![]() |
#11 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() goramaz Şuan
![]() Son Aktivite: 14.09.2024 14:55
Üyelik Tarihi: 06.07.2008
Mesajlar: 7.310
Tecrübe Puanı: 1353
![]() |
![]() iyi de biz zaten karşıt görüşteyiz.
benim tarafımdan bakılırsa bu durum böyle bakın hucurat suresinde ''biz sizi birbirinizi tanıyasanız diye kavimlere ayırdık'' der (aslında buradaki litearefu kelimesine yanlış anlam veriliyor buradaki anlam medeniyetler çatışması yapın ilerleyin birbirnizle yarışın anlamı daha uygundur.) bu ayetin devamında ise''Allah katında en üstününüz takvaca üstün olanızdır'' der . Yani Allah millet kavramını önemsemiyor.Takva insana değer veren bir bilinç olarak karşımıza çıkıyor. benim için ırkın bir önemi yok ama sizin düşünceniz anladığım kadarıyla şu: Türklük bir ırmak olsun,din gelenek görenek (hars) bu ırmağı besleyen akarsulardır.bana göre ise din asıl kaynaktır.işte farkımız budur saygılar iyi geceler
__________________
Hoştur bana senden gelen, Ya hil'at ü yahut kefen, ya goncagül ya da diken, kahrın da hoş lütfun da hoş.
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#12 | |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Urumçi Şuan
![]() Son Aktivite: 07.06.2011 15:22
Üyelik Tarihi: 31.08.2009
Mesajlar: 988
Tecrübe Puanı: 677
![]() |
![]() Alıntı:
Bu sebepten konuşmayı şurada tamamlarken sevgili goramaz size Seyyid Ahmet Arvasi'nin Türk-İslam ülküsü isimli kitabını okumanızı tavsiye ediyorum... Saygılar...
__________________
Türk Tarafından, Türk İçin, Türk'e Göre... |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Urumçi Şuan
![]() Son Aktivite: 07.06.2011 15:22
Üyelik Tarihi: 31.08.2009
Mesajlar: 988
Tecrübe Puanı: 677
![]() |
![]() düzelt butonu yok kürdistan devletinden sonraki milliyetçilik kürt milliyetçiliğidir. Saygılar...
__________________
Türk Tarafından, Türk İçin, Türk'e Göre... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Urumçi Şuan
![]() Son Aktivite: 07.06.2011 15:22
Üyelik Tarihi: 31.08.2009
Mesajlar: 988
Tecrübe Puanı: 677
![]() |
![]() Kurumlar Arası Çatışma ve Yayılan Bunalım
7 Ocak 2010, Perşembe 2010 yılına, geçtiğimiz yılın ağır ve kasvetli sorunlarının gölgesinde girdik. Geride bıraktığımız 365 günün muhasebesinin vicdanlı ve dürüst bir şekilde yapılmasına çok ihtiyaç var. Ne var ki, hâkim siyasi otoritenin bu yönde bir niyet taşıdığını ve böyle bir amacı olduğunu söylemek gerçekten de çok zor. Türkiye'nin çoraklaşan huzur ve tükenen dermanıyla yeni yılda hangi badirelerle karşılaşacağını tahmin etmek zor değilse de, yeni sürpriz sorun alanlarının toplumsal yaşama egemen olması da hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Asker sivil gerilimi, hukuk namına yapıldığı yönünde ciddi kuşkular olan dünde kalmış hesaplaşmaların yine bugüne taşınarak, ortalığın ayağa kaldırılması 2010 yılında da sürecektir. Öte yandan kurumlar arası artan ve şiddetlenen gerilim ve gelgitler devlet erkinin inandırıcılığına büyük darbe indiriyor. Demokrasi dışı arayış hezeyanlarıyla örülen güvensizlik ağı, her insanı çevrelemiş durumda. İsim mutasyonuna uğrayan sözde demokratik açılım denilen yıkım ve ayrışma projesinin de bu yıl içinde ısrarla devam ettirileceği anlaşılıyor. Kirli bir ittifakın tezgâhladığı ve sürdürmeye çalıştığı etnik temelli ayrışma hesabının yekûnu kabarmış durumda. 