Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Yahudi-Alman Savaşı-2 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > Serbest Alan > Serbest Kürsü
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Arama Bugünki Mesajlar Forumlar? Okundu Kabul Et

Serbest Kürsü Serbest Konular



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 18.01.2016, 15:25   #1
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 15:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 580 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Yahudi-Alman Savaşı-2

İBRANİ ASILLI YAZARLARDA ALMAN DÜŞMANLIĞI

Dostoyevski: Delikanlı
( Türkçesi: Ergin Altay. İletişim Yayınları)

Aptal görünüşlü, insanın içine fenalık verecek kadar çok konuşan, Alman gibi giyimli, pis kokan (sonra uşak olduğunu öğrendim) bir delikanlı da çok mutluydu. “(s:137.)
•••
Nedendir bilmem, üzeri kitap dolu iki masanın görünüşü sinirime dokunmaya başlamıştı. kitaplar, kağıtlar, mürekkep hokkaları , Alman ev sahibesiyle oda hizmetçisinin dünya görüşüyle uzlaşan iğrenç bir biçimde düzenlenmişti. (s: 190.)
•••
“Byoring’i kucaklıyor, öpüyordu. Anna Andreyevna Prens’in arkasından çıkacak oldu, Byoring bağırdı ona; parmağını salladı. Sanıyorum ayaklarını da öfkeyle yere vurmuştu. Sözün kı sası, “tüm yüksek sosyete kişiliğine” karşın, kaba bir Alman asker vardı karşımızda.”(s:628.)
•••
Dostoyevski: Yeraltından Notlar
(Türkçesi: Nihal Yalaza Taluy. Türkiye İş bankası Yayınları)

Bizde, Rus toprağında aptal bulunmadığını biliyoruz; Alman diyarlarından farkımız da budur. /…/ ...arada bir ahmak romantiklerin de çıktığıy¬dı, ama bunları hesap dışı bırakmak en iyisi, çünkü bunlar, en verimli çağlarında tam manasıyla Almanlaşıp, cevherlerini daha rahat muhafaza edebilmek için Weimar’a ya da Karaorman’a yerleşirler.”( s:50,51)
•••
Simonov’un iki misafirinden biri Rus Almanlarından Ferfiçkin’di. Ufak tefek, maymun suratlı, alaycı bir aptal olan Ferfiçkin, okulda daha ilk sınıflardan beri baş düşmanımdı; aşağılığın, küstahın, tafracının, korkağın biri olduğu halde yüksekten atmaya bayılırdı. Sık sık ödünç para aldığı ve bazı menfaatler gözettiği için Zverkov’un etrafında perva¬ne gibi dönerdi.” (s:68)
•••
Dostoyevski: Tatsız Bir Olay
(Türkçesi: Celal Öner. Oda Yayınları)

“Bunun dışında bir de Ruslaşmış Alman kadın dalkavuğu vardı.” (s: 75.)
•••
“…masalcı dalkavuk Alman kadını, hepsi antreye dolmuşlardı.”(s:85.)
•••
Karl Marx: Alman ideolojisi
(Türkçesi: Sevim Belli. Sol Yayınları )

