Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar - Tekil Mesaj Gösterimi - EPİLEPSİ (SARA) HASTALIĞI ve DOSTOYEVSKİ'NİN ROMAN KAHRAMANLARI
Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 17.02.2016, 13:08   #7
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 14:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 585 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: EPİLEPSİ (SARA) HASTALIĞI ve DOSTOYEVSKİ'NİN ROMAN KAHRAMANLARI

TUHAF DUYGULAR YAŞAMAK (devam)
Coşkunluk-Vecd hali

“Toprağı niçin kucakladığını, neden öpmek istediğini bilmiyordu; gene de yeri gözyaşlarıyla ıslatarak bütün coş¬kunluğuyla bu toprağı daima, ölene kadar sevmek için ant içiyordu. İçinden, “Toprağı sevinç gözyaşlarınla sula ve bu gözyaşlarını sev...” diye geçti. Niçin ağlıyordu? Öyle bir coşkunluk içindeydi ki, göğün sonsuzluğunda parlayan yıldızlar için bile ağlıyor, ama çılgınlığından utanmıyordu. Sanki evrenin sayısız âlemlerinden uzanan teller hep birden ruhunda birleşmiş, ruhu da başka âlemlerle ilişkinin titreşimleri içindeydi/…./.Her geçen an âdeta elle tutulur gibi bir açıklık ve kesinlikle, ruhuna üstündeki gök kubbesi gibi sağlam, sarsılmaz bir şeyin yayıldığını hissediyordu. Sanki içinde bir düşünce vücut buluyor, bir daha ondan ayrılmamak üzere, ömrünün sonuna kadar yerleşip temelleşiyordu. Zayıf bir delikanlı olarak yere kapanan Alyoşa doğrulduğu zaman sağlam, cenge hazır bir erkekti, bunu geçirdiği vecd anında anlamış, duymuştu. Alyoşa bu hatırayı ömrü boyunca sakladı içinde. Derin bir inançla, “O saat ruhuma biri girdi.” diye tekrarladı.” (Karamazov Kardeşler, s: 485)
...

“Tipi kesilmemişti. İlkin canlı, çevik adımlarla yürüyor¬du, sonra birden sendeler gibi oldu. Gülümsedi: “Bedenî bir şey bu...” diye düşündü. İçi sevinç doluydu sanki; sonsuz bir kesinlik duygusu ruhunu kaplamıştı. Son zamanlarda onu hırpalayan kuşkular kaybolmuştu. Kararını vermişti; “de¬ğişmez karar!” diye sevinçle düşündü. O anda ayağı bir şeye çarptı, az kalsın kapaklanıyordu. Durunca, ayaklarının dibinde demin itelediği mujikçiği fark etti; hep öyle, aynı yer¬de, baygın, hareketsiz yatıyordu. Kar yüzünü iyice örtmüştü. İvan adamı kaptığı gibi sırtladı, yüküyle beraber yürümeye devam etti. Sağda, küçük bir evde ışık görerek pencereye vurdu, içeriden seslenen ev sahibinden mujiği kendigötürmek için yardım istedi, karşılığında üç ruble vereceğini söyledi. Adam hazırlanıp çıktı.”(s: 843)
....

İvan birdenbire,
— Hayır, hayır, hayır! diye bağırdı. Düş değildi bu! Bura¬daydı o. Şurada oturdu, işte şu sedirde. Sen pencereye vururken ona bardak attım. Şunu... Dur, önceden uyuyordum ama, bu gördüğüm düş değil. Eskiden de oluyordu. Bazen düş görüyorum ben Alyoşa... ama uyku düşü değil bu. Uyanıkken, / dolaşıp konuşurken görüyorum... uyur gibi. Fakat demin o burada, şu sedirdeydi. Çok aptal o, Alyoşa, son derece aptal!
İvan birden güldü, odada gezinmeye başladı.
Alyoşa üzüntüyle,
Kimmiş o aptal, kimden söz ediyorsun, kardeşim? diye sordu.
Şeytan! Dadandı bana. İki, belki de üç kere geldi. Alay etti benimle: Güya onun kanatları yanmış, olanca şatafatıyla, pırıl pırıl bir baş şeytan olmayışına kızıyormuşum. Yalancı, şeytanların en adisi! Hamama gidermiş... Soyarsan, belki Danimarka köpeklerinin kuyruğu gibi upuzun, bir arşın boyunda, dümdüz, boz bir kuyruğu vardır... Üşüdün sen Alyoşa, karda yürüdün; çay ister misin? Ne? Soğuk mu? Söyleyeyim, yeni çay demlesinler... C’est â ne pas mettre un chien dehors Alyoşa çabucak lavaboya koştu, havluyu ıslattı. İvan’ı tekrar yerine oturması için kandırdı, başını yaş havluyla sardı. Kendi de yanına geçti.
(s-868-870)

— Burada birisinin sedirde oturduğuna kesin olarak emin misin?
Evet, şu sedirde, köşede. Kovardın onu sen. Kovdun da, göründüğün anda hemen yok oldu.

— O değil, sen söylüyorsun bunu, İvan! diye üzüntüyle bağırdı Alyoşa. Hastalığın yüzünden sayıklıyor, bosuna kendini hırpalıyorsun. (872)
(Karamazov Kardeşler, 872- 888)

.....

— Size gülünç bir rüyamı anlatayım mı: Bazen düşte şeytanlar görüyorum. Geceymiş gibi, ben odamda bir mumla oturuyorum. Odanın her köşesi, masanın altı filan şeytanlarla dolu,kapıyı açıp kapıyorlar; dışarıda da sürülerle var, içeri girip beni yakalamak istiyorlar... Yaklaşıyorlar, neredeyse kapacaklar... O zaman ben istavroz çıkarıyorum; şeytanlar geri geri gidiyorlar, ama büsbütün değil, kapıda, köşelerde pusu kurup bekliyorlar... İçimden bir¬denbire Tanrıya küfretmek geliyor. Küfretmeye başlayınca şeytanlar hep birden bana atılıyor; seviniyorlar, gene yakalamak istiyorlar, ama ben ansızın istavroz çıkarınca yeniden gerisin geri kaçıyorlar, öyle hoş ki, soluğum tutuluyor!
Benim de aynı düşü gördüğüm oldu. (Karamazov Kardeşler, s: s:673)
......
"Sonraları verdiği ifadeye göre, “Dmitri Fyodoroviç’e gelince o da tam kendinde değildi. Sarhoş olmamakla beraber bir coşkunluk içindeydi. Dalgındı, bir ; yandan da sanki zihni belirli bir şeye takılmış, bir şeyler dü şünüp halletmek istiyor ve yapamıyor gibiydi. Acele ediyor, sert, çok garip konuşuyor, zaman zaman kederli değil, hatta \ neşeli bile görünüyordu.” (Karamazov Kardeşler;s: 529)
.......
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 19 Kullanıcı cebe'e Teşekkür Ediyor...