18.11.2009, 21:11 | #311 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1067
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize. Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden itler bile gülecek kimsesizliğimize Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların... Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda. Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların Yalnız bir hatırsı kaldı artık yanımda. Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz; Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına. Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin Değişilir topuda bir sokak kaltağına. İster düşün... Kendini ister hayale kaptır... Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların. Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır Sevimli bir hayale açılırken kolların. Ey doğunun anlımı serinleten rüzgarı! Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay! Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları. Düştüğü yer uzakta “DİLEK” adlı bir saray. O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek. Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini; “Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun! ” diyecek. 1932 Hüseyin Nihal Atsız
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
18.11.2009, 21:34 | #312 |
Yasaklı
doğan bulut Şuan
Son Aktivite: 03.05.2010 04:13
Üyelik Tarihi: 03.02.2009
Mesajlar: 7.352
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Haydi Gençler
Geceyi yenmeliyiz Şafağa ermeliyiz Hedef güçlü Türkiye El ele vermeliyiz Haydi haydi gençler Sevgiyle çıkın yola Çalışmak yarış olsun Öyle bir eselim ki Rüzgarlar yarış olsun Durmayın, yorulmayın Bu zafer senin hakkın Türkiye düğün dernek Coşmalı bütün halkın Haydi haydi gençler Mustafa Yıldızdoğan |
19.11.2009, 20:38 | #313 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1067
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Ömer Lütfü Mete Hayatını Kaybetti
Tedavi altına alındığı Acıbadem Hastanesi'nde hayatını kaybeden gazeteci-yazar ve senarist ömer Lütfi Mete'nin (59) kalbinin evinde iken durduğu, hastanede tedavi altına alındığı ve 1 gün sonra hayatını kaybettiği açıklandı. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Direktör ve Başhekimi Dr. Mustafa Candan, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: "Gazeteci-yazar Sayın ömer Lütfi Mete, 17.11.2009 tarihinde evinde gelişen kalp durması nedeniyle yapılan canlandırma işlemi sonrasında Acıbadem Kadıköy Hastanesi yoğun bakım kliniğinde tedavi altına alınmıştır. Ancak Sayın Mete, yapılan tedaviye rağmen 18.11.2009 çarşamba günü saat 16:30'da kalp yetmezliği ve asistoli gelişmesi sebebiyle vefat etmiştir. Rize’de doğan ömer Lütfi Mete, ilk ve orta öğrenimden sonra bir dönem Kur’an Kursları’nda okudu. Aynı kurumlarda okutucu olarak görev yaparken Rize Lisesi’ni bitirdi ve 1970 yılında İstanbul üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. 1971 yılında önce matbaa çıraklığıyla başlayarak gazeteciliğe geçti. 