![]() |
#731 |
Yasaklı
EyüphanAydın Şuan
![]() Son Aktivite: 22.05.2010 11:45
Üyelik Tarihi: 25.01.2008
Yaş: 32
Mesajlar: 9.219
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() HÜSRAN
Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı, İslâmı uyandırmak için haykıracaktım. Gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak, Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım? Haykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun? Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım; Feryâdımı artık boğarak, na'şını, tuttum, Bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım. Seller gibi vâdîyi enînim saracakken, Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım. Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz; İnler "Safahât"ımdaki hüsran bile sessiz! MEHMET AKİF ERSOY |
![]() |
![]() |
![]() |
#732 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() SAATİ ÖLÜMLERE KURDULAR!..
Medet Yarabbi medet, günahın bataklığı Yutmakta tek tek bizi, derine çok derine Sürdükçe nefsimizle şeytanın ortaklığı Yapışacak sırtımız gazabın minderine Cehenneme talibiz ateşten korkuyorken Manasız ısrardayız inkar küf kokuyorken Dört adamın omzunda ölüme yürüyorken Çizilecek rotamız derine, en derine Üstüne bastığımız toprak sanki kayacak Ayağımız altından, bize hasım olacak Unuttuğumuz tövbe elbet lazım olacak Ağlasın herkes şimdi, ağlasın kaderine Uyanayım, uyanın! ..Kör olsun kör uykular Biz doğarken saati “ölümlere kurdular” Nefs-e dair ne varsa nefsimde kudurdular Düşmüşüz biz her halin, beterin beterine |
![]() |
![]() |
![]() |
#733 |
Yiğido
![]() ![]() dertli58 Şuan
![]() Son Aktivite: 19.01.2012 23:16
Üyelik Tarihi: 18.11.2008
Mesajlar: 135
Tecrübe Puanı: 618
![]() |
![]() ![]() Güz bahçeme yirmi üç yaprak düştü bugece, üç daha düştü. Uç noktalara selâm durdu sabahlar. Ayrılığın derdini bir tek geceler anlar.. .Fezâmı donatan aşk hanı yıldızlar. Yine göremedim koğuş yüzümü, asılmış şiirlerde aslımı sezemedim. Kan-terindeyim leylim, hicrâna meczup vehbîm. Karartan kırılmalarda ne çok gezindim böyle? Ayağımda diken diken gülüşler. Kasalarda hep çürük meyveler… Gül dökülmüş, hazanmış. Şâir ölmüş, yalanmış. Geçip gidermiş günler; arkasından koşulması, koyulması, oyulması boşunaymış. İç içe geçirilmiş, geçitliği silinmiş. Neymiş hazan yüzlüm; dokunulmazlık, okunulmazlık, bir namazlık… Mermerimde soğuk anılar kalmış. Âna varmak için küller meşveret kurmuş mangalıma. Âteş, kıvılcımlarını istemiş göklerden. Hücre hücre bölünmeymiş, gözyaşlarımın ağırlığı. Cisme sığmayan,sığamayan câna cânan saklanmış, hiç çıkmamalıymış, yanmamalıymış, yanı olmamalıymış… Bilemedim ki ben; mum denilen kalbim, sahrânın yitik Leylâ’sıymış. Bir çıkışlık gidişe, izin verilmiş ya… Niye gittin ki gönlüm, kime gittin? Eller -ayaklar- kollar senin değilken, sen sensizliğinde nereye gittin? Süzme baharlara aldanıp, yaslı yosunlara kanmak için mi? Bakışları ardında neler gizlidir insanın, kaç yol vardır, hangisine seni vurmuştur bilinmez! Boş ümitlerin dolu aldatışına öylece kanmak için mi? Müfredâtında sel sessizliği, kuyulara kovalar salmak için mi? Âh ki, kum tânecikleri saymaya yetişemeyebilir özlemimi. Çıldırtan saatlere verebilir miyim izlerini? Pişmanlığın perişanlığında duâ makâmına salabilir miyim gizlerimi? Gözlerken gelmeni, güz yapraklarıyla ölmek istiyorum. Ölememenin bedeliyle her gece ağıtların bestesini çiziyorum iç defterime notalarca. Kararımca kalamıyorum; aşksızlığın sökük mendil açan sofralarında. Kara kalıyorum