Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
HAZRET-I EBÛ BEKR-I SIDDÎK - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > DİN BÖLÜMÜ > Dini Bilgiler
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Dini Bilgiler (Ayetler, Hadisler, Dualar ve Muhtelif konular)



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
 
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 27.03.2010, 10:00   #1
WåñTêd_øØ7
Usta Yiğido
 
WåñTêd_øØ7 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
WåñTêd_øØ7 Şuan WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Tournaments Won: 2

Üyelik Tarihi: 05.02.2008
Mesajlar: 1.335
Tecrübe Puanı: 736 WåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYORWåñTêd_øØ7 SITEMIZE IŞIK ŞACIYOR
Standart HAZRET-I EBÛ BEKR-I SIDDÎK

HAZRET-I EBÛ BEKR-I SIDDÎK
“radıyallahü anh”

Emîr-ül mü’minîn Ebû Bekr-i Sıddîkın “radıyallahü anh”
bütün hâlleri ve isleri, Hâtem-ül enbiyâ Resûlullaha tam uyması
sebebiyle, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ve
diger Peygamberlerin peygamberligine apaçık bir delîl ve en
güzel sâhiddir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”,
Mekkeden Medîneye hicret edecegi zemân, Cebrâîl aleyhisselâmdan
benimle kim hicret edecekdir, diye sordu. Ebû
Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” diye cevâb verdi. O günden
sonra ism-i serîfi Sıddîk-ı Ekber oldu. Ömer bin Hattâb “radıyallahü
anh” “Nefsim kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn
olsun ki, o gece (hazret-i Ebû Bekrin hicretde Resûlullah
ile birlikde oldugu gece) âl-i Ömerden hayrlıdır” demisdir.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hicretde magaradan
çıkarken, “Yâ Ebâ Bekr! Sana müjdeler olsun. Allahü
teâlâ bütün insanlara umûmî olarak tecellî eder. Sana ise husûsî
olarak tecellî eder” buyurdu. Yine Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem”: “Ebû Bekrin size üstünlügü, nemâz ve
oruçla degil, gögsünde (kalbinde) dolu olan sey iledir” buyurdu.
Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü anh” hakkında vârid
olan hadîs-i serîfler sayılamayacak kadar çokdur. Biz burada
kısaca onun Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” nübüvvetine
delîl olan üstün ve hârikul’âde hâllerinden bir kısmını
bildirecegiz.
– 280 –
Ibni Mes’ûd Ensârî “radıyallahü anh” söyle bildirmisdir:
Hazret-i Ebû Bekrin “radıyallahü anh” müslimân olması
vahyin müjdesidir. O söyle anlatmısdır: Resûlullahın “sallallahü
aleyhi ve sellem” peygamberligi bildirilmeden önce, bir
gece rü’yâmda gökden büyük bir nûrun indigini ve Kâ’benin
üzerine düsdügünü gördüm. O nûr Mekkenin bütün evlerine
dagıldı. Sonra önceki gibi tekrâr toplanıp benim evime girdi.
Evin kapısını kapatdım. Sabâhleyin bu rü’yâmı yehûdî âlimlerinden
birine anlatıp, ta’birini sordum. Gördügün rü’yâ karısık
rü’yâlardandır. Böyle rü’yâlara i’tibâr olunmaz, dedi.
Aradan bir müddet geçdi. Ticâret için çıkdıgım bir seferde
yolum râhib Bahîrânın bulundugu kiliseye düsdü. O rü’yâmın
ta’birini râhib Bahîrâdan sordum. Sen kimsin, dedi. Kureysden
bir kimseyim, dedim. Allahü teâlâ sizin aranızdan
bir Peygamber gönderecekdir. Sen onun hayâtında vezîri,