1972’de İktisat Fakültesi’nden ayrılıp Atatürk Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. Kısa bir süre mezun olduğu lisede ve Rize Meslek Yüksek Okulu’nda Edebiyat öğretmenliği dışında gazeteci ve senaryo yazarı olarak çalıştı. Babıali’de Sabah, Bizim Anadolu, Tercüman (Halka ve Olaylara), Türkiye, Yeni Haber, Orta Doğu, Yeni Şafak, Ayyıldız, Yeni Binyıl, Sabah (gazete) gazetelerinde editör, yönetici ve yazar olarak çalıştı. Türk Edebiyatı, Boğaziçi ve çağrışım dergilerinde makale, mizahi öykü ve şiirleri yayınlandı. Şehidin Destanı Fişekler patlıyor güneş tutuk hilal berrak Dağ taş can evinden tekbir tekbir çağlayarak Sultanım seni uğurlar bu ebedi bayrak Sen ki kevseri namluyla içtin ırmak ırmak Sen bir köprü, düştün de geçit verdi uçurum Al kanlar içinde boyuna kurban olduğum Şehidim, ruhum, melekler katında alptuğum Albeni, albeni nur yüzün gök alnın boyadı al beni Cennet tanıdığım bağrındaki albeni Öcün sorayımda şehidim al beni Uçtu bulut yeleli yiğidim gökten emin Kanından tapusuyla ocağımdır bu zemin Yemin dövüşte secdeye kırılan kalemin Silahın bayrağın kuranın üstüne yemin Cephanem hatıramdır gece gün yudum yudum Sen gayret pınarım suyuna kurban olduğum Şehidim, ruhum, melekler katında alptuğum Yüreğim kor yüreğim pir yandı bir daha sönmez kor yüreğim Kim demiş haini canda kor yüreğim Yedi kat yerin dibine kor yüreğim Gördüğüm tabut mu köy ufkunda seher vakti Tabut değil yıldız yıldız mahyam yola çıktı Dağ dağ omuzlarda geliyor ecelin tahtı Semalar kıskanır ey makber sendeki bahtı Sabrımda vurulan iç içe bin kere mazlum Varını vakfetmiş huyuna kurban olduğum Şehidim, ruhum, melekler katında alptuğum Özümün özü bu girdapta kanayan Sen asıl yar için akmayan kana yan O yar özü kim bakar bu kana yan Özüm özüm kanayan Müjde ey toprak tuğbadır bu fidan bu civan Şehidim ölümsüz fani gönüllerde divan On binler yüz binler göz göz, saf saf hakka revan Diyet alacağız billah top yekün bir cihan Ölmedin sen bir oluştur bu bir şanlı doğum Kütüğü göklerde soyuna kurban olduğum Şehidim, ruhum, melekler katında alptuğum İşte namazındayım, işte veda bayramı Sundular bu mercan sükutta sonsuz meramı Gayrı rahatta buldum canıma ilk haramı Yalnız senin rütbene hasret sarar yaramı Kalmayacak gümüş hilal okçusundan mahrum Irz diye devraldık yayına kurban olduğum Şehidim, ruhum, melekler katında alptuğum Ömer Lütfi Mete Eserleri Allahsız Müslümanlık Milliyetçilik Milliyetsizlik (röportaj), Gülce (şiir), 28 Şubat'tan Şemdinliye Derin çeteler, Derin Devlet (röportaj), Dünyayı Kimler Yönetiyor (röportaj), Derin Milliet Manifestosu (köşe yazılarından seçmeler), çığlığın Ardı çığlık, Yerden Göğe Kadar, Asker ile Cemre, çizme (roman), Hacı yağı ile Parfüm Arasında (deneme), Balonya Tünel (kara mizah), İtfaiye Yanıyor (kara mizah) Erdoğan operasyonu Mahir KAYNAK'lan Ortak Eseri Sinema filmi senaryoları çizme Gülün Bittiği Yer Bizim Yunus Kurtlar Vadisi Irak The İmam Tv Filmi senaryoları Köstekli Saat Ayrı Dünyalar Veysel Karani Ahmet Bedevi TV Dizi senaryoları Bizimev Evlere Şenlik Ortaklar Deli Yürek Avcı Hayat Bağları AGA Kurtlar Vadisi Kurtlar Vadisi Pusu Eşref Saati Ekmek Teknesi çanakkale Destanı (Belgesel Drama)
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
19.11.2009, 20:44 | #314 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1067
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Devamlı var olan, O'ndan O'nunla varlıkta duran, varlığın başlangıçı olmayan... Zatında, sıfatlarında ve işlerinde benzeri olmayan, yaratılmışların hiçbirine benzemeyen, Diri, Bilici, İşitici, Görücü , Gücü Yetici, Söyletici, Yaratıcı olmak, sıfatlarına sahip olan Allah u Teala'ya yarattıklarının sayısı kadar hamd-ü senalar olsun, "inşallah". Bütün dualar ve iyilikler, O'nun Peygamberi ve en sevdiği kulu, velisi, insanların her bakımdan her güzeli, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz'e, yıldızlar