Her türlü öncülden yoksun Almanlar söz konusu olduğundan, her türlü insan varlığının, dolayısıyla her türlü tarihin ilk öncülünden, yani insanların "tarihi yapabilmek" için yaşamlarını sürdürebilecek durumda olmaları gerektiği öncülünden işe başlamak zorundayız.”
•••
“Demek ki, bütün tarih anlayışında, başta gelen şey, bu temel olguyu, bütün önemi içinde, ve bütün genişliği içinde gözlemlemek ve onun hakkını vermektir. Herkes bilir ki, Almanlar, bunu hiç bir zaman yapmadılar; tarihi hiçbir zaman dünyevi bir temele oturtamadılar ve bu yüzden de hiçbir zaman bir tarihçileri olmadı.
•••
“Pozitif malzeme sıkıntısı içine düştüklerinde ve ne dinbilimsel, ne de siyasal ya da edebi saçmalıklara katkıda bulunamadıklarında, bunun tarih değil de "tarih-öncesi" olduğunu iddia eden Almanların, tarih konusundaki büyük bilgeliklerinin nemenem bir şey olduğu bu noktada hemen açığa çıkıverir; zaten —her ne kadar tarih konusundaki kurgularında bu tarih-öncesinin kendilerini "çıplak olgular"dan koruduğunu, aynı zamanda da, bu "tarih-öncesi"nde binlerce hipotez yaratıp binlercesini de çürütebileceklerini düşündüklerinden, bu "tarih-öncesi"ne özel bir gayretle sarılıyorlarsa da— bu "tarih-öncesi" saçmalığından tarihin kendisine nasıl geçildiğini de açıklamıyorlar.”
•••
“Ama gene aynı derecede açıktır ki, Almanya’da böyle bir tarih yazmak olanaklı değildir, çünkü, bunu yapabilmek için Almanlarda eksik olan yalnızca onu kavrama yetisi ve materyal değil, aynı zamanda "duyumsal kesinlik"tir, zira Ren nehrinin öte yanında bu gibi şeyler yaşanamaz, çünkü oralarda tarih artık durmuştur.”
•••
“Genellikle, asıl önemli olan, yalnızca bu teorik lafebeliğini mevcut gerçek ilişkilerle açıklamak olduğu halde, bu Almanlar için, boyuna, karşılaştıkları saçmalıkları başka bir kaçık hevese çevirmek, yani bütün bu anlamsızlığın ortaya çıkartılması, kısacası, özel bir anlamı olduğunu ileri sürmek söz konusu oluyor.”
( K. Marx-F. Engels: Alman İdeolojisi (Feuerbach). Türkçesi: Sevim Belli. Sol Yayınları )

•••
Dostoyevski: Ecinniler
(Türkçesi: Metin İlkin. Oda Yayınları)
Ardından, karısının ölümü üzerinden bir yıl bile geçmemişken, dilini kedi yemiş gibi susan Berlin’li bir Alman kızıyla evlendi. Oysa bu evliliğe hiç de gerek yoktu. (s: 10.)
•••
Bağışlayınız , adını unuttum. Buralı değil… yüzünde Almanlara özgü aptalca bir ifade var. Adı Roshental!”Yüzünde, kendinden memnun budalalara özgü bir ifade var, bununla birlikte çok ağırbaşlı , sert ve ciddi bir insan … Polis kılıklı, boyun eğenlerden, aldanmam ben bu işlerde…. (s: 425.)
•••
Blum içeri girdi. Bu değersiz adam için burada birkaç satır yazacağımdan okurdan özür dilerim. Blum, Almanların o tuhaf ‘bahtsız’ türündendi, bu da onun tam anlamıyla yeteneksizi biri oluşundan değil de Tanrı bilir neden böyle olmuştu! Bahtsız Almanlar bir söylence değildir, onlar gerçekten vardır, onlar Rusya’da da vardır ve türü kendine özgüdür./…/ Aşır derecede düzensever bir adamdı, kendisine zarar verecek derecede de somurtkandı; kızıl saçlı, uzun boyluydu, kamburunu çıkararak yürüyordu, hüzünlüydü, hatta duygulu olduğu söylenebilirdi, küçük bir memur olmasına karşın hep yerli yersiz inat eder , öküz gibi direnirdi.” (s: 362.)
•••
Dostoyevski: Suç ve Ceza
(Türkçesi : Hasan Ali Ediz . Engin Yayıncılık)

Yoksa şu alık Alman karısı ev sahibi olduğu, yoksul kiracılara merhametinden ötürü yardım etmek tenezzülünde bulunduğu için mi böbürleniyor? (s:140.)
•••
Hele şuradan buradan yurdumuza gelmiş Almanların hepsi de, daima bizden budala insanlardır.” (“s:150.)
•••
Pis Alman!Seni Prusyalı! Seni fistanlı tavuk seni! (s:160.)

•••
O sarhoş Alman karısının evine bir daha dönmeyeceğimi sana önceleri de söylemiştim. (Dostoyevski: Suç ve Ceza ,s:206. Türkçesi : Hasan Ali Ediz. Engin Yayıncılık)
•••
Şu pis Alman karısına bak, kendini ne sanıyor! Ev sahibi olmak marifet mi sanki (Dostoyevski: Suç ve Ceza ,s:310. Türkçesi : Hasan Ali Ediz . Engin Yayıncılık)
•••
Hiç fark ettin mi , RodyaRomanaoviç, şu petersburg’daki yabancılar özellikle Almanlar, bizden ne kadar salak ! (Dostoyevski: Suç ve Ceza ,s:315. Türkçesi : Hasan Ali Ediz. Engin Yayıncılık)
•••
Dostoveyski: Öteki Ben
(Türkçesi: Leyla Şener. Altın Dünya Klasikleri)

