|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Serbest Kürsü Serbest Konular |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
![]() |
#1 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Urumçi Şuan
![]() Son Aktivite: 07.06.2011 15:22
Üyelik Tarihi: 31.08.2009
Mesajlar: 988
Tecrübe Puanı: 677
![]() |
![]() Ülkemizin içinde bulunduğu süreci düşünürken, “kritik” ya da “gergin” bir “durum” olduğunun her defa hatırlatılması bana manidar gelmeye başlamıştır. Her defasında “kutuplaşmanın” altının çizilmesi, her seferinde “sıkıntılı ve endişe verici bir süreçten” bahsedilmesi bezdirici olmaya başlamıştır. Çünkü söz, söyleyen kadardır. Bunun iktidar sahipleri tarafından ya da “yandaşları” tarafından hatırlatılması, pek de “iyi niyetli” sayılamaz. Bu ülkenin “kritik ve gergin zamanları hiç bitmeyecek mi?” sorusundan ibaret değildir bu hal… Dikkatle bakıldığında “sıkıntılı, kritik ve gergin süreçten” dem vurulması, mevcut AKP iktidarının şekillendirdiği “yandaş insan tipinin”, başarısızlığı perdeleyen “sığınma alanı” haline gelen bir söylem çeşidine dönüşmüştür.
Benim derdim, bir isme cevap vermek, bir ismi ifşa etmek değil; bir zihniyetin tezahürüne, o zihniyetin düşünce biçimine dair bir tespit getirebilmektir aslında… Ancak, zaten malum olan bu duruma bir misal getirmek isterim; “Zaman” gazetesinden Hüseyin Gülerce’nin 11 Aralık 2009 tarihli yazısından; Diyor ki muhterem: “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin “bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat” toplantılarının ilkini, 13 Aralık Pazar günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştireceklerini açıkladı. İçinde bulunduğumuz kutuplaşma ortamında, bu mitingler endişe kaynağıdır.”” Bu ne şimdi? Sizce de bu yaklaşım tarzında, bu algılayışta bir kırıklık yok mudur? “Kutuplaşma ortamından” söz ediyorsunuz, üstüne adı “bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat” mitingi olan bu toplantı için “endişe kaynağı” diye buyuruyorsunuz. Efendi, Sayın Bay, Başbuğ Alparslan Türkeş’in banisi olduğu Milliyetçi Hareket’in 40 yıllık mücadelesinde ve Devlet Bahçeli’nin liderliğinde “her türlü kutuplaşma, kamplaşma ve cepheleşme” bir tehlike olarak görülmüş ve bu temeldeki siyasetten uzak durulmuştur. Ülkeyi kaosa, kargaşaya, iç çatışma ortamına sürükleyecek olan her türlü saldırının karşısında Milliyetçi Hareket’in lideri “sükûnet telkin eden, teskin edici” tavrını muhafaza etmiş ve “milli iradenin” altını çizmiştir. Böylece “Küresel senaryoların” da üstünü çizmiştir. “Milliyetçilik ve demokrasi ikiz kardeştir” diyerek de, demokrasiye karşı her türlü müdahalenin karşısında olduğunu belirtmiştir. “Bin yıllık kardeşlik” vurgusunun yapıldığı bu miting toplantısına da, “ülkesini ve bayrağını seven herkesi” davet etmiştir. Ki bu davete, eğer “ülkenizi ve bayrağınızı gerçekten seviyorsanız” siz de icabet edebilirsiniz… Hiç değilse gözlemci olarak… Neden endişe duyuyorsunuz? Mitingler hakkında kimlerden “endişe kaynağı” olduğu yönünde bilgi aldınız da, böyle sinsi ve kışkırtıcı bir üslupla kalem oynatıyorsunuz? Bu cümlelerin devamında, artık “okyanus ötesinin” nefesi mi yoksa “klasikleşen” o zihniyetin ürünü mü, kararını size bırakacağım bir şekilde, muhteremin “CHP zihniyeti” ile Milliyetçi Hareket’i “aynı kefede” değerlendirme gayreti göze çarpıyor; “Sayın Bahçeli ve Sayın Baykal, maalesef, hükümetin açılım hamlesini, insaf sınırlarını ve demokratik nezaketi aşan bir saldırının vesilesi yaptılar.” “CHP ve MHP liderleri aylardır hükümeti, “bölücü, hain, işbirlikçi” diye suçluyor. Ve bu arada, çözüm adına tek bir teklif getirmiyorlar. Belli medyanın desteğiyle bu yaklaşım, toplumsal gerilimi ve tansiyonu giderek yükseltiyor. Böyle bir ortamda MHP’nin, kendi politikaları açısından doğru gördüğü