2009 yılında MHP lideri Devlet Bahçeli'nin muazzam direnişine çarparak gerileyen açılım ve saçılım sürecinin, yeni lojistik kaynaklarla tahkiminin planlandığı görülüyor. Ne var ki, Türk milletinin birliği ve beraberliği konusunda asla taviz vermeyecek olan Milliyetçi Hareket Partisi'nin, artan ve yükselen bir tempoyla sözde demokratik açılım (dağılım) sürecine tepki vermeye devam edeceği de bir vaka. Nitekim MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, TBMM'nde 2010 yılının ilk grup toplantısında sarf ettiği anlamlı sözleri bu söylediklerimi tam olarak doğruluyor... Azalan toplumsal desteği tersine çevirebilmek için, gündemi suikast iddialarıyla boğan iktidar partisinin yeni bir mazlum ve mağdur rolüne soyunmaya gayret ettiğine dönük izlenimler gittikçe fazlalaşıyor. Elbette yasal ve meşru yollar dışında, iktidar değişikliği amaçlayan kim ve hangi odaklar varsa; gerekli cezayı almaları ve hak ettikleri yaptırımlara uğramaları bir zorunluluktur. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bu niyet ve zihniyete sahip olanlar bulunuyorsa bunlar da mutlaka ayıklanmalı ve demokratik sistem ağır aksakta olsa yoluna devam etmelidir. Şunu bir defa akıldan çıkarmamak yerinde olacak: Her ne sorun varsa bunun çözüm ve çare yeri bellidir; o da mutlaka siyaset olmalıdır. Seçim ve sandıkla çelişecek bir yönetim anlayış ve hedefine elbette herkesin karşı durması kaçınılmaz bir vazifedir. Buna bir diyeceğim yok ve bende bu görüşteyim... Ancak, askeri kışlasında tutmak adına ve geçmişten kaynaklanan rövanşist duygularla; her türlü hukuksuzluğu, insafsızlığı ve vicdansızlığı kılıf haline getirerek, Türk Silahlı Kuvvetlerini darbeci bir kuruluş olarak gösterme girişimlerine de herkesin karşı durması bana göre milli bir görev sayılmalıdır. İptidai bir yaklaşımla, birkaç kişinin yaptığı yanlışlardan, girdiği kusurlu ilişkiler ağından hareketle, bu coğrafyada yaşamamızın en büyük teminatlarından olan ordunun yıpratılmasına göz yummak, geleceğimizi ataşe atmakla eşanlamlı olacaktır. Bir de şu tehlikeyi göz önünden katiyen uzak tutmamız gerekiyor. Demokrasi dışı oluşumların otoriter eğiliminden sakınacağız derken, sivil diktatörlüğün ve hatta sivil nitelikli sessiz darbenin ihtimalini de asla ihmal etmemiz gerekmektedir... Bugünkü iktidar demokrasiyi beğendiğinden ya da hayranı olduğundan dolayı sürekli olarak gündeme getirmiyor. Peki, neden gündeme getiriyor sorusuna da şöyle cevap verebilirim: Demokrasiyi kendi iktidar alanını genişletmek ve yaymak için bir araç olarak görüyor da ondan sahipleniyor... Önüne geleni azarlayan, farklı ve aykırı seslere tahammül edemeyen, muhalif her gelişmeyi kendisine yönelik bir tertip olarak değerlendiren bir zihniyetin demokrasiyi ne kadar ve samimi olarak içselleştirebileceğini siz değerli okuyucularımın elbette daha iyi takdir edecektir. Devlet kurumlarının birbirine girdiği, yanan güvensizlik ocağına her kurumun benzin taşıdığı düşünüldüğünde bu olumsuzluklardan ilk ve bir numaralı sorumlunun iktidar erki olacağını söylememiz abartılı sayılmamalıdır. Bunlardan dolayı içinden geçtiğimiz