kadar parlak olan sevgili aline ve ashabına bunları sevenlere, izlerinde gidenlere, İslamiyet'in muzafferiyeti için şehit düşenlere olsun, inşallah. "Es-Selamü Aleyküm" Pek muhterem babacığım ve anneciğim. Gönül dolusu sevgi; hürmet ve hasretle kucaklaşır, muhabbetlerimle her iki ellerinizden öperim. Ayrıca Hüseyin abime, Yüksel ve Gülsen kardeşlerime, muhterem dedeme, anneanneme, teyzeme, dayılarıma, yengelerime ve halalarıma ayrı ayrı selam eder, sevgi ve hürmet ile büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Cümle Ümmet'i Muhammed ile birlikte sizlerinde sağlık, sıhhat, saadet ve metanet üzere olmanızı Rahman ve Rahim olan Rabb'imden can-ı gönülden niyaz ederim. Muhterem babacığım ve anneciğim, bu mektubu son ebedi yolculuğumuz olan Allah'ın huzuruna çıkmadan önce yazmış bulunuyorum. Yüce Mevlam sizlere sabır ve dayanma gücü versin. Benim ve sizlerin başıan gelen her ne ise, Cenab-ı Mevlamızdan gelmiştir. Onun için sabır edin, şükredin ki, geçmiş ve gelecek günahlarımız, Mevlamın vermiş olduğu musibetlerle temizlensin. Aksi halde sabır etmezsek, Mevlamızın daha çok musibet belaları üzerimize gelir. Onun için hiç üzülmeyin. Çünkü Yüce Mevlamız bir Ayet-i Kerime'de şöyle buyurmaktadır: "Kullarımdan birisine bedeninde veya malında veya evladında bir musibet yönelttiğim zaman, sonra da o da güzel bir sabır ile karşılarsa, kıyamet günü onun için mizam kurmak veya onun için defter açmaktan haya ede-rim." Durum böyle olunca bizlere güzel bir sabır ve şükretmek düşüyor. Yine Yüce Rabbimiz "Ben musibetleri sevdiğim kullarıma veririm" buyurmaktadır. Böyle olmasaydı Yüce Peygamberimiz musibetleri vermezdi. Hatta Yüce Peygamberimize (S.A.V.) Efendimiz duasında şöyle diyor: Ya Rabb bana yakın ver ki, musibetler bana kolay ve hafif gelsin. "Rivayet ediliyor ki, Süleyman (Aleyhisselamın) oğlu vefat etti, Süleyman (A.S.) bundan dolayı çok üzüldü. Bunun üzerine iki melek kendisine geldi. Birisi dedi ki: "Ben tohum ektim, biçecek zaman geldiğinde buradan bir adam geçti, ziraatımı mahvetti" Bunun üzerine Süleyman (A.S.) diğerine sordu: "Sen ne diyorsun?" O da dedi ki: "Ben caddeden yürüyordum, ziraatin üzerine geldim. Sağa ve sola baktım ki, yol ziraatin önünden geçiyor." Süleyman (A.S.) ziraatin sahibine: "Neden yola ektin, bilmez misin, millet için yol gereklidir." Ziraat sahibine de: "Sen niye çocuğa üzülüyorsun, bilmez misin ki ölüm ahiret yoludur?" dedi Süleyman (A.S.) gafletini anladı, Rabbine tövbe etti. İşte babacığım ve anneciğim, sizlerde sakın üzülmeyiniz. Yüce Mevlamıza sabır ve şükrediniz. Bizim için böylesi daha hayırlıdır belki, bunu bilemeyiz. Mevlamız günahlarımızı affeylesin inşallah. Peygamberlerden bir tanesi Rabbine şikayette bulunarak dedi ki; "Ya Rab... Mümin kulun sana itaat ediyor. Günahlardan uzaklaşıyor, sen ondan dünyayı alıyor, ona bela veriyorsun. Kafir kulun günahkar oluyor. Sen ondan belayı uzaklaştırıyorsun. Dünyayı onun için yayıyorsun. Bu nasıl olur?.. