03.02.2011, 10:55 | #2781 |
Usta Yiğido
H_Turan Şuan
Son Aktivite: 14.10.2014 18:19
Üyelik Tarihi: 23.05.2009
Mesajlar: 1.879
Tecrübe Puanı: 733
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak Günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare göüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dömeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; döen yok seferinden YAHYA KEMAL BEYATLI
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar H_Turan'e Teşekkür Ediyor... |
04.02.2011, 00:49 | #2782 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5442
|
Cevap: BiR DeMeT SiiR
[sandalli] Çekilmez Oldu Ah be can güzelim sevgili yârim, Özlemin gurbette çekilmez oldu, Kurudu bağlarım, kavruldu yerim, Mor güller bahçeme dikilmez oldu. *** Bazen hayalime gül yüzün doğar, Yokluğun gönlümü acıya boğar, Gözlerimden hicran yaş ile yağar, Dilimden türküler dökülmez oldu. *** Herkes der ki bana yârin el gayrı, Gözümde çağlayan coşkun sel gayrı, Yandı bu yüreğim sönmüş kül gayrı, Yeniden sevdaya yakılmaz oldu. *** Aşkımın çığlığı yarardı arşı, Girmiyor dilime sevdanın marşı, Zayıf kaldım ben hep feleğe karşı, Hasretin bileği bükülmez oldu. *** Bedenim asude, ömrüm yoruldu, Kalbim seni sevdi, sana vuruldu, Vuslatın önüne engel kuruldu, Yarıpta içinden çıkılmaz oldu. *** Yine de bu gönül tek seni arar, Sen yoksan hayali sen diye sarar, Bilirim bu sevda aklıma zarar, Kara sevdan bende bıkılmaz oldu. *** Siyahi, aşklara kurdular tuzak, Kaybetmişse yolu bulamaz azak, Mutluluk sineme o kadar uzak, Bir benim yanıma takılmaz oldu. *** Hasan Ilter
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
04.02.2011, 19:58 | #2783 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5442
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
Konuş
dudakların varken daha sözcükler güneş sözcükler ırmak olur kapılar açılır sözcüklerle köprüler kurulur silah gibi kuşananlar çoğaldıkça sözcükleri sonu gelir zalimlerin konuş konuş dudakların varken konuşmuş olanlara borcundur konuşmak Konuş dudakların varken daha sözcükler güneş sözcükler ırmak olur kapılar açılır sözcüklerle köprüler kurulur silah gibi kuşananlar çoğaldıkça sözcükleri sonu gelir zalimlerin konuş konuş dudakların varken konuşmuş olanlara borcundur konuşmak Helga Hanschen
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 3 Kullanıcı Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
01.03.2011, 19:11 | #2784 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5442
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
Yüreğimden Öp Beni
Sanma ki zaman, aşka ilaç gibidir. Zaman; yaprağı çalan, rüzgar gibidir. Yüreğim, çalı basmış toprak gibidir, İster nadasa bırak, ister yak beni. Çıkar ruhunu, ne kaldı ki geride... Kabusun olur, gündüzün de gecen de... İster başın tacı yap, beni bu halde, İster götür, bit pazarında sat beni... Dalgalar vurdukça, acıtır kayayı. Kanatır döner, zindan eder dünyayı. Karabasan olur da basar rüyayı, İster hayrına ister şerre yor beni... Boş ver silmeyi şimdi gözyaşlarımı. Gücün yeterse, kahkahaya boğ beni. Bırak yanaklarımı, dudaklarımı... Gücün var ise yüreğimden öp beni... Cafer Yilmaz C)alıntıdır
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
02.03.2011, 21:18 | #2785 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5442
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
Bir Avuç Hüzün Serptim Yüzüne
İhtimal dahilinde uslanmadı bulutlar Sen dahi fevkindeydin yağmurun,ağla hüzün yüzlü kadın ! Hıçkırarak ağla ! Masum bir rüzgara kanat çırp bu tanıdık mevsimde Nezaketsiz martılar değmesin gözlerine Islansın yakamozlar mahçuplaşan göz bebeklerinde Sen doyasıya ağla yine de Malum,hasret her gönülde zemheri Ve seyrek bir esintiyle dokunur hep Çekingen karanlıklar gökyüzünde yıldız bırakmaz Ki cömerttir siyah Yaramazca oynaşır göçmen kuşlarıyla Suçlanma geceyi tutamadım diye Uykular Oysa uykular cılız düşlerde sıralı Ben zaten hüzünlerdeydim Senin yüzün zaten buralı Arsız arsız bölünür eskiye dair ne kadar tebessüm varsa dudaklarında Tanıdık gelir bütün sima'lar Sen bakamazsın İstesen de bakamazsın Çıkamazsın acıların şımarıklığından Anlamsız adımlarına gizlenir itibarlı bir sükut Ve suskunluk onurunu paylaşır daima Sakıncasız bir elemdir belki de Hayata tutunamayışı yüreğimizin öylece Belki bıçak sırtı bir sevdanın salıvermesi kendini yalnızken gece Görülen lüzum üzerine İpe çekmesi makus talihini ellerin Yazık,oysa hüzün ne kadar da benimsemişti yüzünü bu sefer Ey hüzünlerin yüzüne en çok yakıştığı kadın ! Bir avuç hüzün serptim yüzüne Yağmur taneleri yadırgamadı gözlerini,haydi gülümse ! Yanağından süzülen damlaların kirliliği ile mutlu ol ! Oysa çirkin olmalıydın Dokunmamalıydı hiç bir acı kanadına Kibirli saçlarının inadına Fısılda sessizliğe tüm asiliğini En son fasılda Aslında, Alçak gönüllü hayaller ne kadar da cimri değil mi ? Tebdili bir sevdaya eyvallah Eyvallah göz yaşımdan kadehe dolan kadın Ve eyvallah,bir mum ışığında titreyip Ardından solan kadın eyvallah... Ömer Töme