zaman süreci tam bir kaos görüntüsü veriyor. Türkiye derin ve tehlikeli bir girdabın içine itildiğinden dolayı soluk alıp vermesi her geçen gün zayıflıyor. Bir defa düşünün; bir başbakan yardımcısının evinin önündeki sivil plakalı bir araçta bulunan sivil giyimli iki subayın, suikast şüphesi ile polis marifetiyle gözaltına alınmasını izleyen süreçte, Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda inceleme başlatılıyor. Kozmik oda olarak anılan bir yerde aramalar yapılıyor. Devletin en mahrem yerleri bir bir açılıyor. Ve bunlar çerçevesinde, bazı devlet kurumlarının, korumak ve muhafaza etmekle görevli oldukları sisteme karşı komplo içinde oldukları yönünde ithamlar gündemi işgal ediyor. Dikkatler birden bire, ‘Özel Kuvvetler' diye bilinen bir askeri kuruluşa çevriliyor. Düşünsenize, vatan sınırlarını korumakla görevli ordunun bazı birimleri neredeyse terör odağı olarak gösterilmeye çalışıyor, öbür yanda ise bölücü hainler demokrasi yandaşı biçiminde takdim ediliyor! Ne hale ve ne duruma geldiğimizi bu hüküm sanıyorum açıkça gösteriyordur! Resmen at izi, it izine karışmış durumda... Kargaşa ve dağınıklığın bütün her yere sindiği ve yerleştiği bugünkü tabloda, Başbakan Erdoğan ısrarla her şeyin yolunda olduğunu, kurumlar arasında çatışmanın olmadığını ileri sürüyor. Peki, o halde bir sıkıntı yoksa Cumhurbaşkanı neden yasama, yürütme ve yargı organlarının başındaki kişilerle toplantı yapıyor? Anlamak gerçekten de mümkün değil... Neresinden bakarsak bakalım, devletin organları ülkenin milli ve yüksek çıkarları için amaç birliğinden son derece uzak bir görünüm veriyor. Devamlı tek taraflı taciz ve tahrik süreci işletilerek, ülke bunalıma ve bir çıkmaza sürükleniyor. Son olarak bu kör dövüşünden kazanın olmayacağını açıklıkla söylemek istiyorum. Ve kaybedenin ise mutlaka Türk milleti olacağının bilinmesinde fayda görüyorum... Devam edeceğim.. Bu yazı [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] sitesinden alınmıştır. ULVİ YÖNTER
__________________
Türk Tarafından, Türk İçin, Türk'e Göre... |
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Urumçi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#15 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() altuntas58 Şuan
![]() Son Aktivite: 11.10.2012 20:24
Üyelik Tarihi: 29.08.2006
Yaş: 71
Mesajlar: 38.469
Tecrübe Puanı: 4546
![]() |
![]() Devlet kurumlarının birbirine girdiği, yanan güvensizlik ocağına her kurumun benzin taşıdığı düşünüldüğünde bu olumsuzluklardan ilk ve bir numaralı sorumlunun iktidar erki olacağını söylememiz abartılı sayılmamalıdır.
Paylaşımınız için teşkekkürler
__________________
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Urumçi Şuan
![]() Son Aktivite: 07.06.2011 15:22
Üyelik Tarihi: 31.08.2009
Mesajlar: 988
Tecrübe Puanı: 677
![]() |
![]() Benim yazım niye buraya taşınmış?
Yazarı farklı, başlığı ve konusu farklı... Erkan Çakıcı'nın yazısı mı bu arkadaşlar?
__________________
Türk Tarafından, Türk İçin, Türk'e Göre... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Urumçi Şuan
![]() Son Aktivite: 07.06.2011 15:22
Üyelik Tarihi: 31.08.2009
Mesajlar: 988
Tecrübe Puanı: 677
![]() |
![]() Kurt Yapmaz Bu Taksimi, Kuzulara Şah Olsa!"
