Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ - Sayfa 2 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Hertelden
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Hertelden Her Telden Muhabbet Burada



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 11.10.2009, 21:04   #11
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 14:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 585 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ

Yorum:

Israel Shamir’in makalesinde İstanbul merkezli ve Osmanlı Devlet yapısı gibi bir konfederasyonun kurulması çalışmalarının başlatıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, bu konfederasyonun merkezinin legal ortamlarda İstanbul, gizli olarak Kudüs olduğu da birçok kaynakta ileri sürülmüştür. Böyle bir konfederasyon oluşturtabilirse, Yahudiler ezeli ve ebedi düşmanları Batı’nın karşında tek başlarına varlıklarını sürdüremeyeceklerini bildiklerinden Batı’nın karşında içlerinde en iyi gizlendikleri ve en iyi sömürdükleri Rus, Türk, Arap, vb halklardan oluşan bir bariyerle korunmuş olacaklardır.

Çok dikkat çeken bir nokta da , Yahudi’nin “rol çalma”sıdır. Başkasına ait olan bir konumu, bir görüntüyü fark ettirmeden kendisine aitmiş gibi göstermeye ‘rol çalmak’ denilir.

Doğu ve Batı metafizik temellerde bölünmüştür. Batıda Mammon (Para Tanrısı) galip gelmiştir. Batı iştaha korkunç bir imanı, bireyci başarıya dizginlenemez hırsı, alabildiğince tüketme hak hatta görevini kabul etmiştir. Dayanışmaya, "insanın mutlak özgürlüğü" adı altında egoizmi tercih etmiştir. O kadını erkeğe benzetmeye çalışarak yoketmiş, erkeği kadınla rekabete sokup yoketmiştir. Tanrı'yı reddetmiştir, kiliseleri bomboştur, şehirleri iş merkezlerinin etrafına kuruludur; bizimkiler ise bilgi, sanat ve duanın etrafına kurulu. “

Yukarıdaki paragrafta özetlene dünyayı anlama/algılama tarzı tamamen Yahudi düşüncesinin ifadesidir. Yahudi yazar burada, dünyayı anlamlandırmada Yahudice düşünüş, duyuş ve algılamaları Batılı insana malederken onun düşüncelerini de kendine mal etmiştir. Eğer öyle olmasaydı, yani Yahudiler paraya değil de Tanrı’ya tapsalardı, ırk olarak dizginlemez bir bireyci hırsın esiri olmasalardı en azından 150 yıldır yönettikleri ülkemiz insanları bugünkü Kasımpaşalı saralı İspanyol’un ifadesiyle. “ sadaka toplumu” olmaz ve temel nedeni işsizlik, asgari ücret denilen kölelik ücreti, yoksulluk, yoksunluk ve cehalet olan cinnet, cinayet, intiharlar gibi yıkımlar Türkiye toplumunda bu kadar yayılmaz, sıradan haberler haline gelmezdi. Son günlerde bazı aile üyelerinin tüm ailesini vurarak, boğarak, nehre atarak yok ettiklerini Yahudi medyanın “rating” kaygılarından doğan bir yarış ve reklam aracı olarak vermesinden öğreniyoruz. Türkiye ekonomisi resmi verilere göre 172 ülke arasında 18.sırada olmasına karşın halkı, bugünkü başbakan’ın deyimiyle” sadaka toplumu”dur. O zaman para kimde?
Burada İsrail’e Hürriyet’ten bir haber ip ucu olabilir:

Akbank'ın Private Banking'den (özel bankacılık) sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fikret Önder, "Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de 'süper zengin' diye tanımlanabilecek 22 bin aile var. Bunların servetleri 100 milyar doları aşıyor. (Türkiye bütçesi 110 milyar dolar civarında, cebe) Türkiye'deki 'özel bankacılık' birimleri bu paranın 15 milyar dolarını yönetiyor. Bu rakamın 8 milyar dolarlık bölümü Akbank Private Banking tarafından yönlendiriliyor" dedi.

Dünyada 10 milyon 'süper zengin' ailenin 37.2 trilyon dolar serveti bulunduğuna dikkat çeken Önder şöyle konuştu:
"Bu servetin yüzde 50'si Private Banking hizmeti alır. Bu servetin yüzde 64'ü ABD, Japonya, Almanya, İngiltere ve Fransa kaynaklıdır. Son yıllarda Çinli zengin sayısının arttığı gözleniyor. Biz Türkiye'de 500 bin dolar tasarrufa yönlendirebileceği varlığı olanı potansiyel müşteri görürüz.
Örneğin, 2 milyon dolarlık kendi evinde oturan birisi tek başına bu varlığıyla bizim müşterimiz olamaz. Ama oturduğu eve ek olarak 500 bin dolarlık bir evi daha varsa o zaman müşterilerimiz arasına girebilir. Private Banking hizmeti alma sınırı dünyada ortalama 1 milyon dolar."

Fikret Önder, İstanbul'da merkez, Suadiye, Nişantaşı, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa'da Private Banking şubeleri olduğuna dikkat çekerek, şunları dile getirdi: "Özel müşteri yöneticisi başına 60 müşteriye hizmet veririz. Müşteri gizliliği ve buna bağlı karşılıklı güvene özen gösteririz. İsteyene Güney Afrika Borsası'nda bile hisse senedi alım satımı hizmeti veririz."

1 milyar dolar parası olan müşteriye sahibiz'
Akbank Private Banking'ten sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fikret Önder, "Sabancı ailesinin fertleri kişisel nakit varlıklarını sizin aracılığınızla mı değerlendiriyor?" sorusuna, "Müşteri sırrına özen göstermek zorundayız" yanıtı verdi. Önder, "Yönettiğiniz en büyük kişisel servet nedir?" sorusunu ise, "1 milyar dolara yakın" diye yanıtladı.

'Aileler 60-70 milyar doları dışarıda tutuyor'
Fikret Önder, Türkiye'deki 22 bin 'süper zengin' ailenin 100 milyar doları aşan servetinin 60-70 milyar dolarını 'her ihtimale karşı' yurtdışında tuttuğunu belirterek, "Private Banking hizmetlerinin önünün daha da açılmasıyla Türkiye'ye bir miktar da olsa dönüş yapabileceğini söyledi. ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...])

(Bu sitede bir anket açılsa acaba insanların zihnindeki bu ailelerin soy kütüğü kimleri işaret eder) Bu soruya bağlı bir soru dada sorulabilir: 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinin gizli gerçek amacı neydi? Bu soruya da bağlı bir başka soru soralım: Söz konusu darbeler Yahudi sermeyenin önündeki engelleri temizlemek ve Türkiye toplumunu kökeni Yahudi mitolojisi olan din kültürüyle kuşatıp edilgen bir hale getirmek olabilir mi?