mitinglerin, tehlikeli tırmanışı arttıracağı değerlendirmeleri, yabana atılmamalıdır.” Yahu işe bak sen… “Yandaş tipolojisinin tezahürü” diye buna denir. Neyin, ne kadar “açılacağı” belli olmayan; iradesi, icazeti ve projesi “okyanus ötesinden” alınmış bir “açılım hamlesini” nasıl da savunuyor. Kaldı ki savunduğu, “açılım hamlesi” değil, aslında hükümeti destekliyor ama derdi AKP de değil… Derdi milletin artık kızgınlığını yüksek sesle dile getirmesi… Derdi mevcut statükonun sarsılması, devranın sona ermesi, denizin bitmesi… Ama dilinde “adam boyu” sözler var. “Demokratik nezaket ve insaf sınırları” mesela… Pardon ama siz mi belirliyorsunuz bayım bu nezaketin ve insafın sınırlarını? Ama derdi o değil, derdi başka; dedik ya… “Toplumsal gerilim ve tansiyon giderek yükseliyorsa” bayım, bu hükümet dün gelmedi Türkiye’nin başına; 8 yıl oluyor neredeyse… Millet iradesinin desteği arkasında, alsaydı ya tedbirini, “tek başına iktidar” AKP sonuçta… Ama doğru ya, böyle giderse “hükümet, sıkıyönetime zorlanmış olacak…” Yahu bu nasıl bir taklacı güvercinliktir? “Böyle bir ortamda MHP’nin mitingleri” hakkında içinden dışına vuran, kulağına fısıldanıp kalemine kondurulanlar, yani o “tehlikeli tırmanış değerlendirmeleri” sen ve senin gibilerin icraatlarıyla bu hale gelmiştir. Milliyetçi Hareketin mitingleri “milli iradenin yeniden tesisi” anlamındadır. Birliğin ve beraberliğin teminatı olan Milliyetçi Hareket, “kardeşliği ve bölünmez bütünlüğü” meydanlarda haykıracaktır. Üslubun, içerikle bir bütün olduğunu düşünmekteyim. Yazılarımızda da buna dikkat etme konusunda hassasiyetimiz vardır. Fakat eğer tahammül sınırları aşılırsa ve tenkit ettiğimiz tarafta “fikir namusu” adına bir belirti görülmezse işte o zaman hak edene hakkını veririz. Tam da burada, bu ıbık zihniyetli muhteremin, bir tespiti var ki, işte o “hayâsızlığın dik alası” demekten kendimi alamıyorum. Diyor ki muhterem sayın bay, “geçmişte Ergenekon’la bağlantılı olan Cumhuriyet Mitingleri, MHP’ye mi ihale ediliyor?” Üstüne de hayâsızlığın artık tuzunu biberini ekiyor; “Benim tahminim, MHP’nin Pazar günkü mitingine en büyük desteği CHP örgütleri ve ulusalcı kesimler verecektir.” Bu ne kadar cıvık, sapır sapır dökülen, kokuşmuş bir anlayıştır. “Çamur at izi kalsın” desen, bu sözlerin karşısında hafif kalır. Efendi, sayın bay, muhterem… Sen anca, sahibinin sesinden fısıldanır, devranın sallantıya geçince “bununla bu aynı kefede” diye mızıldanır, “bağımsızlık, bölünmezlik, kardeşlik” nedir bunları düşünmeden “başı okyanus ötesinde konuk” olan “kendi cemaatinin yayın organında” Milliyetçi Hareket’e libas biçmeye kalkarsın. Milletin din hassasiyetini sömürür, demokrasinin hamisi olur, işinize geldiği gibi konuşur, her iktidarın adamı olursunuz. İçinde yeşerdiğin “cemaatin” gerçeği budur. Otur oturduğun yerde, haddini bilmez, fikrin ve hayânın fukarası, nasipsiz… Bu milletin “karnı tok, sırtı pek” değil ki sizi ömrü billâh sırtında taşısın! Milliyetçi Hareket’in mitingleri Türk Milleti’nin kardeşliğini, bölünmezliğini, zorluklar ve ihanete varan icraatlar karşısındaki tavrını dünyaya haykıracaktır. Sen bir tezahürsün… Senin gibi tiplerin yaptığı yorumlar da olsa olsa, “yükselen milliyetçilik” karşında kimlerin alçaldığını gösterir. Erkan Çakıcı - 11 Aralık 2009
__________________
Türk Tarafından, Türk İçin, Türk'e Göre... |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Esmâü'l Hüsnâ Yazıları | gülrüba | Allah Azze ve Celle | 24 | 21.11.2009 13:39 |
Üçü de zevkten dört köşe oluyor! | seva | Serbest Kürsü | 2 | 29.11.2008 13:35 |
BİRCAN'DAN KÖŞE YAZILARI | abircan | Köşe Yazıları | 139 | 06.11.2008 17:00 |
Duvar Yazıları | _DuMaN_58 | Eglence | 48 | 12.09.2008 10:54 |
Matematikçilerin Araba Arkası Yazıları :):) | serkanka58 | Arşiv | 1 | 04.02.2008 13:03 |