Adi bir Alman karısı .. Yemek yediği aşevinin sahibesi. /.../ O basit, arsız, alçak Alman karısı... KarolinaIvanovna... İsmi size bir şeyler ifade ediyor mu?" (s:24.)
•••
Bekçi Miheyev bu sabah Vahrameyev'in, yani Alman karısının evine gitmiş. isterseniz sorayım?/.../ Evet, lütfen sor kardeşim! Sor, ne olursun!.. Ama sakin aklına bir şey gelmesin... Hem oraya gitmişken bir bak... Arkamdan bir şeyler hazırlıyor bunlar... Öteki de başı çekiyor tabii... Senden istediğim bu işte. Sor soruştur dostum, ben de seni memnun ederim. Vahrameyev'in işidir bu, muhakkak onun. Gerçi o da aptalın biridir, oradakilerden alıyordur talimatları... Şu kör olası Alman karısı da fitledi. Zaten bu isim alelade bir kocakarı dedikodusundan ibaret olmadığını sezmiştim, hatta Dr. KristyanIvanoviç'e de söylemiştim. 'Manevi anlamda beni bitirmek istiyorlar,' demiştim. "( s:138-139.)
•••
“Bay Golyadkin’lerin girdikleri caddeden uzak pastane o saatte bomboştu. Giriş kapısının çıngırağı çalınca arka bölmeden şişman bir Alman kadını çıktı. Bay Golyadkin ve öteki Bay Golyadkin, şişkin yüzlü, saçları kısa kesilmiş bir oğlanın sac sobayı tutuşturma ya çalıştığı bir yan odaya girdiler. Küçük Bay Golyadkin’in arzusu üzerine iki fincan sıcak çikolata geldi... Çapkınca bir gülümsemeyle: “Ne karı ama!” dedi ve göz kırptı./.../ Aa, unuttum, kusura bakmayın. Sizin zevkiniz daha farklıydı, öyle değil mi YakovPetroviç? Siz ince, zarif Alman güzellerine düşkünsünüz. Biraz geçkin amagene de mihrap yerinde! Evlerine pansiyoner olarak girer ahlaklarını sınama fırsatı sunarsınız... Biradır, çorbadır derken kalbimizi bağlarız, senetli sepetli teminat da veririz... Ah seni gidi çapkın, seni!” ("(s:154,155.)
•••
Evlenme çağına gelen bir genç kız kaderin karşısına çıkardığı birine varır. Budur. Ben memur adamım, işimden bile olabilirim böyle bir olay yüzünden. Belki bunu bilmiyorsunuzdur. Bütün bunlar şu Alman karısının başının altından çıktı , buna eminim. Her şeyi o cadı düşünüp yaptı ! "( Öteki Ben,s: 170)
•••
Dostoyevski: Ezilenler
(Türkçesi: Hasan İlhan. Alter Yayınları)

“Prens Vasilevsky’e çiftliğinin idare müdürünü atamak için gelmişti. Şu anki müdür, üç kağıtçı, hırsız bir Alman çiftçiydi. (s : 22.
•••
Dostoveyski: Karamazov Kardeşler
(Türkçesi: Nihal Yalaza Taluy . Türkiye İş Bankası Yayınları)

Aferin Alman’a! Gene de kaz kafalı iyi tarafımızın farkına varmamış, ne dersiniz? ... Ama hehemhenen çocukluğumuzdan doğup gelişen ruh özgürlüğü, düşünce , inancalarımızdaki cesaret bu sucukçuların ( Almanların) otoritelere karşı kölecisine yaltaklanmasından pek farklıdır. Gene de güzel söylemiş Alman! Aferin doğrusu! Ama ne olursa olsun ezmeli şu Almanları.Varsın bilim yanları güçlü olsun, gene de ezmeli...”(s: 739)
•••
Dosyoyevski: Budala
(Türkçesi: Ergin Altay. Türkiye İş Bankası Yayınları)

Çocuklar Afanasiyİvanoviç’in emekli memur, üstelik Alman olan kahyasının kalabalık ailesinde, çocuklarıyla birlikte öğrenimlerini sürdürmüşler ( Budal, s:47.)
•••
Tam bir çocuk kendisi, hem de zavallı bir çocuk. Hastalıklı, arada nöbet gelen bir çocuk... İsviçre’den gelmiş, trenden yeni inmiş. Kıyafeti biraz tuhaf. Sanki Almanlar gibi giyinmiş. Üstelik tek kapik yok cebinde, tek kapik yok... Dokunsan ağlayacak gibi zavallı. (s: 61.)
•••
Ancak sessiz kadın ne olup bittiğini anlamıyor gibiydi: Almanya’dan gelmişti, Rusça hiç bilmiyordu. Ayrıca güzel olduğu kadar da aptal görünüyordu. (s:199.)