Ekonomik bunalımdan kaynaklanan çaresizliğin toplumu nasıl kuşattığını, toplumsal cinnet noktasına nasıl getirdiğini, gazete sahifelerine baktığımızda, televizyon haberlerini izlediğimizde görüp, irkilmemek mümkün değil… Geçim sıkıntısı karşısında aklıselimini kaybedenlerin cinnet geçirmesi, çoluk-çocuğunu katletmesi tamamen çaresizliğin sonucudur. Böylesi bir drama yeltenenlerin, intihar edenlerin geride bıraktığı veda mektupları, vicdan ve merhamet sahibi her bir kişinin yüreğini delip geçmekte, onu gözyaşına boğmaktadır. Bölücü terör örgütünün yol açtığı ayrışma ve kutuplaşma girdabına karşı çeyrek yüzyıldır mücadele eden Türkiye, bugün bir diğer çatışma ve ayrışmanın göstergesi olan ekonomik sefaletin kıskacındadır. Dolayısıyla yoksulluğun, sosyal çatışmayı tetikleyecek bir boyuta doğru tırmanması ciddi bir tehdittir. Zira bugün ülkemizde; "milli gelirin % 55'ini nüfusumuzun ilk % 20'lik dilimi alırken, nüfusumuzun % 20'lik dilimine sadece % 5'lik bir pay düşmektedir." Tıpkı Şairimizin "Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, Kurt yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa!" dediği gibi, bu adaletsiz ve vicdansız paylaşımın hangi politik ve ekonomik çıkar ilişkisinden kaynaklandığını daha iyi anlamış bulunmaktayız. Böylesi bir gelir dağılımı bozukluğunun, uzun vadede toplumsal bütünlüğümüzün hayrına olmayacağını şimdiden özellikle belirtmek zorundayız. Özellikle başında Başbakan Erdoğan'ın olduğu AKP İktidarının son yedi yılında, gelir dağılımındaki artan bu adaletsizliğin sonucunda, bir tarafta meşruiyeti olmayan, gayri ahlaki bir biçimde artan zenginler tabakası, diğer tarafta da yokluk ve sefalet içinde yaşayan insanlarımız… Bir tarafta zirveye tırmandırılanlar diğer tarafta uçurumun kenarına sürüklenenler. Gerçek olan şu ki, yüzleşmek zorunda kaldığımız bu bozuk gelir dağılımının temelinde öncelikli olarak "rüşvet, eş-dost kayırmacılığı, yolsuzluk ve talan" zihniyetine dayalı bir yönetim geleneğinin, bir türlü önlenemeyişi, ekonominin "kötü ellerde yönetilmesidir". Milletimizin tarihi geçmişine, haysiyet ve saygınlığına yakışmayacak biçimde bir zihniyetin iş başında olması bir talihsizlik olmuştur. Uluslar arası güçlerin destek ve himayeleriyle ve her çeşit seçim hileleriyle iktidar olan AKP zihniyetinin tüm bu gerçeklere rağmen, başta tarım çalışanları, köylü, emekli, işsiz, dul ve yetimin, memurun ve yarınlarından ümidini kesmiş milyonlarca insanımızın içine düştüğü geçim sıkıntısını sanal rakamlarla ortadan kaldırmaya çalışması ancak "deve kuşu" politikası olur. Çünkü soğuğun hâkim olduğu bir odanın sıcaklığını, termometreyle oynayarak 40 dereceye çıkarmaları, odanın sıcaklığını değiştirmez. Bu tür bir kurnazlık, insanın ancak kendisini aldatması olur ve adına sahtekârlık denir. Diğer taraftan Hükümetin en az on ayrı defada açıkladığı, adeta milletimizle alay edercesine ve gözünün içine baka baka ilan ettiği yalan vaatlerle dolu, "ekonomik kalkınma paketi"… Acaba şimdi hangi tozlu raflarda 'yeniden ilan edilmek' üzere sırasını beklemektedir