|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Serbest Kürsü Serbest Konular |
![]() |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
|
![]() |
#1 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() sibelYILMAZ Şuan
![]() Son Aktivite: 05.09.2014 09:55
Üyelik Tarihi: 13.12.2007
Yaş: 36
Mesajlar: 2.927
Tecrübe Puanı: 938
![]() ![]() ![]() |
![]() - Kelebeği seyretmek istersen yaklaşmasına izin ver. Dokunmak istiyorsan konmasına. Eğer uçmasın diyorsan, bunu ondan iste!
- Ama dede kelebek o! Beni dinlemez ki! Yakalayalım hadi... - O zaman koşmaya başla! dedi, ihtiyar adam küçük kız çocuğuna gülümserken. Yetmişine merdiveni kendi dayamadığı halde, tırmanmak ona düşmüştü. Omzundaki haki renkli hırkayı düşürmeden bir tahta sandalyeye oturdu tahtına kurulur gibi. Çimenlerin üzerinde kelebeğin peşi sıra oradan oraya koşup duran torununu seyretmenin hazzı yüzüne yayıldı git gide. - Kondu dede! diye sesinin tonunu alçaltarak seslendi, kelebeğin konduğu çiçeğin olduğu yeri dedesine gösterirken. Sonra da kendince usul usul yaklaşmaya başladı. Turuncu üzerinde siyah benekleri olan kelebek güneşlenirken bir yandan da hafif rüzgârın da etkisiyle kanatları açılıp kapanıyordu. Aynı rüzgâr küçük kızı da görmezden gelmiyor saçlarını tarıyordu. Gözlerinin önüne düşen dalgalı saçlarını eliyle çekip kelebeğe tüm dikkatiyle bakmaya başladı. O kadar dikkatle bakıyordu ki göz bebekleri burnunun ucunda adeta birleşiyorlardı. Parmak uçlarına basarak çiçeğe doğru biraz daha yaklaştı. Alabildiğince sessizdi. Kelebeğin kanatları, küçük kızın uçuşan saçları ve çimenlerin bazıları, rüzgârın ritmine uymuş dalgalanıyorlardı. Dede gözlerini rehavetle karışık bir mutlulukla kısmış, olan biteni torununun tarafını tutan bir sessizlikle izliyordu. Zaman üçü için de ağırdan alır gibiydi ve dünya sarsıntıya neden olmadan dönüyordu sanki. Kelebek nasıl bir lezzetin ortasındaysa çiçeğin renkleri arasında uyurcasına rahattı. Çiçek mi kelebek, kelebek mi çiçek belli değildi. Kızın göz bebekleri birbirinden ayrılmadan aynı sevimli şaşılıkta, beslenme saatini izlemekte. Kelebekse kadehin kenarındaki portakal dilimi gibi çiçeğin süsüydü sanki. Rüzgâr ara sıra çiçeği hamak, yaprakları yelpaze haline getiriyor, kelebekse çiçekle birlikte yaylandıkça hayatın tadını çıkarıyordu. Güneş, etrafında ne kadar bulut varsa sanki özellikle başından atmış ta gözlerini dikmiş; küçük kızın yanakları kızarıyordu. Dede, acı patlıcanla kırağının hikâyesini bildiğinden, yaşlı canla güneşe aldırmadan bu tabloyu seyrediyordu. Sarışın bir pusu, bir adım uzağındaki ziyafete bakarken, suç ortağı olan ihtiyar kurt ta yaklaşan bir başkası var mı acaba dercesine ara sıra etrafa göz gezdiriyordu. Araya bir kuşak sığdırmış yılların ekibiymişçesine bir sessizlikte, bir adım daha yaklaştı kelebeğe. Artık aldığı nefes bile bu işe ortak gibi, sen iste ben gıkımı çıkarmam dercesine sessizdi. Kelebek gözünü açtığı bu bahçede, tüm ömrünce buraları bilircesine telaşsız. Minik avucunu yavaştan çenesi hizasına kadar çıkardı. Kelebeğin olduğu çiçeğe artık bir kol boyu uzaklıktaydı. Harekete geçmesini engelleyen tek şey, kelebek ya uçarsaydı! Zaten göz ucuyla dedesine baktıran da, bu korkuydu. Şaşı bakışları dedesine doğru çözüldü burnunun ucundan, kahkaha hakkı kendinde saklı dedeyle bakıştılar. Dede küçük köpeğe maskara olmaya dünden razı; sakin ol! Manasında iki avuç içini yere doğru çevirip, kendince duruma katkısını yaptı. Yıllardır kelebek kovalarlarmış ta bu