|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
İmranlı İmranlı İlçesi ve Köyleri |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
02.01.2009, 17:59 | #1 |
Moderator
Arif Coşkun Şuan
Son Aktivite: 10.05.2016 18:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 61
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
|
İMRANLI'DAN ESİNTİLER...
İmranlı ve çevresinin, tarihi süreç içerisinde Hitit, Pers, İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının hakimiyeti altına kaldığı bilinmektedir. Yine tarihi kaynaklarda bölgenin zaman zaman Müslüman Arapların eline geçtiği ve Malazgirt savaşı sonrasında da Bizanslılar ile yapılan anlaşma gereğince Kızılırmak yayının dışında kalan yerlerin doğusu ile beraber bu bölgenin Türk idaresi altına girdiği kaydedilmektedir. İmranlı ve çevresinde 1075 yılında Danişmentliler, 1174 yılında Selçuklular, 1243 Köse Dağı Savaşından sonra Moğollar 1340’lı yıllarda Eretna Beyliği, 1381-1398 yılları arasında Kadı Burhaneddin ve daha sonra da Osmanlılar hüküm sürmüştür. Yıllardır farklı kültürlerin kardeşçe bir arada yaşadıkları bir bölge olan İmranlı ilçesinin ilk defa kimler tarafından ve ne zaman kurulduğu bilinmemekle beraber bölgenin canlılığı 73 harbi olarak bilinen 1876 Osmanlı-Rus savaşıyla artmıştır. İmranlı geçmişinde çok yoğun bir orman dokusuna sahip olmasıyla bilinir. Bu sebepten devrinin önemli bir yerleşim yeri olan Zara’nın doğusunda kalan bu yörede dikkate değer bir yerleşim yeri bulunmamaktadır. Batılı araştırmacı Sinclair 1372 yılında Zara’nın doğusundaki bugünkü İmranlı civarının aşırı derecede ormanlaşmış olduğunu ve belki de bu yüzden çok az sayıda seyyahın Zara’nın doğusunda şimdiki karayolu istikametinde seyahat ettiğini ileri sürmektedir. İmranlı ve civarında önemli herhangi bir kentin olmaması ve bölgenin aşırı ormanlık olması gibi sebeplerden dolayı, 17. yüzyılda yaşamış olan Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi dahi Sivas’tan Erzincan’a ve Erzurum’a Zara ve Suşehri üzerinden seyahat etmiştir. Bu tespit bazı Sivas Salnameleri (Yıllık) tarafından da desteklenmektedir. Hicri 1308 (1890 – 1891) tarihli Sivas Salnamesi’ne göre de Zara kazasının Abaş ve Çit nahiyelerinde görkemli bir orman bulunmaktadır. Selçuklu ve beylikler zamanında bölgeye Türkmen, Oğuz, Yörük ve diğer Türk boyalarından göçler olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan Abdülmecit zamanındaki göçler sebebiyle de fazla nüfusa sahip olmayan bölgenin demografisi yeniden şekillenmiştir. Kanuni zamanındaki göçler hakkında fazla bilgi olmamakla birlikte Sultan Abdülmecit zamanında kuzeyde Kızılırmak’ın çıkış yatağı olan İmranlı bölgesine göçler ve yerleşimler olmuştur. Bu zamanda, bölgenin toprağı verimli, suyu ve havası temiz, ormanları bol idi. 19. yüzyılın son çeyreğinde, 93 Harbi olarak da bilinen 1876–1878 Osmanlı–Rus Savaşından dolayı Erzurum ve Kars illerinden bölgeye devlet eliyle göçler yaşanmıştır. Göçmenlerin sayısı çok fazlaydı ve bölgeye gelenlerin büyük bir kısmı devlet tarafından şimdiki İmranlı İlçe merkezinin bulunduğu bölgeye yerleştirilmişlerdir. Bugün İmranlı olan arazi satın alınarak muhacirlerin iskanı sağlanmıştır. 