Bilimsel normlara göre Doğu medeniyeti denildiğinde ilk akla gelen “din”, dolayısıyla da “Yahudilik”tir. Çünkü üç kitaplı dinin kurucusu da Sami-Semit ırkındandır ve üç din de Kudüs kaynaklıdır. (İslam peygamberi bile Miraç’a bulunduğu Medine’de değil, Kudüs’te çıkmıştır). Batı uygarlığı denildiğinde ise, akla gelen Eski Yunan-Helen-Roma uygarlığıdır. Bu uygarlığın temelinde “akıl’ın rehberliği vardır, çok tanrılı uygarlıktır. Hıristiyanlıktan önce din savaşları görülmez. Sami-Semit-İbrani-Arap kültürü Hıristiyanlık adı altında Avrupa'yı fethe çıktıysa da Yunan bilgi birikimi onun köklerinden kopararak kendisi olmaktan çıkardı, tanınmayacak hale getirdi, hatta ve hatta Yahudiliğe düşman bir hale soktu.

Paraya Batılılar değil, Doğu’nun en belirgin hatta yegane temsilcileri olan Yahudiler tapar; meşhur sözdür, " Yahudi’yi arıyorsan parayı takip et”. Yahudiliğin parayla ilişkisini en iyi Yahudi Karl Marx tarif etmiştir: "Yahudiliğin Tanrısı para değil, para aşkıdır".

Bir çok araştırmacı, uygarlık tarihinde uygarlık yaratan, kentler kuran, bilim, sanat ve felsefe geliştiren daha büyük ve uzun süre etkin olmuş toplulukların kendi adı ve dilleriyle ortadan kaybolmasına rağmen, bu özelliklerin hiç birine sahip olmayan Yahudiliğin sanki tüm antik birikimin mucidiymiş gibi kendini sunmasının nedeni olarak, işte bu Tevrat eksenli asabiyenin inatla korunmuş olmasını gösterir. Diğer bir çok uygar topluluğun ortaya çıkardığı birikim dahi Yahudilerce sahiplenilmektedir. Oya, Yahudi düşüncesinde “okul”, yani “bilim” , dolayısıyla da uygarlık düşmanlığı vardır ve bu, “iyi” olarak belletilir. Bu durum hem Türkçe söyleyip/yazan kriptolarda, hem de hem de Batı dillerinde yazan entelektüel kripto Yahudilerde çok açık şekilde görülür.

Görebilmek, görünenin/gösterilenin içinde-arkasında görünmeyeni/saklanmış olanı yani özü görebilmektir. Böyle bir açıdan baktığımızda, “Kavgam” daki karakteri görürüz.

En güzel yalanları söylemesini bilenler, her devirde ve her zaman Yahudiler olmuştur. Zaten varlıkları da, büyük bir yalana dayanmıyor mu: bir dini topluluk olduklarını söylerler, oysa bir ırk topluluğudur bunlar . Ve ne ırk! “( kavgam 186)

Yahudi yazar hiç sıkılmadan “Batı, göçebe bir uygarlık düşler” diyebilmiştir. Oysa, Yahudiler tarihleri boyunca hep göçebe idiler. Bunu, Bulgaristan Rusçuk doğumlu İspanyol Yahudisi Elias Canetti, “Marekeş’ten Sesler” adlı kitabında şöyle belirtmiştir:

Çoğunluğun başında bu ülkede Yahudilerin belirleyici özelliği olan siyah takkeler (günümüzde Güneydoğu’daki illegal Medreselerin legal öğrencilerinin üniforması, hepsinin başında kipa var, cebe) vardı, pek çoğu da sakallıydı/…/ Ezeli ve ebedi Yahudiler hep göçebe rolündeydi; tüm mallarını kendileriyle gittikleri yere taşıyan ve bunlarla kalabalık arasından kendilerine bir yol açmaları gereken, arkalarından gelecek bir kimsenin üç beş parça mallarını yağmalayıp yağmalamayacaklarını bilemeyen, sağdan soldan ya da dört bir yandan saldırıya uğrayıp uğramayacaklarını kestiremeyen insanlardır./.../ Tedirginlik tüm vücutlarına işlemiş Ezeli ve ebedi Yahudi yüzleri vardı sonra. Fransız yüzleri, İspanyol yüzleri, kırmızımsı Rus yüzleri vardı. Birinin yüzü öyleydi ki, Yahudilerin ilk atalarından Hazreti İbrahim gözüyle bakılabilirdi kendisine; Napolyon yüzlü birine tenezzül buyurup bir şeyler anlatıyor, derken Goebbles’e benzeyen çok bilmiş ve ateşli biri lafa karışıyordu./…/ Ama bazıları da sokakta çömmüş oturuyor, ufak tefek malları satışa sunuyordu. Çokluk pek kalitesiz sebze ve meyvalardı bunlar: ilgili kişiler, sanki aslında satacak bir şeyleri yokmuş da sadece atıcı rolünü oynuyorlarmış gibi bir izlenim uyandırıyorlardı. (Marekeş’ten Sesler, s: 43-107.)

Dr. Rıza Nur, “Hayat ve Hatıratım” adlı kitabındaki aşağıdaki paragraftan da Yahudilerin sürekli göçebe yaşadıkları anlaşılmaktadır:

“Kuzguncuktan Yahudiler binerlerdi:çoğu ihtiyar ve uzuz saklı idiler. Oturur, Tevrat okurlar, uzun sakalları bir düziye ve tuhaf surette sallanır, dururdu. (isyan-2, s 172)
Zaten Türkiye Yahudileri pek çirkin, ekseriye kırmızı saçlı , kel, pis insanlardı. Yirmi yıldır, aralarında fuhuşun artıp diğer milletler erkekleriyle temasları dolayısıyla güzelletişler. Şimdi gerek Türkiye, gerek Mısır ve Avrupa’da Yahudiler pek güzel oldular. ( Rıza Nur’dan aktaran Y.Küçük, isyan-2, s: 174, dipnot)

O halde, bir kez daha Kavgam’daki Yahudi’nin karakter özelliklerine bakarsak,

“…Yahudi’nin şeytani kurnazlığından ve hilekarlığından başka bir şey görmüyordum. Dikkati kendi üzerinden başka hedeflerle çeviriyorlardı. Bavyera ile Prusya birbiriyle çekişirken, Yahudi onların varını yoğunu gözlerinin önünden aşırıyordu. Bavyera, Prusya karşı tahrik edilirken Yahudi ihtilal hazırlıyordu ve hem Bavyera‘yı , hem de Prusya’yı ayını zamanda yere vurmakta, yıkmaktaydı. ( Kavgam,s:156).

Bazı sosyolojik gözlemlerinin dışında tarih, sanat, siyaset, ekonomi, sosyoloji, felsefe, genel kültür alanlarında hiçbir bilgi bikrimi olmayan bir onbaşının adına çıkarılan “Kavgam” kitabı, aslında Alman düşünürler tarafından kaleme alınan ve Alman-Yahudi, aslında Roma-Yahudi ve hatta Yunan-Yahudi (akıl-inanç) savaşlarının bir tarihidir. Bu kitabın Türkiye’ye girişi yasak, neden? Türkiye bugün kapitalizm-oligarşi yönetimi altında, bunu hepimiz biliyoruz. Marksizm ise, kapitalizme ve oligarşiyi düşman görür. Türkiye’de Marksizm’e ait tüm kitaplar serbestçe satılmasına karşın kapitalizm ve oligarşiyi övdüğü iddia edilen Kavgam kitabının Türkiye’ye girişi yasaktır; bu nasıl bir iştir, böyle ! Eğer sözü edilen kitap dikkatlice okunursa, hem dünya Yahudiliğinin dayanışması ve amaçları, hem de bu amca bağlı olarak Türkiye solunun ve sağının kimler tarafından yönetildiğini dolayısıyla ihanetinin nedeni çok net anlaşılır kanısındayım. Sağ ve sol ideolojilerin teorisyenleri ve pratiğe uygulayanların hemen tümü İbrani ırkından.

