Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar - Tekil Mesaj Gösterimi - Tarihsel Süreçte Anadolu’da Yahudiler
Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 12.01.2016, 15:34   #1
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 15:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 580 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Tarihsel Süreçte Anadolu’da Yahudiler

ROMANYOT YAHUDİLER

Anadolu’da , bilinmeyen zamanlardan (Antik Çağ’dan) beri yerli halklar arasında “Romanyot” olarak bilinen Yahudiler de yaşıyordu. Örneğin, Anadolu topraklarında, Yunanlılar ve Romalılar tarafından esir alınarak getirildikleri sanılan Yahudilere Ege Bölgesi’nde , Edremit, Bergama, İzmir, Efes, Ödemiş, Milas, Foça, vb ile Bursa, Ankara, Konya, Tokat, Samsun, Trabzon , Gaziantep ve daha birçok yerde rastlanmıştır.(Yusuf Beslalel’den aktaran Yalçın Küçük:İsyan-2, s:294.) Yahudi Jesus(İsa Peygamber)’un havarilerinden Yahudi Aziz Paul, başta memleketi Tarsus olmak üzere Yahudilerin yoğun olduğu Şam, Antakya, Efes, Konya gibi yerleri gezerek Sinagoglarda Yahudileri İsa’nın yoluna çağırıyordu. Örneğin, Konya, M. S. I. Yüzyılda önemli bir Yahudi yerleşim merkezidir.(Tekeliyet-2, s:347.) Roma döneminden beri Yahudiler Antakya, Konya, Bursa gibi Muğla-Milas yöresinde de çok yoğun idiler, o kadar ki buralar Yahudi yerleri olarak bilinirdi. Anadolu Yahudilerinin tarihçisi Milas doğumlu Siyonist AvramGalanti’ye göre, Menteşeoğulları (1280-1424, başkenti Milas), Germiyanoğulları(1300-1423, Başkent: Kütahya) ve Aydınoğulları (1308-1426, başkent:Birgi) beylikleri zamanında Muğla -Aydın yöresinde yoğun Yahudi nüfusu vardı. “Menteş” adı, İspanyol Yahudilerinin dili olan Ladino’daki“Mordehay”ın karşılığıdır. Menteşe beyliği prensleri, İbrahim, İdris, İlyas, İshak, Musa, Süleyman, vb İbrani adları taşırlar.(Prof.Dr. Yalçın Küçük: İsimlerin İbranileştirilmesi, s: 178.) Aynı durum, Germiyan ve Aydınoğlu Bey sülalelerinin (prenslerin) adlarına da yansıdığını tespit edebiliyoruz.(Prof.Dr. Yalçın Küçük :Tekeliyet, 2, s: 452.) Germiyanoğulları1300’de Yakup Bey tarafında kuruldu. Aydınoğulları Beylği’ni kuran Mehmet Bey’i, Germiyanoğulları’nın subaşlı(ordu komutanı)ydı. Urfa,Tarsus, Ankara, Çanakkale, Kars, Diyarbakır, Siirt ve daha bir çok ilde, ilçede, kasabada Yahudi toplulukları yaşıyordu.

Adı geçen yerlerden başka Yahudiler, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşamakla birlikte en çok Çanakkale, Zonguldak, Hatay-İskenderun, Aydın-Söke, Ankara-Ayaş, Güneydoğu Anadolu’nun en çok Urfa ovasında (Harran), olmak üzere Diyarbakır, Siirt ve daha bir çok yerinde yaşarlardı. Bugün bu yerlerde Yahudi kimliğinde Yahudi olarak değil, Batı ve Güney Anadolu’da ‘Müslüman Türk’, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ‘Müslüman Kürt’ kimliğinde Yahudi olarak yaşamaktadırlar.