nehârın çehresine, bakamadan. Akamadan sana, komadan çıkamıyorum. Çıkışlarımı Sen tutmuşsun, yutmuşum nefesimi. Nefs illetinde mimlenmişim, savmıma sûzan susuşlar eklemişim. Koridor uzamış hastahâne odalarında. Seruma yapılan iğneyi bile seçememişim. Şifâsına kör kalan bir bakışla, bulanık haritalardan yolumu lekelemişim. Sormasınlar neler gelmiş başıma. Sırlanmasınlar herşeylerini her yere vermişken ya da verememişken yansınlar da aşkınla, sırr-ı esrârında üfürülsün umutlar… Seyr-ü seferimde hep o kıyılarıma çarpan dalgalar… Çırpınan, çoğaltan, çağlatan… Köşedeki şadırvan; hâlimi çerağında beyân eder misin Yâr’e? Künyem yâre, can yâre… Şehrimde dergiler dizaynı; yanyanayım isminle. Od düşen geceleri, otur da düşün gönlüm! Beşikleri sallamakla bitmiyor bu ses. Ninnileri terennüm etmekle dinmiyor bîkes. Kalemkeş rûhuma hatt-ı hümâyunu nakşet! Bahşet artık keremini, susturamıyorum küçük kızın feryâd-ı hazînini. Uyumuyor, uyutamıyorum; dervişler niye sallanır hazan dalları gibi, anladıysan anla ki, gelip gidiyorum. Eli boş döndürme beni… Bir ömrü bakılmamış tarla eyledi günahlarım. Yabânî otların arasında biçimsiz ve kuvvetsiz kaldı nebâtım. Şems, aralayıp bâbını giremedi. Yedi renk, yedi tepeyle yol bulup gezemedi. Gurbette boynu bükükler gibiyim, herkes - herşey yabancı. Çapalarda, oraklarda ızdırâp imgesi, ıztırar ihâlesi. Diller var dilim değil! Kalpler var, kan sızsa da grubum değil… Âcilden giriş yapsam, kaydımda dillerimi bilir miyim? Kalbimdeki kalbolunan gurûba, batışımı verebilir miyim? Hazan Yüzlüm! Çürümüşlüğüme kasalar parçalayıp, çöplüğüne atma! Geri dönüşüm’den olsun, olsun dönebilir miyim aşkına?… Bul, bil, bırakma… Haykırıp da Keşiş Dağına, mağara ağlarına takılmak istiyorum. Bir sinek kanadını bile yoktan var kılamaz dünyâ, beni var kılamaz yokken… Yıkıkken kaldıramaz tutup omuzlarımdan. Kaymışken kayalıklardan, uçurumlardan düşmüşken kurtaramaz!.. Keşiş Dağına haykırıp remizli yağışımı, Hira’ya yolluyorum selâmımı. Bir hasreti, bir bekleyişi, bir gecikmişi ve küçülmüşlüğü, dahası ardı arkası sönmeyen yanışları, uçuşan kül yığınlarını… hepsini ama hepsini o dağ -ki dağlanmışlığıyla hâllenir yüreğimi. Tınısında, terasında, tıkanışında… O şehlâ duruşunda okur kılar okuma bilmeyen dillerimi. Hem ben neyi okuyacağım ki? Sorularıma aşkı cevap kılar… Âh bu samanlıklar seyrân eyler yüreğimi. Bir seyyah olurum diyar diyar gezen; daha kendimden çıkamadım, şehir şehir Sen… Rehberim hep Sen olsan diyorum, rüzgârım… Tepelerden yorulmaksızın essem. Yılgınlık vermese sahte yüz sanrıları. Her aynada, her inananda, her yüzümde Seni görsem… Yüzsem, batma endişesi olmaksızın… Ve batsam Sana, bâtınında bühtan firakları yaksam. Alnımda Aksâ’dan ısmarlı verâ nişanı; yükselsem, yükümü aşkın kaldırsa… Kandırsa aşkın bu fakîri; ekmeğim, aşım, aşmışlığım olsan bütün herşeyi… Beceremiyorum beceriksizliğimi bile söylemeyi. İlâç kokuları sinmiş derûn duvarlarıma. Bir beceri verip sol yanıma, dilim ol Sevgili… Yıllarım, ömrüm geçerken; her bindiğinde yaş üzerime, saklım ol! Tâzele bayatlamış sevdâ sepetimi, Sen dol!… Cevherini emânet bilip, cihâna cûd vefâm ol!… Kâfî gel, ihtiyâç listeme… Sen yetersin Sevgili, dilersen yetiştirirsin keremkâr nimetini. Bahtım ol da, Cemâline aç cennetimi. Cennetim ol… Cinnetim… Çimlenişim… Sana ek beni, tohum tohum toprağında tozun olmak istiyorum. Murâd ettiğine saç, mecnun çöllere beni… ‘Kurutulup Senin kilerine asılmak’ istiyorum ben de Allâh’ım… Aşkında rızıklanan kullardan eyle. Koparma tellerimi bir bir ayırıp Senden, daha sendelemeden… … Güz bahçeme yirmi üç yaprak düştü bugece, üç daha düştü. Hepi topu bu dünyâda yaşadığım sâdece düş’tü. Ve düşüşlerim Sevgili’ye düştü… O’ndan özge düşülecek aşk mı var? Kasım, Son-bahar! Sonsuzlukta kal… |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#734 |