Burada "Siyonizm" den söz etmek istiyorum: Yahudilerin azınlığı bu hareketi destekliyor, çoğunluğu ise bunları kötü buluyordu. Fakat bu olaya çok daha yakından bakılınca bu görünüş hemen siliniyordu, çünkü bu durum, davanın gereklerini yerine getirmek için uydurulmuş kötü sebepler-yalanlar dememek için bu kelimeyi kullanıyorum-den ibaret bir hale geliyordu. Bu gerçeği gizlemek için kendileri tarafından icat edilmiş bir perde idi. Liberal denilen Yahudiler Siyonist Yahudilerin kendi ırklarından olmadığını fakat Musevi dinini kabul etmiş olduklarını, tatbikatta buna da uymadıklarını ve bunun tehlikeli olduğunu inkar etmiyorlardı. Fakat bu aralarındaki birliği asla bozmuyor, hiçbir şeyi değiştirmiyordu.

Liberal Yahudilerle Siyonist Yahudiler arasındaki bu danışıklı dövüş kısa sure sonra beni onlardan nefret ettirdi. Çünkü bu mücadele hiçbir şeye cevap vermiyor, bir yalandan ibaret bulunuyor ve bu hilekarlık bu kavmin sürekli ovunduğu ahlak, temizlik ve asaletle hiç bağdaşmıyordu. Zaten maddi olsun, manevi olsun, bu ırkta temizliğin manası aynı idi. Sudan pek hoşlanmayan insanlardı bunlar. Onun için insan onlara baktığı zaman çok defa gözlerini kapamak zorunda kalırdı. Sonraları o uzun kaftanları giyenlerin kokusunu duydukça içimin bulandığı oldu. Elbiseleri de pek kirli, dış görünüşleri hiç kibar değildi. Beni en çok düşündüren şey, bazı sahalardaki Yahudi faaliyetinin özeliği oldu. Sonraları bunun sırrını çözmeye başladım. Çünkü, özellikle sosyal hayatta, herhangi bir pislik, bir rezillik olsun da, buna en az bir Yahudi katılmamış olsun, bu mümkün değildi.” (Kavgam)


Batı uygarlığı olarak bilinen yaşam biçimi İ.Ö. 600 yılardan itibaren Eski Yunan uygarlığında aklı inançtan bağımsız gören ve aklı rehber alan düşüncenin ortaya çıkmasıyla mayalanan ve günümüze kadar olan yaklaşık 3000 yıllık süreçte tarım-ticaret toplumlarında damıtılarak, rafine edilerek bugünkü halini almış insanın düşüncesini, duygularını, yaşama sevincini, refahını, zevklerini, yeteneklerini yükselten bir uygarlıktır. Bu uygarlığı yaşayan toplum yapısına “ulus” denilmektedir. Batı uygarlığının çıkış noktası çadır, ağıl, yayla değil, "Kent" tir. Yahudiler bu kentlerde binlerce yıl göçebe yaşadılar ve hep ihanet ettiler.

Batı uygarlığının temelinde Eski Yunan uygarlığının kuramsal bilgisi vardır. Roma, bu kuramsal bilgiyi pratiğe geçirmiştir; yani teknolojiyi ilerletmiştir. Başka bir söylemle, Yunan'da teorik bilgi yoğun iken, o uygarlığın üstünde yükselen Roma devletinde teknik ( büyük kamu binaları, büyük yollar, su kanalları, savaş araçları, suyun gücünden yararlanan değirmen, taş kesme testereleri, kanalizasyon ve kalorifer sistemleri, vb) yoğundur. Roma'yı "Ger" kabileleri işgal ederek hem kendileri barbarlıktan uygarlığa evrilmişler, hem de ona yaptıkları "barbar aşısı" ile daha ilerilere sıçratmışlardır. Sonuçta, Eski Yunan kuramı ile Eski Roma'nın teknolojisi Helenistik dönem, Ortaçağ, Rönesans ile tüm Avrupa kıtasına yayılmış, toplumları uygarlık yönünden çok ilerilere yürütmüştür. Bu uygarlık 1100'lü yıllarda Doğu Roma ( Bizans) kanalıyla Rus barbarlara (Büyük Petro, Germen ve Normanlardan yararlanarak geçmişi güncelledi), oradan 1940'larda Mao ile Çin'e; 1500'lerden sonra Avrupalılar ile Amerika kıtasına, 1850'lerden itibaren ABD'den Japonya'ya ve nihayet 1920'lerden sonra da -daha çok Fransa kananıldan olmak üzere- Türkiye toplumuna yukarıdan aşağıya dayatılmıştır.

Yani, Batı kültürü Avrupa'da tabandan tavana doğru olağan bir süreç içinde oluşurken, Avrupa dışındaki toplumlara yöneticileri tarafından yukarıdan aşağı ve zorla dayatılmıştır. Aslında Türkiye'ye ( o zamanki Osmanlı ) 1683 İkinci Viyana Kuşatması ile Batı'yı izlemeye başlamış ve onun -özünü kavrayamadığı için- biçimsel yönünü almaya çalışmıştır ( yaprak dökümü, eylül, aşkı memnu, sergüzeşt, vb romanlar bu şekilcilikleri çok çarpıcı traji-komik hikayelerle yansıtırlar.)
Yahudi, Yunan’ın bilgi birikimi karşında ezik, Roma’nın kölesi olduğundan her ikisine de kin duyar, bugünkü ardıllarını, yani Batı uluslarını yok istemektedir.

Türklerin sorunu sorunumuz Batı'lı olamamak, çünkü Doğu'lu ilkellik buna izin vermiyor. Alevi-Sünni sorunu da böyle bir sorun. Doğulu ilkellik demekle neyi kasttteğimi daha iyi açabilmek için aşağılık duygusuyla kombine bir cehalet örneği vermek istiyorum: 13 Kasım 2004’de Almanya’da Kreuzberg’deki Mevlana Camii’nin imamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi görevli imamı sıfatıyla, Bayram Namazı’nda verdiği vaazda şunları da söylüyor. “Biz buraya geldiğimizde bu Almanlarda tuvalet bile yoktu” diyor. (cumhuriyet gazetesi, 17.11..2004). Yani, Alman Ulusu, Türklerin açlıktan kurutulmak için Almanya’ya akın ettiği (Türk işçilerin, henüz Türkiye’de iken, Alman hekimler tarafından dişlerine varıncaya kadar – tıpkı hayvan pazarındaki gibi- muayene edildiklerini anımsatmak isterim) 1960’lara kadar tuvalet nedir bilmezlermiş meğer. Oysa, 08.07.2004’de Cumhuriyet Gazetesi’nde “ Almanların imajı tehlikede” başlılık küçük bir haber çıktı. Haber aynen şöyle: Almanya'da gerçekleştirilen bir araştırma, "Almanlar çok temiz" imajını tehlikeye soktu. Alman erklerin üçte birinin her gün iç çamaşırı değiştirmediği, sadece % 37’sinin her gün duş yaptığı iddia edildi. Alman yayın kurumu Deutsche Welle'e göre, Offenbach’daki Marplan Enstinisü'nce 14 yaş üzerindeki 2 bin 500 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırma, Alman halkının kişisel temizliği sanıldığı kadar önemsemediği tartışmasını gündeme getirdi. Araştırmaya göre Alman kadınları erkeklerden daha sık iç çamaşırı değiştiriyor ve yıkanıyor.(Cumhuriyet Gazetesi, 08.07.2004,) .