•••
Dostoyevski: Ölü Evinden Anılar
(Türkçesi: Hasan Can. AlterYayınları)
(Sibirya’da bir hapishanede)
“Bakluşin, söz arasında, P.etersburg’dan başka yerlere gönderilmiş olduğunu anlattı. Bir suç yüzünden, ama başçavuş rütbesiyle, K.nin garnizon taburuna verilmişti. Sözünü bitirirken, Oradan da buraya gönderdiler; dedi. Niçin? diye sordum.Gerçi bu yüzden oralı bir Almanı piştovla vurdum: ama bir Alman için insan sürülür mü? Siz söyleyin? Bakın mesele nasıl oldu. Dediğim gibi, beni R’ye verimişlerdi. Baktım, şehir büyük, güzel; yalnız Alman çok... Ben de genç bir adamım. Âmirlerinim göziindeyim de. Şapkamı yana yatırıp sokak sokak sürtüyor, zaman öldürüyordum. Göz kırpıp işaretleşmedik Alman karısı bırakmamıştım. En sonunda Luiz adında bir kızcağızı gözüme kestirdim..... Ağlıyordu. Şultz isminde yaşlı, zengin bir saatçi varmış. Uzaktan akrabaları olurmuş. Onunla evlenecekmiş... ertesi sabah herifin dükkanının karşiısına dikilşdim. Camdan baktım. Kırk beşlik bir Alma öküzü... Oturmuş, saat yapıyor. Saygı uyandıran bir bum patlak gözleri vardı. Fraka benzer bir şey gibiymiş, uzun kolaj yaka takmıştı. Böbürlenmeden büyük bir zevk alıyor gibiydi, yanına yaklaşmak mümkün değildi. ...Ertesi gün, daha ertesi gün kafam hep bununla doluydu. Bir elime geçse, Alman’ı çiğ çiğ yiyecektim!....Pazar günü, kilisede, sabah duası biter bitmez, kaputumu sırtıma geçirdiğim gibi doğru Alman’a yollandım. Yola çıkarken, her ihtimale karşı piştovumu cebime soktum. ....Bir tekme ile kapıyı ardına kadar açtım. Ortada bir masa vardı. Üstünde kocaman bir kahve İbriği ispirto ocağında kaynıyordu.... Seni koca korkuluk, insan parçası seni! Sana, şu andaı, gönlümün istediğini yapabileceğimi biliyor musun sen? Geberteyim mi seni şu piştovla? Piştovu çıkardım, tam önünde durdum. Namluyu herifin’ kafasına dayadım. Sizden korkmuyorum, dedi.... Şeytan dürtüyordu şu eşek Alman’ı ! ....Beni kışkırtmasaydı, bugüne kadar sağ olurdu, iş iddiaya bindi............ Al öyle ise sana hıyar herif! Dang!.., diye vurdum. Alman sandalyeden yere yuvarlandı. (s :164,169. )