Netice itibariyle bu kötü gidişatın arka planında "kötü yönetim" ve "yolsuzluk kanalının açık tutulması" gerçeği yatmaktadır. Fazla gerilere gitmeye gerek yok. Bir hafta önce tespit ettiği asgari geçim' oranı, sokaktaki enflasyonun en az beş katı aşağısında olan 'düşük zam' artışı, "sadaka" nitelikli ücret politikası, çalışanların aleyhine seyreden gidişat, baş döndürücü bir hızla artmasına vesile olduğu işsizlik, şüphesiz ki "istikrarın" değil "kargaşanın" habercisidir. Uygulamakta olan ekonomik politika kaçınılmaz bir sonla türbülânsa yakalanmış gibi sallanmakta ve hızla irtifa kaybetmektedir. Mecburi iniş yapacağı tek bir hava sahası vardır. Onun adı milli iradedir. Millete emanetini iade etmelidir. Alacağı bir "erken seçim" kararı onu değil, yüce Türk milletini ondan kurtaracaktır. Aksi halde onarılmaz yaraların ve tahribatların müsebbibi olacaktır. ERDOĞAN'IN ÖVÜNDÜĞÜ EKONOMİNİN GERÇEK YÜZÜ Yönetim direksiyonun başında Başbakan Erdoğan'ın olduğu bir Türkiye tablosunu kısaca paylaşalım. Bugün Türkiye'de; Kişi başına düşen borç miktarı, 5000 Dolar. 80 yılda cumhuriyet hükümetlerinin toplam borcu 148 milyar dolar, AKP iktidarının ise 7 yılda yaptığı borç 285 milyar dolar. İç ve dış toplam borç 500 milyar dolar. Cari açık büyümüş, Son 7 yılda Türkiye 225 milyar dolar faiz ödedi. Bu parayla 60 tane Atatürk barajı yapılabilirdi. Oysa Erdoğan Hükümetinin bir tek büyük eseri bile yok. Nüfusumuzun dörtte biri yoksullaşmış. 2 milyon insanımız açlık, 17 milyonu yoksulluk sınırı içinde. Her beş kişiden biri işsiz. 64 bin işyeri kapandı Küçük sanayicimiz ağır vergiler altında boğulmakta, tekstilcimiz can çekişmekte. Dünyanın en pahalı benzini bizde. Dünyanın en yüksek telefon vergisi ülkemizde alınmakta. Çiftçimiz ezilmiş. İhtiyaç sahipleri, enflasyonun beş katı faizle borçlanmış. Son iki yılda karşılıksız çek veren insan sayısı 1,5 milyon. Bugün cezaevlerinde yatanların yüzde 47'si karşılıksız çekten içeride. Protesto olan çeklerin tutarı ise, 3 milyar dolar. Başbakan'ın "Bizi teğet geçti" dediği son dünya ekonomik krizinde 2009'da Türkiye yüzde 6,5 küçüldü ve dünya rekoru kırdı. Şimdi zenginle fakirin arasındaki makasın bu şekilde açılmasının devamlılığın toplumda nelere yol açacağını düşünmek bile dehşet verici bir şeydir. Böyle bir ülkenin huzurlu, böyle bir toplumun sağlam bir dayanışma içinde olması mümkün müdür? Alt yapısı çürük dayanışma ve yardımlaşma hukukunu geliştirmemiş bir toplumun millet özelliğini koruması nasıl sürekli olabilir? Evet bu noktaya gelmiş mazlum ve mağdur insanımız ne yapsın? Peygamber Efendimizin "Ya Rabbi, ben küfürden ve fakirlikten sana sığınırım." duasıyla… Abbas Bozyel
__________________
Türk Tarafından, Türk İçin, Türk'e Göre... |
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar Urumçi'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#18 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() sivaslınet Şuan
![]() Son Aktivite: 02.03.2016 05:48
Üyelik Tarihi: 11.09.2011
Mesajlar: 2.221
Tecrübe Puanı: 727
![]() |
![]() ‘He’diye...
