23.03.2008, 20:30 | #51 | |
Yeni Yiğido
tayfun5834 Şuan
Son Aktivite: 23.05.2008 10:02
Üyelik Tarihi: 02.03.2008
Yaş: 34
Mesajlar: 41
Tecrübe Puanı: 594
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
Alıntı:
__________________
HEP KAVGALAROLDU HAYATIMDA ...AMA BEN BARIŞI SEVDİM SEVGİMİN ÇÜRÜTTÜĞÜ BU TOPRAKTA ...SEVMEYİ SEVDİM SORAN OLMADI NEYİ SEVDİĞİMİ ...OYSA BEN........... |
|
23.03.2008, 21:05 | #52 |
Yasaklı
adislibekir Şuan
Son Aktivite: 17.03.2009 20:10
Üyelik Tarihi: 17.10.2007
Mesajlar: 525
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
Dostluk Ve Özgürlük Ağacı
Dostluk Ve Özgürlük Ağacı Bir varmış bir yokmuş. Belki dedemin, belki dedemin dedesinin zamanında efsaneler çokmuş… Anlatacağım hikaye Munzur dağının eteklerinde yüksek vadilerin ve çağlayanların arasında Erzincan’ın Caferli köyünde geçtiği söylenir ve öyle anlatılır çocuklara... Kimseye ait olmayan bir arazide kocaman mı? kocaman bir ağaç varmış… Çocuklar o ağacın adını Özgürlük ağacı; koymuşlar. Dostluk ve sevgi yemişi verirmiş her yıl bu ulu ağaç. Her bahar bembeyaz çiçeklerle süslenen dallarını, renk renk barış kuşları doldururmuş… Her yıl sevgi ve mutlulukla beslenirmiş bu özgürlük ağacı. Sevgi, dostluk ve mutluluktan sağlarmış gereksinimini. Bu ağacın sevgiden oluşan sevgi meyvesi, diğer tüm ağaçlardan ayrı bir özellik katarmış ona. Yaprakları daha canlı, gölgesi daha serin, gövdesi daha güçlüymüş. Ona "Dostluk ve Sevgi Ağacı" denilmesinin nedeni tüm canlıları barındırırmış dallarının altında ve üstünde. Soğuktan yağmurdan kardan tutunda tüm kötülüklerden korur ve meyvesiyle beslermiş onları. Gölgesinde barınan hayvanların sevgisi, dallarında ötüşen kuşların neşesi, altında serinlenen yaşlıların, çocuklarını emziren annelerin mutluluğu özgürlük ağacını sevindirirmiş. Tüm varlıklar bu ağacın önünde saygıyla eğilir rüzgar bile selam dururmuş. Özgürlük ağacı her gün biraz daha yöredeki canlı cansız varlıklara sevgisini paylaşırken tüm hayvanları ve insanları da yemişiyle doyururmuş. Yıllar yılı hayvanlar ve bu yöre halkı barış, dostluk, mutluluk ve güzellik içinde yaşayıp gitmişler. Çalışkan başarılı, sevecen,dürüst insanlarmış bunlar. Özgürlük ağacının bereketli yemişi o yöredeki bütün kuşlara, hayvanlara, insanlara ve çocuklara yeter de artarmış, bütün canlılar faydalanırmış yemişinden. Her yaz sanki bereketlenir bitmek nedir bilmezmiş, artan yemişler de saklanır bütün kış mevsimi yenirmiş. Köyde istemiyerek iki kişi arasında bir anlaşmazlık çıksa. Köyün Cafer Ağası hemen devreye girer, bu iki dargın insana dostluk ve sevgi yemişi sunarak barış şerbetinden içirip olay hemen tatlıya bağlarmış. Tüm gücünü ve hakseverliğini özgürlük ağacından alan Cafer ağa “dur” dedi mi sular dururmuş, ‘yürü” dedimi dağlar yürürmüş o zamanlar. O nedenle köyde kimse dargın, kırgın durmazmış, sevgi ve dostluk içinde yaşayıp gitmişler yıllar yılı. Kimse kimsenin malına göz dikmez, kimse, kimsenin hakkını yemez, her tarafta barış, dostluk, sevgi, dürüstlük ve kardeşlik hüküm sürermiş… Bu toplumu kıskanıp çekemeyen komşu köylerin ağaları ise bu köyün huzur ve mutluluğunu bozmak için çeşitli planlar yapıp, tuzaklar kurar dururlarmış. Amaçları ise bu köyün birlik ve