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, o peygambere vahy göndererek, buyurdu: "Kullar benim. Bela da benimdir. Her birisi benim hamdimde tesbih eder. Mümin kulumun üzerinde günahlar olur. Ben dünyayı ondan alır, belayı veririm. Bela o kulun günahlarının kefareti olur. Ta ki, benim huzuruma gelinceye kadar. Huzuruma geldiğinde de sevaplarının mükafatını ona veri-rim. Kafirin de sevabı olur. Onun rızkını genişletirim. Belayı ondan uzaklaştırırım. Sevaplarının mükafatını dünya ile ona veririm. Ta ki, benim huzuruma gelinceye kadar. O zaman da günahları ile cezalandırırım." İşte böyle babacığım ve anneciğim. Sizler ne kadar çok sabrederseniz, ben de ebedi istirahathanemde huzurlu ve rahat olurum, inşallah. Bir Hadis-i Kutsi'de şöyle buyurulmaktadır: "Ey insanoğlu! belama sabreden benden razı olmuş olur. Sabretmeyen, nimetlerime kanaat getirmeyen kendine başka "Rabb" arasın. Ey insanoğlu! Belama sabreden benden razı olur." Sizlerin sabredeceğini biliyorum. Eğer beni biraz seviyorsanız sakın ağlamayınız, üzülmeyiniz, Çünkü Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor: "Ölümü üzerine yas tutulan kimse, kıyamet gününde bu yüzden azaba uğratılır." Sizler de benim azap, görmemi istemiyorsanız sakın ağlamayın ve yas utmayın, beni ebedi istirahathanemde rahatsız etmeyin. Dualarınızla beni rahatlatın. Sizler ne kadar sabrederseniz beni o kadar sevindirmiş olursunuz. Dualarınız için şimdiden Allah (c.c.) sizden razı olsun, "inşallah". Muhterem babacığım ve anneciğim.. Yüce Mevlamız nasip et ki, sizleri son olarak görmeyi biz aciz ve garip kullarından esirgemedi. Sizlere ziyaretle söylemek nasip olmayan helalleşmemizi artık burada yazmak istiyorum. Canım babacığım ve anneciğim, biliyorsunuz ki, babanın ve annenin hakkı evlatlar üzerinde çok büyüktür. Ben oğlunuzu bu yükten kurtarın ve hakkınızı helal ediniz ki, bizler de Mevlamızın huzurunda perişan olmayalım. Ayrıca dedem, anneannem, teyzem, dayılarım, yengelerim, halalarım, Hüseyin abim, kardeşlerim Yüksel ve Gülsen de üzerimde olan haklarını helal etsinler. Beni soran, seven akraba ve müslüman kardeşlerimizle de benim için helallesin. Beni bu büyük yükten kurtarın. Benim hakkım varsa hepinize helal olsun. Muhterem babacığım ve anneciğim, Cenab-ı Mevlamız sırasıyla hepimizi huzuruna alacak. Sziler sabr ve şükrederseniz, orada inşallah beraber olacağız. Yüce Rabbimiz cümle ümmeti Muhammed ile birlikte bizleri de dergahına kabul, rızasına mazhar, Yüce Peygamberimiz (S.A.V.) şefaatine nasip edip, ebedi saadete ulaşmak nasip eylesin inşallah. Muhterem babacığım ve anneciğim, burada aciz satırlarıma ve mektubuma son verirken Cenab-ı Allah (c.c.)'m rahmeti, mağfireti, af, feyz ve bereketi, Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimizin şefaati sizlerin ve cümle ümmetinin üzerine olsun, inşallah. Allah (c.c.)'a emanet olunuz. Ölüler için yapılan dualar, nurdan yapılmış tabakalarla onlara takdim edilir. (Hadis-i Şerif) Ölümü üzerine yas tutulan kimse, kıyamet günü bu yüzden azaba uğratılır. (Hadis-i Şerif) Ölüye, kendisinin üzerine yas tutulması sebebiyle, kabirde azap olunur. (Hadis-i Şerif) Yüce Rabbimize kavuşuyoruz. Onun için bizler üzülmüyoruz. Sizler de üzülmeyin. Aciz ve garip oğlunuz SELÇUK DURACIK Haziran 1983
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
23.11.2009, 20:14 | #315 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1067
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Şehit Ertuğrul Dursun Önkuzu'yu saygı, sevgi ve rahmet ile anıyoruz.
Ertuğrul Dursun ÖNKUZU 23 Kasim 1970 tarihinde Ankara Yüksek Teknik öğretmen okulunu basan vatan hainleri tarafindan akil almaz işkenceler yapilarak okulun beşinci katindan atilarak şehit olan Ertuğrul Dursun Onkuzu'ya şefaatinden bizleri mahrum etme Ertuğrul abim... Mevlam bizleri Resul'u ekrem'in komşusu olan Ertuğrul'un yolundan gidenlerden eylesin... Ruhu şad, mekanı cennet olsun! Ruhuna El-Fatıha!