Tablo-1: Türkiye’de Sabetaycı Yahudilerin Yoğun Olarak Yaşadıkları Yerler (Sabetaycılarıninternet sitesi([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] alındı)
Ankara Gaziosman Paşa, Çankaya-Hamamönü
Balıkesir Gönen, Edremit-Akçay-Fener-Bostancı, Altınoluk, Sındırgı, Erdek-Halitpaşa, Burhaniye
Edirne
Manisa Soma-13 Eylül Mah. Öveçli-Kırkağaç, Gördes, Akhisar-Ragıbbey, Akgün Mah., talar Mah. Banş Mah. Salihli, Mimar Sinan Mah.

Kütahya Simav
Uşak Fatih Mah., Atatürk Mah., Kurtuluş Mah.
İzmir
Karşıyaka-Bostanlı -Aksoy Mah. ,Torbalı-Tepeköy Mah., -Muratbey Mah., Ertuğrul Mah., Salihler-Dikili-Salimbey Mah.-İsmetpaşa Mah.-Çandarlı-Barbaros Mah., Kabakum-Kocaoba-Bergama-Onur Mah.-Balçova-Bahçelievler-Güzelyalı-Yeşilyurt-Konak-Hatay-Alsancak, Menderes, ipekçiler Mah. -Tire, Sadıkpaşa Mah.-Bayındır, Urla, Menderes-Çukualtı Mah. Ilıca-Çeşme, mansuroğluMah-Bornova-Çamdibi, Şirinyer-Buca, Anafartalar Mah.-Ödemiş-Kınık.
Bursa
(Osmnagazi, Ömerbey Mah.-Mudanya, Kemalpaşa-lnegöl, Nilüfer)
Mersin (Tarsus, Mezitli, Erdemli, Tömük)


Adana (Seyhan-Beyazevler Mah.-Reşatbey Mah.-Toros Mah., Ceyhan

Hatay-Antakya Hatay -İskenderun
Gaziantep Kilis (Deveciler Mah.)(Şehitkamil, Şahinbey)

Giresun
Şebinkarahisar, Çırakman)
Şanlıurfa Yenişehir Mah.
Samsun Bafra, Alaçam, Ladik

Tekirdağ
Şarköy, Malkara
Yalova Çiftlikköy

Tokat
Niksar, Erbaa
İstanbul Harbiye, Teşvikiye, Şişli, Osmanbey, Nişantaşı, Moda-Caferağa-Kızıltoprak-Göztepe-Adalar-Caddebostan-Erenköy-Suadiye ve Anadoluhisarı'nda yaşayan gruplar mevcuttu.

Özetle, Osmanlı Devleti’nin ilk kurulduğu ve giderek genişlediği topraklarda azımsanmayacak sayılarda Yahudi kolonileri vardı. Osmanlı Devleti’nin kurulmasıyla birlikte, Anadolu’ya Yahudi göçü hızlanmıştır. Orhan Bey’in (1326-1360) çağrısına uyarak Şam’dan ve Bizans’tan birçok Yahudi, yeni devletin topraklarına göç etti. Yahudilerin kendi dinlerini ve geleneklerini rahatça sürdürebilmek için ayrı bir mahallede oturmak isteğini Orhan Bey anlayışla karşıladı.( Prof. Dr. Yalçın Küçük: İsyan-2, s: 294.) Bursa’da ‘Etz ha-Hayim Sinagogu’ Orhan Bey’in bir fermanı ile yapılmış olup İslam mimarisi egemendir.

Yahudilerin Müslüman kimliğine nasıl gizlendiklerine bir örnek olmak üzere, Konyalı bir Romanyot Yahudi ailenin tarihsel serüvenini örnek olarak verelim. Yazar Soner Yalçın’ın verdiği bilgilerden Nakşibendilik tarikatına bağlı İstanbul Erenköy Cemaati’nin Şeyhi olan Musa Topbaş’ın Konyalı Romanyot Yahudi bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır.

