…
Güz olur rüzgârlar alır götürür yaprakçıklarımı. Güz olur burkulurum öylesine… Yüreciğimdedir sıkıntım. Sana ulaşamamadadır kırgınlığım. Varmak istemeye de kalkamam bir türlü. Dizlerimin dermanı noksan, yanından yörenden. Ben cebelleşirken, dağın kurduyla kuşuyla, sen narin bir gözenin başında saçlarını bulutlara uzatırsın. Anlamazsın öte bir dağdaki ahlatın hasretini. Anlamazsın sana varmaklığımın çaresizliğini…. Dedim ya ben Yıldız Dağı’nda bir yalnız ahlat, sen düz ovalarda sarı bir söğüt…
**
Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım…
Kışın üşüyen bedenimde, sakladığım sıcaklığım sensin. Dağın canhıraş bedbinliğinden eğer yılmadıysam, sana olan hasretimdir ayaklarımı yücelten. Gövdeciğimin yara perelerine aldırmadan, salkım salkım sarı söğütleri düşlemeden, bir tek sarı söğüte meftunluğumdur. Ben yalnız bir ahlatım. Anlamaz kimse içimdeki dalgaları. Anlamaz kimse seher vakti bülbülün şakımasına ram olmamı. Ben ahlatım, yalnızlık şiirini soluklayan. Acep durur mu dillenir mi sızılarım da, sana bir turna katarıyla selamlar iletmeye doğru... Ben yalnız bir ahlatım. Bir tek kendi derdine çare bulamayan yalnız bir ahlatım. Sarı söğüdün öte diyarda rüzgarla fısıldamasını kıskanan yalnız bir ahlatım…
**
Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım…
Baharla parlayan filizlerim kadar asiyim zamana. Zaman kadar yakınım meyvelerimin hasretine. Tuttuğum dileklerden de soyarak yılları, yara, pere içindeki yorgun bedenimle sana yöneldi dallarım. Sen öte diyarların nazlı söğüdü olarak salına dur, sana varamadığımın sebebini dizlerimdeki dermansızlıktan olduğunu bil… Mağrur bir sultan gibi, yapraklarınla oynaşa dur sarı söğüt, ben yalnızlığa hüküm giymiş, yalnız bir ahlatım.
Senin başında serçeler oynaşırken, ben öte dağların en tenha yerinde dinlerim bir çobanın yürek çalkantısını. Yanı başımda açılan azık çıkınlarındaki esrik rayihayla mutlu olurken, körpecik kuzuların bana sürtünmelerinin seyrine dalarım ansızın. Dedim ya, ben yalnız bir ahlatım. Etrafında gezinen bir cümle canlıdan, cananının haberlerini bekleyen yalnız bir ahlatım. Kaynasa da içimin pınarları, sana varmaya dizlerimdeki dermanı yola koymayacak kadar gururlu bir ahlatım. Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım… Yalnızlık kadar koca bir hayal biriktiriyorum heybemde… Koca bir sevdaya ram olan seyyahlardan araklıyorum iyilik muştularını… Bulutlardan aldım haberlerine daha bir göz atmadan, heybemdeki anılarla söyleşen yalnız bir ahlatım…
**
Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım…
Bahara doğru açılır tomurcuklarım. Bahara doğru salınırım tepenin en tenha yerinde. Yalnız bir ahlatım dağın doruğunda. Kış yaz aynı serçelerle söyleşip dururum. Aynı serçeler, şakımalarını kondururlar bağrıma.
Aşka tutsak bir bedenden arakladığım, gözü yaşlı zamanları anımsamadan, şerha şerha paralanan kovukçuklarımda söylenir adım.
Ben Yıldız Dağında yalnız bir ahlatım. Anlamaz kimse, derdimin dermanının bende saklı olduğunu… Anlamaz kimse, ne için bedenimde göz göz yaraların açıldığını… Anlamaz kimse aşka düşenin, yalnızlıkla gönlünü tımarladığını… Ben yalnız bir serçe gibi, tutunacak bir dal ararım. Sarı söğütlerle hemhal bir gözenin başında, ruhumu ay aydınlık günlere saklarım… Ben yalnızlığı her daim heybesinde taşıyan yalnız bir ahlatım. Dağın en tenha yerinde, filizlerimle güneşi selamlarım. Bilirim dizlerimin dermansız olduğunu. Sana varmaklığıma engeldir içimin hezeyanları. Sen narin gözeler başında saçlarını dağıtırken rüzgarlara, ben yüce bir dağın başında, bulutlarla örerim sana hasret gergeflerimi…Ben Yıldız Dağı’nda yalnız bir ahlatım… Geceden örülmüş şiirler kadar mağrur, tan vakti öten bülbüller gibi nazlıyım… Ben yalnız bir ahlatım… Yalnızlığının su aldığına aldırmadan, gururdan örülü kaşanelere sığınan yalnız bir ahlatım… OSMAN ÇELİK


YILDIZDAĞ isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 4 Kullanıcı YILDIZDAĞ'e Teşekkür Ediyor...