Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Köşe Yazıları
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Köşe Yazıları Köşe Yazarlarının Yazıları



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 01.02.2008, 16:54   #11
sivaslıgenç
Usta Yiğido
 
sivaslıgenç - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
sivaslıgenç Şuan sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 20.03.2016 23:42

Üyelik Tarihi: 14.10.2007
Yaş: 32
Mesajlar: 2.527
Tecrübe Puanı: 864 sivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

Alıntı:
abircan Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
1 Şubat 2008

Yılmaz ÖZDİL
yozdil@hurriyet.com.tr

Kazan bu...


Doğurduğuna

inanıyorsan

patladığına da

inanacaksın!

İşyeri, ruhsatsız.

İşçi, sigortasız.

Maaş, kayıtdışı.

Vergi, kaçak.

Elektrik, arak.

Üretim, belirsiz.

Kazan, denetimsiz.

Bina, çürük.

*

Netice?

20 insanımız daha gitti.

*

Vali’ye soruyorlar...

Neden patladı?

"Henüz bilmiyoruz."

Neresi patladı?

"Henüz bilmiyoruz."

Ne üretiyorlarmış?

"Henüz bilmiyoruz."

Kaç kişi çalışıyormuş?

"Henüz bilmiyoruz."

*

Korktum bi an için.

"Siz ne iş yaparsınız" diye sorsalar...

Vali, "Henüz bilmiyoruz" diyecek!

*

Mayıs 2005...

Zeytinburnu’nda bina çöktü.

Şubat 2006...

Zeytinburnu’nda bina çöktü.

Kasım 2006...

Zeytinburnu’nda bina çöktü.

Dün...

Zeytinburnu’nda bina patladı, çöktü.

*

Zeytinburnu Belediye Başkanı, üç dönemdir oturuyor o koltukta.

Son seçime baktım...

Yüzde 52.5 almış.

Necidir kendisi?

İmam.

Büyükşehir Başkanı?

O da imam.

*

E sonra ne oluyor?

Tren uçtu...

"Contadan."

Bina patladı...

"Kazandan."

Bu şartlarda nasıl yaşayabiliyoruz hálá?

Allah’tan.
Ya abi tamamda bu yazında neden imam olmalarını küçük görüyorsun ki?Eminim imamlar bu yazıyı yazan gazeteciden daha akıllıdırlar.
Tamam bir forum açtın da biraz saygı sevgi,hoşgörü içerisinde yazılar yazsan.
sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 01.02.2008, 16:56   #12
sivaslıgenç
Usta Yiğido
 
sivaslıgenç - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
sivaslıgenç Şuan sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 20.03.2016 23:42

Üyelik Tarihi: 14.10.2007
Yaş: 32
Mesajlar: 2.527
Tecrübe Puanı: 864 sivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

Modern bir yaşam biçimi olan arkadaşım, başörtüsü tartışmaları hakkında öyle şeyler söyledi ki...

Toplumun "açık görüşlü" olarak tanımlanan kesiminden bir arkadaşımla sevdiğimiz bir restaurantta yemekteydik geçen akşam. Biraz da gazeteci merakıyla arkadaşıma kritik bir soru sordum:

"Bak şurada başı örtülü olmayan iki hanımefendi oturuyor. Onların kıyafet tercihi beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Çevremdeki değerlerini önemseyen arkadaşlarım için de aynı durumun söz konusu olduğunu biliyorum. Peki sende ve senin çevrende, tesettürlü hanımefendilerle karşılaşmak, onlarla çeşitli ortamlarda birarada bulunmak nasıl bir his uyandırıyor? Rahatsız oluyor musunuz başıörtülü insanları görmekten?"

Lâfı ölçüp biçerek konuşmayı seven arkadaşım bir an bile düşünmeden "hiç" dedi ve bitirmedi sözlerini devam etti:

"Bu halkın meslesi değil. Benim annemin başı örtülü idi. Ve biz çeşitli baskılardan dolayı annemizin bu halini maalesef bir 'ayıp' gibi gördük. Batı normları bize öyle kabaca dayatıldı ki, Anadolu insanın kendine özgü kılık kıyafeti ayıp sayılmaya başlandı, köylülük olarak yorumlandı. Oysa ben bugün Amerika'yı, Avrupa'yı, hatta büyük ölçüde dünyayı görmüş biri olarak önce annemize sonra da kendi kendimize ne kadar haksızlık yaptığımızı daha iyi anlıyorum."

Değerli dostumun tespitleri bununla sınırlı kalmadı. "Bu" dedi son günlerde ayyuka çıkartılan başörtüsü tartışmalarını kastederek, "Türkiye'deki çok küçük bir azınlığın problemi. Bunlar değişime ayak uyduramadıklarından dolayı ellerindeki gücü kaybediyorlar. Ve bunun da farkındalar. Şimdi 'hır' çıkarmaya çalışıyorlar. Demokratik koşullarda devam ettiremeyeceklerini anladıkları limitsiz saltanatlarını, ülkede 'anti demokratik' bir ortam oluşturarak sürdürmeye uğraşıyorlar. Ama büyük bir hata yapıyorlar. Böyle devam ederlerse sahip oldukları herşeyi kaybedecekler."

