Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Diğer Konular
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Diğer Konular Diğer konular. Yukarıda bulamadığınız konular hakkında burada yazabilirsiniz.



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 14.02.2008, 11:32   #81
puar
Usta Yiğido
 
puar - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
puar Şuan puar isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 29.04.2010 14:08
Tournaments Won: 1

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 44
Mesajlar: 803
Tecrübe Puanı: 808 puar BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart --->: Hikayeler

Bu arada yanılmıyorsam sen yazmıştın padişah la adamın birin dere kenarındaki diyologu vardı onuda sen bul diye sivasspor.comda bulursam burayada taşırım.
__________________
Gönülleri fetheden, beyan talâkatı değil hareket talâvetidir.
puar isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 14.02.2008, 11:36   #82
puar
Usta Yiğido
 
puar - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
puar Şuan puar isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 29.04.2010 14:08
Tournaments Won: 1

Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 44
Mesajlar: 803
Tecrübe Puanı: 808 puar BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart --->: Hikayeler

buldum buyrun....

Çok bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş.
Yanına Baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir
adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
Padişah, ihtiyarı selamlamış:
-Selamünaleyküm ey pir-i fani...
-Aleykümselam ey serdar-i cihan...
Padişah sormuş:
-Altılarda ne yaptın?
İhtiyar cevap vermiş:
-Altıya altı katmayınca,otuz ikiye yetmiyor...
Padişah gene sormuş:
-Geceleri kalkmadın mı?
İhtiyar cevaplamış:
-Kalktık... Lakin, ellere yaradı...
Padişah gülmüş:
-Bir kaz göndersem yolar mısın?
İhtiyar cevaplamış:
-Hem de cıyaklatmadan...
Padişahla Baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah
Baş vezire dönmüş:
-Ne konuştuğumuzu anladın mı?
Baş vezir cevaplamış:
-Hayır padişahım...
Padişah sinirlenmiş:
-Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.
Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere
kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.
İhtiyara sormuş:

-Ne konuştunuz siz padişahla...
Adam, baş veziri şöyle bir süzmüş:
-Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim.
Baş vezir, yüz altın vermiş.
-Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah
olduğunu.
İhtiyar cevaplamış:
-Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi.
Vezir kafasını kaşımış.
-Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?...
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
-Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü
çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da
kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.
Vezir bir soru daha sormuş...
-Geceleri kalkmadın mı ne demek?
Adam bir yüz altın daha almış.
-Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına
yaradılar, dedim...
Vezir gene kafasını sallamış.
-Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek...
İhtiyar gülmüş ve:
-Onu da sen bul... demiş...
__________________
Gönülleri fetheden, beyan talâkatı değil hareket talâvetidir.
puar isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:35   #83
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Çiçekle suyun hikayesi

Çiçekle suyun hikayesi

Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.
İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.
Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuştur.
İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar, "Sırf senin hatırın için ey su" diye...


Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki, çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.



Günler ve aylar birbirini kovalalar ve çiçek acaba "Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar. Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek, alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.



Çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der.



Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...



Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der.



Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin. Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...


Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben, gerçekten seviyorum." Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır nedir sorun diye... Doktor gelir ve muayene eder çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu ümitsiz artık elimizden bir şey gelmez."



Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki:



"Çiçeğin bir hastalığı yok dostum... Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.



Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece "Seni seviyorum" demek yetmemektedir...
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:36   #84
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart --->: Maymun tuzağı

Maymun tuzağı

Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz.

Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.

Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.

>> Joseph Goldstein
"The experience of Insight"dan
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:37   #85
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart --->: Hikayeler

Affın erdemi

Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen, son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir süre sonra, genç adam, uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkum olduğunu açıklamış. Mahkumiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki, ne ziyaretine gelmişler, ne de bir mektup yollamışlar. Ama fakir oldukları için seyahat edemediklerini, cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş.

Ailesinin işini kolaylaştırmak için, kendilerine mektup yazıp, tren kasabanın eteklerindeki
çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse, raylara
yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağlayacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini
istemiyorlarsa, hiç bir şey yapmayacaklar, o da trende kalıp Batıya gidecek, belki de bir serseri olacakmış.

Tren, kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki, pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş. Bir dakika sonra elini genç mahkumun koluna koymuş,

" Şuraya bak " demiş. Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş. " Her şey yolunda, bütün ağaç bembeyaz kurdelelerle bezenmiş ".

O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar, adeta, birden dağılmış, kaybolmuş.

"Affetmezseniz, sevemezsiniz. Sevgisiz hayat ise anlamsızdır"
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:38   #86
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cam tavan sendromu

Cam tavan sendromu

Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar.

Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker.

Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir.

Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar!

Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.

Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı "hayat dersi"ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkanları vardır ama kaçamazlar.

Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir.

Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösterir.

Buna "cam tavan sendromu" denir. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır.

Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir.

Yapabileceğin, yapabileceğini düşündüğün kadardır.
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:40   #87
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Affetmek üzerine

Lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir öneride bulunur.
-Affetme üzerine bir hayat deneyine ne dersiniz?
Yanıt olumlu olunca devam eder;
- O zaman der, yarın hepiniz bir büyük plastik torba ve beşer kilo patatesle geleceksiniz.


Ertesi gün sınıfta her öğrencinin önünde torbaları ve patatesleri gören öğretmen, deneyin ne olduğunu anlatır.

- Şimdi herkes bugüne dek affetmeyi reddettiği her bir kişi için bir patates alsın ve üzerine o kişinin adını yazsın. Sonra da üzerine isim yazdığı patatesleri torbaya koysun.

Kimi öğrenci iki, kimi üç, kimi on on beş patatesi torbalarına koyduktan sonra öğretmen son şartını açıklar;

- Herkes torbasını bir hafta boyunca yanından hiç ayırmayacak. Nereye giderse oraya sırtında taşıyacak.

Aradan iki üç gün geçmeden öğrenciler homurdanmaya başlar. En fazla homurdananlar da torbasında en fazla patates olanlardır haliyle:

- Hocam, vallahi belimiz koptu... Yorgunluktan kımıldayacak halimiz kalmadı...

Öğretmen, şikâyetlerin had safhaya varması üzerine:

- Tamam çocuklar der, her ne kadar bir hafta dolmadıysa da hayat deneyimiz sona ermiştir.

Ardından açıklama yapar:

- Görüyorsunuz ki affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi, ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir."

>> Melih Aşık / Milliyet (27.8.2006)
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:41   #88
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Vasiyet ve akıl

Vasiyet ve akıl

Ölmek üzere olan yaşlı bir baba, yatağının başına üç oğlunu çağırarak, onlara vasiyetini açıklar:
"Oğullarım, ben ölünce, birbirinize düşmemeniz için, size sahibi olduğum 17 ineği paylaştırmak istiyorum.
İneklerin yarısını büyük oğluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oğluma bırakıyorum" der.


Babalarının ölümünden sonra, mirası babalarının arzusu uyarınca paylaşmak üzere kardeşler bir araya gelirler.

Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. İnekleri bir türlü babalarının istediği gibi pay edemezler.

Çünkü 17 sayısı ne 2'ye, ne 3'e, ne de 9'a tam olarak bölünebilmektedir.

"Bu işin üstesinden ancak köyün deneyimli, yaşlı bilgesi gelir" diye düşünür, ona danışırlar.

Bilge kişi: "Benim bir ineğim var, onu da alıp, yeniden hesap yapın" bakalım der.

Bu cömertliğe çok şaşıran oğullar, 18 ineği pay etmeye girişirler.

Önce ikiye bölerler, büyük oğul 9 ineklik payını alır.

Sonra üçe bölerler, çıkan 6 ineği de ortanca oğul alır.

Daha sonra dokuza böldüklerinde 2 ineği de küçük oğul alır.

Ama, bütün inekleri paylaştıktan sonra ortada fazladan bir inek kalır yine!

Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yaşlı bilgeye yeniden başvururlar.

Bilge kişi güler ve: "İyi öyleyse" der. "Sorununuz çözümlendiğine göre, ben de ineğimi geri alayım."
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:45   #89
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Kırlangıç

Kırlangıç
Günlerden bir gün diyelim ki bir yaz...
Kırlangıcın biri bir adama aşık olmuş. Ve adamın penceresinin önüne konup adama şöyle demiş:
"Ben seni çok seviyorum lütfen pencereyi açıp beni içeri al da birlikte yaşayalım."
Adam, "Olmaz alamam... Sen bir kuşsun hiç bir kuş adama aşık olur mu?..."
Kırlangıç bir süre sonra tekrar gelmiş:


”Lütfen pencereyi açıp beni içeri al birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş olurum canında sıkılmaz birlikte yaşar gideriz...”

Adam yine: "Olmaz alamam...Git başımdan!" diye cevap vermiş.

Zaman geçmiş... Sonbahar yaklaşmış... Kırlangıç üçüncü ve son defa penceresinin önüne konup adama tekrar şöyle demiş:

"Lütfen beni içeri al... Artık soğuklarda başladı, dışarıda kalamam biliyorsun ben sıcak havalarda yaşayabilirim sadece... beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri al da burada kalayım. Birlikte yemek yer omuzuna konar seni neşelendirir sana yarenlik ederim. Hem sende benim gibi yalnızsın..."