düzenini bozup göz diktikleri verimli arazilerini ve dostluk ağacını ellerinden alıp işgal etmekmiş. Hemen işe koyulmuşlar tabi. Araya casuslar koyup Cafer ağanın sırrını anlamaya çalışmışlar ve avuçlar dolusu altın vaat etmişler bu sırrı çözeceklere. Bu köydeki hikmetin o özgürlük ağacı olduğunu ögrenen çevre köylerin ağaları bir plan hazırlayayarak bir gece gizlice gelip bütün dallarını kesip götürmüşler özgürlük ağacının… Artık meyve vermez, kuşlara, çocuklara gülmez olmuş özgürlük ağacı, altında çocuklar oynamayan, kuşlar konmayan özgürlük ağacı üzülmüş, üzütüsünden hastalanmış ağlamaya başlamış kökleri. “Özledim” demiş onları, “dallarıma konan rengarenk kuşları özledim, altımda oynarken çocuklar cıvıl cıvıldılar neşe bulurdum onlarla, dallarımı kestiklerinden bu yana gölgeme yaşlı nineler, dedeler de gelmez oldu. Anneler o güzelim çoçuklarını emzirmez oldu dallarımın altında” deyip derinden derine iç geçirirmiş… Derken köylüler bir bakmışki, özgürlük ağacı kurumuş, cansız, bir odun parçasından farkı kalmamış… Köylüler toplanıp ağlamış, adaklar adamış, ağıtlar yakmışlar, dualar etmişler ama fayda etmemiş, özgürlük ağacı yeşermemiş bir daha. Bir daha dostluk ve sevgi yemişi yenmemiş o köyde, barış şerbeti içilmemiş. Kısa bir zaman sonra bu mutlu toplulukta isyanlar ve kavgalar başlamış. Bunu fırsat bilen diğer köyün ağaları ise hemen savaş açmışlar. Kendi iç kargaşaları yetmezmiş gibi bir de diğer köylülerle yıllarca savaşıp iyice yılan bu insanlar, değişik kentlere göç etmeye karar vermişler. O günden sonra herkes biribiriyle küs ve kavgalı olmuş, o gün bu gündür ne barış, ne huzur, ne de bereket kalmış o köyde … Mutluluk ve huzur da orda yaşayan insanlar gibi terkedip gitmiş buraları… Ve diğer kıskanç çevre köylerin de o yıl bütün ekinleri, ağaçları kurumuş onlarında çoğunluğu göçüp gitmiş uzaklara... İnşallah bundan sonraki kurulacak dostluklar bozulmaz. |
23.03.2008, 21:14 | #53 |
Yasaklı
adislibekir Şuan
Son Aktivite: 17.03.2009 20:10
Üyelik Tarihi: 17.10.2007
Mesajlar: 525
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
Gönül Dostluğu
Köy odasında toplanan büyüklerime hizmet için bulunuyordum. Sohbetler su misali akıyordu. Tabakalar ortaya atılmış, tütünler sarılıyor, dumanlar kıvrım kıvrım yükseliyordu. Sohbetin tam koyu zamanı bir yaşlı dede selam verdi, köy odasında bulunan köylüler hemen ayağa kalkıp yer gösterdiler. Köşe minderine kurulan dede belli ki üşümüştü, ellerini ovuşturuyordu. Osman dayı ortada kurulu teneke sobayı işaret ederek; - Şuna iki tezek atta hacemmi üşümesin” dedi İki tezek attım soba hemen kızarmaya başladı. Isınan dede sohbete başladı ki ne sohbet... Melikgazi ile bizim köyün sınırları karışık, tarlalar ekilirken öküzümüzü koşup tarlaya gitmiştim az ötede bir genç çift sürüyordu. Selam verdim geçtim ama gözlerim gencin öküzüne takılıp kaldı. Mübarek hayvan kahverengi tüyleri güneşin vurmasıyla parlıyordu. İri cüsseli gösterişli öküzüne adeta aşık olmuştum. Öğle vakti bayırın yüzünde elinde çıkınıyla rahmetli anam göründü. Öküzü çözdüm bıraktım. Hemen o genci çağırdım; - Gel bakayım yeğenim hele bi soluklan teklifimi duyar duymaz öküzünü çözüp yanıma geldi. Anam çıkını açtı ki süzme