Doğruyu söylemek gerekirse olan biteni bu denli net ortaya koyması beni şaşırttı. Çünkü arkadaşım ne siyasetçi, ne gazeteci, ne de stratejist. Sanatla çok içiçe, iyi para kazanan, renkli insanlarla oturup kalkan bir kişi. Öyle sosyoloji, siyaset bilimi masteri, doktorası filan da yok. Ülke gündemine yakınlık açısından bakıldığında da milyonlarca üniversite mezunu vatandaştan sadece birisi.

Özetle diyor ki;

- Halkın başörtüsünden rahatsızlığı yok
- Başörtüsü yasağının manası da yok
- Tesettürlü insanlara karşı yürütülen kampanyanın arkasında millet yok
- Demokrasiyi bu millete çok gören sözde seçilmişler var
- Onlar pozisyon kaybetme telaşındalar
- Ama değişime direndikçe daha fazla kaybedecekler
- Hatta ellerindekilerden de olacaklar...

İşte bunları söylüyor. Sözleri hem tecrübe, hem çarpıcı tespitler, hem de önemli uyarılar taşıyor.

Şimdi bu yazıyı okuyanlardan bazıları, bu konuşmanın yazarların zaman zaman yaptığı gibi 'söylemek istediklerini bir hayal kahramanına söylettirme' tekniğinden ibaret olduğunu düşünebilirler. Ama yanılırlar. Tıpkı bunu sadece iki kişi arasında cereyan eden sıradışı bir diyalog olarak değerlendirdiklerinde yanılacakları gibi...
Çünkü şu anda Türkiye'de milyonlarca insan - bu kadar derli toplu olmasa da - buna benzer konuşmalar yapıyor ve fikirler beyan ediyor. Ve hemen hepsinden de yukarıdakine benzer sonuçlar çıkıyor.

İlgilenenlerin bilgisine arz olunur.
sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.02.2008, 13:08   #13
abircan
Usta Yiğido
 
abircan - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
abircan Şuan abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.01.2015 09:55

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1019 abircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISI
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

5 Şubat 2008

Yılmaz ÖZDİL
yozdil@hurriyet.com.tr

Allah memlekete hırsızın hayırlısını versin kardeşim


"Çalsın ama iş yapsın" temennisi, nihayet kanun oluyor.

*

"Nası yani?" derseniz...

Hükümetimiz, Vakıflar Kanunu çıkarmaya çalışıyor. Bu kanun, hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas, üçkáğıtçılık, haysiyetsizlik, ********lik, adilik, namussuzluk gibi suçlardan mahkûm olan kişilere de, vakıf kurma imkánı veriyor.

Çünkü...

Hükümetimiz adına açıklama yapan Başbakan Yardımcımız, aynen şöyle diyor:

"Hırsız ya da dolandırıcı, hayır işi yapmak istiyorsa, yapamazsın deme hakkımız olmadığı inancındayız."

*

Bir daha yazayım...

"Hırsız ya da dolandırıcı, hayır işi yapmak istiyorsa, yapamazsın deme hakkımız olmadığı inancındayız."

*

Bir daha yazayım mı?

*

Reformdur bu, reform.

Kerhaneciyi vergi rekortmeni yapan sistemin varsa... Hayali ihracatçıya takdir plaketi veren bakanların varsa... Dindarım diye milleti dolandıranın mağaza kurdelesini milletvekillerin kesiyorsa... Askeri ihalede katakulli yaptığı için yargılanan müteahhidi, şeref tribününde yanına oturtan generalin varsa... Para gelsin de nerden gelirse gelsin ayaklarıyla, şeriatçıya madalya takan zihniyetin varsa... Hortumcuya damardan girip, hortumlama sanığını Çankaya Köşkü’ne davet eden rejimin varsa...

"Çalsın ama iş yapsın" diyen kanunun da olmalıydı mutlaka.

*

Atatürk’e küfredeceksin.

Devrimini tasfiye edeceksin.

Bilimi reddedeceksin.

Hukuku ulemaya devredeceksin.

Rektörleri kovacaksın.

Türban namustur, diyeceksin.

İtiraz edene, dinsiz damgası vuracaksın.

Sonra...

"Hayır işi yapsın" diye dolandırıcıya, hırsıza vakıf kurduranı, alkışlayacaksın!

*

Az bile, az.

"Devletin malı deniz, yemeyen keriz" kanunu da lazım bu ülkeye...