Bırakalım her gün duş alıp, iç çamaşırı değiştirmeyi, Türkiye’de her köyde kaç evin tuvaleti var? Burada emekli bir generalin bir anısını aktaracağım: Bir gün PKK’ya pusu kurmaları için bir tim görevlendiriyor. Timin içinde de bir yüzbaşı var. Bir Kürt köyünün yanında gidip pusuya yatıyorlar. Sabah olunca bir grup kadın topluca köyden biraz uzaklaşıp oturup tuvaletlerini yapıyorlar. Biraz sonra yüzbaşının kafasına bir taş geliyor. Bakıyor... bo .. lu bir taş.( Emekli General Hasan Kundakçı: “Güneydoğu’da Unutulmayanlar.”

İmam, “biz” derken, “Türkler” demek istiyorsa, durum bu; belki de bundan daha kötü. Eğer, “biz” sözcüğü ile tüm Müslümanları işaret ediyorsa, tümünün durumu Türklerden daha kötü. Ayrıca, milyonlarca gecekondudaki hijyenik şartlar nasıldır, haftada bir de olsa banyo yapabiliyorlar mı?

Son söz: Yahudi, Batı uygarlığı karşındaki ezikliğinden kurtulamamıştır, onu yok etmek için Batı uygarlığının yükselttiği Rusları bile kendi yanına çekmeye çalışmaktadır. Bolşevikler Yahudi, Bolşevizm ise Siyonizm’in diğer adıydı. Alman ordularını Rusya’da durduran teknoloji Yahudi beyninin ürettiği değil, yine Alman beyninin ürünüydü. Yahudilik bilim düşmanlığıyla, zalimlikle ve ahlaksızlıkla birlikte anılır. Yahudiliğin temelinde tefecilik (bugün bankacılık deniliyor), vardır. Dünyada ilk zenci köle ticaretini ve o ticaretin sonuçlarından biri olan uyuşturucu ticaretini içlerinde Hahamlar da bulunan İspanya göçmeni Hollanda-Amsterdam Yahudileri yapmıştır.
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar cebe'e Teşekkür Ediyor...
Alt 11.10.2009, 21:14   #12
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 14:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 585 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ

Osmanlı Araştırmaları Ödülleri

Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinin kurcusu, Musul göçmeni, anadili İspanyol Yahudilerinin dili “Ladino’ olan, Siyonist denilebilecek kadar Yahudiliğe hizmet eden Prof. Dr. İhsan Doğramacı da aynı görüştedir:

“Büyük bir imparatorluğun varisiyiz. Hiçbir dönemde Osmanlılar kadar insan haklarına riayet eden bir ülke görülmemiştir. Biz. 300-400 sene Avrupa'daydık. Bulgarlar Bulgarca, Rumlar Yunanca konuştular. Onlara Türkçe öğretmemişiz, 'Müslüman olun' dememiz; bu insan hakları açısından çok önemli bir vasfımızdır. Ama bizim eski vilayetlerimiz Yunanistan, Bulgaristan bizi geçtiler. Bizde kişi başına gelir 3000- 3500 dolarsa, onlarda 20 bin dolardır. Bütün arzum,"Ülkemizi nasıl gelişmekte değil, gelişmiş ülke düzeyine nasıl çıkarabiliriz ? "di. Bunun için her şeyi eğitimde gördüm ve bütün amacım "eğitime nasıl hizmet verebiliriz?" oldu. Hekim olduğum için önce sağlık alanında sonra Bilkent'i kurarak diğer alanlarda birinci sınıf insan yetiştirmek düşüncesiyle hareket ettim. Yeni üniversiteler de bu şekilde kurulursa ve araştırmaya önem verilirse Türkiye kısa sürede ilerler.” (Sağlıkla Randevu, Bayındır Hastanesi, Temmuz 2004, sayı 2, s: 51).

Prof. Yalçın Küçük tarafından Yahudi asıllı bir aile olduğu ileri sürülen ve “Koç” ailesi ile birlikte Türkiye ekonomisinin büyük kısmına sahip olan “Sabancı” ailesi de 2007 yılı Sabancı araştırma ödüllerini “Osmanlı konusunda yapılan araştırmalara vermiştir.

“Sabancı Üniversitesi ve Brookings Enstitüsü işbirliğiyle bu yıl ikincisi verilen “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü”, Washington'da düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü'nü bu yıl Columbia Üniversitesi'nden Doç. Dr. Christine Philliou, “Algılama Paradoksu: Osmanlı geçmişini, ulusal bugün gözüyle yorumlamak” adlı çalışmasıyla aldı. Philliou, 20 bin dolar tutarındaki birincilik ödülünü aldığı araştırmasını hazırlarken, 2000 yılında, Princeton Üniversitesi'ndeki doktora tezi çalışmaları sırasında, Atina'da Gennadius Kütüphanesi'nde tesadüf eseri bulduğu Osmanlı arşivlerinden yola çıktığını anlattı. Philliou, kütüphane arşivlerinde yer alan, 19. yüzyılın büyük bir bölümünde Osmanlı İmparatorluğu'nun Londra Büyükelçiliğini yürüten Konstantinus Musurus Paşa'ya ait belgelerden yararlandığını kaydetti. İkincilik ödülünü ise Koç Üniversitesi'nden Doç. Dr. Şuhnaz Yılmaz ve bu yıl sonbahar aylarında Wisconsin Üniversitesi'nde göreve başlayacak olan Doç. Dr. İpek Yosmaoğlu'nun ortak projesi olan, “Geçmişin hayaletleriyle savaşım: Balkanlar ve Ortadoğu'da Osmanlı mirası ikilemi” başlıklı çalışmasıyla aldı.Üçüncülük ödülünü ise Sabancı Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Avusturyalı Maximilian Hartmuth'un, “miras anıtının yeniden inşa edilmesi: Balkanlar'da Osmanlı kültürel mirasına dair yorum ve tarihçilik sorunları” adlı çalışması kazandı.Yarışmada ayrıca Michigan Üniversitesi'nden Dr. Edin Hajdarpasiç, “Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntılarından: Bosna-Hersek'te Osmanlı mirası üzerine düşünceler” başlıklı çalışmasıyla, Oberlin College'dan Charles Sabatos ise, “Türk'ten de kötü: Slovaklar'ın Doğu Avrupa'daki Osmanlı mirası hakkında algılamaları” başlıklı çalışmasıyla birer mansiyon ödülü kazandılar. Direktörü Prof. Dr. Üstün Ergüder yürüttü. Yarışmada ikincilik kazanan 10 bin, üçüncülüğü kazanan ise 5 bin dolarlık ödülün de sahibi oldu.” (Hürriyet Gazetesi, 11 Mayıs 2007. )