__________________
|
18.03.2011, 08:09 | #2786 |
Usta Yiğido
burak5866 Şuan
Son Aktivite: 19.08.2021 15:47
Üyelik Tarihi: 10.12.2008
Yaş: 34
Mesajlar: 2.221
Tecrübe Puanı: 784
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
ÇANAKKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı” Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... Hani tauna da zuldür bu rezil istila... Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil, Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına, Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ... Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz. Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab, Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab. Öteden saikalar parçalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyare. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram? Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam. Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer; Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi; “O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi. Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i... Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyetler eder istiab. “Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına; Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle; Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına; Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber. Mehmet Akif ERSOY
__________________
gençliğine güvenip vakit çok erken derken belki elveda bile diyemezsin giderken... |
18.03.2011, 08:16 | #2787 |
Usta Yiğido
burak5866 Şuan
Son Aktivite: 19.08.2021 15:47
Üyelik Tarihi: 10.12.2008
Yaş: 34
Mesajlar: 2.221
Tecrübe Puanı: 784
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
ÇANAKKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı” Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... Hani tauna da zuldür bu rezil istila... Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil, Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına, Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ... Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz. Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab, Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab. Öteden saikalar parçalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyare. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram? Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam. Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer; Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi; “O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi. Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i... Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyetler eder istiab. “Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına; Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle; Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına; Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber. Mehmet Akif ERSOY
__________________
gençliğine güvenip vakit çok erken derken belki elveda bile diyemezsin giderken... |
01.04.2011, 17:34 | #2788 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5442
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
Farkında mısın ? [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] Bize ait cümleler kurmaktan,Ne kadar da aciz kaldık son günlerde, Bırak,seni seviyorum demeyi, Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize,Tükenen,tükenen sevgimiz mi, Yoksa,yoksa dilimiz mi varmıyor ?Ne sen bana iyi misin,diyorsun,Ne ben sana bir günaydın. Bıçak açmıyor ağzımızı,farkında mısın ? Yavan kelimelere başvurmamız sebepsiz değil,Saçlarını bile taramıyorsun eskisi gibi, Benimse içimden gelmiyor tıraş olmak, Eskiden,daha zili çalmadan açardın kapıyı,Kokunu ta aşağılardan duydum,derdin, Özledim derdim, Kısar gözlerini ya sen,ya sen,dedin,Öylece sarılıp kalırdık kapı eşiğinde, Of,off. Kaç gecedir koltuğun bir kenarında uyuyup kalıyorum,Romatizmalarım da öyle arttı ki üstelik, Adeta kar yağıyor sol omzuma,Sana ilaçlarımın yerini korkudan soramıyorum, Ya cevap vermezsen,Ya git kendin al dersen, Korkuyorum işte,sevginin tükendiğini bilmekten korkuyorum. Dün ilk defa kahvaltı etmişsin beni kaldırmadan,İlk defa çayı dün,soğuk ve şekersiz içtim, Kaç zamandır adımla seslenmiyorsun bana, Adım ürkütüyor