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" yönetmeliği lazım... "Adaaam sen de, salla başını, al maaşını" önergesi lazım... "Gelen ağam, giden paşam" tasarısı şart... "Deveyi havuduyla götürrrr" tüzüğü lazım...

*

Çalsın ama iş yapsın...

Nihayet kanun oluyor.

Hayırlara vesile olur inşallah.
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık
KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ
abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.02.2008, 13:20   #14
altuntas58
Usta Yiğido
 
altuntas58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
altuntas58 Şuan altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 11.10.2012 20:24

Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 70
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4506 altuntas58 isimli Üye Tecrübe Puan?n?zını Kapatmıştır.
Standart -->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

Abircan kardeşim paylaşımlarınız için sağolun
__________________
altuntas58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.02.2008, 13:25   #15
abircan
Usta Yiğido
 
abircan - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
abircan Şuan abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.01.2015 09:55

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1019 abircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISI
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

5 Şubat 2008

Yalçın DOĞAN


Demirel’e kulak verin


DAHA türban yasağını kaldırmakla ilgili fiili girişim yok. MHP’nin türbana balıklama dalması daha ortada yok. Daha böyle bir gündem yok.

CHP eski milletvekili Bülent Tanla Ankara’da 12 Ocak günü Süleyman Demirel’i ziyaret ediyor. Türban açıklamasından bir kaç gün önce.

Demirel, Tanla’ya:

"Yeni Anayasa’da ya da onu beklemeden, türban için yasal bir düzenleme yaparlarsa, Türkiye için iyi olmaz. Türkiye geriye gider."

Demirel, türban yasağının kaldırılması girişimini önceden fark ediyor.

GÜVENLİK VE DIŞ AÇIK

Fark etmenin ötesinde, kaygı duyuyor, ekliyor: "Türkiye’yi yönetmek zorlaşır".

Zorluğu körükleyecek çok ayrı iki nedeni vurguluyor Demirel.

1- Asayiş sorunu.

2- Dış ödemeler dengesi açığı.

Kendi deneyimlerinden biliyor. Asayiş sorunu ile dış ödemeler açığı yan yana geldiğinde, iş çatallaşıyor.

Demirel’in bu sözlerini iyi okumak gerek. Ne de olsa, erbabı bilir.

Türban-asayiş-dış ödemeler dengesi açığı, tehlikeli bir üçgen. Tehlikeli üçgenin fitilini türban ateşliyor. Diğer ikisi zaten var.

"Türkiye geriye gidiyor". Nereye, nasıl gidiyor? "Türkiye’yi yönetmek zorlaşıyor". Zorluk nasıl bir sonuç yaratıyor?

Tanla’nın dediği gibi, "Meclis’te türban aritmetiği var, ama türban Türkiye’nin geometrisini bozuyor."

AKP’nin Demirel’i uzun uzun dinlemesinde çok yarar var. Kendi iktidarı için. Ayrıca, hepimiz için.

Erdoğan dediğim dedik

İNŞAAT ve tekstil başta, pek çok sektör güç durumda. Halkın yarısı ayda 800 YTL ile geçinme derdinde.

Tayyip Erdoğan’ı çok yakından tanıyanların gözlemi dikkat çekici:

"Türbana inancı var, tamam, ama ayrıca ekonomik sıkıntıları unutturmak için, türban kendisi açısından iyi bir fırsat."

Fırsat gibi görünen sıkıntıyı şu an unutturmak, geçici. Temelde sorunu çözmüyor. Türban ve Erdoğan’a dönük gözlemler sürüyor:

"İnatçıdır, önyargılıdır, kimsenin sözünü dinlemez. Dediğim dedik. Aklına koyduğu bir konuda, kendisini ikna etmek çok zordur."

Bu tanımlama, eğer doğru ise, bilimsel kuşku nafile. Bu durumda, ben yanılıyor muyum, acaba nerede yanılıyorum, gibi, her insanın zaman zaman kendine sorması gereken soru, Erdoğan için geçersiz.

Türbana dönük onca eleştiri, rejime dönük ciddi uyarılar var, Erdoğan bunları görmüyor mu, okumuyor mu? Onu yakından tanıyanlar:

"Karşı yazılardan mutlu bile olur."

Eğer, bu gözlem de doğru ise, vay halimize.

AKP’de dört solcu

TÜRBAN yasağının kaldırılmasına ilişkin dört AKP’linin tutumunu yine de merak ediyorum. Dört eski sosyal demokratın tavrını.

Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile Zafer Üskül ve Haluk Özdalga ile Ayşe Bahçekapılı.

Türbana özgürlük, herhalde onların da inancı. Soldan AKP’ye büyük dönüşün yanında, türban elde var bir. Yine de, geçmişin derinliklerinden gelebilecek ince bir sızı, aynalarda yankılanıyor mu?