vefâtından sonra da halîfesi olacaksın, dedi. Resûlullahın
“sallallahü aleyhi ve sellem” Peygamberligi bildirilip, insanları
dîne da’vet etmege baslayınca, beni de islâma da’vet etdi.
Ben her Peygamberin bir delîli vardı, senin delîlin nedir,
dedim. Delîlim, gördügün rü’yâdır. Yehûdî âlimi sana bu
rü’yâya i’tibâr edilmez diye cevâb verdi. Bahîrâ ise o rü’yânın
ta’bîrini söyledir diyerek sana cevâb verdi, buyurdu. Bunu
sana kim haber verdi, dedim. Cebrâîl aleyhisselâm bildirdi,
buyurdu. Bunun üzerine ben artık bundan baska delîl ve
sâhid istemem. Eshedü en lâ ilâhe illallah ve eshedü enne
Muhammeden abdühü ve resûlüh diyerek müslimân oldum.
Bu hâdise üzerine Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”
buyurdu ki: “Islâma da’vet etdigim kimselerden sâdece Ebû
Bekr o ânda beni tasdîk edip, sen Allahın Resûlüsün, dedi. O
Sıddîk-ı Ekberdir.”
Emîr-ül mü’minîn Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”
söyle anlatmısdır: Câhiliyye devrinde bir agacın gölgesinde
oturuyordum. Agacın bir dalı bana dogru egildi ve basıma
ulasdı. Acaba bu ne hâldir diye hayretle bakıyordum. Agaçdan
kulagıma söyle bir ses geldi. Falan zemânda bir Peygamber
gelecekdir. Onun yanında insanların en se’âdetlisi sen olacaksın,
dedi. Dahâ açık söyle, o Peygamber kimdir? Ismi ne-
– 281 –
dir, dedim. O Muhammed bin Abdüllah bin Abdülmuttalib
Hâsimdir, diye bir ses geldi. O benim arkadasım ve kıymetli
bir dostumdur. Ne zemân Peygamberligi bildirilirse bana müjde
ver, dedim. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Peygamberliginin
bildirildigini i’lân edince, o agaçdan ey Ebû Kuhâfenin
oglu! Muhammede “aleyhisselâm” vahy geldi. Mûsânın
“aleyhisselâm” Rabbinin hakkı için, Ona herkesden önce
sen îmân edeceksin, dedi. Sabâh olunca, Resûlullahın huzûruna
gitdim. Beni görünce ey Ebû Bekr, seni Allahü teâlâya ve
Resûlüne îmân etmege da’vet ediyorum, buyurdu. Hemen Eshedü
en lâ ilâhe illallah ve eshedü enne Muhammeden Resûlullah
diyerek îmân etdim. Allahü teâlâ seni hak üzere ve aydınlatıcı
bir nûr olarak gönderdi, dedim.
Yine Emîr-ül mü’minîn Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü
anh” söyle anlatmısdır: Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve
sellem” Peygamberligi bildirilmeden önce ticâret için Yemene
gitmisdim. Semâvî kitâbları okumus dört yüz yasında bir
ihtiyâra misâfir oldum. Beni görünce zan ediyorum ki, sen
Mekkedensin, dedi. Evet, dedim. Kureysden misin, dedi.
Evet, dedim. Benî Temîm kabîlesinden misin, dedi. Evet,
dedim. Sonra bir alâmet kaldı, dedi. O nedir, dedim. Bana
karnını aç, dedi. Ne oldugunu söylemeden açmam, dedim.
Bunun üzerine söyle dedi. Ilâhî kitâblarda okudum. Haremden
bir Peygamber çıkacakdır. Biri genç, biri ihtiyâr iki yardımcısı
olacakdır. Genci kuvvetli ve kahramân, ihtiyâr yardımcısı
ise za’îfdir ve karnında bir ben vardır, dedi. Karnımı
açdım. Göbegimin üzerinde siyâh bir ben gördü. Kâ’benin
hakkı için o ihtiyâr yardımcı sensin, dedi. Bana hidâyete yapıs
ve O Peygamberin dînine sımsıkı sarıl. Allahın sana ihsân
etdigi seyleri gizle diye vasıyyet etdi. Yemende islerimi bitirdikden
sonra, o ihtiyârla vedâlasmak üzere yanına gitdim.