Yiğido
![]() ![]() dertli58 Şuan
![]() Son Aktivite: 19.01.2012 23:16
Üyelik Tarihi: 18.11.2008
Mesajlar: 135
Tecrübe Puanı: 618
![]() |
![]() Ben, seni aramak ve bulmak için düştüm yollara…
![]() Ben, seni aramak ve bulmak için düştüm yollara… “Aramakla bulunmaz…”diyen söze aldanmadım. Bakmadım sözün bu yanına… Susuzluğumu hissediyorsam bana değildi bu söz. Zîra devamında “Bulanlar; ancak arayanlardır…” ümidini fısıldayan bir ses vardı. Ve ben o sese uyup düştüm yollara… Çünkü içimdeki bu hasret ateşini sen yaktın. Bu çağıltılı “ara ve bul” sesi senden geliyordu… Bu senin çağrındı. Nasıl dururdum zincirlerimle… Nasıl beklerdim hapishanemde… Kırdım zincirlerimi, yıktım duvarlarımı… Düştüm yola… Artık bir yolcuyum ben de… Ezelle ebed arasında yoldayım şimdi. Seni arıyorum ama bilirim ki yoldaşım da yine sensin. Çünkü sen olmasan ne yol olurdu ne yolcu. Ne kadar yol yürüsem önüm kapı ardım kapıydı… Seslenişim sanaydı bu yüzden: “Aç kapını ben geldim!” diye… Seni bulduğum, bildiğim her yerde, her nesnede rengin vardı, kokun, sesin. Ama hiç biri sen değildin. O yüzden baygın kokularıyla sermest olsam da gülün bir bir solup düştü yaprakları… Hangi suyu içsem daha da susadım. Hangi ekmeği yesem daha da acıktım. Hangi Züleyhâ’nın vuslat kapısında bulsam kendimi, bir hiçlik kuyusuna düştüm. Düştüm dünya gayyasına, düştüm. Düşmeyen kalkmaz, yitirmeyen aramaz ki… Düştüm, kalkacağım, yitirdim arayıp bulacağım. Başı dumanlı dağlara düşüyor yolum, denize koşan sulara… Toprakla buluşan yağmura… Açan çiçeğe, uçan kelebeğe… Seni soruyorum. “Daha git…” diyorlar… Gidiyorum vadiler aşıyorum, yanardağlar gibi kalbimin ateşini salıyorum her yere… Haramiler çıkıyor önüme…”Dur, bekle…”diyorlar. Ama ben, akan sulara, yıldızlara bakıp “Ötesi… ötesi…”diyorum. Yürüyorum. Ne ten, ne can, ne yâr ne yâran… Geçiyorum hepsini… Ne şiir kurtarıyor beni ne söz… Adım ne, kimim ben, kadehimde ne var? Yoldayım ama illerim hani? Bunu da sen biliyorsun ancak. Biliyor ve çağırıyorsun kendine. Ama ne kadar gitsem, yol uzuyor, kısalmıyor. Ben bu dert ile kime yanayım. Kime anlatayım sabahtan akşama senin için koştuğumu… Senden gelip sana gittiğimi… Akşam heybetinle kendimden geçip sabah merhametinle kendime geldiğimi… Ey kırık gönlün dermanı, ey Mecnun’un Leylâ’sı… Zebur okuyup Davut oldum, İncil okuyup İsa oldum. Yeryüzüne indim. Gökyüzüne ağdım. Çöl gecelerinde Medineli kızlarla şarkılar söyledim sevgilinin aşkına… Artık göster kendini de yeniden bir fidan gibi dikileyim toprağına… Çünkü derdim var, şifa senden, yol senin. Sen izin vermezsen yürüyemem. Yorgun düşüyor bedenim, güç ver. İçimin pencerelerini aç… Ne dünya kalsın ne ukbâ… Ezel günündeki nidanla beni bir daha çağır. Çünkü sultan sensin, devlet senin, izzet senin. Bak, yağmaya verdim cihanı… Tek yolunda yürüyeyim diye… Çünkü yol da senin, yolcu da… Renkten renge giriyorsun, bir sırrını çözemeden başka bir tecellinle kamaştırıyorsun gözlerimi… Aciz olan benim, kudretli olan sen… Öyleyse tut ellerimden. Kapat gözlerimi… Kapat ki açtığımda seni göreyim. Kesreti geçip vahdete ereyim. Bir çift yeşil göze mahkûm etme beni… Yasemin kokulu bir bahçeye.. .Ne geçmişe ne bugüne ne geleceğe…Rahmet ki bitsin bu mahmur gece… Ben