Hediye “he”den gelir... Maksat; hediyeyi alan “he” diye... * Sıradan insanlar arasındaki hali masumdur hediyenin... Bir gülümseme, biraz olsun mutluluk, belki iki damla gözyaşı ve bir öpücük dışında bir şey beklenmez... Hediyeyi alan beğensin beğenmesin “Ay ne kadar güzel bir şey” der... İkisi de bilir aslında, kel alaka... * Ayrıca hediye işe yarasın mesela... O seneler parasız pulsuz evimizi yaptırırken, yaş günümde Andree bana kürek almış, gitara benzeyen paketi açınca “Ne kadar da güzel bir şey” demişimdir... Onun yaş gününde de ben; iki torba çimento... Evlilik yıldönümü geldi... Ben; beş yüz kilo, sekizlik inşaat demiri... Gözlerimi kapatıp takur tukur sesi gelen hediyemi beklediğimde “Hadi aç gözünü” komutu ile açtım ki sürpriz: Kalıp tahtaları... * İşte, siyasetçiler olsun, bürokratlar olsun, rüşvete bir masum isim arıyorlardı, sonunda en uygununu buldular: “Hediye...” * Burada sıradan insanların o mutluluk gülümsemeleri, teşekkürleri, duygulanmaları, belki mutluluk gözyaşları aranmaz... İçi dolar dolu hediye deri çanta alınca “Ah... ne kadar da güzel bir şey...” diye hediyecinin boynuna sarılmaz yani... Sadece iş için “he” der... Maksat zaten: “He” diye... * Yaş günü, mezuniyet, yıldönümü gibi hediye çeşitlerinin yerini de yeni isimler aldı zamanla: İhale hediyesi, kredi hediyesi, tahsisat hediyesi, ödenek hediyesi, onay hediyesi, imza hediyesi, izin hediyesi, ruhsat hediyesi... * Paşa’yı tenzih ederim, kilimin lafı mı olur... O da resimde eğilmiş bakıyor zaten: Bu ne kilim?.. * Bir kilimi dilinize doladınız... Niçin Arap krallarının, emirlerin, şeyhlerin Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a getirdiği hediyeyi ağzınıza alıp bir kez olsun sormuyorsunuz diyelim... Sevgili Mehmet Yılmaz, Hürriyet’teki köşesinde sora sora canı çıktı... Yanıt yok... Devlet adamlarına verilen hediyeler kamunun malıdır... Tutanakla demirbaşa teslim edilir, sır gibi saklanmaz... On senedir gelen hediyelerin açıklanmasını isteyin mesela... Bakalım “He” diye mi?.. BEKİR COŞKUN
__________________
Ezberlerimizin yerini bilgiler almalı.. |
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar sivaslınet'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
#19 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() LaEdri Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 12.06.2006
Mesajlar: 6.011
Tecrübe Puanı: 1305
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Bekir Coşkun'un adını bile görmeye tahammül edemiyorum..
__________________
Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.(Enbiya-52) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#20 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() sivaslınet Şuan
![]() Son Aktivite: 02.03.2016 05:48
Üyelik Tarihi: 11.09.2011
Mesajlar: 2.221
Tecrübe Puanı: 727
![]() |
![]() Senin adını bile görmeye tahammül edemediğini başkaları baş tacı, senin baş tacı ettiklerininin adını da başkaları görmeye tahammül etmeye bilir.
Çok doğaldır. Tahammül, bilgiye oranlı görecedir.
__________________
Ezberlerimizin yerini bilgiler almalı.. |
![]() |
![]() ![]() |
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki Kullanıcılar sivaslınet'e Teşekkür Ediyor... |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Esmâü'l Hüsnâ Yazıları | gülrüba | Allah Azze ve Celle | 24 | 21.11.2009 13:39 |
Üçü de zevkten dört köşe oluyor! | seva | Serbest Kürsü | 2 | 29.11.2008 13:35 |
BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI | abircan | Köşe Yazıları | 139 | 06.11.2008 17:00 |
Duvar Yazıları | _DuMaN_58 | Eglence | 48 | 12.09.2008 10:54 |
Matematikçilerin Araba Arkası Yazıları :):) | serkanka58 | Arşiv | 1 | 04.02.2008 13:03 |