“Ödül töreninin ardından düzenlenen ve ABD'nin eski Ankara büyükelçilerinden Brookings Institute'un “2007-Türkiye” programının direktörü Mark Parris'in yönettiği oturumda konuşan deneyimli diplomat Richard Holbrooke (Mark Paris ve Richard Holbrook, ‘neocon’denilen savaş taraftarı Siyonist Yahudilerdir. Irak’ı, Afganistan’ı kana bulayan İran’ı hedef tahtasına oturtan kana doymayan caniler, masumların hayatta kalabilmek için namuslarını pazara çıkartan namussuzlardır. Iraklı annelerin ailelerinin karınlarını doyurabilmek için 14-18 yaş grubundaki kızlarını Suriye genelevlerinde pazarladıklarını İsrail’e Hürriyet gazetesinde sıradan, normal haberler olarak okuyoruz ), Sabancı ailesinin öyküsünün, “Anadolu'nun ortasından yükselen, esin verici bir öykü” olduğunu söyledi. Güler Sabancı'nın, birçok kuruluş tarafından “Avrupa'nın en başarılı, en güçlü kadını” olarak defalarca seçildiğini belirten Holbrooke, Sabancı'nın, dünyada en etkili isimler arasında yer aldığını kaydetti.” (Hürriyet Gazetesi, 10 Mayıs 2007.)

Bu yapılanlar tarih bilincinden yoksunluğu değil, tam tersine tarih bilincinin yansımalarıdır; Yahudilerin kendi tarihlerini canlandırma, geçmişi yaşatma çabalarıdır. Ödülü alanların da , ödülü verenlerin gizli Yahudi (kripto) olma olasılıkları çok yüksek. Osmanlı Devleti’nde iktidara ortak olduklarını son yıllarda yayınlanan kitaplarda ileri sürülmektedir. Yahudilerin Osmanlı’yı- yukarıdaki ödül töreni gibi kendi yarattıkları fırsatlarla sürekli gündemde tutarak diriltme çabaları bunun bir kanıtı olsa gerek. Prof.Dr. İ. Doğramacı’nın sözlerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Prof. Doğramacı’nın da belirttiği gibi, Osmanlı Yahudi, Rum (Yunan), Sırp, Bulgar, Arnavut, Arap, Hırvat, Rus, kısacası egemenliğindeki Türk olmayan bütün topluluklara şefkat göstermiş, ayrıcalıklar tanımıştır. Ancak, Türklere kelimenin tam anlamıyla “ZULÜM” uygulamıştır. Soykırım örneklerinden birkaç tanesini daha önceki bir yazımda Osmanlı Devleti arşivindeki orijinal belgeleriyle verdim.Türk’ler, Alevi’si, Sünni’si ile Cumhuriyet kurulduktan sonra dağlardan, ormanlardan, mağaralardan çıkıp verimli ovalara, kasabalara, kentlere inebilmişler; kısacası uygarlıkla tanışabilmişlerdir. Türk’lerde 1923 öncesi doğanlarda okuma –yazma oranı %5 civarındaydı. Bunu şu şekilde de söyleyebiliriz; Cumhuriyet’e kadar tüm Türkler kendilerine ait bir tarihleri olduğundan habersizdiler; eğer, toplumsal bellek, toplumun tarihine ilişkin bilgilerin bütünü" ise, Türk toplumu Cumhuriyet dönemine kadar belleksiz bir toplum olarak yaşamıştır.
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar cebe'e Teşekkür Ediyor...
Alt 03.12.2009, 00:16   #13
65serdal58
Usta Yiğido
 
65serdal58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
65serdal58 Şuan 65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 07.05.2016 10:20

Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 41
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1312 65serdal58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ

Alıntı:
65serdal58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
OSMANLI DEVLETİ’NİN

Hüküm Sürdüğü Ülkeler ve Süreleri

[72 Buçuk Millet]

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Kayı Boyu‘nun temiz soyundan gelen Osmanlılar, Söğüt ve Domaniç‘de ektikleri beylik filizinin gelişip serpilerek, üç kıtaya kök salacak bu derece görkemli bir devlete dönüşeceğini belki de bilmiyorlardı…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
3 kıtada 623 yıl hüküm süren, 20.000.000 kilometrekareye kadar ulaşan uçsuz bucaksız topraklarında bugünün 50‘den fazla ülkesini 36 Padişah, 219 Sadrazam ve 129 Şeyhülislam’ın idaresinde bir arada yöneten ve bu yapı içinde birbirinden farklı dil, din ve kültürdeki milletleri birbirleriyle kaynaştırıp asırlar boyu hoşgörüyle idare etmeyi başaran Osmanlı Devleti gibi bir başka imparatorluğu tarih henüz kaydetmemiştir.


İşte o yapı içerisinde Osmanlı Devleti’ne değişik şekillerle bağlı olan devletler ve bu devletlerin bağlılık süreleri:

Avrupa

1.Türkiye (Anadolu)
2.Bulgaristan (545 yıl)
3.Yunanistan (400 yıl)
4.Sırbistan (539 yıl)
5.Karadağ (539 yıl)
6.Bosna-Hersek (539 yıl)
7.Hırvatistan (539 yıl)
8.Makedonya (539 yıl)
9.Slovenya (250 yıl)
10.Romanya (490 yıl)
11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı:Uyvar
12.Macaristan (160 yıl)
13.Moldova (490 yıl)
14.Ukrayna (308 yıl)
15.Azerbaycan (25 yıl)
16.Gürcistan (400 yıl)
17.Ermenistan (20 yıl)
18.Güney Kıbrıs (293 yıl)
19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
20.Rusya’nın güney toprakları (291 yıl)
21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
22.İtalya’nın güneydoğu kıyıları (20 yıl)
23.Arnavutluk (435 yıl)
24.Belarus (25 yıl) -himaye-
25.Litvanya (25 yıl)-himaye-
26.Letonya (25 yıl) -himaye-
27.Kosova (539 yıl)
28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat

Asya

29.Irak (402 yıl)
30.Suriye (402 yıl)
31.İsrail (402 yıl)
32.Filistin (402 yıl)
33.Ürdün (402 yıl)
34.Suudi Arabistan (399 yıl)
35.Yemen (401 yıl)
36.Umman (400 yıl)
37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl)
38.Katar (400 yıl)
39.Bahreyn (400 yıl)
40.Kuveyt (381 yıl)
41.İranın batı toprakları (30 yıl)
42.Lübnan (402 yıl)

