Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)

Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
HZ. ALİ ile ilgili konular - Sayfa 5 - Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar
Forum - Ana Sayfa Takvim S?k Sorulan Sorular Arama

Zurück   Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar > DİN BÖLÜMÜ > Dini Bilgiler
SİTE ANA SAYFA Galeri Kayıt ol Yardım Ajanda Oyunlar Bugünki Mesajlar

Dini Bilgiler (Ayetler, Hadisler, Dualar ve Muhtelif konular)



Son 15 Mesaj : Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler           »          Şehzade Osman           »          Hatıra defteri           »          Antilop İle Akrebin Dostluğu           »          Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2           »          Sitemizin Ozanları           »          SEVDİM İŞTE....           »          NEFRET ETTİM İŞTE!!!!!           »          AFORİZMALAR (SAÇMALAMLAR)-1           »          SEÇKİNLER/SEÇİLMİŞLER DÜNYASI           »          Hatalarımızdan Dersler Alabilmek Ümidiyle.           »          Araf Suresi 172-173. Ayetler.( Ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim)           »          İnancımızı Kullananların Artık Tuzağına Düşmeyelim.           »          ULAŞ-Yapalı           »          TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR PAYLAŞIMAZ
Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil
Alt 19.02.2008, 14:45   #41
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart Kalk Ayağa Muhammed ( s.a.v. )

--------------------------------------------------------------------------------

Kapı ardına düşmüş,bir yaralı Güvercin
Haramiler kudurmuş,yakılmış Ma'bed'i Din
Kalk ayağa Muhammed,gör halini Annen'in
Kerbela Toprağına,düştü kanı Muhsin'in

Hakka dair ne varsa,gasbedildi elinden
Ayırdılar Ali'yi,Beyaz Güvercini'nden
Kalk ayağa Muhammed,hüznü gider Ali'den
Dert kuyusu başında,dert dolu günlerinden

Kesilen boğazında,Zehra'ya ait buse
Kalk Ey Şehit bir kere,Zeyneb'ine gülümse
Kalk ayağa Muhammed,Kimsesize ol kimse
Yüreklere kor salan,zulmün kökü kesilse

Ay düşmüş Ay Yüzüne,kurbandır Aşıkları
Amcasız korku sardı,susamış yavruları
Kalk ayağa Muhammed,yıktılar Alemdar'ı
Kimsesiz kaldı Huseyn,kırıldı beli gayrı

Kumlar üste düşerken,İslam'ın Askerleri
Birer birer tükendi,Huseyn'in ümitleri
Kalk ayağa Muhammed,kokla Ali Ekber'i
Ümmetin arasında,sana en çok benzeri

Sakife'den atıldı,bir ok Kerbubela'ya
Kıydılar acımadan,Ali Asker Bala'ya
Kalk Ayağa Muhammed,ağla bu manzaraya
Huseyn'in yüreğini,dağlayan bu Kuzu'ya

Şam diyarı cefalı,zulüm dolu bir yamaç
Esirlere vuruldu,acımasızca kırbaç
Kalk ayağa Muhammed,Yetimler sana muhtaç
Rugayye yorgun hasta,Sakine susuz ve aç

Saçlarına kar yağan,Musibetler Anası
Ölümden ağır gelir,Kardeşi'nin vedası
Kalk ayağa Muhammed,bu Zeyneb'in nidası
Harabede can verip,Huseyn'in hatırası

Yusuf'un yokluğunda,aylar yıllar geçerken
Avunduk Yakub gibi,geldi gelecek derken
Kalk ayağa Muhammed,gözler görüyor iken
Çağır gelsin Oğlun'u,bir cum'a sabah erken

Kundaktaki çocuklar,gözü yaşlı anneler
Ağlıyor Huseyn için,tüm Mukarreb melekler
Kalk ayağa Muhammed,ağlıyor sana gözler
Allah aşkıyla yanan,iman dolu yürekler
Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 19.02.2008, 14:46   #42
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart HZ. ALİ' ye Göre Dünya

HZ. ALİ'YE GÖRE DÜNYA

Hz. Ali şöyle buyuruyor: "Dünya! Seni boşadım, hem de talak-ı selase ile, bu boşanmanın dönüşü yoktur. Ey Dünya! Benden uzak dur! Dünya! Allah'a and olsun ki sana, beni hor ve zebun edesin diye uymam ve teslim olmam!"[5]

Hz. Ali daima dünyanın karşısında, yâni eşyanın karşısında bir isyan ve baş kaldırma durumundaydı. Hiçbir zaman, ruhuna pençe atması için dünyaya müsaade etmedi. "Ben, beni istediğin yere götüresin diye yularımı senin eline vermem" işte bu, tam İslami zühttür, İslami ölçüler doğrultusunda dünyayı terktir. Özgür yaşamak ve kendini dünya nimetlerine satmamaktır.