sabahına uyanayım. Dağlar aşıyorum, kartallarla söyleşiyorum. Söz bitiyor, sen kalıyorsun. Denizler geçiyorum, beyaz köpüklü dalgalarla kıyılara vuruyorum. Su, bitiyor, yine sen kalıyorsun. Vadilerden geçiyorum. Çiçekler soluyor da yine sen kalıyorsun. Ben lal, ben âmâ… Sen baki, ben fânî… Sen konuşturmazsan ben konuşamam, sen baktırmazsan ben göremem. Sen işaretler göstermezsen ben yürüyemem. Bak, şehrimin kandilleri sönmüş. Lütfet ve yak onları..Bak, tarumar olmuş bahçem. Solmuş güllerim. Sen, dirilt onları… Sen olmazsan bütün vakitler akşam, sen olmazsan ne sefa var ne vefa… Ne dünya var, ne ukbâ… Toz toprak oluyorum kudretini görüp bir rüzgâr esiyor, bir gece kuşu ötüyor. Bu da senden, o.da senden. Hepsi senden. İşte gecenin elbisesi… Kumaşı senden, işte gece sefaları açıyor. Kokusu senden.. .Ama biliyorsun ki, bunlar hep tuzak… Bana ne gül gerekir ne lâle… Mihman ver ki yolun doğru olanında yürüyeyim. Değilse yollar uçurumlara çıkar… Karanlık olur her yan. Güneşe söyle ki doğsun. Bileyim ki sabah oldu. Tekrar yürümek vaktidir, düşeyim yola… Kapansın ziyan defterleri, başlasın yeniden yolculuk neşesi… Ney olup inleyeyim, kaval olup ağlayayım. Yeter ki seni söylesin dilim, senin elinden tutsun elim. Bu cihan ortasında, bu dehlizde yalnız bırakma beni…Ezelden ebede savur beni… ki, toprağını arayan bir buğday tanesi gibi senin iklimine düşeyim… Orda yeşereyim… Pervane kesiliyorum ışığında… Görüyor ve biliyorsun. Kerem ediyorsun ve açılıyor perdeler. Safalar bahşediyorsun, tazeleniyor sözler… Hû dedikçe bayram ediyor lâleler… Bak, o zaman nasıl da kanatlanıyor gönlüm… Ne doğu kalıyor ne batı… Ne güneş ne ay… Sen gelip gönül mülküne şah oluyorsun, bir bir tükeniyor yollar. Kayboluyor gam ve mihnet deryası… Parlıyor ayna.. .Can evinde hüma kuşu… Harabe içinde define… Ben ne yaptım da geldi bu saadet… Mansur gibi dara mı çekildim. Ne yaptım da şad ettin gönül hanemi… Bilirim ki rahmetindir bu… Sen olmasan ne yol biter ne feryadım. Ne tedbirim kâr eder ne cehdim. Meğer ki, hep sendeymişim, seninleymişim. Ne yol varmış ne yolcu… Hasretin vuslat, uzağın yakın imiş. Bunu da sen bildirdin. Şimdi şahbaz olup devran etmenin vaktidir gökleri… Şimdi selâmlamanın vaktidir melekleri… Tur dağında Musa, gökyüzünde İsa olmanın demi… Kapı açıldı, suret belirdi. Bitti kavga, bitti tuzak… Ne daneler var yolda ne avcı kuşları… Sen ki vefa bağının gülüydün, cefa senden uzak… Ben derdim, sen dermanım, sen ikrarımsın benim. Saf tutmuş selvinin secdesi sana. Bütün yollar sana doğrudur sana… Şimdi ulu divânında yine rahmet, lütfet ki bağışlansın suçum, uzun yoldan geliyorum ama ellerim boş. Sâdece hasretimi sunabiliyorum sana bir de aczimi… Kabul buyurur musun? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#735 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() sevgi sözden anlama
Sen su gönlüme düsen ince sizim... Sen gözyaslarimdaki pirilti... Sen yüzümdeki tebessüm... Sen yüce dag basindaki papatyam... Sen benim bügünüm,yarinim,herseyim... Sen yarim yagmur yüreklim... Sen günüm sen gecem... Sen günesim,sen ayim sen yildizim... Sen nefesim tek hevesim... Sen kanim,canim Sevdamsin... Sen bir romansin okuyupta bikmadigim... Sen güller bahcesindeki tek gülüm,kiyipta koparamadigim... Sen yeter be yeter diyemedigim... Sen benim binlerce insanin icindeki BIRTANEMSIN... Sen benim Yoncam.Goncam ve Tabiki Biricik Sevdamsin |
![]() |
![]() |
![]() |
#736 |
Navigator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kardelencicegi Şuan
![]() Üyelik Tarihi: 27.10.2008