( Dostoyevski aynı hapishanede bir ’Yahudi Mahkum’u da şöyle tanımlar:“Sonunda bütün tutukluların heyecanla ve hazırlıklar yaparak bekledikleri Noel yortusu geldi. ... Kışlamızda bu işe en fazla sevinen ve endişelenen İsayFomiç Bumtayn’dı. Yahudi tutukluydu. Anılarıma her dalışımda cezaevindeki haham aklıma gelir. (Doğrusu unutulmaz da....)Onun peşinden de hayalimde sürgün ve koğuş arkadaşım , şu mübarek ve unutulmaz İsayFomiç’in yüzü belirir. Kuyumcuydu /.../ Muhtaç durumda olması şöyle dursun , zengin denirdi kendisine . Bununla birlikte tutuklulara faizle para veriyordu. Şehirli Yahudiler ondan dostluklarını, korumalarını esirgemiyorlardı. /.../ Hayatta pek çok Yahudiy’le karşılaşmış olan Luçka, onsa sık sık sataşırdı. /.../ Bunun üzerine tiz, incecik bir sesle anlamsız, acayip bir ezgiyle bir "La - la la - la!..." tuttururdu. Bu, güfte sayılmayan la - la -lâ’lar İsayFomiç’in cezaevinde söylediği tek şarkıydı. Benimle daha yakından samimi olunca, bu şarkı ve ezginin, bir zamanlar, altı yüz bin Yahudi’nin Kızıldeniz’i geçerken söylediklerinin aynı olduğuna inandırdı beni. Her Yahudi için, düşmanına karşı zafer sağladıktan sonra bu şarkıyı söylemek zorunluymuş.“ (s: 150-154.)
(NOT: Ayten Alp-man’ın meşhur ettiği , “benim memleketim” adlı şarkının nakaratı “ La - la la - la!..." dir, aynı anlama mı geliyor acaba? (Bu kadar derinden mi!?)
•••
Dostoyevski: Stepançikovo Köyü
(Türkçesi: Nihal Yalaza Taluy. Türkiye İş bankası Yayınları)

“Canım, soyadını beğenmiyor, değiştirmek istiyor. Tam iki hafta yeni bi r soyadı aradın . Sonunda buldun. Uhlanov denemesini istiyordun. Sonunda bun ada bir teslik çıktı. , Uhlnov’a Bolvanov diye takılmaya başladılar. ( Rusça’daUhlan Alman mızraklı süvarisi, bolvan avanak , hımbıl demektir. “(s: 170-174)
•••

Dostoyevski: Üç Novella –Amcanın Rüyası
(Türkçesi: Ergin Altay. İletişim Yayınları )

“Ha-ri-ku- lâ-de bir aptal! Öküzün trene baktığı gibi bakıyor insanın yüzüne! Ama yüzünde öyle bir cid-di-yet, gurur vardır ki, sorma gitsin! Sanki kürsüde tezini savunan bir bilim adamı, öylesine mağrur bir görünümü var! Anlayacağınız, tam bir Alman profesör Kant veya daha doğrusu, besili bir hindi.” (s:150)
•••
Dostoyevski: Ev sahibesi
(Türkçesi: Ergin Altay. İletişim Yayınları )

İki saat sonra Ordınov Alman Spis’inevine taşınmıştı. Onu görünce bir ah çekti Tinhen. Hemen sağlık durumunu sordu, durumu öğrenince zaman geçirmeden, onu iyi etmek için hazırlıklara koyuldu. Yaşlı Alman pek hoşnut bir tavırla, biraz önce gidip avlu kapısına kiracı aradıkları yazısını tekrar yapıştırmayı düşündüğünü, çünkü, bıraktığı kaparonun kapiği kapiği ne gününün dolduğunu söyledi. Yaşlı Alman bu arada Alman hassasiyetini, dürüstlüğünü övmek fırsatını da kaçırmamıştı. /…/Yavaş yavaş iyileşti, sokağa çıkmaya başladı. Almanın evinde yaşam tekdüze, sakindi. Almanın belli bir ters davranışı yoktu, güzel Tihen de hiçbir şeye fazla titizlik göstermeden, son dere¬ce doğal davranıyordu. (s:118)
•••
Dostoyevski: Karamazov Kardeşler
(Türkçesi:Nihal Yalaza Taluy. Türkiye İş bankası Yayınları)
“Savcı, ihtiyarın (Alman doktor), dinleyenlerde uyandırdığı etkiye, etrafı beklettiğine aldırmadan, sözü uzata uzata, Almanlara has yavan bir nüktedanlıkla konuşma yapama huyunu eskiden beri bilirdi.” (s: 898)
•••
Anton Çehov, Seçme Hikayeler-Süs Köpekli Leydi
(Türkçesi: Hanife Bıçaklı. Şule Yayınları)
“-Kocam iyi ve dürüst bir adam olabilir, ama özünde dalkavuğun tekidir. Ne iş yaptığını tam olarak bilmiyorum, ama çok iyi bir çanak yalayıcı olduğunu biliyorum. Onunla evlendiğimde yirmi yaşımdaydım. Merakıma yenik düştüm. Ne olduğunu bilmediğim bir şeylerin hasretini çekiyordum. 'Kesinlikle bilmediğim başka bir çeşit hayat var!' diyordum kendi kendime. Yaşamak istiyordum! Yasamak ve yine yaşamak... Merak beni yakıp bitirdi... Sen bunu anlayamazın, ama Tanrı adına yemin ederim ki artik kendimi kontrol edemiyorum, içimde garip bir şeyler oluyor. Kendimi tutamıyorum. Kocama hasta olduğumu söyledim ve buraya geldim... Burada bir akil hastası gibi sersem sersem dolaşıyordum... Ve sonunda herkesin aşağılayabileceği, rezil, ahlaksız bir kadın olup çıktım."
- Biraz evvel salondaki masada bir ismin yaziholdugunu fark ettim; VonDidenitz. Kocan bir Alman mı?"
-Hayır. Sanıyorum, büyük babası bir Almanmış ama kendisi Rus Ortodoks’udur."(s:110, 111.)
•••
FerençMolnar: Pal Sokağının Çocukları
(Türkçesi: Necmi Seren. Cumhuriyet Gazetesi Kitapları)

