06.11.2008, 22:57 | #171 |
Usta Yiğido
gezgin_58 Şuan
Son Aktivite: 12.02.2024 06:14
Üyelik Tarihi: 09.10.2008
Yaş: 41
Mesajlar: 641
Tecrübe Puanı: 637
|
Cevap: Ölümsüz AŞK!!!!
askti sevgiydi bunlari bir kalem gecelim lutfen kimse kimse icin ne canini nede malini verirbos bu isler sadece cikarlar vardir iki sevgili yanyana gelince hep su konusulur biz evlenecegiz cok mutlu olucaz evimiz paramiz falan filan turkiyede is bulmak sorun isi buldun maas sorun maasin yarisi ev kirasi geriyz ne kaldi artik birbirinizi yersiniz SONUC ASKTA BITTI SEVGIDE BITTI
|
09.11.2008, 12:44 | #172 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 20:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2157
|
--->: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
400 YIL ÖNCE ÖDENDİ
Saraybosna'ya 60 km mesafedeki Zenica'da BM Barış Gücü bünyesinde görev yapan Türk birliğinin komutanı şunları anlatmış: Zenica'daki Türk taburunun komutanları, Belediye Başkanlığından aldıkları müsaade ile, şehrin en büyük salonunda kültür faaliyetleri ve sosyal programlar uygulamaya başlamışlar. Bu faaliyetler sırasında sivil giyinen askerlerimizle cevre hakli bir anda kaynaşmış. Salon dolup dolup tasmaya başlamış. Bu rağbeti gören ABD askerî birliğinin komutanı, benzer bir faaliyet için Belediye Başkanından haftanın bir günü de ayni salonun kendilerine tahsis edilmesini ister... Başkan bu isteği soğukkanlılıkla karsılar: - Kirasını ödemeniz kaydıyla salonu tahsis ederiz... - Kira isi kolay, ne kadar? - Bir gün için 40 bin dolar. - Siz ne diyorsunuz? Bu çok yüksek!.. Türklere bu pahalı gelmiyor mu? Ödeyebiliyorlar mı bu bedeli? - Sayın Komutan! Pahalıya mı yoksa ucuza mı bilemem? Çünkü Türk askeri bu bedeli, tam 400 yıl önce ödedi!.
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
16.11.2008, 11:32 | #173 |
Alt Forum Yöneticisi
kronik Şuan
Son Aktivite: 14.12.2020 17:41
Üyelik Tarihi: 01.05.2008
Mesajlar: 7.292
Tecrübe Puanı: 1344
|
cenneti satın almak
Bozuk Simit paraları ile cenneti satın almak
Gunun son dersinin sonuna gelinmisti. Ogrenciler cikmak icin sabirsizlaniyordu. Defter ve kitaplarini cantalarina koydular. Zil calar calmaz, disari cikmak icin hazirdilar. Yalniz, Ali hazirlanmamisti.Gecikmek icin de elinden geleni yapiyordu. Nihayet zil caldi. Ogrenciler bir anda kapiya yoneldi. Ali, yerinden kalkmadi. Agir agir esyasini topladi. Bir yandan goz ucuyla ogretmenine bakiyor, bir yandan da arkadaslarinin gitmesini bekliyordu. Ogretmeni, onun bu hâlini fark etti: - Hayrola Ali, dedi. Eve gitmeyecek misin? Ali, son arkadasinin da ciktigini gorunce cevap verdi: - Sizinle konusmak istiyordum ogretmenim. - Peki, dedi ogretmeni. Ne soyleyeceksin bakalim? - Ahmet arkadasimiz var ya… - Evet, ne olmus Ahmet'e? - Durumlari pek iyi degil galiba. Annesi, beslenme cantasina pekiyi seyler koymuyor. - Ee? - Ona yardim etmek istiyorum. Ama benim yardim ettigimi bilirse uzulur. Gunde bir simit parasi biriktirip her hafta size versem, siz de ona verseniz? Cebinden bir avuc bozuk para cikarip ogretmenin masasinin uzerine koydu. Nurhan Ogretmen, paraya dokunmadi. Sandalyesine oturup dusundu.Ali hakkindaki bilgilerini yokladi. Bildigi kadariyla ailesinin durumu pekiyi degildi. Bu caliskan ve sevimli ogrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve dusunceliydi. Zengin bir ailenin cocugu degildi. Buna ragmen yardim etmek istiyordu. Ustelik yardim ettiginin bilinmesini istemiyordu. Nurhan Ogretmen: - Dur bakalim Ali, dedi. Bildigim kadariyla sizin de maddî durumunuz pekiyi degil. Yanlis mi biliyorum? - Dogru biliyorsunuz ogretmenim. Babam