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
23.11.2009, 20:19 | #316 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1067
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
KIZKARDEŞİ KADRİYE ÖNKUZU'NUN KALEMİNDEN: AĞABEĞİM DURSUN ÖNKUZU.. Yıl 1970… Kasım ayının 22. günü… İftar sofrasındayız. Mercimek çorbasını ağabeyimin çok sevdiğini hatırlatıyor, babaannem. Hepimizin gözleri doluyor. Kapı çaldı. Ağabeyimin arkadaşının babası berber Cemal Amca. Babamı istedi. İndi babam. Sonradan öğrendiğime göre: “Öğrenci olaylarında Dursun yaralanmış, hemen Ankara'ya gidelim” demiş. Tabi radyo ve televizyonlar olaylarda ağabeyimin kaçırılarak işkence sonucu öldürüldüğünü açıklamış. Bizim bir şeyden haberimiz yok. Babam haberleri hiç kaçırmazdı halbuki. Tabi daha 19 haberleri başlamamıştı. Televizyonumuz zaten yok o zamanlar. Babam hemen gitti Ankara'ya evimize akrabalar, komşular, ülkücü camiadan dostlar dolmaya başladı. Tabi anneme ve bize ağabeyimin yaralı olduğunu söylüyorlardı. Ben ozamanlar orta birinci sınıfta okuyordum. Ablam Amasya Yatılı Öğretmen Okulu birinci sınıfta okuyordu. Benim küçüğüm Zübeyde ise ilkokul ikide. Ertesi günü ablamı getiriyorlar ülkücü hocaları. Ben hala ağabeyimi yaralı hayal ediyor, ona en iyi şekilde bakar, hemşirelik yaparım biricik ağabeyime diyordum. Heyhat!.. yaradanımıza kavuşalı kaç gün olmuş halbuki. Camilerde selalar kendime gelebildim. Bu mahşeri kalabalığın anlamını ancak o zaman idrak edebildim. İki gün sonra cenazeyi getirdiler ülküdaşlarının acılı, hüzünlü tekbirleri arasında. Zile o tarihe kadar öyle bir kalabalık görmemeişti. Otobüslerle Ankara'dan çevre il ve ilçelerden, köylerden akın akın gelen ülkücüler son yolculuğunda birlikte olmak istemişlerdi Şehit Önkuzu'nun ruhuyla. Kılıçkıran, İmamoğlu, Özmen ve Önkuzu… İşte davanın ilk şehitleri. Bu nasıl bir dava idi, nasıl bir mücadeleydi. Bu birçok kısır düşünceli, egoist, maddeci yöneticilerin dediği gibi sağ sol davası değildi. Bu, Türk - Gayrı Türk savaşıydı. Şuuru, kültürü, ruhu ve gönlü ile Türk olanla, hiçbir şeyi Türk olmayanların, gerçek imanı yüreğinde duymayanların savaşıydı. Daha ortaokul, lisedeyken ülkücü mücadelenin ön saflarında yer almıştı. Zile kalesinin tam karşısında Ü.O.D açılmıştı. Önceleri birkaç arkadaştılar. Sonra çığ gibi büyüdüler, çoğaldılar. Babam sürekli çok ileri saflarda mücadele ettiğini söyler, mesleğini eline aldıktan sonra ne yaparsan yap derdi. Ailenin tek umudu tek dayanağı oydu. O öylesine imanlı, kararlı ve samimiydi ki o günlerde yapılan haksız düşünce, görüş ve davranışlara asla tahammül edemiyordu. Birkaç önce Süleyman Özmen Y.Ö Okulu'nda şehit edilmişti. Ağabeyim o olayı bizlere göz yaşları içersinde anlatmıştı. Anneme kan lekeleri olan bir ceketini saklamak üzere yıkamamasını tembih ederek emanet etmişti. “Bu kan Süleyman'ın kanı sakın yıkama, mübarek şehit kanı; yarın Allah'ın huzurunda şahitlik edecek inşallah” demişti. Kendisinin de birkaç ay önce söylediği bu sözden sonra aynı kaderi beklediğini nerden bilsin. Ah canım ağabeyciğim. O bir ülkü deviydi. Hiçbir çıkar gözetmeksizin. Çok büyük ideallere sahipti. Öylesine inançlıydı ki düşüncelerini gerçekleştirmek için elinden geleni yapardı. Milliyetçi, ülkücü çocuklara, gençlere, kızlara milli manvi değerlerimizi kaybetmemeleri için seminerler düzenlerlerdi. Okul derslerinde başarısız olan talebelere ücretsiz matematik, fen kursları verirdi. Maddi imkanları kısıtlı olduğu halde verilen hediyeleri kabul etmemişti. Onu akrabalarımız, arkadaşları mahcup, utangaç, az ve öz konuşan, konuşunca herkes tarafından dinlenip beğenilen birisi olarak tanırlardı. En büyük idealli büyük bir kütüphaneye sahip olmak ve gençlerin hizmetine sunmaktı. Çok kitap okurdu. Eline geçen parayı kitaba yatırırdı. Yaz tatillerinde çalışıp okul masraflarına katkıda bulunurdu. Judo