Gerçi çok zaman değil, seçimden bu yana geçen altı ay içinde, onların AKP’ye uyumu müspet ve makul ve münasip ve hatta makbul.
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık
KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ
abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.02.2008, 13:28   #16
sivaslıgenç
Usta Yiğido
 
sivaslıgenç - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
sivaslıgenç Şuan sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 20.03.2016 23:42

Üyelik Tarihi: 14.10.2007
Yaş: 32
Mesajlar: 2.527
Tecrübe Puanı: 864 sivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

30 Yıldır başörtüsünü tartışıyoruz.

Yasakçı zihniyet “laiklik elden gidiyor Cumhuriyet’in temeline dinamit konuyor” safsatasıyla başörtülü öğrencilerin Üniversitede okumasına karşı çıkıyor. 1988 yılında rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yaptığı düzenlemeyle Yükseköğrenim de başörtülü okumanın önündeki engeller kaldırıldı. İşin aslı şuanda bile bir yasaklama söz konusu değil. Yani yöneticilerin keyfi uygulamaları bir yasak varmış gibi yansıyor. Ancak hükümet yasayı daha açık seçik bir şekilde tanımlayarak bu keyfi uygulamanın önüne geçmek istiyor.
Şimdi burada beraber izlediğim arkadaşlarımın kanını donduran, tüylerini diken diken eden ve gözyaşlarına boğan bir olayı anlatmak istiyorum.
28 Şubat sürecinin ihtişamlı günlerindeyiz. Kemal Alemdaroğlu yönetimindeki İstanbul Üniversitesi yine yasakçı zihniyetin bayraktarlığını yapıyor. O dönem İstihbarat Şefimiz olan Ahmet Böken, muhabir arkadaşların başörtüsüyle ilgili bir haberi birlikte izlemesini istedi.
Hafızam beni yanıltmıyorsa olay İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde yaşandı. Başörtüsüyle kampuse girmek isteyen kız öğrenci görevlilerin tarafından içeri alınmıyordu.
Zaten uzun süredir yaşadığı stresli günlerden bunalan kız öğrenci, çevresindeki öğrenci arkadaşlarının yapma etme haykırışları arasında ağlayarak ve birazda çığlık atarak “bunu mu istiyorsunuz diyerek başındaki örtüsünü çekip çıkardı”.
O anda dünya başımıza yıkılmıştı. Donup kalmış ve haber merkezinde bir anda sessizlik hakim olmuştu. Kafamı kaldırdığımda kimsenin benden bir farkının olmadığını gördüm; içimizi parçalayan manzara oda da bulunan bütün arkadaşlarımın gözlerini yaşartmıştı. Hiçbir şey diyememiş, yaşanan insanlık dramı karşısında sesimizi çıkaramamış , duyduğumuz tarifsiz acıyı sadece birkaç damla gözyaşıyla dışarıya atabilmiştik.
Hala o manzara gözlerimin önünde. Ne zaman başörtüsüyle ilgili bir tartışma yaşansa o haberdeki adını sanını bilmediğim kız öğrencinin hali gelir aklıma.
Hangi aklı başında vicdan sahibi bu manzara karşısında üzülmez?
Hangi mantıkla körpecik beyinlerin hafızalarına böyle bir acı kazınır?
Yasakçı zihniyet keşke azıcıkta olsa empati kabiliyetine sahip olabilse. Belki o zaman yürekleri cız eder, insafa gelirlerdi!
Ancak hepimiz biliyoruz ki onların derdi özgürlük mücadelesi değil. Başörtüsü üzerinden takiyye yaparak dine ve dindara saldırıyorlar. “Laiklik gidiyor Cumhuriyet yıkılıyor” naralarıyla sadece ve sadece kendilerini kandırıyorlar
sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.02.2008, 13:42   #17
özdemir
Usta Yiğido
 
özdemir - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
özdemir Şuan özdemir isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.12.2014 15:25

Üyelik Tarihi: 22.11.2007
Mesajlar: 930
Tecrübe Puanı: 707 özdemir SITEMIZE IŞIK ŞACIYORözdemir SITEMIZE IŞIK ŞACIYORözdemir SITEMIZE IŞIK ŞACIYORözdemir SITEMIZE IŞIK ŞACIYORözdemir SITEMIZE IŞIK ŞACIYORözdemir SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

Gene laiklik

Çok önemli ve yanıtlaması, hem çok güç ve hem de çok anlamlı bir soru var: "Üniversite ve yüksek okullara başörtülü kız öğrencilerin girmesine izin vermek, Türkiye'de laik devlet düzeninin sonu olur mu?"