Hz. Ali yine şöyle buyuruyor:

"Dünya pazarında, iki tür insan vardır: biri kendini satar parasını alır, diğeri de dünyada kendini satın alır ve hür bırakır."[6] Vaktiyle Hz. Ali, kendisinin olan dirhem ve dinarı eline alıp ona bir müddet bakmış ve şöyle buyurmuştur:

"Ey para! Sen avcumda oldukça benim değilsin". Bu, bizim söylediğimizin tam aksidir. Biz, "Para ancak benim cebime girdiği zaman benimdir; elimden çıktığı zaman benim değildir" diyoruz. Oysa Hz. Ali: "Sen benim elimde oldukça benim değilsin" buyuruyor. (Neden) Benim elimde oldukça benim değilsin! Senin malın olmalıyım, senin kölen olmalıyım, seni korumalıyım ki seni harcayayım. Seni korudukça, bekçiliğini yaptıkça sen benim hizmetimde değilsin, benim malım değilsin, çünkü ben senin hizmetindeyim ve ben senin malın olmuşum.

Hz. Ali bir kasabın önünden geçerken, kasap Hz. Ali'yi görünce:

"Bugün pek güzel etler getirdim, arzu ederseniz buyurun alın" dedi.

Hz. Ali:

"Param yok" buyurunca, kasap:

"Onun parası için sabrederim" dedi.

Hz. Ali:

"Ben kendi karnıma sabretmesini söylerim, neden senden et alayım ki sen de parası için bekleyesin? Ben sana bağlı ve borçlu olmamak için karnımı bekletirim" buyurdu.




'' BENLİK' TEN KURTULMANIN YOLU GÖNLÜ TEMİZLEMEKTİR ''

İslam mektebi şöyle diyor; eğer insanı "ben" olmaktan kurtarmak ve "biz" yapmak istiyorsanız, onun içini ıslah ediniz, onun eşyanın kulu olmasına müsaade etmeyiniz, yoksa kişisel mülkiyetin inkar edilmesiyle, bu derdin devası olmaz.

Burada iki okulun varlığından bahsetmemiz lazım gelecektir. Bu ekollerden biri, "Mülkiyet işleriyle hiç ilgimiz yoktur, ne kadar farklılık olsa da önemli değildir, yalnız içe bakılır" diyor.

Öbür mektep de, "Evet, esas olan içtir, ama dış temizlenmedikçe iç temizlenmez" diyor. Biz İslam'da dışa da dikkat edildiğini görüyoruz. İslam, dıştaki uygunsuzlukların giderilmesini, mülkiyeti tamamıyla ortadan kaldırmadan, ister.

İslam, çeşitli yollardan, toplumun eşit olmasını ister ama aynı zamanda "ben"in "biz"e dönüşmesi için bunu yeterli görmez, bunun gerçekleşmesi için bir gerçeği ruhlara hakim kılmayı gerekli görür.

Edebiyatta geçen "muzaf" ve "muzafun ileyh"[7] olayını duymuşsunuzdur mutlaka. Sosyalizm ekolünde bütün dikkatini "muzaf"lara yönelterek "Bu muzaflar "ben" ile bir araya geldiğinde, mesela "Benim evim" veya "Benim param" olarak kullanıldığında "ben"i "ben" eder. Muzaflar özellik ifade ettiğinden "ben" ortaya çıkar. Öyleyse "muzaflar" yok edilmeli, ortadan kaldırılmalı" diyorlar.[8]

Ama bu mektep, "hayır" diyor. Hayır, bu "ben"in muzafları bir iş yapmıyor, iş yapan "ben"in "muzafun ileyh"leridir belirtileridir, diyor sonra da "Ben nedir?" Yâni bu "ben" neye bağlıdır? Eğer bu "ben" kişisel işlere bağlı ve sınırlı özelliklere sahip olursa "ben" "ben" olur..."[9] ama ruh toplumsal işlerle ilgili olursa, mesela bir fikre, iman ve Allah'a bağlı olursa, o zaman "ben", "biz"e dönüşmüş olur.

Bu okulun taraftarları şöyle diyorlar: Biz bir yandan çok eşyaya sahip olan, fakat "ben"leri "ben"likten çıkmış ve "biz" olmuş çok insan görüyoruz. Onların hiçbir şeye bağlılıkları kalmayıp "ben"leri "biz" olduğu zaman her şeye hem sahip olurlar, hem de onların, "ben"leri "biz" olur. Çünkü artık onların ruhları eşyaya bağlı değildir.

Hz. Ali, hayatta iken böyleydi. Onun yönelişlerle dolu bir hayatı vardı. Evinde eşi ve çocuklarıyla beraber bir gece yiyebileceği, yiyeceklerinden başka bir şeyi yoktu.