“Musa Topbaş, 1916 ya da 1917'de Konya Kadınhanı'nda doğdu. Babası Kadınhanı esnafından Topbaşzade Ahmed Hamdi Efendi, Dedesi ise Mevlana Halid-i Bagdadi (1779-1827) hulefasından AhmedKudsi Efendi idi. Sonraki yıllarda Konya merkeze yerleşen ve ticaretle uğraşan Musa Topbaş’ın dedesi AhmedKudsi Efendi, yıllarca cami imamlığı, medrese müderrisliği yaptı. Topbaş ailesi, daha sonraki yıllarda da İstanbul’a taşındılar ve İstanbul’un Erenköy semtine yerleştiler. …Musa Topbas, Kadiköy'deki misyoner Fransız Katolik Ecol Chretiennes rahiplerine ait Saint Joseph Lisesi'ne verildi. Okul bedava değildi; üstelik pahalıydı; yıllık ücreti 15-20 liraydı. Konya'da cami imamlığı yapan Ahmed Hamdi Efendi'nin oğlunu bir misyoner okuluna göndermesini nasıl değerlendirmeli ? Musa Topbaş'ı zorlu bir öğrenim süreci bekliyordu: İki yıl hazırlık, üç yıl rüşdiye, üç yıl idadi olmak üzere on bir yıl okuyacaktı. Fransızca mecburi, diğer diller seçmeliydi. Fransızca’yla arası iyi değildi. Babası bu nedenle Prof. Angel isminde bir Yahudi’den ders aldırdı. Prof. Angel'in kim olduğunu bulamadık. Ama Yahudi Angeller İstanbul’un tanınmış ailelerinden. Örneğin, Sami Angel ünlü bir tekstilciydi. Musa Topbaş’ın Yahudi Prof. Angel'den ders alması tam beş yıl sürdü. Ve bu dersler sayesinde Fransızca’sını iyi bir seviyeye getirdi; zamanla Fransızca kitap yazacak,Fransızca'dan tercümeler yapacaktı.”( (Soner Yalçın: Efendi Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı, s:377-379.)

Öğretmeni bir Yahudi olan işte bu tarikat şeyhi Musa Topbaş, yaklaşık beş yüz yıl önce yaşamış Aziz MahmudHüdayi’nin hayatının ve öğretilerinin yeni nesillere belletilmesi için son 20 yıldır çok çaba harcayan bir cemaatin Önderliliğini yapmıştır. Önce, 4 ocak 1986 yılında "Aziz MahmudHudayi Vakfi”’nı kurdular. Bu vakıf, 1987'de "Hudayi Erkek Örgenci Yurdu"nu açtı. 1997'de bu yurda "Uhud Ortaöğrenim Öğrenci Yurdu"nun öğrencileri yerleştiğinden dolayı adı, "Hüdayi Ihlamur kuyu Ortaöğrenim Erkek Öğrenci Yurdu" olarak değiştirildi. Vakıf bu kez, 1999'da "Alemdar Erkek Kuran Kursu" öğrenimini faaliyete geçirdi. Bir yıl sonra da, 2000 yılında "Aziz Mahmud Hudayi Kız Kuran Kursu"nu açtı. Kursa katılan 350 kız öğrencinin 50'siyatılıydı.Vakfın Ümraniye'de huzurevi vardı. "Hudayi Tasavvuf Müziği Topluluğu" kuruldu. Alaeddin Yavaşça'nın, Aziz MahmudHüdayi'nin şiirlerini okuduğu CD çıkarıldı.