gundelikci. Cogu zaman is bulamiyor. Ama ben de calisiyor, para kazaniyorum. - Nerede calisiyorsun? - Simit satiyorum. Nurhan Ogretmen yine durup dusundu. Iyiligin bu kadarina ne demeliydi simdi. Bunun gerceklesmesi zordu. Onu, bundan vazgecirmek icin bir care bulmaliydi. Bunu yaparken, sevimli ogrencisini de kirmamaliydi. Onunla biraz daha konusursa, belki bir yolunu bulurdu. Nurhan Ogretmen, Ali'ye dondu: - Buyuyunce ne olmak istiyorsun, diye sordu. - Cok zengin bir isadami… - Nicin? - Insanlara daha cok yardim etmek icin… - Guzel, dedi Nurhan Ogretmen. Bak simdi Ali, Ahmet'in ailesinin durumu pekiyi degil; bu dogru. Ama sizinki de bundan pek farkli degil. Istersen acele etme; cok zengin oldugun zaman insanlara yardim edersin.Olmaz mi? - Olmaz, dedi Ali. Simdi yapmaliyim. - Neden olmaz? - Uc sebepten dolayi olmaz. Birincisi: Bu para zaten benim degil. Iyilik ettigim icin Allah, beni insanlara sevimli gosteriyor. Insanlar da bundan etkileniyor, daha cok simit aliyorlar. Bu sayede gun boyu calisanlardan bile fazla simit satiyorum. Hele mahallede Hasan Amca var, her gun iki simit alip guvercinlere veriyor. Ikincisi: "Agac yas iken egilir." deniliyor. Simdiden iyilik yapmayi ogrenmezsem buyudugumde hic yapamam. Ucuncusu ise daha onemli: Buyudugum zaman cok zengin bir isadami olmak istiyorum. Zamaninda yatirim yapmayanlar buyuk isadami olamazlar. Nurhan Ogretmen, karsisinda buyuk biri varmis gibi dinliyordu: - Bu sonuncusunu pek iyi anlayamadim, dedi.? - Aciklayayim ogretmenim, dedi Ali. Simdi, cok zengin olmadigim icin, ancak gunde bir simit parasi kadar yardim edebiliyorum. Bundan fazlasini veremem. Allah, Cennet'i gucu kadar iyilik edene veriyor. Simdi gucum bu olduguna gore Cennet'in fiyati birkac simit parasi kadardir. Eger zengin olmadan Ölursem birkac simit parasiyla Cennet'e girebilirim. Bundan daha kârli bir yatirim olur mu? Nurhan Ogretmen'in gozleri dolmustu. Basini "Evet" anlaminda sallarken Aliyi evine yolladi. Sinifa geri donerken okulun bosaldigini fark etti. Esyalarini toplamak icin masasina dondugunde Ali'nin biraktigi paralarin masaustunde kaldigini fark etti. Sandalyesine gayri ihtiyari oturdu ve paralari eline aldi. Hicbir para ona bu kadar kiymetli gelmemisti. Sanki elinde dunyanin en kiymetli incilerini, yakutlarini, elmaslarini tutuyordu. Hatta bu paralar onlardan bile kiymetliydi. Oyle bu paralar, Bu bozuk SIMIT paralari, Cenneti satin alabilecek paralardi. Sanki hic birakmak istemeyen bir duygu ile simsıki kavradi bu bozuk simit paralarini. Oturdugu yerden kalkamadi Nurhan Ogretmen. Icinin doldugunu, Tarif edilemeyen duygulara boguldugunu hissetti. Birden bosalan saganak yagmurlar gibi aglamaya basladi. Agladi … Agladi. Kendine geldiginde aksam olmustu. Yavas yavas siniftan cikip okuldan ayrilirken bekci Sadik " Bozuk Simit paralari ile cenneti satin almak, Bozuk Simit paralari ile cenneti satin almak" diye Nurhan ogretmenin sayikladigini duydu. Bekcinin hayretler icinde " Ne dediniz hocam " demesini bile duymayan Nurhan ogretmen bekcinin saskin bakislari altinda aksamin alaca karanligina karisivermisti Yazari bilinmiyor ..... __________________
__________________
ummadıklarım adam olurken, adam dediklerim insan bile olamamış! |
16.11.2008, 15:49 | #174 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 20:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2157
|
--->: cenneti satın almak
etkileyici bi hikaye ALLAH Çok anlamlı bir yazı.Herkes bu çocuk gibi olsaydı aç insan kalır mıydı sizce?
Teşekkürler.aslında hayat imtihanı bilmek marifet değil marifet olan onun farkında olup geçmektir...