Hz. Ali, o zamanın dünyasında büyük bir ülkenin yöneticisi olduğu günleri yaşadı. Halkın canı üzerinde yetkiliydi. Devletin hazinesi elinin altındaydı. İsteseydi her çeşit nimete ulaşabilir ve "ben"ini her şekilde tatmin edebilirdi. Fakat ne her şey elinin altında olduğu zaman ve ne de hiçbir şeyi olmadığı zaman onun "ben"i, "ben" olmadı. O daima "biz" oldu. Daima kendini unutur ve başkalarını düşünürdü.

Demek ki bu felsefe doğru değildir, çünkü "ben"in "biz" olması için özel mülkiyetin ortadan kaldırılması lazım değildir.

Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 19.02.2008, 17:02   #43
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart --->: HZ. ALİ ile ilgili konular

Kendime ağlıyorum, Kerbela dendiğinde

Matemler meclisinde, bazense bir düğünde

Gözlerim durmaz benim, bir zincir gördüğümde

Kendime ağlıyorum. Muharrem girdiğinde


Kendime ağlıyorum. Zeynep adı duyunca

Sayıları sayarken, yetmiş iki deyince

Farkında olmayanlar hele beyaz giyince

Üzüntüm artar benim. Matem Ay’ı boyunca


Kendime ağlıyorum, susuz biri görünce

Parçalanır yüreğim, yere hasır serince

Hemen aklıma gelir yaralanmış görünce

İçim karalar bağlar. Muharrem’e girince


Kendime ağlıyorum, Ali Ekber duyunca

Peygambere çok benzer, birde onun huyunca

O kadar benzerdi ki, boyu bile boyunca

Kendimi hiç tutamam, bunları okuyunca


Kendime ağlıyorum, Abbas adı gelince

Susuz olan birisi, birine su verince

Kolu kopmuş, haberi, bir yerlerde görünce

Abbas gelir aklıma, benim her şeyden önce


Kendime ağlıyorum, Kasım’ın nazarında

Ben olsam ne yapardım, öyle can pazarında

Gözyaşımı dökerek, ben şiir yazarımda

Kan dökemedim diye kendime kızarımda


Kendime ağlıyorum, Ali Asger yaşında

Çocukta bir kan görsem, boğazında, başında

Nerde olsa fark etmez, kundağında, döşünde

Gözü ağlar bulurum, ta sabahın beşinde


Kendime ağlıyorum, Rukeyye oldu esir

Acaba ne buldular, onlara nasıl kusur

Ne olur bağlamayın, zincir elini kesir

Veledi zinalara, sözler etmez ki tesir


Kendime ağlıyorum, Sekineyle birlikte

Benzeri görülmemiş, bu olay zaten ilkte

Günler iyi geçer mi? Düşmana esirlikte

Bunların üstüne yok, zulüm ve diktelikte


Kendime ağlıyorum, kafamı kaldırmadan

Öyle ağlıyorum ki, kimseye aldırmadan

Onları anlayamam, ağlasam hiç durmadan

Kerbela anlaşılmaz, Kerbela’ ya varmadan


Kendime ağlıyorum, Zülcenaha bir bakın

Zülcenah, Hüseyin’ e baktım ki benden yakın

Gıpta olabilir ya, kıskandı sanman sakın

Gözyaşı döküyorum, bende olayım yakın


Kendime ağlıyorum, gözyaşıma bakınca

Ben de olmak isterim, bir o kadar yakınca

Ağlamak istiyorum, sizce yoksa sakınca

Kendime ağlıyorum, Kerbela’ ya bakınca


Kendime ağlıyorum, Hüseyin’ e ağlarken

Ali Ekber meydanda, Hüseyin’de ağlarken

Baba gitme diyerek, çocuklarda ağlarken

Ben durabilir miyim? Zeynep Şam’da ağlarken

(Siz nasıl durursunuz? Zehra Betül ağlarken)
Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 19.02.2008, 18:30   #44
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart Ehlibeyt ve Şiirler - Tüm Ehlibeyt konuları - Dualar- Makaleler - Yazılar

Nad-ı Ali Dua sının Türkçeleşirilmesi

Bismillahirrahmanirrahim..
Nad-ı Ali’yyen mazharul acaib
Teciduhu avnen leke fin nevaib
li külli hemmin ve gammın seyenceli
Ve bi nuru azametike Yâ Allah..Yâ Allah..Yâ Allah..
Ve bi nuru nübüvvetike
Yâ Muhammed... Yâ Muhammed.. Yâ Muhammed..
Ve bi nuru velâyetike Yâ Ali.. Yâ Ali.. Yâ Ali..
Edrikni Yâ Fatima.. Yâ Fatıma.. Yâ Fatıma
Edrikni Yâ Hasan.. Yâ Hasan.. Yâ Hasan..
Edrikni Yâ Hüseyin.. Yâ Hüseyin.. Yâ Hüseyin..
Edrikni.. Edrikni.. Edrikni..
Lâ feta illâ Ali. Lâ seyfe illâ Zülfikar..
Lâ gaza illâ gaza, el murtaza bil iktida
Her gaza ve bela nerden gelirse defeyle yâ perverdigâr.
Münkirin boynundan gitmesin tığ ile teber.
Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikar


Arada eçen Türkçe sözcüklere rağmen neredeyse tümü Arapça olan " Nadi Ali Duası" nı şiirselleştirmeye çalışarak acizane Türkçeleştirmeye çalıştım...