yoğurt, bulgur pilavı, ekmek tam bir ziyafet sofrası. Anam sofrayı serip gitti. Pilavı yedik, tütünü sardım tabakayı gence uzattım, saygıdan - İçmem. Dedi. Öküzlerde yayılıyordu. - Kimin oğlusun dedim - Tülbeli Memiş’in oğluyum dedi - Lakabınıza ne derler dedim - Titrek diyorlar amma bilmiyom dedi. Hemen kafam çatıladı. Babamın anlattığı dostu olmasın bu, rahmetli babam zengin variyetli sayılır bir adamdı. Bir düğünde tanıştığı arkadaşının düğününe davet edilmiş, zamanın ulaşım aracı olan kağnı ile davete icabet arkadaşının düğününe gider. Töre gereği hediyelerini sunar, zamanla dostlukları daha da ilerler. Düğün sırasında maddi manevi destekte bulunan babamın bu davranışı Memiş’i çok etkiler. Yıllar sonra babamın öküzü yaşlanmış öküzü kesmişti. Kağnıya koşmaya öküz gerekiyordu, hizmetkarlarından ikisini Memiş’in köyüne gönderir. Hizmetkarlar Memiş’in kapısını çalar, buyur edilirler. Memiş gelen misafirlere sorar; - Nerden gelir kimi ararsınız. - Arkadaşın Ali efendinin selamını getirdik - Ali efendinin selamı başım üstüne hele siz oturun ben geliyorum. Der ve odadan çıkar, karısına; - Hanım çok ağır misafirim var hemen bir sofra hazırla, - Misafire hazırlanacak etim yok. Deyince hanımına - Sen suyu koy ben geliyorum der. Ahırda bağlı bulunan tek öküzünü komşusunun yardımıyla keser, ciğerini kavurur sofrayı kurar yemek yenildikten sonra Memiş sorar; - Ali efendinin emri ne ? diyince hizmetkarlar; - Ali efendinin öküzü yok acele öküz lazım senin öküzü emanet istiyor. Deyince Memiş’in gözlerinden yaş boşalır - Veremem. Neden birbirinden hiçbir şeyi esirgemeyen dost “veremem” demişti. Memiş kestiği öküzün derisini bir torbaya koyup bir de pusula yazar; “Değerli gönül dostum senin gibi gönül dostunun gönderdiği misafiri ağırlayacak sofram olmadığı için öküzü kesip şanına yakışır şekilde ağırladım, torbadaki öküzün derisini sana gönderiyorum dileğini yerine getiremedim, gönül dostuna gönül dolusu sevgiler” der pusulayı ve torbayı verir gönderir. Ali efendi eli boş dönen hizmetkârlara sorar ; - Ne oldu? öküz nerde, niye getirmediniz? Hizmetkârlar; - Efendim size bu pusula ile bu torbayı gönderdi. Der. Ali efendi pusulayı açar okur gözleri dolar. - Hemen gidin Tacın’da ki tarlayı satın parasını da alın Ekrek pazarından iki çift öküz alın bir çiftini Memiş’e götürün bir çiftini de bize getirin. Demiş, hizmetkârlar öküzleri alır Ali efendinin dediğini yaparlar... Ben bu muhabbeti dinlerken dalıp gitmişim bazen o günlerdeki sohbetleri çocuklara anlatıp eskiyi yâd ediyorum. Selamın bile menfaate dayandığı günümüzde bu gibi dostlukların kurulmasını diliyorum. Dost bulmak ne zormuş meğer Dost için ölmeye değer Şayet kaldı ise eğer Böyle dostlar arıyorum |
23.03.2008, 21:18 | #54 |
Yasaklı
bilalfındık Şuan
Son Aktivite: 28.12.2010 01:37
Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 387
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
|
23.03.2008, 21:27 | #55 |
Usta Yiğido
abdussvs Şuan
Son Aktivite: 16.04.2012 12:47
Üyelik Tarihi: 01.02.2008
Yaş: 44
Mesajlar: 544
Tecrübe Puanı: 649
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
YİNE SAĞOL ADISLIBEKİR ABİ BİZE YOL GÖSTERMEK İÇİN YAPTIĞIN PAYLAŞIMLARA YİNE TEŞEKKÜR EDERİM....
