|
SİTE ANA SAYFA | Galeri | Kayıt ol | Yardım | Ajanda | Oyunlar | Bugünki Mesajlar | Arama |
Serbest Kürsü Serbest Konular |
![]() |
|
Seçenekler | Arama | Stil |
![]() |
#1 |
Usta Yiğido
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() sibelYILMAZ Şuan
![]() Son Aktivite: 05.09.2014 09:55
Üyelik Tarihi: 13.12.2007
Yaş: 36
Mesajlar: 2.927
Tecrübe Puanı: 938
![]() ![]() ![]() |
![]() Medyaya yansıyan bilgiler doğruysa dünyanın en fazla uyuşturucu kullanan milletlerinden biriyiz. Televizyon denen bağımlılık kutusunun karşısından ayrılamıyoruz bir türlü. Bilim adamları televizyonun zararları konusunda ne söylerlerse söylesinler bu bağımlılıktan kurtulmak için çaba harcamadığımız da inkâr edilemez bir gerçek. Her şeyin azı karar çoğu zarar sözünü ağzımızdan düşürmüyoruz ama kendimizi de hiç düşünmüyoruz. Sonu baştan belli, birbirinin benzeri dizilerin peşinde sürükleniyoruz. Magazin programları, çöpçatanlık gibi yayınlar derken zamanımız ve ömrümüz boşa akıp gidiyor. Kendi sıkıntılarımızı aşmak için bile sadece düşünüp düşünüp konuşuyoruz. Harekete geçmiyoruz. Nasıl büyük bir erozyon içinde olduğumuzun farkında mıyız? Mademki televizyonun başından ayrılamıyoruz; gerçekten önemli ve yaralı belgeselleri, söyleşileri izliyor muyuz? Elbetteki hayır! Ana dil üzerine bir belgesel izledim. Dünyanın dört bir yanında yaşayan sayıca azalan insan topluluklarının en azından ana dillerine nasıl sahip çıktıklarını izlemek oldukça düşündürdü beni. Orta Asya’dan göçen Türklerin yüzlerce yıldır süren asimilasyon çabalarına, Şamanizimden Hıristiyanlığa veya Museviliğe geçmiş olmalarına rağmen ana dillerini, gelenek ve göreneklerini korumaları, yemeklerinin bile anadan kıza geçen bir miras olması hem gurur verici, hem de düşündürücü. O belgeselden sonra Baltık Cumhuriyetlerine gidenlerin Türkçe konuşarak rahatlıkla anlaşabilecekleri inanıyorum. O bölgeye göçen Türkler Orta Asya’dan gelen kültürlerini ve ana dillerini korumuşlar. Korumaya da devam edecekler. Atatürk iki önemli kurum kurdu. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu. Bunları dilimize ve tarihimize önem vermemiz, daha iyi öğrenmemiz ve sahip çıkmamız için kurmuştu. Son yetmiş yılda bizler ne yaptık? Sadece seyrettik. Her şeyi seyrettiğimiz gibi tarihimizin ve dilimizin erozyona uğramasına, darbeler almasına, çarpıtılmasına ufka bakar gibi baktık. Geleneklerimize, göreneklerimize hatta yemeklerimize bile sahip çıkmadık. Başkalarının sahiplenmesini de ah vah diyerek seyrettik. Osmanlının son döneminde başlayan dil erozyonu, hız kesmeden devam ediyor. İş başvurularında bile yabancı dili iyi bilme şartı aranıyor. Peki ya Türkçe? Ana dilimizde derdimizi anlatamazsak diye bir sıkıntımız yok herhalde. Birçoğumuz duymuş veya okumuştur. Bir Fransız başka dilleri bilse bile, inatla Fransızca konuşur. Biz ise yarı Türkçe, yarı İngilizce konuşmayı bir marifet sayıyoruz. İngilizce eğitim veren bir üniversitemizde Türkçe ve Atatürk İlkeleri dersinin bile İngilizce verildiğini öğrenmek çok acı. Bir o kadar da korkunç… Türkçe gibi dünyanın beşinci büyük dilini İngilizce olarak öğretmek ve öğrenmek. Kara mizahın en karası bu olsa gerek. Farkında mısınız? Her şeyimiz olması gerekenin çok uzağında. Dilimiz, tarihimiz ve bizi biz yapan her şey bozuluyor. Bizi biz yapan özelliklere sahip çıkmazsak, bizden geriye bir şey kalmayacak. Bu yapılana hırsızlık denir ve bunu da gizli yapmıyorlar. Biz seyrederken onlar her şeyimizi bozuyorlar, değiştiriyorlar, bizden olmaktan çıkarıyorlar. Ana dilini bilmiyorsan, tarihini bilmiyorsan onları kaybedersen, bir vatanın yok demektir. İnsan dünyaya üremeye değil üretmeye gelir. Ürettiğin kadar var olursun, güçlü olursun. Ne kadar çok kendini ve çevreni zenginleştirirsen o kadar çok var olurusun, ya da yok olursun… Sevgiyle kalın… HALİT ÇAKMAKÇI
__________________
"Çöplüğe attılarda mukaddes emaneti, Hak bellettiler Hakka en büyük ihaneti." |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye Okuyor. (0 Kay?tl? Üye Ve 1 Misafir) | |
|
|