Türkiye gizli Yahudileri konusunda uzman olan sosyolog ve ekonomist Prof. Dr. Yalçın Küçük, tarikat şeyhi Aziz MahmudHudayi’nin gizli Yahudi (kripto) olduğunu iddia etmiştir:

“1600 yılı başındaki İstanbul’da vaki Yahudi katliamından sonra tekrar kripto hayata çekilenler olduğunu mütalaa etmek durumundayız. Bu arada, ikinci Mahmut'un en büyük Yahudi zenginlerini bir çırpıda asmasından sonra da kripto yaşamın canlandığını biliyoruz. Bu tarihlerde yaşayan Usküdari Mahmut Aziz Hüda-i Hazretleri'nin Kripto-Yahudi’si olmasını yüksek bir ihtimal olarak görüyorum.”(İsimlerin lbranileştirilmesi , s-205.) 1541 (H.948) yılında Ankara'nın ilçesi Şereflikoçhisar'da doğdu. Üsküdar'da câmi ve dergâh yaptırdı. 1628 (H. 1038)'de vefat etti. Kabri, İstanbul Üsküdar'da kendi dergâhı yanındaki türbesindedir. Asıl ismi Mahmud'dur "Hüdâyî" ismi ve "Azîz" sıfatı kendisine sonradan verilmiştir.([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...].) Prof. Yalçın Küçük, “Huda-i” sözcüğünün “Yahudi” sözcüğü ile aynı anlamda olduğunu, fakat söylenişindeki farklılığın etnik özellikten kaynaklandığını ileri sürmüştür:

“Şimdi Kürt Yahudileri hakkında en temel kaynaklardan birisine başvurma zamanı gelmiş olmaktadır. Erich Brauer, bir de “Targum” hazırlamıştır.,
Kürt Yahudileri”nin dili demektir Brauer’in kitabına ek olarak verdiği kısa sözlükte , “Hüdai” girişinin karşılığında, “Jews” yazmaktadır. Bunun anlamı şudur; uzun yıllar birlikte yaşadığımız ve halla bir bölümüyle birlikte olduğumuz Kürt Yahudileri’nindilinde , “targum”, “Hüdai” doğrudan doğruya, “ Yahudi” demektir. Buna şunu ekleyebiliriz, Türkiye’de pek çok kimse ve dünyanın her yerinde inançlı Yahudiler, "Hudai" ile karsılaşınca Yahudi olduğunu düşünmek durumundadır.”(Prof. Dr. Y. Küçük: Tekeliyet-1, s: 295.)

Y. Küçük’ün bu iddiası, “Evet, Ben Selanikli'yim”adında bir kitap yazarak Sabetayist bir ailenin çocuğu olduğunu Türkiye'de açıklayan nadir isimlerden olan yazar Ilgaz Zorlu adındaki yazar tarafından doğrulanmıştır:
"Sabetaycıların din değiştirmeleri sonrasında İstanbul’da yaptıkları ilk eylem, zamanın Halveti dergahı pirlerinden olan ve bugün Üsküdar’da yatan Aziz Mahmud Hudai'nin tekkesinin yapılmasında maddi destek sağlamalarıdır. Bunun ana nedeni uzun bir süre Sabetaycıların bu dergaha devam etmeleriydi.“( Ilgaz Zorlu: “Evet, Ben Selanikli'yim, s:41.)

Başbakan Yardımcısı Bülen Arınç, Üsküdar'daki restorasyonu tamamlanan Aziz MahmudHüdayi Camisi'nin 22 Mayıs 2014’de yeniden hizmete açılması törenine katıldı. Burada konuşan Arınç, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin, İslam aleminde çok önemli yere sahip olduğunu ifade ederek, caminin restorasyonunun Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapıldığını, bunun da iftihar vesilesi olduğunu söyledi. Bir gün önce( 22 Mayıs 2014) İstanbul Okmeydanı Cemevi’nde –bir yakınının taziyesi için gelen - bir Alevi genç polisin tarafından başından silahla vurularak öldürüldü. Bunu üzerine mahalledeki Alevi halk gösteriler yaptı, polis şiddetine karşı direndi. Bülent Arınç, Aziz Mahmud Hüdayi Camii’nin açılışında Alevi genci öldüren polisler için şunları söylemiştir: “Emniyet mensuplarımızı Cenab-ı Hakk korusun. Onları haksızlıktan da korusun, onların bir başka şekilde başka olaylar içinde mazlum ve mağdur olmalarından da korusun.” ( Akit Gazetesi, 23.05.2014) ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...])