seni,Sen ayrı odadan kalkıyorsun,Ben ta uçtaki odadan Bir suçlu gibi öne eğip başımızı Öylece geçiyoruz birbirimizin yanından, Bir tabloyu oluşturan iki unsur gibiyiz,Senin vurdumduymazlığını, Benim aksiliğim tamanlıyor, Yok,yok bu böyle olmayacak,Ya sen aç kıza telefon, ya ben, Bu böyle olmayacak, İstersen oğlanları sen ara,seni onlar daha bir severler,Kısaca,kısaca ya ben gideceğim,ya sen, Belki de bir zaman ayrı kalırsak, Kim bilir,belki de özleriz birbirimizi, Bugünleri hiç düşünmeden;O hoyrat,o pervasız harcadığımız Aşkımıza nasıl muhtacım nasıl,bilemezsin, Olsun bi müddet yemeği dışarıda yerim, İlaçlarımı masanın üstüne geceden dizerim, Parmağıma ip bağlarım falan,Ya da istersen ben gideyim, gideyim de nereye ? Of,off,Galiba yaşlanmamalı insan,Yoksa,yoksa suç erkek olmakta mı? Ne yaparım bi başıma ben, Yok,yok sen git kıza istersen.Dün o filmi seyrederken ağladığını gördüm, Sanma ki fark etmedim, Sanki ikimizin son dönemi, Ne kadar açığa vursak ta öfkemizi,Gem vuramazsak da alışkanlıklarımıza, Demek ki bazı şeylerin çok geç anlaşılıyormuş önemi, Bir ara gözüm takıldı,saçlarına karışmış aklara, Benim ise kış çoktan oturmuştu şu çökük şakaklara, Hatırlar mısın? İlk yemeğe çıktığımız günü?Nasıl da elim ayağıma dolaşmıştı hani, Hatırlar mısın? Bu berbat halime bimecal kalırcasına güldüğünü,Şimdi ise bak,yüreğimiz bimecal, Dağbaşı yalnızlıklarına mahküm ettik birbirimizi, Ne zaman biter bu suskunluğumuz,bilmem,Ya, bir ölüm anı çığlılığıyla,, Sahi,sahi ben ölürsem ağlar mısın?Bana,bana hiç sorma, Düşünmek bile acıtıyor içimi, Cam kesiği ağrılara gark oluyorum,benim bildiğim galiba, Galiba ‘önce erkekler ölür”,O zaman da sen kalacaksın yapayalnız, Ne yapar ne edersin bu koca şehirde? Kim getirir her sabah o çok sevdiğin fırın ekmeğini,Kim sular bahçeyi, Kim budar yediverenleri Ve kim bırakır,Sen daha uyanmadan yastığına en güzel gülleri? Zor değil mi?Yaşamın en zor tarafı işte,Kolay değil alışkanlıklardan bir an için vazgeçmek, Zaten,zaten benim tek alışkanlığım da sensin, Yok,yok senden vazgeçemem,Zaten benim bildiğim; ”ilk erkekler özür diler”, Daha bir yakışıyor gibi seni seviyorum demek erkeğe,Yok,yok bu sabah kalkınca, İlk işim sana sarılıp ve hiç yüksünmeden Ve kırılganlığı bir yana atıp, Seni seviyorum demeliyim, Seni seviyorum, Seni seviyorum, Günaydın,günaydın, Günaydın birtaneme MEHMET ÇETİN [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
__________________
|
06.04.2011, 23:53 | #2789 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5442
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
Dostuma Bütün Bunlar...
Dost! Yollarımız ayrılsada... Yüreğim dost kalır sana! Habersiz gitsen uzağa... Arar bu can seniey dost! Bulur bu can senibil dost! Dost... Çatlamış topraklar gibi Susamışsa dostun dili Sular seller yağmur gibi... Akar bu can sana ey dost! Yağar bu can sanabil dost! Dost... Arar insanarar dostu! Bulursa o gerçek dostu Gönlümde tapulu yurdu... Kurdu bu can sanaey dost! Kurar bu can sanabil dost! Dost... Açılır kapılar sana... Sen de kapılar aç bana! Dost olan dostundan yana... Gelir bu can sanaey dost! Koşar bu can sanabil dost! Dost... Gerçek dostlar unutur mu? Gezer o dostun yurdunu... Derdin dost derdim olurdu Devam sen debilesin dost! Özün gerçeksözünse dost! Dost... Alıntı
__________________
|
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Kardelencicegi'e Teşekkür Ediyor... |
07.04.2011, 19:02 | #2790 |
Navigator
Kardelencicegi Şuan
Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5442
|
Cevap: Beğendiğiniz Şiirler
ALTIN YÜREKLİ ARKADAŞIM
ALTIN YÜREKLİ ARKADAŞLARIM Ayrı diyarlara atsa da hayat bizi ...Unutmam mümkün değil sendeki yüreği. ...... Öyle temiz ki yüreğin Gözlerine yansır Yüreğinin pırıltısı Kızdığında... Acı söylese de dillerin Yansıtır duygusallığını gözlerin. Bilirim sen dostsun mezara kadar Aramızda kopsa da fırtınalar Küçültmez bendeki değerini, Yapay azgın dalgalar Sert görünürsün kimine Bilmezler ki sertliğinin nedeni Oluşundandır Altın yürekli Nakış gibi işlemişsin sevgileri yüreğine Yer etmiş hepsi belleğine Silse de belleğin resimleri Atamazsın ki yüreğindeki sevgileri Ayrı diyarlara atsa da hayat bizi Unutmam mümkün değil sendeki yüreği.
__________________
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Şiirler Duyguların Yazıya Dökülmüş Halidir | _DuMaN_58 | Aşk şiirleri | 1 | 13.08.2009 16:46 |
Gökhan Doğan'dan Şiirler | dede58 | Şiirler | 0 | 08.07.2008 14:05 |
PEÇETEMDEKİ ŞİİRLER | krmseremet | Arşiv | 7 | 02.04.2008 15:19 |
Sivaslilar.Net' te en uzun forum ve en beğendiğiniz forumlar hangileri????? | serkanka58 | Arşiv | 5 | 07.03.2008 12:58 |
EN BEĞENDİĞİNİZ REKLAM | puar | Arşiv | 9 | 02.02.2008 11:23 |