öğrenmişti. Her sabah jimnastik yapar, titizliği ile ablamı yorardı. Namazlarını düzenli olarak kılar, kılamadığı vakitleri küçük bir deftere not ederdi. O zamanlarda Zile'nin yetiştirdiği çok kültürlü, muhterem bir zat olan müftü Arif Efendi'den ders alırdı. Ağabeyimin yetişmesinde büyük bir payı olmuştu Arif Efendi'nin. Ağabeyim İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesini kazanmış, kayıt yaptırmıştı. Ama o okula komünistler hakim olduğu için Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okuluna geçmişti. Kader işte. Nereye gitsen değişmiyor. Ağabeyimiz kız olmamıza rağmen bizlerle çok ilgilenir, büyük bir insan gibi her şeyini paylaşırdı. Kitap okuma alışkanlığım onun sayesinde olmuştu. Yaşasaydı kim bilir ne büyük hizmetleri olacaktı. Ama o birçoklarımıza nasip olmayacak şerefli bir ölümle Rabbimize kavuştu. Hem de öyle bir mertebe ki tam on üç kişi insanlık dışı işkenceler yaparak ulaşılamayacak sabrı, tahammülü, Allah yolunda can vermenin lezzetini tattırdılar. “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” (Al-i İmran Suresi,169-170. Ayet). Ruhları Şad, Mekanları Cennet olsun.. Birazdan Fatihalar Yasinler okunacak insAllah , tüm Ülkücanlari bekleriz.
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
23.11.2009, 20:30 | #317 |
Usta Yiğido
yiğidoturan Şuan
Son Aktivite: 28.07.2014 12:58
Üyelik Tarihi: 02.02.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 4.222
Tecrübe Puanı: 1025
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
VELİCAN ODUNCU
Velican da onlardan biriydi... Damarlarında taşıdığı saf Türk kanının etkisiyle henüz 13 yaşında vatan cephesindeki yerini alan bu yiğit, bir yıl sonra Pol-Der'li (12 Eylül öncesi komünist polisler tarafından kurulan dernek) satılmış hainler tarafından en ağır işkencelerden geçirilip üzerine bir sürü suç yıkıldıktan sonra cezaevine konuldu... Atayurt Türkistan'dan Türkiye'ye göç eden bir ailenin çocuğu olarak 1964 yılında dünyaya gelmişti Velican... O günler zor günlerdi; mevcut anayasal düzeni silah zoruyla değiştirip komünist rejimi kurduktan sonra Türkiye'yi sovyetler birliğine ilhak ettirerek Türk'ü moskof'a esir düşürmek hayali uğruna terör yaratan kızıl vatan hainlerinin kan döktükleri günlerdi... Ne milliyet tanırlardı, ne yurt, ne bayrak, ne de din... Beyni yıkanmış bu devlet düşmanlarının, kısaca "kölelik düzeni" şeklinde tanımlanabilecek komünizmi yaymak adına banka soygunculuğundan kundakçılığa, fidyecilikten gaspçılığa ve binlerce cinayete kadar her türlü suçu işleyerek topluma dehşet saldıkları günlerdi o günler... Vatan sahipsiz değildi, bu gidişe "Dur!" diyecek birileri de vardı elbette... O yıllarda milliyetçi Türk gençliği, komünizm tehlikesinin önüne Türklüğün sarsılmaz burçları olarak dikildiler... "Vatanı savunmak suçundan (!)" ötürü 80'li yılları zındanlarda geçirmiş büyüklerimizle yaptığımız sohbetlerin başlıca konusu onların mapushane hatıraları olurdu. Bazen gülümseyerek, kimi zaman da hüzün içerisinde dalıp giderek aktardıkları hatıralarının içerisinde Velican'ın da adının geçmemesi mümkün mü? Adı efsane haline gelmiş bu ülkü devini biraz olsun tanıyabilmek için merakla sorduğumuz soruların karşılığında, O'nun ne yaman bir yiğit olduğu anlatılırdı. Fırtına gibi esermiş cezaevlerinde, yanına solcu mahkum yaklaşamazmış. Ülkücülerle komünistlerin sözde kaynaştırılmak amacıyla aynı koğuşlara konulduğu dönemde, Velican'ın boş vakitlerini komünist mahkumlardan oluşturduğu ekibe avluyu süpürtüp, yerlere paspas çektirerek geçirdiğini gülerek anlatırlardı. Davadan dönen birkaç kişiye kestiği cezaları ise buruk bir sesle... Kendisiyle aynı koğuşta bulunan iki tane kahpe, 26 Mart 1988 gecesi ellerinde şişlerle uykusunda saldırdılar O'na... Türkistan'ın has evladı Velican Oduncu, 14 yaşında girdiği cezaevinden, 24 yaşında şehitlik mertebesinde çıktı...