Yorum ve görüşleriniz bekliyorum...

Esirgeyen Bağışlayan Tanrı’nın Adıyla !

Zorda kaldığında Hazreti İmam Ali’yi çağır…

O Ali ki, üstün niteliklere sahiptir…

Tüm sıkıntı ve güçlüklere karşı ondan medet dile !

Dile ki yardım göresin !
Dile ki mürüvvet bulasın !

Yüce Yaradanın kutlu ışığı aşkına, Ya Allah … Ya Allah… Ya Allah !

Şanlı resulün aydınlığı aşkına, Ya Muhammed… Ya Muhammed…Ya Muhammed !

Kutlu velayetin arıtıcı nuru aşkına, Ya Ali…Ya Ali… Ya Ali !

Himmet eyle Ya Fatıma… Ya Fatıma…Ya Fatıma !

Himmet eyle Ya Hasan… Ya Hasan… Ya Hasan !

Himmet eyle Ya Hüseyin… Ya Hüseyin… Ya Hüseyin !

Yoktur Ali’den güçlü yiğit..
Ve bulunmaz Zülfikar’dan keskin kılıç !

Ey Gazi, Ey Şehid..

Ne kutludur ol Murteza aşkına edilen gaza !

Her türlü beladan koru bizi ey rabbimiz…

Münkire karşı tığ ile teber

Mümine zulmedenler olsun heder…

Yoktur Ali’den güçlü yiğit..

Ve bulunmaz Zülfikar’dan keskin kılıç

Eğriyi doğrultan düzgün kılıç !

Ey Gazi, Ey Şehit…
Şüphesiz Ali’dir şanlı yiğit !

Dildeki duanın, gönüldeki dileğin kabulü için,

Gerçeğin demine hü !

Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 19.02.2008, 19:07   #45
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart --->: Ehlibeyt ve Şiirler - Tüm Ehlibeyt konuları - Dualar- Makaleler - Yazılar

EDEP YA HÜ


--------------------------------------------------------------------------------

“Yüce Tanrının rahmeti ve bereketi tüm insanlık âleminin üzerine olsun” diyerek yazıma başlamak istiyorum. İçinde yaşadığımız zaman, biz insanları âdem-i vasıflardan yoksun eylemiş, dostluk-barış-refah-sevgi gibi rahmet-i olguları köreltmiştir. Bundan ötürüdür ki her metinimde yüce yaratıcıdan tüm insanlığa rahmet ve bereket dileyeceğim.

Edeb bir tac imiş nur-i Hüda’dan;
Giy o tacı emin ol her beladan…

Ne güzel söylemiş arifler. Edep yani ahlak olmadan bireyin insanlık davasında muzaffer olması imkânsızdır. Yaptıkları ve ettikleri çiğ yemek, olgunlaşmamış meyve tadında olacaktır. Ar duygusunun en mütevazı timsali olan Resul-u Ekrem’in yaşayışına bakacak olursak, O’nu dönemindeki insanlardan farklı kılan yegâne unsurun ahlak olduğu anlaşılacaktır. Öyle bir dönemde cihana gelmiştir ki; kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, bir kadının dokuz eş alabildiği, şarap ve dansöz kültürünün hat safhaya ulaştığı ve buna benzer rezaletlerin sıradan hallermiş gibi yaşandığı bir dönemdi. Hz. Muhammed, bu ahlaksızlıkları bertaraf ederek âdem-i vasıfların ön plana çıkmasını sağladı. İşte, Resul bizlere ahlakın en güzel örneğidir. Naçizane olarak ben buna Muhammed-i vasıflar demekteyim. O nedenle kimdensin sorusunu şahsıma yönetenlere “Ben Muhammediyim” yanıtını vermekteyim.

İlim meclisine vardım, kıldım talep
İlim ta gerilerde kaldı, İlla edep, illa edep!"

Edep nedir sizce? Birilerinin toplum içerisinde yapılmasını gerekli gördüğü kurallar silsilesi mi? Yoksa yapılmadığı zaman toplumun bireyi dışladığı dogmatik olgular toplamı mı? Edep, iyi tutum ve davranışlar bütünüdür. Baskıcı kurallar ile kişide oturtulmaya çalışılan bir edep, bir gün patlak vermeye mahkûmdur. Buda şunu gösteriyor ki, ahlak kişinin özünden bir pınar misali kaynamalı ve çevresine hayat vermelidir. İlim edeple yıkanmamışsa, o ilmi sunmayı bilmemişse, insan fayda vereyim derken zarar vermeye başlar.