Eğer böyle bir edimi, laiklikten uzaklaşmanın "ilk adımı", ya da bir "aşaması" olarak değerlendirmezsek; laikliği nasıl tanımlarsak tanımlayalım, bazı kız öğrencilerin üniversite ve yüksek okullara başörtüsüyle girmeleri, laiklikten çıkma olarak değerlendirilemez. Olsa, olsa; "İslami duyarlılıkları fazla olan çevrelerin, laik çevrelere karşı bir zaferi", olarak değerlendirilebilir ki; bu da her iki taraf açısından, çok önemlidir.

Aslında; bence doğruluğu tartışmalı olan, fakat ne denli tartışmalı olursa olsun; "öyle düşünenler" açısından, yaşamsal önemi olan iki olgu var. Bir kısım insanlarımız; başörtüsünü, İslamiyetin vazgeçilmez koşulları arasında görüyor. Bence, İslamiyette "örtünme" olmasına karşın; bunun nasıl yapılacağı konusu pek belirli olmasa da, eğer birileri buna samimiyetle inanıyorsa, yapılacak bir şey yok. Bir kısım insanlarımız da; üniversite ve yüksek okullara başörtüsüyle girilirse, bunun arkasının geleceğini ve tüm eğitim kurumlarıyla kamu kurumlarında, başörtüsünün başlayacağını ve bunun da laikliğin sonu olacağını düşünüyorlar.

Bence, bu düşünce de doğru değil. Ama eğer biri buna samimiyetle inanıyorsa, söyleyecek fazla bir şeyimiz yok. İşin bu aşamasında yapılması gereken şey; biribiriyle uzlaşmaz görünen bu iki yaklaşımı, hangi ortak payda çerçevesinde uzlaştıracağımız ve birlikte yaşamayı mümkün kılacağımız. Zira, başka çaremiz yok. Sayı ve oranları bir yana; ne örtünmek isteyenleri başka yerlere sürme olanağı var, ne de laiklik konusunda endişe duyanları ortadan kaldırmanın yolu var. Eninde sonunda, bir anlaşma noktası bulunacak.

Binlerce kez yazdım ve söyledim: "Türkiye'nin, toplumsal ve siyasal yaşamındaki sorunların çok önemli bir bölümü, 12 Eylül'ün ve 12 Eylül düzenlemelerinin bir sonucudur." Şimdilerde, "türban sorunu," olarak ortaya çıkmış olan sorun da, 12 Eylül uygulamalarının bir sonucudur. 12 Eylül öncesindeki kanlı dönemin sorumluları arasında saydıkları üniversiteleri; akılları sıra, "zabt-ı rapt" altına almak isteyen süper zekalılardan oluşan "cunta" 2547 Sayılı Yüksek Öğrenim Yasası'yla, merkezi bir yapı oluşturdu. Daha sonra; değişik üniversitelere, merkezden rektörler atandı.

Rektörler dekanları; dekanlar, bölüm başkanlarını atadı. Ve, dikensiz bir gül bahçesi yarattılar! 2547 sayılı yasaya kadar, üniversitelerde bir başörtüsü sorunu yoktu. Bir yandan, "sol tehlikeye" karşı, İslamiyeti kullanmaya çabalayan 12 Eylül yöneticileri, bazı üniversitelere, öyle rektörler atadılar ki; bu işe, atananlar da şaştı. Hayatında hiçbir biçimde yöneticilik yapmayan kimi meslektaşlarımız, üniversitelerin başına getirildi.

Toplumlar, bu denli unutkan olmamalı. Kimi arkadaşlarımı çıldırtacak kadar önem verdiğim ve değerli bulduğum Sayın Deniz Baykal, geçenlerde, "Nerden çıktı bu türban?", diye soruyordu. "Daha önce halkımız, Müslüman değil miydi?". Deniz Baykal bu konuda unutkanlık girdabına düşmüşse, varın ötesini siz tahmin edin...

Türban, YÖK'ün atanmış başkanı Sayın İhsan Doğramacı'nın, "kıvırtmasının", sonucunda ortaya çıkan bir kavramdır. Geçen haftaki bir yazımda da değinmiştim. Bir üniversite rektörünün YÖK'e, "öğrencilerin başları örtülü olarak okullarına gelip gelemeyeceğini", sorması üzerine; Sayın Doğramacı'nın, meseleyi dejenere etmesinin bir sonucudur. "Başörtüsü yasaktır", demişti Sayın Doğramacı, "Fakat modern bir örtünme şekli olan türban, serbesttir."

Bir gün sonra, başörtüsünün adı türban oldu. Türbanı, herkes kendince tarif ediyor. Hepsi yanlış. Türban; kalın kumaş, ya da ince deriden yapılan ve etrafı lastikli bir tür şapkadır. Bizim çocukluğumuzda, kimi yaşlılar kullanırlardı. Günümüzde eşarpla örtünenler, eşarbı nasıl bağlarlarsa bağlasınlar, bunun adı, "başörtüsüdür".