Afrika

43.Mısır (397 yıl)
44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
45.Tunus (308 yıl)
46.Cezayir (313 yıl)
47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nübye
48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş
49.Cibuti (350 yıl)
50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
51.Kenya sahilleri (350 yıl)
52.Tanzanya sahilleri (250 yıl)
53.Çad’ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Reşade
54.Nijer’in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
55.Mozambik’ in kuzey toprakları (150 yıl)
56.Fas (50 yıl) -himaye-
57.Batı Sahra (50 yıl) -himaye-
58.Moritanya (50 yıl) -himaye-
59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
60.Senegal (300 yıl)
61.Gambiya (300 yıl)
62.Gine Bissau (300 yıl)
63.Gine (300 yıl)
64.Etiyopya’ nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş


Halifeye Bağlı Olan Ülkeler

65.Hindistan Müslümanları -Pakistan
66.Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş
67.Singapur
68.Malezya
69.Endonezya
70.Türkistan Hanlıkları
71.Nijerya
72.Kamerun


Osmanlı Donanması’nın

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


73.Fransa
74.İspanya
75.İngiltere
76.Monako
77.Hollanda
78.Norveç
79.İzlanda
80.İrlanda
81.Cebelitarık
82.Danimarka
83.İskoçya
84.Myanmar
85.Japonya

Osmanlı Ordusunun

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


86.Almanya
87.Liechtenstein
88.San Marino

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
.............................. .............................. ................
65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar 65serdal58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 21.02.2010, 21:40   #14
65serdal58
Usta Yiğido
 
65serdal58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
65serdal58 Şuan 65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 07.05.2016 10:20

Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 41
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1312 65serdal58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart KUDÜS’TE SON OSMANLI ALAYI

Kudüs’te son Osmanlı Alayı…
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


Birinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli muharebelerinin gerçekleştiği cephelerden biri de Sina - Filistin Cephesi’ydi.

Osmanlı, taarruz cephesi olarak açtığı Sina Filistin’de, Süveyş ve Mısır’ı alarak, İngilizlerin Hindistan ile ilişkisini kesmeye çalışıyordu. İngiltere ise Filistin’le birlikte, Arap Yarımadası’na ve böylece petrole tam hakimiyet elde etme amacı güttü.

Cemal Paşa’nın, 1915′te 14 bin deveyle iki koldan Süveyş Kanalı’na yaptığı ilk harekat başarılı olamadı. 1916 yılında ikinci harekat başladı. Ama o sırada başlayan Arap isyanı için birliklerin bir kısmı Hicaz’a yönlendirilince, ordunun geri kalan kısmı, Gazze- Şeria- Birüsseba hattında savunmaya çekildi.

1917 baharında İngilizler, Gazze’ye karşı saldırıya geçti. İlk iki saldırı püskürtüldü. 24 Ekim 1917′de İngilizler, Hindistan’dan topladığı kuvvetlerle yani 138 bin askerle son taarruza başladı. Ve, Osmanlı Ordusu’ndaki Alman subaylardan albay von Kress’in hatıratında, “rüzgâr kar halinde esiyordu, çekirge istilası İbin Vahası’nı son yaprağına kadar silip süpürmüştü. Çok sıcak bir gündü ve erler susuzluktan son derece ıstırap çekiyorlardı. Bugün dahi kulaklarımda onların ’su… su…’ diye yalvaran ümitsiz bağrışlarını duymaktayım” dediği gün 9 Kasım 1917′de Kudüs düştü. Osmanlı ordusu, yağmanın önlenmesi amacıyla ardında küçük bir birlik bırakarak Kudüs’ü terk etti, Halep’e kadar geri çekildi.

Tam dört yıl süren bu cephe savaşında Osmanlı ordusunun kaybı 200 bini geçti.

Geride bırakılan artçı birlikten Iğdırlı Hasan Onbaşı, ‘ricat’ten tam 55 yıl sonra, 1972 yılında tarihçi yazar İlhan Bardakçı ile Türkiye’deki komutanına tekmil göndermişti:

Bardakçı’nın anlatımıyla işte o tekmil:

”Mevki Kudüs. Mekân Mescid ül Aksa, Tarih 21 Mayıs 1972 Cuma. Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz.

Kudüs Kapalı Çarşısı’nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksa’nın önüne kavuşturur. Mirac mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıble’mize yani… Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hâlâ bizim lâkabımızla anılır. “12 bin şamdanlı avlu” derler oraya. Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüs’ü devlete katmıştır da, ortalık kararmıştır. Yatsı namazını o avluda kılar. Kendisi ve bütün ordu beraber. Şamdanları yakarlar. Tam 12 bin şamdan… O isim oradan kalmadır. Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescid’in bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız.

Onu o merdivenin başında gördüm. İki metreye yakın bir boy… İskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysi… Palto?.. Hayır, kaput, pardösü veya kaftan?.. Değil. Öyle bir şey, işte.

Başındaki kalpak mı, takke mi, fes mi? Hiçbsirisi değil. Oraya dimdik, dikilmiş. Yüzüne baktım da, ürktüm. Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibi. Yüz binlerce çizgi, kırışık ve kavruk bir deri kalıntısı.

Yanımda İsrail Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanı Yusuf var. Bizim eski vatandaşımız. İstanbullu. “Kim bu adam?” dedim.
Lâkaydi ile omuz silkti. “Bilmem.” diye cevap verdi. “Bir meczup işte. Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş. Çakılı gibi, hâlâ duruyor ya… Kimseye bir şey sormaz. Kimseye bakmaz, kimseyi görmez.”

Kan mı çekti nedir?

Nasıl, neden, niçin hâlâ bilmiyorum. Yanına vardım. Türkçe “Selâmünaleyküm baba.” dedim.

Torbalanmış göz kapaklarının ardında sütrelenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı. Yüzü gerildi. Bana, bizim o canım Anadolu

Türkçemizle cevap verdi:

- Aleykümüsselâm oğul…

Donakaldım. Ellerine sarıldım, öptüm öptüm…

- Kimsin sen, baba? dedim.

Anlattı ki, ben de size anlatacağım.

Ama evvelâ biliniz. O canım Devlet (Osmanlı) çökerken, biz Kudüs’ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hakimiyetten sonra bırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkân yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, Devlet, zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir artçı bölük bırakırız. Âdet odur ki kenti zapteden galip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz.

Anlattı, dedim ya. Gerisini tamamlayayım.

- Ben, dedi, Kudüs’ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden…

Sustu. Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı:

- Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan’ım…
Yarabbi. Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi…

Ellerine bir kerre daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı:

- Sana, bir emanetim var oğul. Nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?

- Elbette, dedim, buyur hele…

Konuştu:

- Memlekete avdetinde (dönüşünde) yolun Tokat Sancağı’na düşerse… Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendi’yi bul. Ellerinden benim için bus et (öp). Ona de ki…

Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi:

- O’na de ki, gönül komasın. Ona de ki, “11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır. Tekmilim tamamdır kumandanım. dedi” dersin…

Öleyazdım.

Sonra yine dineldi. Taş kesildi. Bir kez daha baktım. Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi. Ufukları gözlüyordu. Nöbetinin başında idi. Tam 55 yıl kendisini unutuşumuzdaki nadanlığımıza rağmen devletine küsmemişti.”