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
20.11.2008, 17:35 | #175 |
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 20:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 39
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2157
|
--->: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Bir yönetim nasıl çöker
Beşiktaş Çırağan'da Yahya Efendi Türbesi vardır bilir misiniz? Kanuni Dönemi'nde yaşamış bir alimdir kendisi. Halen bir mescidin de ibadete açık olduğu Yahya Efendi türbesi bugün de geçmişteki o mistik özelliğini devam ettirmektedir. Yasadığı donemde Kanuni ile arasında cereyan eden bir öyküden bahsedeceğim bugün size. Umarım ibret alırız. Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder, günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mi diye derin derin düşünmeye başlar. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi 'ye sorduğundan bunuda sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahya Efendiye gönderir. "Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları'nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olurda izmihlale uğrar mi?" şeklinde mektubunu gönderir. Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendinin cevabi bir bakıma çok kısa bir bakıma içinden çıkılmaz bir hal alır. "Nemelazım be Sultanim!" Topkapı Sarayında bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez.. Yahya efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: "Acaba bilmediğimiz bir mana mi vardır bu cevapta?" Nihayet kalkar,Yahya Efendinin Beşiktaş'taki dergahına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar: "Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!" Yahya efendi duraklar: "Sultanim sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice duşundum ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim." "İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece nemelazım be sultanim demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum." Yahya Efendi bu cevaptan sonra su akil almaz aciklamasini yapar: "Sultanim! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, iste o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…." Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir alime memleketinin sahip olduğu için Allah'a şükreder, bu turlu ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır… Mektup bugün Topkapıda sergi halindedir.
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle. [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] CANDA ÖZÜR OLMAZ... |
20.11.2008, 18:31 | #176 |
Usta Yiğido
sandalli Şuan
Son Aktivite: 21.04.2016 18:58
Üyelik Tarihi: 19.02.2006
Mesajlar: 38.277
Tecrübe Puanı: 4507
|
-->: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
Bu mektuptan bizim devlet adamlari hic mi ibret almazlar?
__________________
Yağmurlar Islanıyor
|
20.11.2008, 20:37 | #177 |
Yeni Yiğido
SONOSMANLI58 Şuan
Son Aktivite: 30.03.2010 17:56
Üyelik Tarihi: 12.04.2008
Yaş: 43
Mesajlar: 48
Tecrübe Puanı: 603
|
--->: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
ALLAH’TAN KORK, MÜHRÜMÜ BOZMA
Geçmiş ümmetlerde gurbete çalışmaya giden üç arkadaş, bir ara yoğun bir yağmura mâruz kalınca yol kenarındaki bir mağaraya sığınırlar. Ne var ki, karşı dağdan, düşen yıldırım sebebiyle kopup yuvarlanan bir taş gelir, içinde bulundukları mağaranın kapısına sıkışıp kalır. İçeride bulunan üç arkadaş korkup düşünmeye başlarlar. Nasıl çıkacaklar kapanmış olan mağaradan? Biri der ki: Bu belâdan kurtulmamızın bir çâresi olabilir. O da, Rabbimizin rızâsı için yapmış olduğumuz iyilikler. Gelin bunları şefaatçı yapıp buradan kurtulmayı Rabbimizden dileyelim. Bu sebeple biri der ki: – Ey Rabbim! Ben yanında işçi çalıştıran biriydim. Bir gün, çalışan işçim akşam yevmiyesini almaya gelmedi. Ben de onun parasını onun adına ayırıp çalıştırdım. Seneler sonra gelince parasını kazancıyla birlikte verdim. Şaşırdı, almak istemedi. Sonra ciddi olduğumu anlayınca yevmiyesini kazancıyla alıp sevinerek gitti. Bunu sadece senin rızân için yaptım. Eğer senin yanında makbul oldu ise, bunun hürmetine şu kayayı, çıkacağımız yerden uzaklaştır! Bu dua üzerine kaya yerinden kımıldar, ama çıkılacak kadar yer açılmaz. İkincisi de şöyle der – Ey Rabbim! Ben annesine çok hizmet eden biriyim. Bir gece annem su istemiş, ben de koşup dışarıdan su getirmiştim, baktım annem uyumaktadır. Karşısında uyanıncaya kadar bekledim. Gece yarısı uyandığında beni karşısında bekler halde görünce çok memnun olup duâ etmişti. Bunun hürmetine bu belâdan bizi kurtar. Kaya biraz daha kımıldar, ama yine kurtulmaya yeterli değildir. Üçüncü olarak da son arkadaşları şöyle duâ eder: – Ey