__________________
DESELERKİ, 'İSLAMIN PINARINDAN İÇMEK SUÇ' O SUÇU KABULLENİR İÇERİM AVUÇ AVUÇ |
23.11.2009, 20:45 | #318 |
Usta Yiğido
yiğidoturan Şuan
Son Aktivite: 28.07.2014 12:58
Üyelik Tarihi: 02.02.2008
Yaş: 57
Mesajlar: 4.222
Tecrübe Puanı: 1025
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Unutturacaklarmış benliğimizi,
Kundaklayacaklarmış kimliğimizi, Yeniden göstermek için varlığımızı, Haydi yiğit! Haydi yeni akına! Ülkümüzün cihan varsın farkına! Kur'an'a rehber diye sarıldık, Eğilmedik, düştük öldük, kırıldık, Ne yazık düşmanı dışta bilirdik, Haydi yiğit! Haydi yeni akına! Ülkümüzün cihan varsın farkına! Elimizi Hak'tan yana açarak, Zafer ışığını coşup saçarak, Maziden atiye bir yol açarak, Haydi yiğit! Haydi yeni akına! Ülkümüzün cihan varsın farkına! İmamoğlu getir bu aşkı dile, Atıver kendini şu coşkun sele, Kimbilir kaç yürek çarpar seninle, Haydi yiğit! Haydi yeni akına! Ülkümüzün cihan varsın farkına! Yusuf İmamoğlu
__________________
DESELERKİ, 'İSLAMIN PINARINDAN İÇMEK SUÇ' O SUÇU KABULLENİR İÇERİM AVUÇ AVUÇ |
26.11.2009, 23:49 | #319 |
Usta Yiğido
Dilsad Hatun Şuan
Son Aktivite: 29.10.2010 20:09
Üyelik Tarihi: 27.12.2008
Mesajlar: 4.441
Tecrübe Puanı: 1067
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Sen Bize Bir Işık, Sen Bize Bir Dava, Sen Bize Bir Kutlu Yol, Sen Bize Bir Azim, Sen Bize Bir Ülkü Aşkı Bıraktın Her Zaman Yolundayız BAŞBUĞUM.. Başbuğumuzun doğumunun 92. yıldönümü kutlu olsun..
__________________
"ATAM IZINDEYIZ" 1453! |
27.11.2009, 00:06 | #320 |
Moderator
Cley Şuan
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 8.021
Tecrübe Puanı: 10
|
Cevap: Ülkücülerin hayatı bambaşkadır ***
Tüm ülkücülerin Kurban Bayramını kutlarım...
__________________
Edep ile gelen Saygı ile karşılanır |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hayatı Belgesel Oluyor | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 0 | 07.09.2009 02:32 |
Kabir hayatı ve Kabir Hakkında Bilmediklerimiz | dertli58 | Dini Bilgiler | 5 | 01.07.2009 00:12 |
Allah’ın hangi adı hayatı nasıl etkiliyor | EyüphanAydın | İslami Soru - Cevap | 5 | 13.02.2009 11:37 |
Rüzgar Hayatı Olumsuz Etkiledi | Sivaslilar.Net | Anasayfa Haberler | 8 | 25.11.2008 14:33 |