Aynştand nedir belki bilmezsiniz. Bu, Peşte çocuklarının kullandığı bir sözcüktür. Büyücek bir çocuk kendinden daha küçük ve daha zayıf çocukları zıpzıp, kalem ucu, keçiboynuzu çekirdeği gibi şeylerle oynarken görüp de bunları ellerinden almak isterse: Aynştand! der. Bu çirkin Almanca sözcük, güçlü çocuğun bunları savaş ganimeti saydığını, karşı durmaya yeltenenlerden onları zorla alacağını anlatır. Demek ki aynştand bir “savaş ilanı”dır, aynı zamanda sıkıyönetimin , zorbalığın, yumruk hakkının ve haydutça kafa tutmanın kısa, ama güçlü anlatımıdır.”(s: 22.)

(NOT: Türkiye’de ad ve özellikle ‘soy adı’ndaEnç, Inç, olan çok sayıda insan var ve bunlardan bazılarına ‘ Kurban olduğum Allah’ım verdikçe veriyor!…Yani, ‘ Yürü ya kulum!’diyor. Acep bunlar neyin nesi, kimlerin soyundandırlar. )
•••

Friedrich Nietzsche: Putların Batışı
(Türkçesi: Mustafa Tüzel. İthaki Yayınları.)

“Burada var olan sorun için Dostoyevski’nin tanıklığı önem taşır. Sığ Almanları hor görmeye hakkı olan bu derin insan (s: 99.)
•••
Friedrich Nietzsche: Ecce Homo
( Türkçesi: Can Alkor. İthaki Yayınları)

Ben pursang( saf kan) Polonya soyluyum, tek damla bile kötü kan karışmamış, Alman kanı hiç mi hiç. ….. Üstelik ben Polonya soylusu olarak da eşi görülmemiş bir soyçekim olayıyım. Yeryüzünün bu en seçkin ırkını, bendeki içgüdü arıklığıyla bulabilmek için yüzyıllarca geriye gitmeli insan . Bugün soylu denilen her şeye karşı yüce bir seçilmişlik duygusudur bendeki- genç Alman İmparatoru’na arabacım olmak onurunu bile bağışlamazdım. (s:17)

“Tanıdıklar arsındaki büyükbaş hayvanlar da-yalnız Almanlar bunlar, hoş görün-demeye getirirler ki, benimle hep aynı kanıda değillermiş ama, gene de arada bir... ( Ece Hommo, s: 52)
•••

Elif Şafak: Baba ve Piç
“Akraba akrabadır, sevsen de sevmesen de. Biz Alman değiliz. Onlar çocuklarını on dört yaşında kapının önene koyuyor. “ git ne halin vara gör diyor” adam kendi öz evladına. Güçlü ailevi değerlerimiz. Öyle sende bir gün toplanıp hindi yemeyiz biz…” (s:359.)

•••
Adolf Hitler : KAVGAM
şte bu suretle, Almanya’nın tam bir şekilde tahrip edilmesi için en çok çalışan Yahudi’dir. Bütün dünyada Almanya aleyhine basılan ne varsa hepsi Yahudiler tarafından yazılmıştır." ( Kavgam, s:491.)
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Aforizmalarım:
1. Polonya geçmişte ve günümüzde Judaik ağırlıklı bir toplumdur ve devlet bürokrasi her zaman Yahudi ağırlıklı olmuştur.