hareket bu an içinmiş gibiydi dedenin ellerinde. Kız anladım manasında başını hafifçe aşağı yukarı salladı. O başını tasdik için kullanırken , dedeyse yerinden kalkıp küçük kızı kucağına alıp sarıp sarmalamıyorsa eğer suç ortağının kendisine duyduğu güveni sarsmamak içindi .. Artık dede daha sessiz ve hareketsiz, istese de bu durumda gülemezdi. Torunu yavaşça başını kelebeğe doğru çevirdi. Neyse ki kelebek hala yerindeydi. Tek bir harekete bakıyordu. Avucunu hızla çiçeğe doğru savuracak hop kelebek avucunda kalacaktı. Bakışlarıyla aradaki mesafeyi ölçtü biçti. Bir adım daha atsa mıydı, yoksa mesafe yeterli miydi? Biliyordu tek hakkı vardı. Yakalayamazsa uçup gidecekti kelebek umutları da peşinden sürükleyerek. Artık tamam dedi içinden , küçük yüreğinden geçen , ani bir hamleyle kelebeği yakalayıp istediği kadar sevebilmekti . Avucunu hazırladı veeee ... Vızzzz diye bir bal arısı gelip hemen yanındaki diğer çiçeğe kondu. Bal arısı çiçeğe kondu, küçük kızın yarı açık eli havada dondu. Bakışlarından arı da nasibini aldı. Dedeninse ilk kez bakışları ayaklandı; eyvah dercesine biraz kıpırdadı. Küçük kız dedeye bakıp iki gözünü de açıp kapadı, dudakları sus anlamındaydı. Dede susa kaldı, torun zaten sustaydı. Bir yıl öncesinde, üstelik de kelebek de kovalamazken, hem de durduk yerde arı sokmuştu. Feryat figan bahçeden eve gelişleri daha dün gibiyken, hem dede hem torun kıpırdayamıyordu. Arının çiçeğe neden konduğunu kim bilmezdi ki. O da yemeğinin peşindeydi. Avucunu aşağı doğru indirirken, sırası mıydı şimdi! dercesine arıya baktı . Ama bir adım geri atmadı. Nasılsa karnı doyacak, uçacaktı. Aynı sitemkâr bakışla dedeye döndüğünde aynı anlamla karşılaştı. Dedesi de; elden ne gelir dercesine avuçlarını iki yana açmıştı. Sabırla beklediler. Arı bu durur mu, çiçekten çiçeğe gezmeden olur mu? Doydu elbet . Karnı doyunca, gönlü olunca uçuverdi çiçeğin üzerinden. Vızzzz dedi, gelirken dediği gibi . Bakışlar arının peşi sıra; geç bile kaldın der gibiydi. Neyse ki kelebek yerindeydi. Gene aynı mesafede, aynı çiçekteydi. Sabrın sonu selamettir hani. Artık şimdi tam zamanı. Göz kararı, avucunu hazırladı kendinden geçmiş uyuklayan kelebeğe baktı. Kararsız kaldı. Kelebeğe doğru uzanan kolunu yavaşça indirdi. Sonra usulca iki elini ağzının kenarlarına doğru getirip dedesine; yavruları var mıdır dede? diye fısıldadı… Dede şaşırdı, ne dese yalandı ama çabuk toparlandı! - Kendisi çocuk daha, baksana küçücük! diye fısıldadı, sanki suç ortağı o değildi. Biraz sessizlik sonrasında, kelebeğe takıldı tekrar gözleri. Bu sefer yakalamak için değil sevmek için uzandı eli. Sonra vazgeçti küçük kız. Yavruymuş! deyip gülümsedi. Dedesine doğru döndü. Yavru bu! değil mi? dedi. Gülümsedi dede, yüzünü güneşe verdi. Küçük kız yürümeye başlamıştı ki kelebek çiçekten havalandı gelip saçlarına konuverdi! Dedesi güneşin keyfinde gözleri kapalı, torunu saçlarında kelebek olduğu yerde kala kaldı. Dedesine göstermek için ne yapsaydı? Düşündü, taşındı , ; uçma! Ne olur uçma! Dedem de görsün! diye fısıldarken, kelebek dalgalı saçların hamağındaydı... Ahmet NACAR
__________________
"Çöplüğe attılarda mukaddes emaneti, Hak bellettiler Hakka en büyük ihaneti." |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
SEVMEK BAZEN VAZGEÇMEYİ BİLMEKTİR...! | ...Kangallı... | Diğer Konular | 13 | 26.02.2009 03:10 |
Gül ve Kelebek | seva | İslami Resimler | 2 | 10.05.2008 11:07 |
Kelebek Kanatlarından Alfabe | _DuMaN_58 | Arşiv | 1 | 08.02.2008 09:59 |