Rabbim! Memleketimizde kıtlık olmuş, bir çok âile açlık belâsına mâruz kalmıştı. Benim durumum ise iyi idi. Bir gün komşum kızı yanıma gelip açlıktan ölüm tehlikesi geçirmekte olan âilesi için benden yiyecek birşeyler istemiş, ben de ona kendisini bana teslim etmesi halinde istediğini verebileceğimi söylemiştim. Başka çâresinin kalmadığını anlayan kızcağız, nihayet isteğime râzı olmuş, birlikte tenha yere gittiğimizde birden şu ikazda bulunmuştu: – Ey elinde imkân olan adam! Allah’dan kork, benim iffet mührümü nikâhsız bozmaktan hicap duy! Bu mühür, ancak nikâhla bozulur, başka değil! Bu beklenmedik ikazdan korkup titremeye başladım. Kendimi mâsum bir kızın namus mührünü bozan iffetsiz durumuna düşürmekten utandım ve dedim ki: – Haydi gel, istediğin kadar yiyecek al, mührünü muhafaza ederek iffetinle yaşa. Böylece ona istediğini verdim ve mührünü bozmadım. Bunu senin rızân için yaptım. Eğer kabul edildi ise, şu kayayı kapımızdan uzaklaştır da çıkıp kurtulalım. Bir de baktılar ki, sıkışmış kaya paldır küldür yuvarlanıp gitti, kurtulup dışarı çıktılar. Evet, işte iffetsizlerin yersizliğini söylemek istedikleri kızlık işaretinin hadisteki adı mühürdür. Kaynak: Yeni aile İlmihali, Ahmed Şahin, Cihan Yayınları
__________________
YUFKA YÜREKLİLERLE ÇETİN DAĞLAR AŞILMAZ |
20.11.2008, 20:44 | #178 |
Yeni Yiğido
SONOSMANLI58 Şuan
Son Aktivite: 30.03.2010 17:56
Üyelik Tarihi: 12.04.2008
Yaş: 43
Mesajlar: 48
Tecrübe Puanı: 603
|
--->: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
HAPİSHANEDE KILINAN NAMAZ
Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur'a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar. Vâli dedi ki: - Hepsini hapsedin! Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp: ''Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!'' diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek'at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı. Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu: - Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı? Müdür dedi ki: - Bunu bilemem efendim. Yanlız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor göz yaşları döküyor. - Hemen adamı buraya getiriniz. Demirciyi vâlinin yanına getirdiler. Vâli hâlini sorup, durumu anladı, ve dedi ki: - Sizden özür.diliyorum.Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabul et. Herhangi bir arzun olunca bana gel! Demirci de cevabında dedi ki: -Ben hakkımı helâl ettim. Verdiğiniz hediyeyi kabul ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem. - Neden gelemezsiniz? - Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çevirten sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Pek çok murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım? Rabbim, nihayeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını, ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de, boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın! Akıl isen nemâzı, çün saâdet tâcıdır. Sen namazı şöyle bil ki, mü'minin mi'râcıdır. Huzura Doğru
__________________
YUFKA YÜREKLİLERLE ÇETİN DAĞLAR AŞILMAZ |
21.11.2008, 10:31 | #179 |
Yeni Yiğido
jasminiron Şuan
Son Aktivite: 19.08.2009 13:57
Üyelik Tarihi: 11.07.2008
Yaş: 48
Mesajlar: 48
Tecrübe Puanı: 586
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
ya bu nekadar güzel bir hikaye vallahi ağladım böyle dostluk varmı sizce hiç sanmıyorum benimde vardı birzamanlar ama gerçekten nankörmüş
|
21.11.2008, 13:25 | #180 |
Yasaklı
EyüphanAydın Şuan
Son Aktivite: 22.05.2010 11:45
Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 31
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
PEYGAMBERE BAĞLILIK
Mekke'nin fethinden sonra İslâm'ı kabul edenler arasında Hz. Ebû Bekir'in babası Ebû Kuhâfe de bulunuyordu. Yaşı sekseni aşmış, âmâ bir kişi olan Ebû Kuhâfe, Hz. Peygamber'in huzurunda hidayete ermekte geç kalmışlığını telâfi edercesine aşkla kelimei şehadet getiriyordu. Bu esnada sevinmesi gereken "Sıddıyk" (yürekten tasdik edip, sorgusuz sualsiz bağlanan) lakaplı Ebû Bekir ağlıyordu. Fakat bu ağlayış bir sevinç ağlayışı değil üzüntü ağlayışıydı. Bu, meclisteki herkesin hayretine sebep olmuştu. Sordular: - Ey Ebû Bekir, neden sevinilecek bir günde gözyaşı döküyorsun? Cevap verdi: - Allah'ın Resulünün en büyük arzusu amcası Ebû Talibin müslüman olmasıydı. Fakat bu dileği bir türlü gerçekleşmedi. Ben isterdim ki şu anda benim babamın yerinde şehadet getiren Ebû Talib olsun, babamın Müslüman olmasından dolayı benim gönlüm hoşnud olacağına, amcasının Müslüman olmasından dolayı Allah Rasûlünün gönlü hoşnud olsun. İşte bu olmadığı için ağlıyorum. |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|