Adam, "Git derhal başımdan!... Ben yalnız kalırım" demiş ve kuşu kovmuş... Kırlangıç da bu cevap üzerine üzüntülü bir şekilde uçmuş ve uzaklara gitmiş... Adam kırlangıç uzaklara gittikten sonra düşünmüş:

"Ben ne aptal, ne kadar akılsız bir adamım, niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim? Ne güzel birlikte kalırdık” demiş kendi kendine ve çok pişman olmuş. Pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Kendi kendine, "Nasıl olsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir bende onu içeri alır birlikte mutlu bir hayat sürerim” demiş.

Ve penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış. Yazın gelmesiyle kırlangıçlarda gelmeye başlamış. Ama onun kırlangıcı gelmemiş. Yazın sonuna kadar hiç penceresini kapatmadan pencerenin başında beklemiş ama boşuna.... Kırlangıç yokmuş. Gelen kırlangıçlara sormuş ama onun kırlangıcını gören olmamış. Sonunda bir bilge kişiye halini danışmak ve ondan bilgi almak için gitmiş. Bilge kişiye olayı anlattıktan sonra bilge kişi ona şöyle demiş:

”Kırlangıcın ömrü altı aydır.”

Hayatta bazı fırsatlar vardır, ömründe bir defa eline geçer ve değerlendiremezsen uçup gider... Hayatta bazı insanlar vardır, ömründe bir kez karşına çıkar ve fark edemezsen, değerini bilemezsen, uçup gider... Ve asla geri gelmezler... Dikkatli olun... Farkında olun... Ve bir düşünün acaba kaç kırlangıcı kovaladınız pencerenizden bugüne değin...
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 18.02.2008, 08:49   #90
serkanka58
Tecrübeli Yiğido
 
serkanka58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
serkanka58 Şuan serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır

Üyelik Tarihi: 28.12.2007
Yaş: 50
Mesajlar: 445
Tecrübe Puanı: 683 serkanka58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Mucize

Mucize
Sally, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. George’nin yalnızca çok pahalıya malolacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı fakat bunun için yeterli paraları yoktu.
Babasının, umutsuz bir biçimde annesine şöyle fısıldadığını duymuştu Sally:
“Yalnızca bir mucize onu kurtarabilir”


Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasına yürüdü Sally. Domuz biçimdeki kumbarasını gizlediği yerden çıkartarak içindeki paraları yavaşça yere dökerek saymaya başladı. Yanılgıya düşmemek için tam üç kez saydı kumbaradan çıkardığı bozuk paraları. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çıkıp , köşedeki eczaneye gitti. Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi. Eczacı çok yoğundu ve bir adama ilaçlarını nasıl kullanacağını anlatıyordu. Bu yoğun çalışmanın arasında sekiz yaşındaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Sally’nin beklediğini görünce “Evet, ne istiyorsun söyle bakalım” dedi. “Biraz acele et, gördüğü gibi beyefendiyle ilgileniyorum” diyerek yanındaki şık giyimli adamı gösterdi.

Sally “Kardeşim…” dedi. Sessizce yutkunduktan sonra devam etti: “Kardeşim çok hasta, bir mucize almak istiyorum.“ Eczacı Sally’e bakarak “Anlayamadım” dedi. “Şeyy, babam ‘Onu ancak bir mucize kurtarabilir’ dedi, bir mucize kaç paradır bayım?”

Eczacı Sally’e sevgi ve acımayla baktı bu kez: “Üzgünüm küçük kız, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı olamayacağım” dedi. Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacının gözlerinin içine bakarak “Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını söylemeniz yeterli” dedi.

Bu arada Sally ve eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Sally’e dönerek “Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük hanım” diye sordu. “Bilmiyorum” dedi Sally. Sonra gözlerinden aşağı süzülen yaşlara aldırmaksızın devam etti: “Tek bildiğim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacağını söyledi ve ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paraları yok. Ama babam ‘Onu ancak bir mucize kurtarabilir’ deyince ben de paramı alıp buraya geldim.”

“Ne kadar paran var?” diye sordu iyi giyimli adam. “Bir dolar ve onbir sent” dedi Sally. “Ve dünyadaki tüm param bu!”

“Bu iyi bir şans, küçük kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para” dedi, iyi giyimli adam. Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Sally’nin elini tutarak “Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen?” diye sordu. “Küçük kardeşin ve aileni tanımak istiyorum” dedi. İyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong’du ve George için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı.

Ameliyat başarıyla sonuçlanmış ve aile hiçbir ödeme yapmamıştı. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hala yaşadıkları olayların etkisinden kurtulamamışlardı.

Anne “Hala inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize! Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum” dedi. Sally kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça malolduğunu çok iyi biliyordu:

“Tam tamına bir dolar ve onbir sent!”

Teşekkürler Lati…
serkanka58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 03:39.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.