Ben, laik düzenimizi tehdit altında görmeyenlerdenim. Yeter ki; halkımızı, "duygusal tepkilere" itecek davranışlardan kaçınılsın, işler "inatlaşmaya" taşınmasın. Farklı düşüncelerin birlikte yaşaması da çok zor, bazı şeylere alışmak da...


Toktamış ATEŞ
__________________
ѕєηιη нανα αттığıη уєя∂є , вєηιм яüzgαяıм єѕєя .. !!
özdemir isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.02.2008, 13:44   #18
abircan
Usta Yiğido
 
abircan - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
abircan Şuan abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.01.2015 09:55

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1019 abircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISI
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

MİSYONERLİK PATLADI! 210 kişi din değiştirdi 05-02-08


YAZAR: CAN DÜNDAR



25 bin cami yaptırma derneğine karşılık, 1 tane opera sanatçıları derneği var.

Çünkü Türkiye'deki opera-bale izleyicisi toplamı 165 bin...





Geçen 21 Haziran'da bu köşede Türkiye'den bazı rakamlar aktarmıştım. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Turan Eser'in verdiği bazı rakamlardı bunlar... "Türkiye muhafazakârlaşıyor" tezini doğrulayan rakamlar:

"Türkiye'de 67 bin okul, 85 bin cami var.

"77 bin doktor, 90 bin din görevlisi var.

"Diyanet bütçesi 8 bakanlığın toplam bütçesi kadar".



Geçenlerde Federasyon'un genel başkanlığını üstlenen Turan Eser'le cumartesi günü İsviçre Alevi Birlikleri Federasyonu'nun Zürih yakınlarındaki bir toplantısına gittik. Bu kez ÖDP Genel Başkanı, milletvekili Ufuk Uras da bizimleydi.



Eser, yeni rakamlarla çıkageldi.

Türkiye'nin bir fotoğrafını çekmeye yardımcı olan bu rakamları da sizlerle paylaşmak istiyorum.

* * *

Sivil toplumdan, sivil bir anayasadan söz ediyoruz ya; acaba gerçekten sivilleşiyor muyuz?

Rakamlara bakılırsa evet...

Türkiye'de 87 bin sivil toplum örgütü var.

Az değil; ama gelin ayrıntısına bakalım:

Çoğunluk, yöre dayanışma dernekleri; yani "hemşeri örgütleri"nde...

İkinci sırada, 25 bin "cami yaptırma derneği" var.



Turan birkaç somut örnek veriyor:

Sakarya'nın Ferizli ilçesinde 46 dernek var. 1 yüksekokul yaptırma derneği, 1 sağlık ocağı yaptırma derneği, 6 spor derneği... ve 25 cami yaptırma derneği...



Bursa İnegöl'e bağlı Cerrah beldesinin nüfusu 3 bin...

Beldeye bin kişilik cami yaptırılıyor.

Beldenin okuluna Marmara depreminde "Oturulamaz" raporu verilmiş. Okul o halde kullanılmış. 2003'te Belediye Başkanı diyor ki, "Okul için alan tahsis ettim, çivi çakılmadı."

* * *



25 bin cami yaptırma derneğine karşılık, 1 tane opera sanatçıları derneği var.

Çünkü Türkiye'deki opera-bale izleyicisi toplamı 165 bin...



Yılda ortalama 8 milyon insan tiyatroya gidiyor.

Peki, camiye gidenler?

2003 Aralık ayında AKP Ankara Milletvekili Said Yazıcıoğlu Meclis'te diyor ki:

"Her hafta cuma günleri 20 milyona yakın yetişkin insan cuma namazı için camiye gidiyor. Camilerde cuma sohbeti ve hutbeyle beraber 1-1.5 saatlik, tabiri caizse, yaygın bir din eğitimi söz konusudur. Bu, çok büyük bir rakam ve imkândır."

70 milyonluk İran İslam Cumhuriyeti'nde cumaya gidenlerin ortalaması 7 milyon...

İran'da hafta içi günlük ortalama 2 milyon...

Türkiye'de 10 milyon...

* * *

"Ne güzel; vatandaş dinine sahip çıkıyor. Tam da misyonerlik alıp yürümüşken..." diyebilirsiniz.

O halde şu misyonerlik rakamlarını da verelim:

2005'te Türkiye'de toplam 210 kişi dinini değiştirmiş.

Öte yandan Türk Araştırmalar Merkezi'nin verilerine göre son 3 yılda sadece Almanya'da Müslümanlığa geçenlerin toplamı 1260... Bunların yüzde 60'ı kadın... Çoğu da Müslüman erkeklerle evlenen Alman kadınları...

Diyanet'in yurtdışında 1260 din görevlisi var.

"Misyonerlik patladı" balonu Malatya katliamını hazırladı. Almanlar ne yapsın?