Dünya Bülteni

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar 65serdal58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 24.02.2010, 22:48   #15
65serdal58
Usta Yiğido
 
65serdal58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
65serdal58 Şuan 65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 07.05.2016 10:20

Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 41
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1312 65serdal58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ

Alıntı:
65serdal58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
OSMANLI DEVLETİ’NİN

Hüküm Sürdüğü Ülkeler ve Süreleri

[72 Buçuk Millet]

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Kayı Boyu‘nun temiz soyundan gelen Osmanlılar, Söğüt ve Domaniç‘de ektikleri beylik filizinin gelişip serpilerek, üç kıtaya kök salacak bu derece görkemli bir devlete dönüşeceğini belki de bilmiyorlardı…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
3 kıtada 623 yıl hüküm süren, 20.000.000 kilometrekareye kadar ulaşan uçsuz bucaksız topraklarında bugünün 50‘den fazla ülkesini 36 Padişah, 219 Sadrazam ve 129 Şeyhülislam’ın idaresinde bir arada yöneten ve bu yapı içinde birbirinden farklı dil, din ve kültürdeki milletleri birbirleriyle kaynaştırıp asırlar boyu hoşgörüyle idare etmeyi başaran Osmanlı Devleti gibi bir başka imparatorluğu tarih henüz kaydetmemiştir.


İşte o yapı içerisinde Osmanlı Devleti’ne değişik şekillerle bağlı olan devletler ve bu devletlerin bağlılık süreleri:

Avrupa

1.Türkiye (Anadolu)
2.Bulgaristan (545 yıl)
3.Yunanistan (400 yıl)
4.Sırbistan (539 yıl)
5.Karadağ (539 yıl)
6.Bosna-Hersek (539 yıl)
7.Hırvatistan (539 yıl)
8.Makedonya (539 yıl)
9.Slovenya (250 yıl)
10.Romanya (490 yıl)
11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı:Uyvar
12.Macaristan (160 yıl)
13.Moldova (490 yıl)
14.Ukrayna (308 yıl)
15.Azerbaycan (25 yıl)
16.Gürcistan (400 yıl)
17.Ermenistan (20 yıl)
18.Güney Kıbrıs (293 yıl)
19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
20.Rusya’nın güney toprakları (291 yıl)
21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
22.İtalya’nın güneydoğu kıyıları (20 yıl)
23.Arnavutluk (435 yıl)
24.Belarus (25 yıl) -himaye-
25.Litvanya (25 yıl)-himaye-
26.Letonya (25 yıl) -himaye-
27.Kosova (539 yıl)
28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat

Asya

29.Irak (402 yıl)
30.Suriye (402 yıl)
31.İsrail (402 yıl)
32.Filistin (402 yıl)
33.Ürdün (402 yıl)
34.Suudi Arabistan (399 yıl)
35.Yemen (401 yıl)
36.Umman (400 yıl)
37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl)
38.Katar (400 yıl)
39.Bahreyn (400 yıl)
40.Kuveyt (381 yıl)
41.İranın batı toprakları (30 yıl)
42.Lübnan (402 yıl)

Afrika

43.Mısır (397 yıl)
44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
45.Tunus (308 yıl)
46.Cezayir (313 yıl)
47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nübye
48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş
49.Cibuti (350 yıl)
50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
51.Kenya sahilleri (350 yıl)
52.Tanzanya sahilleri (250 yıl)
53.Çad’ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Reşade
54.Nijer’in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
55.Mozambik’ in kuzey toprakları (150 yıl)
56.Fas (50 yıl) -himaye-
57.Batı Sahra (50 yıl) -himaye-
58.Moritanya (50 yıl) -himaye-
59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
60.Senegal (300 yıl)
61.Gambiya (300 yıl)
62.Gine Bissau (300 yıl)
63.Gine (300 yıl)
64.Etiyopya’ nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş


Halifeye Bağlı Olan Ülkeler

65.Hindistan Müslümanları -Pakistan
66.Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş
67.Singapur
68.Malezya
69.Endonezya
70.Türkistan Hanlıkları
71.Nijerya
72.Kamerun


Osmanlı Donanması’nın

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


73.Fransa
74.İspanya
75.İngiltere
76.Monako
77.Hollanda
78.Norveç
79.İzlanda
80.İrlanda
81.Cebelitarık
82.Danimarka
83.İskoçya
84.Myanmar
85.Japonya

Osmanlı Ordusunun

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


86.Almanya
87.Liechtenstein
88.San Marino

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]

.............konu güncelleme...........
65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar 65serdal58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 02.03.2010, 22:08   #16
65serdal58
Usta Yiğido
 
65serdal58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
65serdal58 Şuan 65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 07.05.2016 10:20

Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 41
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1312 65serdal58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ

Alıntı:
65serdal58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
OSMANLI DEVLETİ’NİN

Hüküm Sürdüğü Ülkeler ve Süreleri

[72 Buçuk Millet]

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Kayı Boyu‘nun temiz soyundan gelen Osmanlılar, Söğüt ve Domaniç‘de ektikleri beylik filizinin gelişip serpilerek, üç kıtaya kök salacak bu derece görkemli bir devlete dönüşeceğini belki de bilmiyorlardı…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
3 kıtada 623 yıl hüküm süren, 20.000.000 kilometrekareye kadar ulaşan uçsuz bucaksız topraklarında bugünün 50‘den fazla ülkesini 36 Padişah, 219 Sadrazam ve 129 Şeyhülislam’ın idaresinde bir arada yöneten ve bu yapı içinde birbirinden farklı dil, din ve kültürdeki milletleri birbirleriyle kaynaştırıp asırlar boyu hoşgörüyle idare etmeyi başaran Osmanlı Devleti gibi bir başka imparatorluğu tarih henüz kaydetmemiştir.


İşte o yapı içerisinde Osmanlı Devleti’ne değişik şekillerle bağlı olan devletler ve bu devletlerin bağlılık süreleri:

Avrupa

1.Türkiye (Anadolu)
2.Bulgaristan (545 yıl)
3.Yunanistan (400 yıl)
4.Sırbistan (539 yıl)
5.Karadağ (539 yıl)
6.Bosna-Hersek (539 yıl)
7.Hırvatistan (539 yıl)
8.Makedonya (539 yıl)
9.Slovenya (250 yıl)
10.Romanya (490 yıl)
11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı:Uyvar
12.Macaristan (160 yıl)
13.Moldova (490 yıl)
14.Ukrayna (308 yıl)
15.Azerbaycan (25 yıl)
16.Gürcistan (400 yıl)
17.Ermenistan (20 yıl)
18.Güney Kıbrıs (293 yıl)
19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
20.Rusya’nın güney toprakları (291 yıl)
21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
22.İtalya’nın güneydoğu kıyıları (20 yıl)
23.Arnavutluk (435 yıl)
24.Belarus (25 yıl) -himaye-
25.Litvanya (25 yıl)-himaye-
26.Letonya (25 yıl) -himaye-
27.Kosova (539 yıl)
28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat

Asya

29.Irak (402 yıl)
30.Suriye (402 yıl)
31.İsrail (402 yıl)
32.Filistin (402 yıl)
33.Ürdün (402 yıl)
34.Suudi Arabistan (399 yıl)
35.Yemen (401 yıl)
36.Umman (400 yıl)
37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl)
38.Katar (400 yıl)
39.Bahreyn (400 yıl)
40.Kuveyt (381 yıl)
41.İranın batı toprakları (30 yıl)
42.Lübnan (402 yıl)

Afrika

43.Mısır (397 yıl)
44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
45.Tunus (308 yıl)
46.Cezayir (313 yıl)
47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nübye
48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş
49.Cibuti (350 yıl)
50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
51.Kenya sahilleri (350 yıl)
52.Tanzanya sahilleri (250 yıl)
53.Çad’ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Reşade
54.Nijer’in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
55.Mozambik’ in kuzey toprakları (150 yıl)
56.Fas (50 yıl) -himaye-
57.Batı Sahra (50 yıl) -himaye-
58.Moritanya (50 yıl) -himaye-
59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
60.Senegal (300 yıl)
61.Gambiya (300 yıl)
62.Gine Bissau (300 yıl)
63.Gine (300 yıl)
64.Etiyopya’ nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş


Halifeye Bağlı Olan Ülkeler

65.Hindistan Müslümanları -Pakistan
66.Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş
67.Singapur
68.Malezya
69.Endonezya
70.Türkistan Hanlıkları
71.Nijerya
72.Kamerun


Osmanlı Donanması’nın

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


73.Fransa
74.İspanya
75.İngiltere
76.Monako
77.Hollanda
78.Norveç
79.İzlanda
80.İrlanda
81.Cebelitarık
82.Danimarka
83.İskoçya
84.Myanmar
85.Japonya

Osmanlı Ordusunun

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


86.Almanya
87.Liechtenstein
88.San Marino

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
.............................. .............................. ........
65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 10.08.2010, 21:19   #17
65serdal58
Usta Yiğido
 
65serdal58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
65serdal58 Şuan 65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 07.05.2016 10:20

Üyelik Tarihi: 17.04.2009
Yaş: 41
Mesajlar: 7.612
Tecrübe Puanı: 1312 65serdal58 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ

Alıntı:
65serdal58 Nickli Üyeden Al?nt? Mesajı Göster
OSMANLI DEVLETİ’NİN

Hüküm Sürdüğü Ülkeler ve Süreleri

[72 Buçuk Millet]

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Kayı Boyu‘nun temiz soyundan gelen Osmanlılar, Söğüt ve Domaniç‘de ektikleri beylik filizinin gelişip serpilerek, üç kıtaya kök salacak bu derece görkemli bir devlete dönüşeceğini belki de bilmiyorlardı…

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
3 kıtada 623 yıl hüküm süren, 20.000.000 kilometrekareye kadar ulaşan uçsuz bucaksız topraklarında bugünün 50‘den fazla ülkesini 36 Padişah, 219 Sadrazam ve 129 Şeyhülislam’ın idaresinde bir arada yöneten ve bu yapı içinde birbirinden farklı dil, din ve kültürdeki milletleri birbirleriyle kaynaştırıp asırlar boyu hoşgörüyle idare etmeyi başaran Osmanlı Devleti gibi bir başka imparatorluğu tarih henüz kaydetmemiştir.


İşte o yapı içerisinde Osmanlı Devleti’ne değişik şekillerle bağlı olan devletler ve bu devletlerin bağlılık süreleri:

Avrupa

1.Türkiye (Anadolu)
2.Bulgaristan (545 yıl)
3.Yunanistan (400 yıl)
4.Sırbistan (539 yıl)
5.Karadağ (539 yıl)
6.Bosna-Hersek (539 yıl)
7.Hırvatistan (539 yıl)
8.Makedonya (539 yıl)
9.Slovenya (250 yıl)
10.Romanya (490 yıl)
11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı:Uyvar
12.Macaristan (160 yıl)
13.Moldova (490 yıl)
14.Ukrayna (308 yıl)
15.Azerbaycan (25 yıl)
16.Gürcistan (400 yıl)
17.Ermenistan (20 yıl)
18.Güney Kıbrıs (293 yıl)
19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
20.Rusya’nın güney toprakları (291 yıl)
21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
22.İtalya’nın güneydoğu kıyıları (20 yıl)
23.Arnavutluk (435 yıl)
24.Belarus (25 yıl) -himaye-
25.Litvanya (25 yıl)-himaye-
26.Letonya (25 yıl) -himaye-
27.Kosova (539 yıl)
28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat

Asya

29.Irak (402 yıl)
30.Suriye (402 yıl)
31.İsrail (402 yıl)
32.Filistin (402 yıl)
33.Ürdün (402 yıl)
34.Suudi Arabistan (399 yıl)
35.Yemen (401 yıl)
36.Umman (400 yıl)
37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl)
38.Katar (400 yıl)
39.Bahreyn (400 yıl)
40.Kuveyt (381 yıl)
41.İranın batı toprakları (30 yıl)
42.Lübnan (402 yıl)

Afrika

43.Mısır (397 yıl)
44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
45.Tunus (308 yıl)
46.Cezayir (313 yıl)
47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nübye
48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş
49.Cibuti (350 yıl)
50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
51.Kenya sahilleri (350 yıl)
52.Tanzanya sahilleri (250 yıl)
53.Çad’ın kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Reşade
54.Nijer’in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
55.Mozambik’ in kuzey toprakları (150 yıl)
56.Fas (50 yıl) -himaye-
57.Batı Sahra (50 yıl) -himaye-
58.Moritanya (50 yıl) -himaye-
59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
60.Senegal (300 yıl)
61.Gambiya (300 yıl)
62.Gine Bissau (300 yıl)
63.Gine (300 yıl)
64.Etiyopya’ nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş


Halifeye Bağlı Olan Ülkeler

65.Hindistan Müslümanları -Pakistan
66.Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş
67.Singapur
68.Malezya
69.Endonezya
70.Türkistan Hanlıkları
71.Nijerya
72.Kamerun


Osmanlı Donanması’nın

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


73.Fransa
74.İspanya
75.İngiltere
76.Monako
77.Hollanda
78.Norveç
79.İzlanda
80.İrlanda
81.Cebelitarık
82.Danimarka
83.İskoçya
84.Myanmar
85.Japonya

Osmanlı Ordusunun

Değişik Sürelerde Bulunduğu Ülkeler


86.Almanya
87.Liechtenstein
88.San Marino

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
.............................. .............................. ....................
65serdal58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar 65serdal58'e Teşekkür Ediyor...
Alt 10.08.2010, 21:23   #18
kartal-
Usta Yiğido
 
kartal- - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
kartal- Şuan kartal- isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 04.02.2012 16:14

Üyelik Tarihi: 23.07.2010
Mesajlar: 1.210
Tecrübe Puanı: 626 kartal- FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: OSMANLI DEVLETİ’NİN, HÜKÜM SÜRDÜĞÜ ÜLKELER VE SÜRELERİ

elinize saglik kardesler güzel bir paylasim,atalarimizin ruhuna fatiha,,,,,,,,
__________________
Cam kirigi gibiyim,üstüme basanin canini yakarim...
kartal- isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar kartal-'e Teşekkür Ediyor...
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 05:35.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.