Sadece Topbaş ailesi değil, Türkiye siyasetinde, ekonomisini, kültürünü yönlendiren birçok aile tarikat şeyhi Aziz Mahmut Huda-i ile ilişkilidir. Soner Yalçın, “Efendi Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı”, “Efendi Beyaz Türklerin Büyük Sırrı” adlı kitaplarında ve 17.02.2008 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki makalesinde, burada kısaca değinilen, Aziz Mahmut Huda-i örneğinde olduğu gibi, Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet döneminde birçok şeyhülislam, kadıasker, türbedar, tarikat şeyhi, şeriatçı yazar gibi Sünni İslam’ın (şeriatın) önder kadrolarının Yahudi asılı olduklarını, çoğunun bugün Siyonizm ile aynı anlama gelen masonluk örgütlerine üye olduklarını, üyelik no’larını vererek, ileri sürmüştür. Örneğin, Sünni Müslümanların adlarını çocuklarına koydukları Şeyh Feyzullah Efendi, Şeyh Küçük Hüseyin Efendi, Aziz Hudai Efendi ve yirmiye yakın Şeyhülislam Yahudi asıllıdır. Şeyhülislam Musa Kázım Efendi (1858-1920), Şeyhülislam Mehmed Ziyaüddin Efendi (1846-1917), Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi (1869-1954) masondular, yani Yahudi idiler. Hür ve Kabul Edilmiş Büyük Mason Locası belgelerinde, mason olan din adamları listesinde Müderris Mahmud Esad Efendi, Berlin Sefareti Başimamı Mustafa Hafız Şükrü, Sefaret İmamı Haşim Veli, bir dönem Darülfünun’da rektörlük yapan, siyasal İslamcı düşünürlerin önde gelen isimlerinden olan Babanzade Ahmed Naim Bey’in (1872-1934) adları da vardır. Soner Yalçın’ın verdiği bilgilere göre, Şeriatı savunan yazılar yazan, dergiler çıkaran, konferanslar veren Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Said-i Nursi, Mehmet Akif (Ersoy), Eşref Edip, Şemsettin Günaltay, Said Halim Paşa da mason idiler.

Konya gibi, Bursa’da da Yahudi kolonileri vardı. Örneğin, Orhan Bey’in 1324’te Bursa’yı fethettiği zaman orada yerleşmiş bir Yahudi cemaatine rastladığı ve savaş dolayısıyla şehri terk eden Yahudilerin fetihten sonra şehre döndükleri bilinmektedir. Bunlar çoklukla Elen (Yunan) adı taşıyorlardı. Jesus’un (Hz.İsa) ailesinde de İbrani olmayan adlar taşıyanlar bulunuyordu. İran’ın Belh kentinde doğduğu ileri sürülen ve Evliya (ermiş, Tanrı tarafından kutsanmış) kabul edilen Mevlana(Mevlana: Efendimiz anlamına gelir. )Fars asılıdır, ancak karısı, kızı ve çocuklarının karıları Mevlevi menkıbelerinde Kira, Kirake, Kiramana, Despiman ve Efendipula gibi Rumca unvanlarla anılırlar.(Doğan Avcıoğlu: Türklerin Tarihi, s: 2022.) Rumca şiirler yazar ve Rumca konuşurken, Türkçe bilmezler. Bugün de Türkiye’de Romanyot Yahudileri, tipik Elen veya elenize adlar taşıyorlar. Hatta adlara bakarak Romanyot olup olmadıklarına karar verebiliyoruz. Örneğin, Defne, İskender, Helena, vb adlar taşıyorlar. Konunun uzmanı Prof. Dr. Yalçın Küçük, adlarında veya soyadlarında “-man”, “-men” eki taşıyanların da büyük olasılıkla Romanyot Yahudi’si olabileceğini ileri sürmüştür.
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 10 Kullanıcı cebe'e Teşekkür Ediyor...