Olmazsa edep, inan olmuşsun merkep.
Haberin yok çabuk bağır ve deki illa edep illa edep!

Âlim olmadan önce edepli olmayı bilmek gerekir. Unutmamak lazımdır ki; edipler edepli olmalı der üstat. Zaten ilim edebide öğretir. İlim En başta yaratılana karşı olan adabı anlatır. Yaratılana karşı adabı olmayanın, yaratana karşı asla adabı olamaz. Yani, iyi bir ilmi eğitim Tanrı kavramından ziyade tanrının yeryüzündeki varisi olan insan üzerinde yoğunlaşmalıdır. Çünkü okunacak en büyük kitap insandır. Ama kitabında edep yazılı ise o kişi okunur. Şayet yazmıyorsa o kitap boş, sadece kara sayfalardan ibarettir.

“Amel Defteri”, birilerine göre sevap ve günahların melekler tarafından kayıt altına alındığı bir kitaptır. Aslına bakacak olursak meleklerin asla böyle bir görevi olmamıştır ve yoktur. Meleklere bu görevi yükleme telaşında olan ulemalar, asırlardır insanları cehennem ve cennet arasında yaşatmaya çalışan şarlatanlardır. Amel defteri, kişinin doğum ve sonlanma arasında kaleme aldığı, yazarının bizzat kendisi olduğu bir kitaptır. Bireyin kendisinin yazmış olduğu bu kitap, musalla taşı üzerinde “Allah rahmet eylesin” sözcüğünün de derecesini belirler. Ve bu kitaba; verilen sadakalar miktarı, ya da yapılan ibadetler sayısı değil, ahlakın var olup olmadığı yazılır. Hakka yürüyen kişi arkasından “iyi biriydi çok ibadet ederdi, iyi biriydi hacca şu kadar gitti” gibi sözler duyamazsınız! Çünkü bu mevzu bizi değil, yaratanı ilgilendirmektedir. Duyacağınız tek şey, eğer edepli birisi ise “Allah rahmet eylesin! Kimseyi incitmezdi, iyilik severdi” sözcüğüdür.

İşin özüne bakılacak olursa, bu denli edepli kişilere rahmet okumakta yanlış olur, çünkü onlar zaten bu dünyada yaratanın tüm rahmetlerine vakıf olmuşlardır. Öyleyse, vicdanı kararmışlara, sadece cehennem korkusundan ötürü Allah’a yönelenlere, yaratılanı hiçe sayanlara Allah bu dünyada rahmet eylesin. Eylesin ki, nefislerinin kör kuyularından kurtulabilsinler.

“İslam sevgi dinidir, ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen Hakk Resul’ünün intikal ettirdiği inanca bu devirde bakıyorum da, ilk geldiği zamandan fazlaca bir eser bırakılmamıştır. Hz. Muhammed zamanında kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler, kadını cinsiyetinden ötürü hakir görenler, bu çağda “çalışması, sokağa dahi çıkması haramdır” diyerek kadını dört duvar arasına gömmüştür. Bu durumun cahiliye döneminden bir farkı yoktur. Ya da dini bir zorunlulukmuş gibi daha kendini tanıyamayan kız çocuklarının başlarına çarşafı geçirenler, bir zamanlar kızını kendi elleriyle toprağa gömenlerden ne farkları var. Hani nerede Muhammed-i edep.

İlim İlim bilmektir, İlim kendin bilmektir,
Ya kendini bilmezsen, nu nice okumaktır…

İlim ve ahlak öğretiyoruz adı altında küçücük çocukları yaz aylarında kaçak binaların bodrum katlarına çekip, papağan misali Kur’an ayetleri ezberletenler acaba edebin neresindeler? Bir çocuğun oyun oynama hakkını gasp eyleyip, sosyal çevreden soyutlayıp Allah’a yaklaştırma düşüncesi doğru olabilir mi? Tabi ki Hakk kelamı da öğreteceğiz, ama zamanı geldiğinde olmalı. Resul-u Ekrem Efendimiz, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e bu zulmü yapmamıştır. Bu zulümdür dostlar, bir çocuğun oyun oynama çağını elinden almak zulümdür. Bunun adı ne ilim ne de ahlak olamaz.

Hz. Mevlana buyurur: “Kalbim, ‘İman nedir?’ diye aklıma sordu. Aklım da, kalbimin kulağına, ‘İman, edepten ibarettir.’ diye fısıldadı. Onun için edepsiz kimseler, yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz. O belki edepsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur.” İşte O yüce zat, edep için böyle diyor.