2. FriedrichNietzche de tıpkı Marx, Freud, AlfredAdler gibi Alman olarak biliniyor, ancak son üçü kesinlikle İbrani ancak Nietzche’nin Yahudi olduğuna ait bir bilgiye sahip değilim, ama Polonya soylusu ve "seçkin ırk" mensubu olduğunu iddia etmesi ve Alman ırkından nefreti İbrani olma olasılığını akla getiriyor. Çünkü dünyada sadece Yahudi ırkı Tanrı Rab tarafında seçilerek özel görevlerle yetkilendirildiklerini, bu nedenle " seçkin/seçilmiş ırk" olduklarına inanırlar ve herkesin de bu hezeyana inanmasını isterler. Ayrıca, Polonya geçmişte de, günümüzde de Yahudi ülkesi olarak biliniyor.

3. Elif Şafak, Ermeni asıllı olarak kabul ediliyor ve solcu , en azından demokrat bir tip olarak reklamı yapılıyor. Ancak Türkiye’de sağ basınla, hatta şeriatçı görünümdeki gazete, TV, yayıncılar tarafından korunup kollanıyor. Ermeni Soykırımını işliyor ancak Ermeni ırkını kensi vatanında toptan katledenleri Türkler olarak gösteriyor ve katliamın asıl sorumlusu Mehmet Talat Sai( Talat Paşa) ’den hiç söz etmiyor: Soykırımın emrini Enver Paşa’nın verdiğini yazıyor. Oysa, Prof. Dr. Yalçın Küçük, Ermeni tehcirini (sürgün adı altında toptan katletme: soykırım) Türk kimliğindeki Siyonist Yahudilerinyaptırdığını ve asıl sorumlunun posta memuru olarak belletilen ancak Selanik’teAllianceİsrailete(İs rail’e Göç) okulundan mezun ve aynı okulda öğretmen olan Mehmet Talat sai (Talat Paşa) olduğunu belgelere dayanarak açıklamıştır. Prof. Dr. Y. Küçük, Enver Paşa’nın İbrani olmadığınıkaydetmiştir. Prof. Dr. Y. Küçük, Anadolu’nun yerlisi başka bir Hıristiyan halk olan Rumları ( Eski Yunan (Grek) ulusunun ardılları ) Anadolu’dan çıkartılmaları(kovulmalarını) da yine Türk/Türkçü kimliğine gizlenen İbrani ırkçılarının yaptığını kaydetmiştir. Ayrıca, Elif Şafak gazeteci HırantDink’in öldürülmesini kınamamış, anma yıllarında görülmemiştir. Kısacası,Elif Şafak , Ermeni gözüken Yahudi’dir(Ermeni kripto).

2. “Baba ve Piç” adlı romanında bir yandan koyu bir Sünniliği överken, diğer yandan diğer Yahudi asıllı yazarların en çok işledikleri “ensest”(aile içi fücur) , homoseksüellik”, “pedofili”(çocuk düşkünlüğ hastalığı) gibi çarpık ilişkileri işlemiştir.
(Çok ilginç: Son günlerde, Sünni kimliği bütün evrensel değerlerin üstünde tutan kesimde( çok büyük olasılıkla Nakşibendilik) homoseksüalite (Sinop ve Rize) vakaları ile aile içi seksi (baba-kız arasındaki cinsel ilişki (ensest) olumlayan Devlet Kurumu (DİB) fetvalarına sıkça karşılaşıyoruz. Ulu Tanrı Güzel Tanrı Gök Tanrı “cem-i cümle”nin yanı sıra bizleri de kötülerden, kötülüklerden esirgesin…)

•••
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 12 Kullanıcı cebe'e Teşekkür Ediyor...
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 
Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yahudi- Alman Savaşı-1 cebe Serbest Kürsü 11 22.07.2016 17:54
Komünizm=Siyonizm?-1 cebe Serbest Kürsü 8 11.02.2010 12:51
YAVUZ SULTAN SELİM'İN KÜRTLERE BEDDUASI barikat58 Serbest Kürsü 73 30.09.2009 21:28
Israil'in Kirli Tarihi seva Muhtelif konular 0 13.04.2009 20:42
Yahudi Katliamı. sivaslıgenç Arşiv 6 10.05.2008 20:29


WEZ Format +2. ?uan Saat: 12:02.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.