Yaş: 58
Mesajlar: 48.623
Tecrübe Puanı: 5482
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Hatırlanacaktı
Bir melek vardı, peri vardı, Benim sevdiğim mavi gözlü yardı, O kadar parlaktı ki gözümü aldı , Beni sevmekten ağlattı, Onlarca kalbi yakardı, Her önüne gelenle oynardı , Bir o kadarda ağır başlıydı, Ona bakınca gözlerini kaçıracak yer arardı, Mevsimlerden sonbahardı, O da solacak sararacaktı, Kış gelecek kar altında kalacaktı, Belki bir gün hatırlanacaktı, Ama unutulanlar hatırlanırdı. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#737 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Ağlayan bir melek var avuçlarımda
Ağlayan bir melek var avuçlarımda... İsyanı var tanrıya, kim demiş melekler ağlamaz diye?.. Kim demiş isyan etmezler diye?... Hem sen hiç melek oldun mu?.. Sen hiç ağladın mı çaresizliğine?.. ağladın mı hiç ölümsüzlüğüne?.. Ölememek ne demek bilir misin sen ?.. Aldığın her yarayı en ince sızısına kadar, sonuna kadar hissettin mi ? Bir meleğin yarasına hangi merhem ,ne çare?... Avuçlarımdan akan yaşlar, toprağa düşüp filizlenseler de her biri bir gözyaşı. Her biri ayrı bir acı .... Karanlıktayım şimdi, parlatılmış aynalara bakıyorum ve susuyorum... Sessiz bir soğuk var etrafımda, nefesim hayretlerde ve üşüyorum... Aklım karışmış birbirine, hayallerim kırışık ve ağlıyorum.... |
![]() |
![]() |
![]() |
#738 |
Moderator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arif Coşkun Şuan
![]() Son Aktivite: 10.05.2016 18:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 62
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() “İki şeyi deli gibi sevdim
Hayatta…. Bir seni, bir de maviyi Seni sevdim çünkü; Maviydi gözlerin Maviyi sevdim çünkü; O gözler senin”
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#739 |
Moderator
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arif Coşkun Şuan
![]() Son Aktivite: 10.05.2016 18:12
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 62
Mesajlar: 27.868
Tecrübe Puanı: 10
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() “Fedakâr olmak için Gönülden sevmek gerek Yürekli olmak için Kendini tanımak gerek Umudunu kaybetmeye Yaşamayı sevendir Unutmayan bir kalp Bir ömür sevendir Unutma ki; Güzeller kervanı gönülden geçer”
__________________
"Dilin düşüncenden önce haraket etmesin" |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#740 |
Yasaklı
![]() dark_yamtar58 Şuan
![]() Son Aktivite: 23.12.2009 14:39
Üyelik Tarihi: 13.04.2008
Mesajlar: 3.391
Tecrübe Puanı: 0
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Yüz Yılın Kadını
Kırıklarımı aldırdım Biraz uzayan saçlarımın Giyindim, hazırlandım, çok güzel oldum Sildim gereksiz numaranı Yaktım fotoğraflarını Çöpe attım eşyalarını Layığını buldun, dağ gibiyim, taş gibiyim Artık yep yeniyim Film yeni başlıyor Sonunu göreceğim Sen kaybettin adamım Artık çok rahatım Bundan böyle seyret beni Yüzyılın kadınıyım |
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 5 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 5 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Şiirler Duyguların Yazıya Dökülmüş Halidir | _DuMaN_58 | Aşk şiirleri | 1 | 13.08.2009 16:46 |
Gökhan Doğan'dan Şiirler | dede58 | Şiirler | 0 | 08.07.2008 14:05 |
PEÇETEMDEKİ ŞİİRLER | krmseremet | Arşiv | 7 | 02.04.2008 15:19 |
Sivaslilar.Net' te en uzun forum ve en beğendiğiniz forumlar hangileri????? | serkanka58 | Arşiv | 5 | 07.03.2008 12:58 |
EN BEĞENDİĞİNİZ REKLAM | puar | Arşiv | 9 | 02.02.2008 11:23 |