Hangi inançtır ki emirleri arasında kan dökmeyi cihat sayar? Hangi inançtır ki, ibadeti edebin önüne çıkarır? İşte, birilerinin ilmi anlayışı budur. Hâlbuki yaratıcı tarafından insanlık âlemine bağış edilen yüce kitapların emir ve yasaklarına bakıldığında, dikkati çeken yegâne unsurun kan dökülmemesi, barışın muhafaza edilmesi, kısacası yaratılının incitilmemesi görüşüdür. Bu görüşün temelini ise edep oluşturur. Onun içindir ki, Resul; “Ben size edepli olmayı öğütlüyorum” demiştir. Ahlakı olan bireyin zaten dini de vardır, imanı da. Ahlaksız kişilerin ise ilmen dahi olsa ileri olmaları, kemalete eriştiklerinin bir ispatı olamaz. Aksine âdem-i vasıflardan yoksun olduklarını gösterir. Tıpkı şeytanın asiliği gibi, onların da ilimleri amelsizdir.

Eski yapı türbelerin ve dergâhların giriş kısmına göz alıcı renklerle “Edep Ya Hû” yazılıdır. Bu mabetten içeri adım atan kişi önce bunu görür ve önce bunu okur. Adım attığı yere giriş kuralını öğrenmiş olur. Kalp ise bireyin yegâne mescit’idir. Malumunuz olduğu üzere Hz. Muhammed döneminde iki tür mescit vardı; biri Hakk mescidi olan edebin öğütlendiği Muhammed-i mescit, bir diğeri fesadın ekildiği Dırar mescidi. İşte biz kullarında kalp yani vicdanları da iki kategoride sıralanır. Bazılarının vicdanları üzerinde Muhammed-i mescit misali giriş kapısında “Edep Ya Hû” yazılıdır. Onlar incinse de incitmeyenlerdendir. Bazı kişilerin vicdanlarında ise edepsizlik hâkimdir. Edepten eser kalmamış bir vicdan, nefsin karanlık çölünde çırpınır durur. Bunlar ise cihana, kulu incitmek için gelmişlerdir.

Mevlana Hazretleri buyuruyorlar ki; “ Âdemoğlunun eğer edepten nasibi yoksa âdem değildir. Âdemoğluyla hayvan arasındaki tek fark edeptir. Gözünü açta bak cümle Kelamullah’a, Kur’anın bütün ayetlerinin manası edepten ibarettir.”

“Edebi edepsizden öğren” atalar sözü, ibret alma desturunun telkininden ibarettir. “Eline, beline, diline” düsturu ise hakikat yolcusunun kendine ait olmayan bir şeyi almaması, uygunsuz kelâm söylememesi ve kimsenin namusuna halel getirmemesi demektir. Zaten edep kelimesi de e (eline), de (diline) ve b (beline) harflerinden müteşekkildir ve tam manasıyla insanın uyması gereken düsturların ana başlıklarıdır.

Son edep kitabı olan Kur’ana göz atacak olursak “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat 10) diyerek yüce yaratan edebin en güzel noktasını yani herkese kardeş nazarıyla bakmayı, iyi huylu olmayı, yaratılana zarar vermemeyi tembihliyor. “Birbirinizin gizli hallerin araştırmayın.” (Hucurat 12) “Bazınız bazınızın gıybetini yapmasın.” (Hucurat 12) diyerek de edepsizliğin şekillerini bizlere hatırlatıyor.

Birazda günümüzde pek uyulmayan edep hallerinden bahsedecek olur isek; “Kapıyı kapat!” denilmezdi, Allah kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş olsa gerek “Kapıyı ört, ya da sırla” denilirdi.

“Işığı söndür” demezlerdi; Allah kimsenin ışığını söndürmesin, “Işığı dinlerdir” derlerdi. Işık yani çırağ yakılmaz, uyandırılır. Çünkü “Her Kulun çırağın yaksa Hakk yakar” biz kullar ışıkları yakamaz, ancak yanan ışığı uyandırabiliriz.

Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edeptir. Kapı eşiğindeki ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilir. “Git bir daha gelme!” der gibi değil de, “gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsun” der gibi dizilirdi.

“Gördüğünü ört, görmediğini söyleme” demişler ki gıybet kesilsin. Gördüğünü örtmeyeni, görmediğini söyleyeni meclise almamışlar ki görenlerde ders alsın aynı hatayı yapmasın.

Eskiler “Edeb Ya Hu!” derler, o manayı hep hatırlatmak için her yere “Edeb Ya Hu!” yazarlardı.

Edebi olmayan bir kişi ilmende ileri olsa âdem makamında hep geridedir. Edebi nasihat alıp, aldığı nasihati yaşamında uygulayıp ve çevresine bir ışık gibi nasihat veren ediplerin azaldığı çağımızda, edebini muhafaza edenlere selam olsun.