1870 Sivas Salnamesi'nde 271 hanedeki 1378 muhacirin bölgeye yerleştirildiği yer almaktadır. İmranlı'nın yazılı kaynaklarda geçen ilk ismi olan Çit Sahrası, bu göçlerden sonra nahiye olmuş ve böylece Çit Bucağı adını almıştır.Yazar Aziz B.Erdeşir Astrabadi'nin Farsça yazılan Bezm-i Rezm adlı kitabının 494.sayfasında Çit'ten şöyle bahsedilmektedir.Kadı Burhaneddin, Kemah Valisini tedip için Çit Sahrasına indi. “Kadı Burhaneddin ve Devleti” adlı kitabında Doç. Dr. Yaşar Yücel de 143.sayfada aynı konudan bahsetmektedir. Bu bilgilere göre, yazılı olarak 1340 yılından beri İmranlı ve çevresi Çit olarak bilinmektedir. 1890'da Sultan II. Abdülhamit döneminde Hamidabad olarak değiştirilen nahiyenin ismi, Hicri 1321 (1905) Sivas Salnamesi'nde de Hamidabad olarak geçmektedir. Bölgeye ikinci göç hareketi 1911-12 yıllarında yaşanmış olup 1911 yılında ise Hamidabad ismi Ümraniye olmuştur. 1 Ocak 1948 tarihinde çıkarılan bir kanunla Ümraniye ilçe statüsüne kavuşmuş ve ismi İmranlı olarak değiştirilmiştir. İlçe olduktan sonra normal bir gelişim gösteren ilçenin nüfusu, önceleri artış gösterirken çeşitli sebeplere bağlı olarak son yıllarda azalma göstermiştir. 1990 nüfus sayımında 21649’a düşen toplam nüfus 2000 nüfus sayımında ise 13883 olarak tespit edilmiştir. İMRANLIDAN ESİNTİLER Doksan üç harbiyle Kars'tan geldiler Yollarda türlü eziyetler çektiler İmranlı'yı yeni bir yurt bildiler İlk yerleşen muhacirler nicoldu Hamit a-bad idi eskiden adı Ümraniye diye çağrıldı bir zaman Kırksekizde ilçe oldu İmranlı Sorun hele il olması ne zaman Arkası kızıldağ önü kapalı Tezgahlarda halı, dağlarda balı Kimi düzgün kıravat kola yakalı Resmi geçit yapan beyler nicoldu Her hastaya koşardı iğneci Süleyman Kalaycı Mehmet'in adı her zaman başkan Yazlarımız sıcaktı ya kışlar pek yaman Saçaklardan sarkan buzlar nicoldu Bahar aylarında Kızılırmak coşardı Bayram şenliklerinde gençler koşardı Türlü çeşit göçmen kuşlar yaşardı Bakın hele leyleklerin yuvaları nicoldu Yazın çıkıp şen edenler yaylayı Düğünlerde çekerlerdi halayı Ayyıldızdan süzerlerdi ovayı Deyin hele o sürmeli gözler nicoldu Kazamıza şekil verip düzelten Kır Nuru'yla siyasette çekişen Eski reis diye adı yerleşen Süleyman efendiler şimdi nicoldu Okulda şen idiler öğrenciler olunca Emekler verdiler bizlere bunca Sabit,Mahir,Muharrem hoca Osman,İbrahim,Recep hocam nicoldu Kızıldağın tepesinde her zaman kar Çarşımız geniş ama sokakları dar Şerife halamın kara erikleri var Almalarım diyen Nazir dayım nicoldu Belediye başkanları yarışıtı Zaman geçti hizmetleri karıştı İbrahim'le Recep çavuş çalıştı Sorun hele Kalfa dayım nicoldu Fayık dayının yumurtası kolunda Gençler dolaşırdı köprü yolundu Savaş anılarını anlatırdı okulda Deyin hele Gazi Mustafa Çavuş nicoldu Devgır Ziya otubüsün en önünde giderdi Kimi yolcusu neşeli kimiside kederli Abdüsselam ile garajcılık ederdi Bakın hele Mehrali'nin cıgarası söndümü Irmağın o yanı mahallemiz Durucan iki insan söylesem biri Pala Hasan Diğeri emektar Dülger Gavara ustam Sorun hele Hamo dayı nicoldu Hasan dedem yemez-içmez derlerdi Minever halam ince elekten elerdi Genç gelinler-ergen kızlar yerlerdi Yeşil yemlik, madımaklar nicoldu Şakir dayım lokantayı açardı Etrafa türlü kokular yayardı Tam onun önünde üzüm satardı Bakın hele Durak dayım nicoldu Nurya hala, Anşa hala keyvancılık yapardı Konu komşu yardımlaşır koşardı Kur'an, Yasin okur iken coşardı Deyin hele Asya ebem nicoldu Cenazeler mezarlığa gidende Gelip