4 Şubat 2008, Milliyet
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık
KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ
abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 05.02.2008, 14:19   #19
sivaslıgenç
Usta Yiğido
 
sivaslıgenç - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
sivaslıgenç Şuan sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 20.03.2016 23:42

Üyelik Tarihi: 14.10.2007
Yaş: 32
Mesajlar: 2.527
Tecrübe Puanı: 864 sivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOKsivaslıgenç FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

Başörtüsü meselesinde cevapsız sorular!
Buyrun cevaplayın. Yüz puanlık uzman sorusu!Cevaplayamazsınız tabi.Susarsınız. Şapa oturursunuz böyle. Nuh Gönültaş O soruyu yazdı.

Kezban Hatemi Hanımefendi güzel bir soru sordu laikçilere:

Siz bu başörtülü kadınların eşlerinin sizleri yönetmesini kabul ediyorsunuz da nasıl oluyor da bunların eşlerinin ya da kızlarının üniversitelere girmesini laikliğe bir tehdit olarak görüyorsunuz?

Buyrun cevaplayın. Yüz puanlık uzman sorusu!

Cevaplayamazsınız tabi.

Susarsınız. Şapa oturursunuz böyle.

Diliniz dönmez olur.

Böyle temelsiz, ne laiklikle ne demokrasiyle uymayan bir kısım faşist yasaklardan yana olursanız adamı böyle şapa oturturlar işte.

İkinci güzel soru Habertürk Televizyonu Yayın Yönetmeni Melih Meriç'ten geldi. Melih Meriç Basın Klübü'nde ekrana çıkarttığı üç üniversite rektörüne şu soruyu yöneltti:

"Siz sayın rektörler, üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkmasını isteyen üniversite öğretim görevlilerinin imzası 1500'ü aştı. Siz üniversitelerde bu öğretim elemanları ile güzel güzel çalışırken sayıları yüzde ikiyi bile geçmeyen bu başörtülü öğrencilerle niye anlaşamıyorsunuz?"

Bu da tam bir uzmanlık sorusu.

Hadi buyrun çıkın işin içinden.

Öyle ekrana çıkıp isimlerinizin önündeki koca koca profesör sıfatları ile yasakçılık yaparsanız soruları cevaplayamaz böyle sınıfta kalırsınız!

İşte iyot gibi bir soru daha?

Muhatabın bütün bilinç altını ortaya çıkaran tam bir turnusol kağıdı.

Peki kipa ile (ıÜüKipa, Yahudi erkeklerin genellikle dini törenlerde bazen de normal zamanlarda giydikleri, kafanın tam tepe noktasını örten ve küçük mandallarla saçlara tutuşturulan bir tür takkedir. Yahudiler açısından tamamen dini bir sembol niteliği taşır.) gelmek isteyen öğrenci olursa üniversiteye alır mısınız?

Akdeniz üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın:

"Ben Hıristiyan bir ülkenin rektörü olsam uğraşmam bu işle. Benim üniversiteme kipayla girsinler hiç sorun olmaz kipayla gelen yüzde 20 olsa onu da yasaklarım."

Demek ki rektörlük görevleriniz arasında halkı Müslüman olan bir ülkenin üniversitesinde rektör olduğunuz için Müslümanlarla ve onların kıyafetleri ile uğraşmak ve halkın çoğunluğunu temsil edenlerin eğitim hakkını engellemek gibi bir göreviniz de var!

Vay vay vay... Rektöre bak.

Ne yani Müslüman bir ülkede insanlar Müslüman gibi yaşayıp Müslüman gibi giyinemeyecekler mi?

Bu üniversite rektörleri gerçekten bilgi birikimleri açısından da çok zayıf insanlar. Sorulara ya yanlış cevap veriyorlar, ya da şapa oturuyorlar!

Rektörlerin çoğu tıpçı.

Tıp fakültelerinde öğretim görevlisi sayısı diğerlerine göre çok olduğundan rektör olarak Tıp Fakültesi öğretim üyeleri iş başına getiriliyor. Bunlar da haliyle sosyoloji, tarih gibi sosyal ilimlerden bihaber oluyorlar.

Mazur mu görmek lazım bilmiyorum, ama bu Ahmet Necdet Sezer'in atadığı rektörlerde bir din düşmanlığı bir Müslüman düşmanlığı var.

Özel olarak onlar seçilmiş ve rektör olurken onlardan "başörtülü öğrencileri asla üniversitelere sokmayacaksınız" gibi bir söz alınmışa benziyor!

NUH GÖNÜLTAŞ/BUGÜN
sivaslıgenç isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 11.02.2008, 17:08   #20
abircan
Usta Yiğido
 
abircan - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
abircan Şuan abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 21.01.2015 09:55

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 3.258
Tecrübe Puanı: 1019 abircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISIabircan COK SEVILEN BIR KISI
Standart --->: BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI

Ferai TINÇ
ftinc@hurriyet.com.tr

AB ve içki yasağı


İÇKİCİ oldukları için değil, ama muhafazakarlığın müdahaleci ve yasakçı boyutlara ulaşmasından endişelenen birçok insan, son zamanlarda içki yasaklarıyla ilgili gelişmeleri tedirginlikle izliyor.