10.02.2008


Sinan BOZTEPE
Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 21.02.2008, 13:52   #46
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart Hızır, Hazır ve Nazırdır

İslam dünyasında peygamberin hikayelerini anlatmakta tanınan Kassasu’l-enbîya diye tabir edilen eser çok rağbet görmüştür. Bunların en çok tanınan ve okunanlarından; Ebû İshak Ahmed Es-Sa’lebî (öl.1037)’nin el-Arâis adlı eserinde Hızır ve Hızır-İlyas konusunda oldukça zengin bilgilerde bulunmaktadır.

Hızır kimilerine göre ölmüş bile olsa günümüze dek, dara düşenlerin, zorda kalanların, hasta olanların, yola çıkanların hep yanında olagelmiştir.

Hz. Musa ile arkadaşlık yapan, Hz. Muhammed’e ve Hz. Ali’ye dua öğreten, Bozat’ına binip mucizeler yaratan, Hızır’dır. Önemli olan Hızır’ın yerde mi gökte mi, yaşıyor mu, öldü mü sorusu yerine, Orta Asya, Türkiye ve Balkan Alevilerinin hâlâ günün yirmi dört saati onunla yaşıyor olmasıdır. Bir başka nefeste Hızır’ın Alevi inancındaki üstün yeri çok iyi belirtilmiştir. Hz. Ali – Hızır birliği düşüncesinden hareketle Aleviler nefeslerde, Hızır’ın Oniki İmam’la ilişkisini de dile getirirler.

Hintliler günümüzde de Hâce Hızır adında bir dervişi kutsamaktadırlar. Dereler ilahı ya da akarsular cini olduğu inancı vardır. Anadolu’da olduğu gibi Hintlilerde de Hâce Hızır’ın ak sakallı, yeşiller giymiş bir ihtiyar bilge olduğuna inanırlar. Detaylara indiğimizde Hintlilerin anlattığı Hâce Hızır ile –bazı farklılıklar taşısa da – Alevilerin gönüllerinde yaşattığı Hızır aynıdır.

Halk ozanlarımızdan Pir Sultan Abdal ise Hızır’ı Şöyle anlatıyor bir şiirinde:

Bismillâh dedim de girdim helâle
Gözüm açıb baktım bir hûb cemâle
Sıdk ile çağırdım ceddim Celâl’e
Eriş Hızır Nebî cânı gözlerim

Hızır, Anadolu insanın anlatımında değişik kıyafet ve görünümlerle zaman zaman, Bozat sırtında, kimi zaman da yaya olarak insanların karşısına çıkmıştır. Kimi zaman fakir kılığında zenginlerin evine konuk olarak, fakirlere yaklaşmını yani yardımcı olup olmadıklarını yaşamıştır. Kimi zamanda ak sakallı Derviş olup, dar zamalarda insanaların imdadına yetişmiştir. Yani Hızır, ummetini gözetler, denetler, vicdani değerleri ölçerek, gönüllere konuk olup, sevdalılara yardımcı olan elle tutulmaz, gözle görülmez Nebî’dir, Şah-ı Merdan Ali’dir, Evliya’dır, İnsan-ı Kâmil’dir (Bâtının inançlarında peygamber ve imamlar için kullanılan bir deyimdir tasavvuf dilinde de, Tanrı’da yok olan insan anlamındadır. Tanrı’da yok olmak, Tanrı bilgisi veya aşkıyla dolarak kendinden geçmek ermişliğe ulaşmak demektir. Arapça’da insan kelimesinin karşılığı olan ins sözcüğü İbrani ve Hint dillerinde ilk insan anlamını dile getiren adama kelimesinin çevirisidir. Adem’de bu anlamın ürünüdür)… Anadolu’da herşeyin sahibi Hızır’dır.

Anlatımlara göre Bağin fırınına kapatılıp yakılmak istenen kureyş efsanesinde ise, Hızır’ın kartal donunda fırına girip kanat çırparak alevleri söndürdüğü ve ateşi küllere, fırını buzlara kestirerek Kureyşi kurtardığı aktarılır.

Halk inaçlarına göre, Hızır gittiği ve gezdiği yerlerde herkesin imdadına yetişmiş olup, uğradığı yerlere bereket saçmıştır. Yine bir başka anlatıma göre Hızır Orucu sırasında genç kızlar ve erkekler oruç akşamları su içmeden yatarlar. Rüyalarında kendisine kim su ikram ediyorsa, ilerde onunla evlenileceğine inanılır.