Bana birkaç beyt verdi ve bunu o Peygambere verirsin, dedi.
Mekkeye döndüm. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”
Peygamberligi bildirilmisdi. Mekkenin ileri gelenleri
beni görmege geldiler. Aranızda hiç garîb bir hâdise oldu mu
diye sordum. Bundan dahâ garîb birsey olmaz ki, Ebû Tâli-
– 282 –
bin yetîmi Peygamberlik iddiâ ediyor, seni bekliyorduk. Artık
sen geldin, ona karsı durursun, dediler. Onları mümkin
olan bir seklde basımdan savdım. Resûlullahın “sallallahü
aleyhi ve sellem” nerede oldugunu sordum. Hadîce-tül kübrânın
“radıyallahü anhâ” evinde oldugunu söylediler. Gidip
kapıyı çaldım. Resûlullah dısarı çıkdı. Ey Muhammed “aleyhisselâm”!
Seni kendi hânenizde bulamadım. Atalarının dîninden
baska bir dîne da’vet etdigini söylüyorlar, dedim.
“Ben Allahü teâlânın Resûlüyüm. Seni ve bütün insanları
Allahü teâlâya îmân etmege çagırıyorum” buyurdu. Delîlin
nedir, diye sordum. Yemende gördügün ihtiyârdır, buyurdu.
Bunu sana kim haber verdi, dedim. Benden evvelki Peygamberlere
de gelen büyük bir melek haber verdi, buyurdu. Hemen
mubârek elini tutup, Eshedü en lâ ilâhe illallah ve eshedü
enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh diyerek, îmân etmek
serefine kavusdum. Sonra dönüp gitdim. Benden dahâ
huzûrlu kimse yokdu. Çünki îmân etmek nasîb olmusdu.
Emîr-ül mü’minîn Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”
söyle anlatmısdır: Ölüm hastalıgımda hilâfeti kime bırakacagım
hakkında tekrâr istihâre yapdım. Allahü teâlâdan rızâsı
nerede ise bana bildirmesini diledim. Bilirsiniz, yalan söylemek
istemem. Hiçbir akllı kimse de müslimânlara yalan söyliyerek
aldatıp da, Allahü teâlânın huzûruna çıkmak istemez,
dedi. Huzûrunda bulunanlar: Ey Allahın Resûlünün halîfesi!
Senin dogrulugunda hiç kimsenin sübhesi yokdur. Istihârenizi
söyleyin, dediler. Bunun üzerine söyle anlatdım: Gecenin
sonunda idi. Uyku agır basıp uyumusum. Resûlullahı “sallallahü
aleyhi ve sellem” gördüm. Iki beyâz kaftân giymisdi. O
kaftânların eteklerini ben topluyordum. O sırada o iki kaftân
yesil olmaga ve parlamaga basladı. Bakanların gözünü alırdı.
Resûlullahın yanında iki kisi vardı. Yüzleri güzel, elbiseleri
nûrlu idi. Onları görmek sürûr veriyordu. Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem” bana selâm verdi ve müsâfehâ etdi.
Mubârek elini gögsüme koydu. Içimdeki sıkıntı hemen gitdi.
Ey Ebû Bekr, sana kavusmaga istiyâkımız çokdur. Bizim yanımıza
gelme vaktindir, buyurdu. O kadar aglamısım ki ev-
– 283 –
dekiler uyanmıslar. Sonra bana söylediler. Yâ Resûlallah sana
kavusacak mıyım, dedim. Sübhesiz kavusmamıza çok az
kaldı, buyurdu. Sonra Allahü teâlâ seni halîfe seçme husûsunda
muhayyer kıldı, buyurdu. Yâ Resûlallah siz seçiniz,
dedim. Hilâfete lâyık, islâmiyyet ile hükmeden, dogru ve
kuvvetli olan Ömer-ül Fârûkdur. Yer ve gök ehli ondan râzıdır.
Zemânın en iyisidir. Siz ikiniz, dünyâda vezîrlerimsiniz,
vefâtımda yardımcılarımsınız ve Cennetde komsularımsınız,
buyurdu. Sonra Resûlullah bana selâm verdi. Yanında bulunan
iki kisi de selâm verdiler. Sıkıntıdan kurtuldum. Gökde
melekler arasında ve yeryüzünde insanlar arasında sıddîksın
dediler. Yâ Resûlallah! Anam babam sana fedâ olsun. Bu iki