Spor kulüplerinde yer alan restoranlardaki içki yasağı, içki markalarının spor karşılaşmalarında sponsor olabilmelerinin engellenmesi, sigara yasağı ile ilgili düzenlemeye eklenen ve içki sponsorluk-reklamlarının vergiden düşülmemesi bu gelişmelerin bir kısmı.

Bir de televizyonlara gelen uyarılar var. Kral TV’de şarap bardağı göründüğü için sansürlenen klip ve Kürşat Başar’ın Kanaltürk’teki yemekli sohbetine gelen uyarı. Kral TV, sansürün kendi tasarrufu olduğunu söylerken, Kanaltürk, yazılı uyarının RTÜK’ten geldiğini belirtiyor. (RTÜK kabul etmiyor.)

Bunlar geçen hafta peş peşe gündeme düşen haberlerdi.

Özellikle tv’deki yasaklar ve Avrupa Birliği uygulamalarıyla ilgili olarak bir araştırma yaptım.

Bir yandan Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun Tasarısı taslağını inceledim diğer yandan İktisadi Kalkınma Vakfı’ndan yardım aldım. Onların, benim ricam üzerine hazırladıkları karşılaştırmalı bilgi notundan yararlandım. Avrupa Birliği kararlarına baktım.

* * *

TELEVİZYON yasakları ile ilgili olarak 23 Ocak 2008’de RTÜK, yazılı bir açıklama ile iddialara yanıt vermişti.

Yeni taslak hazırlanırken Avrupa Birliği ve dünya normlarının dikkate alındığı belirtiliyor ama Türk halkının ihtiyaçlarının da gözönünde tutulduğu vurgulanıyordu. Ayrıca, izleyicilerin alkol kullanımıyla ilgili hassasiyetinin arttığına da dikkat çekiliyordu. Geçen yıl yerli dizilerle ilgili şikayetlerin yüzde 47’sini alkol ve sigara tüketimini özendiren sahneler olduğu da açıklamada yer alıyordu.

Yeni tasarıda, "alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu madde kullanımını özendiren yayın yapılamaz" deniyor.

RTÜK’ün yazılı açıklamasında da böyle bir yaklaşımın tasarıda bulunduğu kabul ediliyor.

Bunda ne var diyeceksiniz. Bir defa şunu söyleyeyim, Avrupa Birliği mevzuatında bu üç madde, bir arada zikredilmiyor. Hepsi ayrı ayrı ele alınıyor, bu yüzden de düzenlemeler farklı.

Ayrıca alkolle ilgili düzenlemeler reklamlarla ilgili. Yayınlarla değil.

Avrupa Birliği Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi’nde, "Sigara ve diğer tütün ürünlerinin her türlü görsel-işitsel ticari iletişimi yasaktır" denirken, "alkollü içeceklerin reklamlarının özellikle çocukları hedef almaması ve aşırı tüketiminin teşvik edilmemesi" öngörülüyor.

Evet yeni yasa taslağı Avrupa normlarıyla birçok noktada örtüşüyor. Ancak Avrupa normlarının akasına sığınıp televizyonlarda gösterilen filmlerde, dizi ve kliplerde alkol zaptiyeliğine çıkılamayacağı da ortada. Çünkü yok böyle bir şey.

* * *

AB müktesebatında, alkollü içeceklerle ilgili reklamlar bile, belli ölçülere uymak koşuluyla serbest.

Evet, "alkollü içecek reklamlarında üye ülkeler kamu yararı ve kamu sağlığı gözetecek, kendi halkının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak düzenlemelerde bulunma ve önleyici tedbirler alma hakkına sahip" deniyor.

Ama sadece "reklam"lar ile sınırlı olan bu yaklaşım bile yayın içeriklerine müdahale olanağı vermiyor.

TV yayınlarında "içki-kadeh" yasağı getiren anlayış Avrupa Birliği normlarının, Türk halkının ihtiyaçlarına göre uygulandığı iddiasında.

İşte bu, "biz AB’yi işimize geldiği gibi yorumlarız" yaklaşımı insanı tedirgin ediyor, yoksa içki bir sembol. Diğerleri gibi.

Muhafazakar zihniyetin, hayatı işine geldiği gibi yorumlayarak iktidar gücünü kullanmaya başlaması alarm zillerini çaldırtan gerçek neden
__________________
zaman kısa, dünya herkese yeter, mühim olan insanlık
KANIMIZIN KIRMIZISI ALNIMIZIN AKIYLA SİVASSPORLUYUZ
abircan isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 09:49.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.