Görüldüğü gibi Hızır’a yakıştırılan misyon çok Tanrı’lıktan tek Tanrı’lığa kadar, bütün inanç sürecinde ortaya çıkan yarı Tanrı, peygamber kılavuz, Tanrı ve Tanrı’laşmış kişi pozisyonunda bütün bu inançsal tiplemelerin ve suretin izlerini görebiliyoruz.
Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 21.02.2008, 13:54   #47
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart Adam ve Çocuk

Toplantı odasının tam ortasında eli kılıçlı birisinin resmi bulunuyordu.Odada bulunan yabancı bir şahıs utanarak yanındaki küçük çocuğa:
-Bu kimin resmi? diye sordu.Çocuk:
-Bu resim bizim Birinci İmamımız Hz.Ali’nin temsili resmidir. Diye cevap verdi.
Bunun üzerine adam:
-Görüntüsü ve kılıcı korkutuyor, Çok sert bakıyor. Dedi. Küçük çocuk cevap verdi:
-O’NUN KILICI HEP MAZLUMDAN YANA OLMUŞTUR. ONDAN,RESMİNDEN VE KILICINDAN ANCAK ZALİMLER KORKAR.siz Zalimmisiniz amca.
Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 21.02.2008, 14:26   #48
Esengül
Yasaklı
NO AVATAR
 
Esengül Şuan Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 02.09.2010 23:31

Üyelik Tarihi: 16.12.2007
Mesajlar: 520
Tecrübe Puanı: 0 Esengül BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart Ehlibeyt Sevgisi

Ehl-i Beyt Sevgisi

Dört Kapı Kırk Makam

Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki Kâmil(olgun) insan olma ilkelerini Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettiğine inanılır.Hacı Bektaş “Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur.” buyurmuşlardır. Bu ilkeler aşama aşama insanı olgunluğa ulaştırır. Bir başka yoruma göre ise şeriat anadan doğmak, tarikat ikrar vermek, marifet nefsini bilmek, hakikat Hakkı özünde bulmak yollarıdır.

Dört Kapı şunlardır:

1.Şeriat

2.Tarikat

3.Marifet

4.Hakikat

Her kapının on makamı vardır:

Şeriat kapısının makamları:

İman etmek,
İlim öğrenmek
İbadet etmek
Haramdan uzaklaşmak
Ailesine faydalı olmak
Çevreye zarar vermemek,
Peygamberin emirlerine uymak
Şefkatli olmak
Temiz olmak
Yaramaz işlerden sakınmak
Tarikat kapısının makamları

Tövbe etmek
Mürşidin öğütlerine uymak
Temiz giyinmek
İyilik yolunda savaşmak
Hizmet etmeyi sevmek
Haksızlıktan korkmak
Ümitsizliğe düşmemek
Ibret almak
Nimet dağıtmak
Özünü fakir görmek
Marifet kapısının makamları

Edepli olmak
Bencillik, kin ve garezden uzak olmak
Perhizkârlık
Sabır ve kanaat
Haya
Cömertlik
İlim
Hoşgörü
Özünü bilmek
Ariflik
Hakikat kapısının makamları

Alçakgönüllü olmak
Kimsenin ayıbını görmemek
Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek
Allah’ın her yarattığını sevmek
Tüm insanları bir görmek
Birliğe yönelmek ve yöneltmek
Gerçeği gizlememek
Manayı bilmek
Tanrısal sırrı öğrenmek
Tanrısal varlığa ulaşmak
Esengül isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Esengül'e Teşekkür Ediyor...
Alt 21.02.2008, 15:00   #49
aozdemir
Usta Yiğido
 
aozdemir - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
aozdemir Şuan aozdemir isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 22.01.2015 10:38

Üyelik Tarihi: 14.06.2006
Yaş: 49
Mesajlar: 820
Tecrübe Puanı: 738 aozdemir BU GIDISLE COK MESHUR OLACAK
Standart -->: HZ. ALİ ile ilgili konular

HZ ALİ NAMAZ KILARDI. ACABA ONU SEVDİĞİNİ SÖYLEYENLER NAMAZ KILIYORMU?
aozdemir isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Alt 21.02.2008, 15:24   #50
bayatlı kenan58
Tecrübeli Yiğido
 
bayatlı kenan58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
bayatlı kenan58 Şuan bayatlı kenan58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 19.02.2015 20:16

Üyelik Tarihi: 16.02.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 363
Tecrübe Puanı: 633 bayatlı kenan58 FAZLA SÖZE GEREK YOKbayatlı kenan58 FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart --->: HZ. ALİ ile ilgili konular

bır sohbet anında soruyorlar :alevıler nıcın namaz kılmaz camiye gıtmez
buyuklerden bırı cevap verıyor: hz Ali (r.a) camıde namaz kılarken sehıt edıldıgı ıcın
soru :pekı dıyor yemek yerken veya baska bır ıs yaparken sehıt edılseydı yemek yemeyecekmıydınız yada sehıt edılırken yaptıgı ısı yapmayacakmıydınız
__________________


şuanda yaptığımız hiçbir iş
kılınmayı bekleyen
vakit namazından daha önemli değildir


[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
bayatlı kenan58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesaj?n?z? De?i?tirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


WEZ Format +2. ?uan Saat: 10:42.


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.