kimse kimdir? Bunlara benzer kimse görmedim, dedim.
Bunlar seçilmis büyük iki melek olan Cebrâîl ve Mikâîldir,
buyurdu. Sonra gitdiler. Uyandıgımda yüzüm gözyaslarımla
ıslanmısdı. Ehl-i beytim bas ucumda aglasıyorlardı.
¥ Hazret-i Âise “radıyallahü anhâ” söyle anlatmısdır:
Ba’zıları Ebû Bekri “radıyallahü anh” sehîdler arasına defn
edelim dediler. Ba’zıları da Bakî’ kabristânına defn edelim,
dediler. Ben de benim odamda çok sevdigi Resûlullahın yanına
defn edelim, dedim. Biz bu seklde konusurken, beni uyku
basdırdı ve birazcık uyudum. Bir ses isitdim, “dostu dosta
kavusdurunuz” diyordu. Sonra uykudan uyandım. O sesi,
mescidde olmalarına ragmen herkes isitmis.
¥ Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” söyle vasıyyet etmisdi:
Tabûtumu Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”
Ravdasının kapısına götürün. Esselâmü aleyke yâ Resûlallah,
bu Ebû Bekrdir, senin kapının esigine gelmisdir, deyiniz.
Eger müsâade buyrulup, kapı açılırsa, beni içeri götürüp
defn edin. Izn verilmezse Bakî’ kabristânına defn ediniz. Bu
vasıyyeti üzerine tabûtu Resûlullahın Ravdasının kapısına
götürdüler. Dahâ sözleri bitmeden perde açıldı ve kapı sesi
isitildi ve kulagımıza habîbi habîbe kavusdurun,diye bir ses
geldi.
¥ Bir gece Ebû Bekrin “radıyallahü anh” evine misâfirler
gelmisdi. Kendisi Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”
– 284 –
yanında idi. Geç vakt eve geldi. Ehl-i beytine misâfirler aksam
yemegi yidiler mi, diye sordu. Yemek verdik, sizinle berâber
yimek için yimediler, dediler. Üzüldü ve o yemekden
yimemeye yemîn etdi. Sonra bu yemîn seytândandır, dedi.
Misâfirlerle birlikde yimege basladı. Bu hâdiseyi nakl eden
kimse söyle anlatmısdır: Yemekden bir lokma alırdık, altında
dahâ fazla yemek meydâna gelirdi. Hepimiz doyduk. Tabakda
öncekinin üç misli fazla yemek vardı. Sayılarını bilmiyorum,
fekat o yemekden çok kimseler yidi.
¥ Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” ölüm hastalıgında
iken, kızı hazret-i Âiseye “radıyallahü anhâ”, iki oglan ve iki
kız evlâdını emânet etdigini söyledi. Hazret-i Âise, benim bir
kız kardesim vardır. Digeri kimdir, diye sordu. Ebû Bekr
“radıyallahü anh”, hanımım hâmiledir. Zan ederim kız olacakdır,
dedi. Hakîkaten kız dogdu.


Kaynak:ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri)Kitabından Alıntıdır...
Sesli Olarak Dinlemek İçin:[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
Bilgisayara indirmek İçin(Mp3 Formatında):[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]

__________________
Nefsini baş tacı eden , Dinini hor görür...
WåñTêd_øØ7 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 2 Kullanıcı WåñTêd_øØ7'e Teşekkür Ediyor...
 


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
HAYIRLI CUMALAR... sibelYILMAZ Dini sohbet 1230 08.02.2013 02:13
Günün hikayesi altuntas58 Serbest Kürsü 410 29.12.2012 00:33
HzMuhammed (SAV) Efendimizin Hayati Özet spainloco Peygamberler Tarihi 4 22.10.2009 10:36
EY HOCA, BİR FATİHA DA ATATÜRK’E OKU! 65serdal58 Serbest Kürsü 99 19.08.2009 18:43
Ebu Dâvud seva Hadisler 2 25.07.2009 16:26


WEZ Format +2. ?uan Saat: 14:21.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.