geçenlere selam verende İmam olan talkın, dua edende Aramızdan eksilenler nicoldu Kime şiir okur kimi sazınan Kimi türkü söyler hoş avazınan Günde beş vakitte okurdu ezan Hocam dayım, Kemal hocam nicoldu Halıt dayım tellal oldu bağırdı Camcı Bekir ağa gayet ağırdı Bu güzel türküleri kimler çağırdı Sorun hele Ramiz Teber nicoldu Gülteze'yle Ahmet ağa defineler arardı Çocuklarda çiğdem navruz toplardı Çayırlarda dana kuzu otlardı Ekin ekip çift sürenler nicoldu Kızılırmak ingin akar yazları Çevresinde söğüt, kavak sazları Sürüsüyle dolaşırdı kazları Bakın hele Sefer dayım nicoldu Kısmetin neredeyse sen arada bul Gurbetçiler gelirdi elinde bavul Sebo Zurna çalardı, gardaşı Davul Sorun hele halay çeken gençler nicoldu Otuz emmim şekil verdi baltaya Hamdi beyle, Remzi beyde girdi çıktı davaya Ramazanda hep bakardık havaya Top patlatan Cinağa dayım nicoldu Maksut dayım çok işleri bilirdi Arkadaşı Topal usta çilingirdi Onları destekleyen gazeteci Enver'di Sorun hele Ehmet emmim nicoldu Çarşı içi sıra sıra dükkanlar Bakkal Kemal, Terzi Nihat esnaflar Hergün ayrı çeşit bir film oynar Bakın hele Yıldız Sineması nicoldu Sırım İsmail'in gönlü hoşmudur Lillo Abid'in tabakası boşmudur Apşahinin ekmekleri taşmıdır Mahalle fırınlarımız şimdi nicoldu Isak beyde ekinin biçenler Harmanlarda buğdayını seçenler Değirmenden sırayınan geçenler Dursun beyler, Durmuş beyler nicoldu Bayram olur davul zurna vurulur Döğüş biter mahkemeler kurulur Şahitlere sıra ile sorulur Bakın hele Topal Mahmut nicoldu Sınıkçısı, sünnetçisi, berberi vardı Bunca yaraları acep kim sardı Köylüsü, kentlisi hep barabardı Ceviz, Aşık atan gençler nicoldu İğne atsan yere düşmez pazarı Köylüler satardı malı-davarı Hapishaneden seyrederdi onları Sorun hele Ziya dayım nicoldu Salim fidanlardan bir orman kurdu O cennet yeşillik bizlerin yurdu Şah tepeye çıkan dizler dururdu Tahta oluk-buz gözeler nicoldu Bir zamanlar eti-sütü pek boldu Yıllarca dağlarına insanlar doldu Belki şimdilerde gülleri soldu Bakın hele Yaylalarımız veran mı oldu Kalos usta demircilik yapardı Kurban ağa kahvesin açardı Gençlerinen Çokda güzel yaşardı Deyin hele Nurettin ustam nicoldu Zara ile futbol maçı yapılırdı adada İlhan açıkta oynar, Mecit-Durak geride Panter Ünal kalede, Kartal Hasan ileride Sorun hele sahalarda Omo vardı nicoldu Goncilin,İbangilin bayırlar Irmağın kıyısı sıra sıra çayırlar Halı, kilim, buğday yıkardı kızlar Bacalarda bar çekenler nicoldu Alıçgilden, Piliçgilden, Kılıçgilden ne haber Düğünlerde mevlütlerde yemek yerdik beraber Pilav, yahni, çorba, tatlı çeşitler Sofralarda çirli, haşıl, hıngel vardı nicoldu Kimi sevdiğini ağaçlara yazardı Kimileri göre göre yüreğine kazardı Analardan bacılardan göz yaşları sızlardı Kavuşamadan giden sevdalılar nicoldu İlk bahar acı eserdi yeller Yün eğirip kilim dokuyan eller Ağıt yakıp mani söyleyen diller Sorun hele kapısını kitleyenler nicoldu Bir zamanlar sağ sol deyip çatıştık Bazı birbirimizi görüp savuştuk Şimdi aynı mekanlarda buluştuk Ayrı düşen eski dostlar nicoldu Ali söyler İmranlı'dan maniler Cıbılların cemiyeti vardı haniler Bütün hemşerilerime burdan sevgiler Sorun hele Aziz Dedem-Molla Ahmet nicoldu Ali KARTAL
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Arif Coşkun'e Teşekkür Ediyor... |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|