__________________
Huzur dolu içimde Ben sonsuzluğu düşünüyorum Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum Durun kapanmayın pencerelerim Güneşimi kapatmayın Beton çok soğuk, üşüyorum..... |
23.03.2008, 21:29 | #56 |
Yasaklı
adislibekir Şuan
Son Aktivite: 17.03.2009 20:10
Üyelik Tarihi: 17.10.2007
Mesajlar: 525
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
|
23.03.2008, 21:32 | #57 |
Yasaklı
adislibekir Şuan
Son Aktivite: 17.03.2009 20:10
Üyelik Tarihi: 17.10.2007
Mesajlar: 525
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
Kardeşi Abdussvs Bilal FINDIK çok iyi bir arkadaştır benim 30 senelik arkadaşımdır kendisi Mobilya işi ile uğraşır Sivas Beypınar köyünde Şu anda Formumuzda müsafir.
|
23.03.2008, 21:38 | #58 |
Yasaklı
adislibekir Şuan
Son Aktivite: 17.03.2009 20:10
Üyelik Tarihi: 17.10.2007
Mesajlar: 525
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
Ben Çocukluğumu, Köyümü Özlüyorum
Her sabah güneşle beraber, Öter kuşlar, cıcıl, cıvıl. Sanki çalar, saat gibi. Çoban köpeği havlar, Avludaki sürü hazır, Kalk gidelim, der gibi. Anamın sesi duyulur, derinden. Oğlum! gidiyor, çobanlar, Geç kaldığımı ima eder gibi. Bahçelerde kırlarda dolaşırım. Koyun, kuzu, kuşlarla oynaşırım. Ben çocukluğumu özlüyorum. Tozlu topraklı yollarda, Gazel olmuş, yapraklar üstünde, Kaygısız yürüyüp koşmayı özlüyorum. Biçilmiş arpa, buğday tarlasında, Destelenmiş saplar arasında, Bıldırcın kovalayıp, tutmayı özlüyorum. Harmanlarda at ile döven sürmeyi, Koşarak gidip arıklarda çimmeyi, Ben çocukluğumu, köyümü özlüyorum. Köyümüze gelen, katırlı çerçileri, Sepetlerinde getirdikleri üzümleri, Şimdi, o yediğim meyvelerin tadını özlüyorum. Ben şehirden bıktım, usandım. Adam oldum da ne yazdım. Ben çocukluğumu, köyümü özlüyorum... Büyüdükte ne oldu sanki boyumuz göğemi erdi arkadaş ben hala bıraktığım yerdeyim...................... .............................. .............................. .... |
23.03.2008, 21:43 | #59 |
Yasaklı
bilalfındık Şuan
Son Aktivite: 28.12.2010 01:37
Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 59
Mesajlar: 387
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
|
23.03.2008, 21:49 | #60 |
Yasaklı
adislibekir Şuan
Son Aktivite: 17.03.2009 20:10
Üyelik Tarihi: 17.10.2007
Mesajlar: 525
Tecrübe Puanı: 0
|
--->: KURTLAPA BELEDİYESİ (MERKEZ)
Kabalağın oğlu ömer yok Bekir var Naci var senin bir yanlışın olmasın Kabalakgilin Velinin oğlu ömer olmasın beni tanıyor mu............................ .............................. ...........
|
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
|
|